el-FETÂVA’t-TATARHÂNİYYE

الفتاوى التاتارخانيّة

Hindistanlı Hanefî fakihlerinden Âlim b. Alâ’nın (ö. 786/1384) fıkha dair Arapça eseri.

Ferîdüddin Âlim b. Alâ el-Enderpetî’nin fıkıh, usul ve Arap gramerinde temayüz etmiş olması dışında tabakat kitaplarında hayatı hakkında bilgi yoktur. Kâtib Çelebi (Keşfü’ž-žunûn, II, 947) ve ondan nakilde bulunan bazı kaynaklar (Hediyyetü’l-Ǿarifîn, I, 435; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, V, 52) ölüm tarihini 286 (899), Safâ Hulûsî ise 752 (1351) olarak (MMLADm., LIV/2, s. 516) göstermekteyse de hayatıyla ve eserin yazılış seyriyle ilgili kaynaklarda yer alan rivayetler göz önüne alındığında vefat yılının, Abdülhay el-Hasenî’nin de zikrettiği gibi (Nüzhetü’l-ħavâŧır, II, 65) 786 (1384) olması daha mâkul gözükmektedir. Keşfü’ž-žunûn’daki 286 tarihi 786 yerine yanlışlıkla kaydedilmiş olmalıdır.

el-Fetâva’t-Tatarħâniyye, Delhi Türk sultanlarından III. Fîrûz Şah Tuğluk’un hükümdarlığı döneminde muhtemelen 777 (1375-76) yılında kaleme alınarak Tatar Han’a takdim edilmiştir. Azîz Ahmed, eserin Fîrûz Şah’ın haleflerinden Muhammed b. Fîrûz’un (III. Muhammed) hükümdarlığı döneminde (1390-1394) yazıldığını söylemekteyse de (The Legacy of Islam, s. 133) bu tarih bakımından mümkün değildir. Müellifin eserine özel bir isim vermediği görüşü ağırlık taşımakla birlikte bazı kaynaklarda adının Zâdü’s-sefer veya Zâdü’l-müsâfir olduğu kaydedilir. el-Fetâva’t-Tatarħâniyye’nin adına nisbet edildiği Tatar Han bir Horasan sultanının çocuğu olup babasının I. Gıyâseddin Tuğluk Gazi ile Muttan ve Dipalpûr’da yaptığı bir savaşta yenilmesi üzerine Tuğluk’un askerleri tarafından sultana getirilmiş ve sultan ona Tatar Melik adını vererek sarayında kendi oğlu gibi yetiştirmiştir. Sultan Tuğluk öldüğü zaman (725/1325) henüz genç yaşta olan Tatar Melik, II. Muhammed Tuğluk zamanında cesaretiyle ün kazanmış ve III. Fîrûz Şah Tuğluk’un sultanlığı döneminde han unvanını almış, devlet adamlığı ve kumandanlığı yanında ilmî çalışmaları himaye etmesiyle de meşhur olmuştur (Shams-i Sirāj Afīf, III, 367).

Eserin, son derece muttaki bir insan olan III. Fîrûz Şah’a değil de onun bir kumandanının adına nisbet edilmesi çeşitli görüşlerin ileri sürülmesine sebep olmuştur. Bazı kaynaklar, eserin Tatar Han’ın isteği üzerine ve onun himayesi altında yazıldığı için kendi adıyla meşhur olduğunu belirtirler (Keşfü’ž-žunûn, I, 268; Kehhâle, el-Müstedrek, s 315; El2 [İng.], III, 90). Abdülhay el-Hasenî ise Fîrûz Şah’ın kitabın kendi adıyla anılmasını istediğini, fakat müellifin Tatar Han ile olan dostluğu sebebiyle bu teklifi kabul etmediğini kaydeder (Nüzhetü’l-ħavâŧır, II, 65). Öte yandan S. Muhammed İkrâm’ın, el-Fetâva’t-Tatarħâniyye’nin bir komisyon tarafından hazırlandığına dair görüşünü (Müslim Civitizaton in India, s. 103) destekleyecek herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Hanefî fıkhının klasik fürû kitaplarında takip edilen sisteme göre ve Merginânî’nin el-Hidâye adlı eseri örnek alınarak düzenlenen eserin başında ilmin önem ve faziletine dair bir bölüm bulunmakta, ardından da tahâretten ferâize kadar fürûun bütün konuları ele alınmaktadır. Çeşitli kütüphanelerde birçok yazma nüshası bulunan (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 412-415, 416-419, Ayasofya, nr. 1551-1561, Mehmed Ağa Camii, nr. 114-117, Şehid Ali Paşa, nr. 1033-1036, İsmihan Sultan,


nr. 227-236, Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 386/1-4) el-Fetâva’t-Tatarħâniyye’nin temel kaynaklarını el-Muĥîŧü’l-Burhânî, eź-Źahîre, Fetâvâ Ķāđîĥħân ve eź-Źahîriyye gibi Hanefî mezhebinin o dönemde meşhur olan fıkıh kitapları teşkil eder. Bunlardan el-Muĥîŧ için “mim” harfi rumuz olarak kullanılırken diğer eserlerin adları belirtilmiştir. Müellif ayrıca faydalandığı diğer kaynakları da mukaddimesinde zikretmiş olup (Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 416, vr. 2a) bunlar CâmiǾu’l-fetâvâ, Fetâvâ Ebi’l-Leyŝ, el-Hidâye ve şerhleri, Ħizânetü’l-fıķh, el-Ĥücce, el-Ħulâśa, el-Muħtâr, en-Nesefiyye, Nevâdiru Ebî Süleymân, en-Nevâzil, Ferâǿizü’s-Sirâciyye, Şerhu’ŧ-Ŧaĥâvî, et-Tavźîĥ, el-Fetâva’l-Velvâliciyye, el-Viķāye gibi Hanefî mezhebinde muteber sayılan eserlerdir. Müellif çeşitli meselelerle ilgili hükümleri naklederken bunların kime ait olduğunu ve hangi kitaptan aldığını belirterek ilmî disipline riayet eder. Kaynaklarda aynı şekilde zikredilen hükümler için tek bir kitap gösterilirken farklı hükümlerin kaynakları ayrı ayrı belirtilmiştir. Hanefî mezhebinin dışındaki görüşlere yer verilmeyen eserde bazı istisnalar hariç hükümlerin delilleri tartışma konusu edilmez, “el-Fetâvâ” adıyla anılmakla beraber Osmanlı dönemine ait klasik fetva kitapları tarzında kaleme alınmayan eser Hanefî fıkıh kitaplarında yer alan meseleleri ve doktriner görüşleri bir araya getirmeye çalışmıştır. Delhi Sultanlığı’nda yürürlüğe konulan İslâm adlî ve idarî sisteminin işleyişine katkıda bulunması yanında İslâm hukukuyla ilgili diğer araştırmalar için de önemli bir kaynak olan el-Fetâva’t-Tatarħâniyye, gerek yazıldığı coğrafya ve tarih gerekse muhtevası ve takip ettiği sistem bakımından el-Fetâva’l-Hindiyye’nin örneği ve onun habercisi olmuştur.

Müellif tekrarlardan kaçındığını söylemekle birlikte eser yine de büyük bir hacme ulaşmıştır. Meselâ Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı bir nüsha (Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 416-419) büyük boy dört cilt olup toplam 2134 varaktır. İbrâhim b. Muhammed el-Halebî bu hacimli kitabı özetlemiş ve eserine el-Münteħab mine’l-Fetâvâ’t-Tatarħâniyye (el-Fevâǿidü’l-münteĥabe mine’l-Fetâva’t-Tatarħâniyye) adını vermiştir (Nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Çelebi Abdullah Efendi, nr. 162; Damad İbrâhim Paşa, nr. 730, 731; Esad Efendi, nr. 1008; Şehid Ali Paşa, nr. 1081). Bu muhtasarın Şehid Ali Paşa nüshası orta boy 203 varaktır. Ayrıca İbn Safâ Hâce diye tanınan Ahmed b. Muhammed el-Fetâva’t-Tatarħâniyye’den seçme bir koleksiyon meydana getirmiştir (Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, s. 86).

BİBLİYOGRAFYA:

Âlim b. Alâ, el-Fetâva’t-Tatarħâniyye, Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 416-419, I-IV; Shams-i Sirāj Afif, Târikh-i Firoz Shāhi (trc. H. M. Elliot - J. Dowson, The History of India içinde), Delhi 1990, III, 367; Keşfü’ž-žunûn, I, 268; II, 947, 1221; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 435; Brockelmann, GAL, II, 571; Supp., II, 643; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ħavâŧır, II, 16-17, 64-65; S. M. İkram, Müslim Ovilization in India, London 1969, s. 103; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, V, 52; a.mlf., el-Müstedrek, Beyrut 1406/1985, s. 315-316; Zübeyd Ahmed, el-Âdâbü’l-ǾArabiyye, II, 307; Aziz Ahmad, “Islamic Frontiers in Africa and Asia (Central Asia)”, The Legacy of Islam (ed. I Schacht-CE. Bosworth), Oxford 1974, s. 133; Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 85-86; a.mlf., “el-Âlemgîriyye”, DİA, II, 365-366; Cemîl Ahmed, “eś-Śılâtü’l-lisâniyye beyne’l-Hind ve’l-ǾArab, MMLADm., L/4 (1395/1975), s. 802-803; Safâ Hulûsî, “Ârâǿ ve enbâǿ”, a.e., LIV/2 (1399/1979), s. 516; M. Fuad Köprülü, “Fîrûz-Şah Tugluk”, İA, IV, 666; J. Schacht, “al-Ĥalabī”, El2 (İng.), III, 90.

Ferhat Koca