el-MELİKÜ’l-ÂDİL I

(الملك العادل)

Ebû Bekr Seyfüddîn el-Melikü’l-Âdil Muhammed b. Eyyûb b. Şâdî (ö. 615/1218)

Eyyûbî hükümdarı (1200-1218).

Muharrem 540’ta (Temmuz 1145) Dımaşk’ta veya Ba‘lebek’te doğdu. Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin kardeşleri arasında en kabiliyetli ve dirayetlisi olup Avrupalılar tarafından Saphadin diye tanınır. Diğer kardeşleri gibi iyi bir öğrenim gördü. Çok genç yaşta amcası Esedüddin Şîrkûh el-Mansûr ile ağabeyi Selâhaddin’in maiyetinde üçüncü Mısır seferine katıldı (564/1169). İlk büyük başarısını 1174 yılında Kenzüddevle isyanının bastırılmasında gösterdi.

Nûreddin Mahmud Zengî’nin ölümünün (569/1174) ardından Mısır nâibliğine getirilen el-Melikü’l-Âdil, bundan sonra Selâhaddin’in Mısır’da bulunduğu 1176-1177 ve 1180-1181 yılları arasındaki süre dışında Mısır’ı bir sultan gibi yönetti. Suriye’de Haçlılar’la mücadele eden Selâhaddin’e gerekli yardımları gönderdi ve Mısır’ı dış düşmanlara karşı başarıyla korudu, donanmayı güçlendirdi. 579 (1183) yılı başlarındaki Renaud de Châtillon’un Kızıldeniz harekâtını bastırarak Hicaz’ı ve baharat yolunu Haçlı tehlikesinden kurtardı. Aynı yıl Halep’e tayin edildi ve 582’ye (1186) kadar orada kaldı. Selâhaddin’in Harran’da ağır hasta yattığı günlerde devlet işlerini idare etti, ardından Selâhaddin’in oğlu el-Melikü’l-Azîz’in atabegi olarak yeniden Mısır’a gönderildi.

Bu arada Hittîn Savaşı’nın kazanılması üzerine (583/1187) sultanın emriyle Mısır kuvvetlerinin başında Kudüs Haçlı Krallığı topraklarına girdi, Yafa ve Mecdelyaba’yı aldı. Beyrut’un ele geçirilmesinden sonra Selâhaddin ile birleşerek Askalân ve Kudüs şehirlerinin zaptında hazır bulundu (583/1187). Ertesi yıl sultanın Antakya Prinkepsliği topraklarının fethi sırasında Sûr’daki Haçlılar’a karşı Filistin topraklarını korudu ve Kerek-Şevbek kalelerini teslim aldı. Akkâ’nın Haçlı muhasarasından kurtarılması için harekete geçti ve yeni kuvvetlerle Akkâ ordugâhına geldi (15 Şevval 585 / 26 Kasım 1189). 20 Cemâziyelâhir 586’da (25 Temmuz 1190) 62.000 kişilik bir Frank kuvvetinin başlattığı saldırı el-Melikü’l-Âdil tarafından püskürtüldü, Franklar’dan 10-12.000 kişi öldürüldü.

el-Melikü’l-Âdil, İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard’la yapılan müzakerelerde sultana vekâlet etti. Hatta Richard’la arasındaki dostluk devam eden savaşa rağmen ilerledi. Richard, ona kız kardeşi Jeanne ile evlenip kendisiyle birlikte eski Kudüs Krallığı topraklarında sultan olmalarını bile teklif etti. el-Melikü’l-Âdil, 14 Şâban 586 (16 Eylül 1190) tarihinde meydana gelen Arsuf Muharebesi’nde ve Selâhaddin ile Takıyyüddin’in oğlu el-Melikü’l-Mansûr arasında patlak veren anlaşmazlıkta siyasî ve askerî maharetini bir kere daha ispat etti. Bu sebeple sultan 588 (1192) yılında Ürdün ve el-Cezîre gibi çok önemli iki bölgeyi ona verdi.

Selâhaddin’in ölümü üzerine (589/1193) büyük oğlu el-Melikü’l-Efdal Ali Dımaşk’ta sultan oldu, ancak el-Melikü’l-Âdil de iktidarı ele geçirmek arzusundaydı. Nitekim kardeşler arasında başlayan mücadeleler ona bu fırsatı verecekti. el-Melikü’l-Âdil önce Selâhaddin’in oğulları arasındaki mücadelede hakemlik yaptı ve başlangıçta el-Melikü’l-Efdal’in tarafını tuttu. Fakat onun beceriksizliğinin çabucak ortaya çıkmasıyla Mısır’a hâkim olan el-Melikü’l-Azîz tarafına geçti ve onun Dımaşk nâibi oldu (592/1196). 1197 yılındaki Alman Haçlı seferine karşı gerekli tedbirleri alan el-Melikü’l-Âdil, Yafa’yı geri aldı ve Haçlılar’la yeni bir anlaşma imzaladı. 595’te (1198) el-Melikü’l-Azîz’in beklenmeyen ölümü üzerine Mısır’daki emîrler ikiye bölündü; bir kısmı el-Melikü’l-Âdil tarafını, bir kısmı Sarhad sahibi el-Melikü’l-Efdal tarafını tuttu. Giriştiği mücadelelerde başarılı olan el-Melikü’l-Âdil 596’da (1200) Mısır’ı ele geçirerek sultanlığını ilân etti. Bir yıl sonra Selâhaddin’in oğulları el-Melikü’l-Âdil’in elinden Dımaşk ve Mısır’ı almak için güç birliği yaptılarsa da bu girişim sonuçsuz kaldı ve yapılan anlaşmayla el-Melikü’l-Âdil büyük sultan olarak tanındı. 604 (1207) yılında Abbâsî Halifesi Nâsır-Lidînillâh tarafından saltanatı tasdik edildi. el-Melikü’l-Âdil kendi müdahalesini mahfuz tutarak ülkeyi çocukları arasında paylaştırdı; Mısır’ı el-Melikü’l-Kâmil’e, Dımaşk’ı el-Melikü’l-Muazzam’a, el-Cezîre’yi el-Melikü’l-Eşref’e, Diyarbekir’i el-Melikü’l-Evhad’a verdi.

1202 yılında Mardin Artuklular’ı ona tâbi oldu. 1207’de Trablus Haçlı Kontluğu’nu yola getirerek antlaşmaya mecbur etti. 1217’de Haçlılar’ın Suriye’ye yönelmesi üzerine Mısır’da bulunan el-Melikü’l-Âdil, oğlu el-Melikü’l-Muazzam’a yardım için Dımaşk’a geldi. Çok geçmeden Haçlılar Dimyat’ı muhasara etmek için Akkâ’dan Mısır’a yöneldiler. Dimyat kuşatıldığı sırada el-Melikü’l-Âdil, Dımaşk yakınındaki Âlikīn ordugâhında 7 Cemâziyelâhir 615 (31 Ağustos 1218) tarihinde vefat etti. Ertesi gün cenazesi Dımaşk’a getirilerek önce kalede defnedildi, daha sonra kendi adını taşıyan medresenin (el-Medresetü’l-Âdiliyye) bahçesindeki türbesine gömüldü (İbn Hallikân, V, 78). Yerine oğlu el-Melikü’l-Kâmil geçti.

el-Melikü’l-Âdil’in en büyük gayesi, iç isyanlar ve yeni bir Haçlı seferi karşısında devletin bütünlüğünü ve Eyyûbî ailesinin menfaatlerini korumak olmuş; halkın refah ve emniyetine, din ve eğitim işlerine, ülkenin içte ve dışta barış içinde yaşamasına, ziraata ve ticarete büyük önem vermiştir. Haçlılar arasındaki birliği önlemek ve kendi gelir kaynaklarını arttırmak için Selâhaddin gibi İtalyan şehir devletleriyle ticaret anlaşmaları yapmıştır. Devletin maliyesine büyük önem veren ve hazineyi daima dolu tutmaya özen gösteren el-Melikü’l-Âdil âlim ve edipleri himaye ederdi. Temelini Nûreddin Mahmud Zengî’nin attığı Dımaşk’taki Âdiliyye Medresesi’ni tamamlamak için çalışmışsa da buna ömrü vefa etmemiş, onun ölümünden sonra 619’da (1222) oğlu el-Melikü’l-Muazzam tarafından tamamlanan medreseye el-Medresetü’l-Âdiliyye el-Kübrâ adı verilmiştir (Nuaymî, I, 359). el-Melikü’l-Âdil zamanında reîsü’l-etıbbâ olan Mühezzebüddin ed-Dahvâr’ın meşhur bir


kütüphanesi vardı. el-Melikü’l-Kâmil’in yaptırdığı Kahire’deki İmam Şâfiî Türbesi’ne son şekli onun zamanında verilmiş (608/1211-12; DİA, XII, 32), Dımaşk’taki iç kale onun döneminde tamamlanmış, ayrıca Câmiu’l-îdeyn de bu devirde tesis edilmiştir (İA, XI, 304). O sırada Horasan’da yaşayan Fahreddin er-Râzî, el-Melikü’l-Âdil’in ilme büyük önem verdiğini duymuş ve Teǿsîsü’t-taķdîs adlı eserini ona ithaf etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İmâdüddin el-İsfahânî, el-Berķu’ş-Şâmî (nşr. Ramazan Şeşen), İstanbul 1979, V, 51-57, 121, 137-138, 150, 154, 159-162; a.mlf., el-Fetĥu’l-ķussî (nşr. M. Mahmûd Subh), Kahire 1962, bk. İndeks; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XII, bk. İndeks; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirǿâtü’z-zamân, I-II, bk. İndeks; Ebû Şâme, Kitâbü’r-Ravżateyn (nşr. İbrâhim ez-Zeybek), Beyrut 1418/1997, bk. İndeks; a.mlf., eź-Źeyl Ǿale’r-Ravżateyn, s. 111-113; İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, bk. İndeks; İbn Hallikân, Vefeyât, V, 74-79; Nuaymî, ed-Dâris fî târîħi’l-medâris (nşr. Ca‘fer el-Hasenî), Kahire 1988, I, 359-363; II, 262-268; Ramazan Şeşen, Salâhaddin Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1983, bk. İndeks; C. H. Becker, “el-Âdil”, İA, I, 139-140; R. Hartmann, “Şam”, a.e., XI, 304; H. A. R. Gibb, “al-ǾĀdil”, EI² (Fr.), I, 203-204; A. Engin Beksaç, “Eyyûbîler”, DİA, XII, 32.

Ramazan Şeşen