EFRÂSİYÂB

İran millî destanında İran düşmanı olarak gösterilen Turan hükümdarı.

Adı Eski Farsça (Avesta dili) metinlerde Frangrasyan, Orta Farsça’da (Pehlevî dili) Frasyav, Frasiyâk, Frangrasyâk; Arapça kaynaklardan Taberî’de (Târîh, I, 339, 453) Frâsiyâb ve Frâsyât, Mes‘ûdî (Mürûcü’z-zeheb, II, 117) ve Bîrûnî’de (Âsârü’l-bâkıye, s. 104) Ferâsiyâb, Seâlibî’de (Gurer, s. 15, 106-108, 111-137 vd.) ve İran millî destanı Firdevsî’nin Şahnâme’sinde (I, 197) Efrâsiyâb (Afrâsiyâb) olarak geçer.

İran efsanevî tarihinde korkunç bir savaşçı ve büyük bir kumandan olarak geçen Efrâsiyâb, kötülük ilâhı Ehrimen’in yeryüzündeki temsilcisi sayılır ve şeceresi yedi göbekte yine efsanevî hükümdarlardan Ferîdun’a ulaşır. Babası Peşeng, Ferîdun’un torunlarından Zâişman’ın (Zâdsan) oğludur. Efrâsiyâb Avesta’da hilekâr ve kötü insan tipini temsil ettiği gibi İran ırkının da baş düşmanı olarak gösterilir. Efrâsiyâb yer altında, duvarları demirden kale içinde bulunan 100 sütunlu bir sarayda yaşar. Bu saray güneş, ay ve yıldızlarla aydınlanır. Saray Efrâsiyâb’ın sihriyle donatılmış olup içinden su, şarap, süt ve yoğurt (mast-ı zete) ırmakları akar. Efrâsiyâb, hükümdarlık güç ve yeteneği olan “ferr”i ele geçirmek için birçok teşebbüste bulunursa da onu elde edemez. Ferre sahip olmak için dünyanın yedi iklimini dolaşır. Bu gezisi sırasında sadece kısa bir süre için onu elde edebilir. İranlılar, ülkelerini işgal eden Dahhâk’ın dedesi Zeynigev’e karşı Efrâsiyâb’dan yardım isterler. Efrâsiyâb Zeynigev’i kovar ve bir süre ferre kavuşmuş olur. Pehlevî kaynaklarından Meno Hred’e göre Ehrimen, Efrâsiyâb ile Dahhâk ve İskender’i ölümsüz kılar. Ancak Ahura Mazda onları ölümlü hale getirir. Buna karşılık Ehrimen de Cemşîd, Ferîdun ve Keykâvus’u ölümlü yapar. Genellikle çok uzun ömürlü olduğu kabul edilen Efrâsiyâb’ın 400-2000 yıl yaşadığı rivayetlerine rastlanır.

Efrâsiyâb’ın belli başlı nitelikleri arasında yıkıcılığı, suları ve nehirleri kurutması, kıtlığa ve kuraklığa sebep olması zikredilir. Özellikle yağmur yağdırmaması bakımından Hint kötülük tanrısı Vrtra’ya benzemektedir. Taberî’nin sözünü ettiği, Zerdüştîler’in en büyük bayramlarından üçüncüsü olan Sular festivali, âbân ayının âbân gününde Zav’ın Efrâsiyâb’ı yendiği zamana rastlar. Efrâsiyâb’ın yeryüzünü harap etmesi, yeryüzü tanrıçası Spendârmet ile evlenmesi efsanesiyle birlikte anlatılır. Bu efsane Bîrûnî’nin, İran ile Turan arasındaki sınırı tesbit için teklif edilen ok atma hakkındaki rivayetini de etkilemiş, yeryüzünü yöneten melek Esfendermad ünlü okçu Areş’i çağırmış ve ona ok attırmıştır. Bir rivayete göre Demâvend dağından, başka bir rivayete göre de Âmül’den attığı ok Merv’e düşmüş ve burası İran’la Turan arasında sınır kabul edilmiştir.

İran millî tarihinin bir bölümü içinde yer alan Efrâsiyâb efsanesi, Orta Asya bozkırlarındaki göçebeler tarafından İran’a karşı girişilen saldırılarla ilgi kurularak birçok rivayetle birleştirilmiştir. Nitekim bu hikâyelerin çoğu, birkaç hükümdar döneminde kuzeydoğudan yapılan hücumlarla ilgili görülmektedir. Sâsânîler döneminde (226-632) doğudan gelen saldırılar, Orta Asya’daki saldırıların hâtırasını güçlendirip onların canlandırılmasına yaradı. Bu yüzden Efrâsiyâb hikâyeleri, sadece Saka kabilelerinden bir bölümünün değil aynı zamanda Hunlar, Heftalitler ve Türkler’in saldırılarını da yansıtmaktadır.

Efrâsiyâb hikâyelerindeki birbirini takip eden olaylar, İslâmî döneme ait kaynaklarda şöyle anlatılır: Efrâsiyâb’ın İran’a ilk saldırısı Minûçihr’in oğlu Nodar dönemine rastlar. Efrâsiyâb’ın babası Peşeng İran’ın zayıflığından faydalanarak oğlunu İran’a saldırtır. Nodar öldürülür ve Efrâsiyâb on iki yıl İran’a


hâkim olur. Efrâsiyâb, bu savaşlardan önce alınan esirlerin kardeşi Agriras tarafından serbest bırakılmasına kızar ve onu kılıcıyla ikiye böler. Bunun üzerine Destân (Zal), Agriras’ın intikamını almak üzere harekete geçer, bu iş için de Minûçihr’in torunu Zav’ı seçer. Zav düşmanı yener ve büyük ganimetlerle İran’a döner. Daha sonra Zav’ın ölümünden cesaret alan Turanlılar’ın hükümdarı Peşeng, oğlu Efrâsiyâb’ı İran’a tekrar saldırmaya kışkırtır. İhtiyarlamış olduğu için buna karşı koyamayan Destân yerine oğlu Rüstem’i seçer. Rüstem Efrâsiyâb’a karşı koymaya başlar ve onu yerinden eder. Efrâsiyâb Peşeng’e sığınır, Peşeng de barış teklif eder. Sonunda Amuderya tekrar İran ve Turan arasında sınır kabul edilir. Rüstem’in, Turan’da doğduğu ve büyüdüğü için babasını tanımayan oğlu Sührâb, Keykâvus’u tahttan indirip Rüstem’i çıkarmak için Efrâsiyâb’ın da teşvikiyle İran üzerine yürür. Efrâsiyâb, Sührâb babasını öldürdüğü takdirde Rüstem’den kurtulacağını ummaktadır. Ancak Sührâb kendisini tanımayan babası Rüstem tarafından öldürülür. Böylece Efrâsiyâb’ın planı gerçekleşmez.

Keykubad’ın yerine geçen Keykâvus, veliahdı Siyavuş’u o sırada İran’a saldıran Efrâsiyâb’a karşı gönderilen ordunun başına getirir. Efrâsiyâb, Siyavuş ve Rüstem tarafından ileri sürülen bütün şartları kabul ettiği için barış yapılır. Ancak savaşı seven Keykâvus Siyavuş’u savaşa zorlarsa da Siyavuş anlaşmayı bozmayı şerefsizlik saydığından babasının dediğini yapmaz ve Efrâsiyâb’a sığınır. Efrâsiyâb kızı Frengis’i Siyavuş’a verir. Fakat bir süre sonra Siyavuş öldürülür. Bunu haber alan Rüstem Efrâsiyâb üzerine yürür ve onu yener. Rüstem Turan ülkesini altı yıl yönettikten sonra İran’a dönünce Efrâsiyâb yeniden saldırır. Guderz’in oğlu Gîv, Siyavuş’un Efrâsiyâb’ın kızı Frengis’ten olan ve gizli tutulan Keyhusrev adındaki oğlunu İran’a getirip tahta oturtur. Keyhusrev babasının intikamını almak üzere harekete geçer. Yapılan savaşlarda Efrâsiyâb öldürülür.

Türkler’in İranlılar’la ilk teması VI. yüzyıla rastlar. Firdevsî’nin, İranlı rakip bir kabile olan Turanlılar’la Türkler’i aynı ve Efrâsiyâb’ı da onların hükümdarı olarak kabul etmesi, Türkler’in İslâmî dönemdeki Mâverâünnehir akınları karşısında İran milliyetçilerinin olumsuz etkileri altında kalmış olmasının sonucudur. Şüphesiz bu olaylar Türk destanlarında da yer almış ve Kâşgarlı Mahmud tarafından Dîvânü lugati’t-Türk’te Türk destan kahramanı Alp Er Tonga Efrâsiyâb olarak gösterilmiştir. Türkler tarafından Efrâsiyâb’a birçok hikmetli sözler ve öğütler atfedildiği gibi Kâşgar’da kurulan ilk müslüman devleti olan Karahanlılar’ın ve ayrıca Selçuklular’ın Efrâsiyâb soyundan geldiği ileri sürülmüştür.

Efrâsiyâb, Şahnâme’de bir yandan dünyanın kötü hükümdarları arasında gösterilirken bir yandan da güçlü, kabiliyetli ve yiğit bir kumandan olarak nitelendirilir. Nitekim kötülüğü temsil eder gibi görünen Efrâsiyâb aynı zamanda merhametli ve yapıcı bir kahramandır. Onun Siyavuş’a karşı davranışı, Zerenc şehrini kurması, kanallar açtırması, ok ve yay yapma mahareti, İran’daki birçok yerleşim merkezinin ona atfedilmesi iyi yanlarını gösterir. Yunan kaynaklarında sözü edilen Keyhusrev, İran şahlık hânedanının kurucusu Kuroş olarak kabul edildiği takdirde Efrâsiyâb’ın da Med Kralı Astiyog olması gerekir (Herodotos, I, 46, 102-103, 178 vd.; II, 17-30, 141 vd.; III, 92, 155; IV, 54; VII, 9, 63).

BİBLİYOGRAFYA:

Heredotos, Tarih (trc. Müntekim Ökmen), İstanbul 1973, bk. Fihrist; Dîneverî, el-Ahbârü’t-tıvâl, s. 4, 10, 88; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), I, 379, 453; Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb (Meynard), II, 117; Firdevsî, Şahnâme, Tahran 1353, I, 197, ayrıca tür.yer.; Bîrûnî, el-Âsârü’l-bâkıye Ǿani’l-kurûni’l-hâliye (nşr. C. E. Sachau), Leipzig 1879 → Leipzig 1923, s. 104; Seâlibî, Gureru ahbâri mülûki’l-fürs ve siyerihim (nşr. ve trc. H. Zotenberg), Paris 1900, s. 15, 106-108, 111-137, 139-141, 189-196, 202-214; a.mlf., Şehnâme-i Seâlibî der Şerh-i Ahvâl-i Selâtîn-i Îrân (trc. Mahmûd Hidâyet), Tahran 1328 hş., s. 8, 48-49, 51-66, 72-73, 84-96 vd.; L. Darmesteter, Études Iraniennes, Paris 1883, II, 225-227; a.mlf., Le Zend-Avesta, Paris 1960, bk. Fihrist, “frangrasyan” ve özellikle I, 111, nr. 19; II, 377, nr. 53 ve 401-402, 636; F. Spiegel, Erânische Altertumkunde, Leipzig 1887, s. 575 vd., 646 vd.; F. Justi, Iranischesnamenbuch, Marburg 1895 (Turan hükümdarları ile ilgili şecereler); Pûr-i Dâvûd, Yaştha, Bombay 1928, s. 207-214; A. Christensen, Les Kayanides, Kopenhag 1932, bk. Fihrist, “fransasyan” ve “frasiyab” kelimeleri; H. S. Nyberg, Die Religionen des alten Iran (trc. H. H. Schaeder), Osnabrück 1938, s. 257 vd.; Zeki Velidî Togan, Oğuz Destanı, İstanbul 1982, s. 98, 109, 113, 123-124, 127, 134, 150; a.mlf., “Türk Destanlarının Tasnifi”, Atsız Mecmua, nr. 1-3, 5; Kamûsü’l-a‘lâm, II, 1000; DMF, I, 173; Ferheng-i Fârsî, V, 158; Dihhudâ, Lugatnâme, V, 2072-2073; Mecdud Mansuroğlu, “Efrâsiyâb”, İA, IV, 192-193; S. M. Stern, “Afrāsiyāb”, EI² (Fr.), I, 242-243; E. Yarshater, “Afrāsıāb”, EIr., I, 570-576.

Tahsin Yazıcı