el-İNSÂF

(الإنصاف)

Ebû Bekir el-Bâkıllânî’nin (ö. 403/1013) kelâma dair eseri.

Bazı kaynaklarda, muhtemelen İbnü’s-Sîd el-Batalyevsî’nin aynı adla başlayan kitabıyla karıştırılarak el-İnśâf fî esbâbi’l-ħilâf olarak kaydedilmiştir (Sezgin, I, 609; Abdurrahman Bedevî, s. 591; İA, II, 257). Eserin başında müellif, Hürre isimli bir kadının dinen inanılması ve bilinmesi gereken konuların kaleme alınması yolundaki talebine cevap vermek üzere bu kitabı telif ettiğini belirtir. Buna göre el-İnsâf, tabakat kitaplarında Bâkıllânî’nin eserleri arasında zikredilen Risâletü’l-Ĥürre ile aynı kitap olmalıdır. Ayrıca İbn Kayyim el-Cevziyye’nin Risâletü’l-Ĥürre’ye yaptığı atıfları (meselâ bk. İctimâǾu’l-cüyûşi’l-İslâmiyye, s. 228) burada bulmak mümkündür (s. 64-65; Risâletü’l-Ĥürre adı için ayrıca bk. İbn Hazm, IV, 216; Kādî İyâz, II, 601-602). Eserin el-İnśâf fîmâ yecibü iǾtiķādüh ve lâ yecûzü’l-cehlü bih adıyla neşredilip şöhret bulması, tek yazma nüshaya dayalı (Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, İlmü’l-kelâm, nr. 723) metninin başında yer alan benzer bir ifadeden hareketle muhtemelen müstensih tarafından yapılan adlandırmadan kaynaklanmıştır.

Eserin içerdiği konular belli bir sıralama mantığına göre verilmişse de kitapta daha çok tartışmaya yol açan meseleler üzerinde durulduğu görülmektedir. Mükellefin bilmesi gereken ilk bilgiler çerçevesinde bilgi ve varlık konularıyla ilgili kısa açıklamalarla tamamı yirmi madde halinde özetlenebilen ve çoğu ulûhiyyet bahsini ilgilendiren bir giriş kısmından sonra, genellikle “mesele” veya “fasıl” başlıkları altında isbât-ı vâcib ve ilâhî sıfatlar ele alınmış, ef‘âl-i ibâd ve istitâat bahisleri çerçevesinde kader konusuna sıfatlarla bağlantılı olarak temas edilmiş, ardından âhiret, iman, nübüvvet ve imâmet konularına yer verilmiştir. Eserin bundan sonraki bölümünde Havâric, Şîa ve Mu‘tezile hedef alınarak sırasıyla halku’l-Kur’ân, kader, şefaat ve rü’yetullah meseleleri tartışmalı bir şekilde incelenmiş, bu arada en geniş yer halku’l-Kur’ân’a ayrılmıştır.

el-İnśâf’ta, mütekaddimîn dönemi kelâmcılarının sistematik olmaktan çok dönemin problemlerini öne çıkaran bir plan örgüsünü görmek mümkündür. Eserde felsefî ve teknik bir dil yerine edebî ve etkileyici bir üslûbun kullanılmasına özen gösterilmiş, ele alınan konularla ilgili olarak istidlâl yapılırken aklî deliller yanında Kur’an âyetlerine de çokça yer verilmiş ve hadislere atıflar yapılmıştır.

M. Zâhid Kevserî’nin tek nüshaya dayanarak neşrettiği eser (Kahire 1382/1963), İmâdüddin Ahmed Haydar tarafından yalnızca hadis tahrîcleri ilâve edilerek yeniden yayımlanmıştır (Beyrut 1407/1986).

BİBLİYOGRAFYA:

Bâkıllânî, el-İnśâf (nşr. M. Zâhid Kevserî), Kahire 1382/1963; İbn Hazm, el-Faśl, IV, 216; Kādî İyâz, Tertîbü’l-medârik, II, 601-602; İbn Kayyim el-Cevziyye, İctimâǾu’l-cüyûşi’l-İslâmiyye (nşr. Beşîr Muhammed Uyûn), Dımaşk-Beyrut 1414/1993, s. 228; Sezgin, GAS, I, 609; Abdurrahman Bedevî, Meźâhibü’l-İslâmiyyîn, Beyrut 1983, s. 591; M. Ramazan Abdullah, el-Bâķıllânî ve ârâǿühü’l-kelâmiyye, Bağdad 1986, s. 209-210; Bessâm Abdülhamîd, “Muĥâveletün bibliyûġrâfiyye fî âşâri Ebî Bekr el-Bâķıllânî (403/1013)”, el-Meşrıķ, LXVII/2, Beyrut 1993, s. 475-476; Halim Sabit Şibay, “Bâkıllânî”, İA, II, 257.

M. Sait Özervarlı