EBÛKUBEYS

جبل أبي قبيس

Kâbe’nin yaklaşık 100 m. doğusunda bulunan küçük bir dağ.

Mekke şehri Ebûkubeys ile Kuaykıân dağları arasında yer alır. Ezrakı’ye göre İyâd veya Mezhic kabilesinden Ebû Kubeys adlı bir şahıs burada bir bina yapma teşebbüsünde bulunduğu için bu dağa Ebûkubeys adı verilmiştir. Yâkut ise İbn Hişâm’a dayanarak Cürhüm kabilesinden Ebû Kubeys b. Şâmih’in, Amr b. Müdâd ile amcasının kızı Meyye arasında koğuculuk yaparak iki sevgilinin arasını bozduğunu, bunun üzerine Amr’ın kendisini öldürmeye karar verdiğini öğrenince bu dağa kaçtığını, daha sonra bu dağın Ebûkubeys adıyla anıldığını söyler. Hz. Âdem’in ilk ateş parçasını (kabes) bu dağdan aldığı için dağa Ebûkubeys adını verdiği veya Hacerülesved’in buradan alınmış olması sebebiyle bu adın verildiği yolunda rivayetler bulunmakla beraber Takıyyüddin el-Fâsî ilk rivayetin daha doğru olduğunu ifade ettiği gibi Ezrakī de bu rivayetin Mekkeliler nezdinde meşhur olduğunu belirtmiştir (Âhbâru Mekke, II, 267).

Öte yandan Nûh tûfanından Hz. İbrâhim’in Kâbe’yi inşa ettiği tarihe kadar geçen süre içinde Hacerülesved’i saklayıp koruduğu için bu dağa Câhiliye devrinde “el-Emîn” denildiği, ayrıca el-Ahşebü’ş-şarkı, Şeyhü’l-cibâl ve el-A‘râf adlarıyla da anıldığı bilinmektedir. Rivayete göre Cenâb-ı Hak Nûh tûfanı sırasında Hacerülesved’i bu dağa emanet etmiş ve Hz. İbrâhim de Allah’ın, “İnsanlar arasında haccı ilân et” (el-Hac 22/27) emri üzerine bu dağa çıkıp insanları hacca davet etmiştir. Halk Mekke vadisine yerleşmeden önce sel tehlikesi olmadığı için yerleşim alanı olarak burayı seçmişti. Ebûkubeys dağı Câhiliye döneminde halkın mukaddes saydığı yerlerdendi. Mekke’nin zâhid ve âbidleri buraya çıkarak itikâfa çekilirlerdi. Hz. Peygamber kendisini en çok üzen olayın, Tâif’te İbn Abdüyâlîl b. Abdükülâl’den (Abdüyâlîl b. Amr) kendisini himaye etmesini istediği zaman onun bu teklifi reddetmesi olduğunu söyler. Bu olaydan sonra üzgün bir halde Mekke’ye dönerken Hz. Peygamber’e gelen bir melek Ebûkubeys ile Kuaykıân dağlarını (Ahşebeyn) göstererek, “Eğer bu iki dağın Mekkeliler üzerine çökerek bütün müşrikleri ezmesini


istersen onu da yaparım” deyince Hz. Peygamber, “Hayır! Ben onların soyundan Allah’a şirk koşmayan bir nesil gelmesini isterim” buyurmuştur (Buhârî, “Bedǿü’l-halk”, 7).

İslâm tarihinde önemli bir yeri olan Dârülerkam bu dağın eteğinde bulunduğu gibi sa‘y*in başlangıç noktası olan Safâ tepesi de Ebûkubeys dağının eteğinde yer almaktadır. Kamer sûresinde (54/1) zikredilen inşikāku’l-kamer* mûcizesi de İbn Abbâs ve İbn Mes‘ûd’dan gelen bir rivayete göre bu dağın üzerinde gerçekleşmiştir (Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, VII, 670-672). Abdullah b. Zübeyr Haccâc tarafından Mekke’de muhasara edilirken kurulan iki mancınıktan birisi Ebûkubeys üzerine yerleştirilmişti. İlk Senûsî zâviyesi de 1837 yılında bu dağın üzerinde bina edilmiştir.

Ebûkubeys’in en üst noktasında 1980’li yıllara gelinceye kadar varlığını koruyabilmiş bir mescid vardı. İbrâhim Mescidi olarak anılan mâbedin tarihinin çok eskilere dayandığı ve son olarak Hintli bir müslüman tarafından 1257’de (1841) yeniden yaptırıldığı bilinmektedir. 1980’den sonra Ebûkubeys’in tamamı Suudi ailesi tarafından istimlâk edilerek üstüne saraylar, altına da Harem’i Azîziye ve Mina’ya bağlayan tüneller inşa edilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Bedǿü’l-halk”, 7; Ezrakī, Ahbâru Mekke (Melhas), I, 65; II, 266-268; Fâkihî, Ahbâru Mekke (nşr. Abdülmelik b. Abdullah), Mekke 1407/1986-87, IV, 45, 49; Taberî, CâǾmiu’l-beyân (Bulak), XXVII, 87, 88; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, VIII, 88; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, I, 80-81; Fâsî, el-Ǿİkdü’s-semîn, I, 29; a.mlf., Şifâǿü’l-garâm bi-ahbâri’l-beledi’l-harâm (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Beyrut 1405/1985, I, 14-16, 276-279; Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr fi’t-tefsîr bi’l-mesûr, Beyrut 1403/1983, VII, 670-672; Cevâd Ali, el-Mufassal, IV, 7-8; G. Rentz, “Abū Kubays”, EI² (İng.), I, 136.

Abdullah Boks