el-MENÂR

(المنار)

Kahire’de 1898-1940 yılları arasında yayımlanan kültürel ve siyasal dergi.

İlk sayısı 17 Mart 1898’de sekiz sayfa ve haftalık olarak çıkan el-Menâr bir yıl devam ettikten sonra aylık dergiye dönüştü. İlk sayısından itibaren benimsenen prensipler şu şekilde açıklandı: Hiçbir grubun taraftarı olmamak; el-Menâr’a saldıran herhangi bir gazeteye cevap vermemek, tanınmış kimselerin fikirlerine hizmet etmemek. Derginin amaçları da toplumsal, dinî ve ekonomik reformları (ıslahat) yaygınlaştırma, İslâm’ın dinî bir sistem olarak mevcut şartlarla çatışmadığını ispatlama şeklinde ortaya konmuştu. el-Menâr’ın diğer bir kuruluş amacı da Cemâleddîn-i Efgānî ve Muhammed Abduh’un çıkardığı el-ǾUrvetü’l-vüŝķā adlı derginin metodunu sürdürmek, özellikle bu yayım organının gayretlerini devam ettirmekti. Bunlar İslâm’a girmiş bâtıl inançları ve hurafeleri ortadan kaldırmak, mezhep taassubunu, evliya hakkındaki yanlış inançları, tarikatlar yoluyla gelen bid‘atları yok etmek, değişik gruplar arasında hoşgörüyü geliştirmek,


halkın eğitim seviyesinin yükseltilmesini, eğitim reformuyla müslüman milletlerin ilerleme ve gelişmeye yönelmelerini ve bu konuda diğer milletlerle rekabet etmelerini teşvik şeklinde özetlenebilir. Dergi başlangıçta Osmanlı Devleti’ne bağlılığını, “Osmanlı devlet geleneği ve Sultan Abdülhamid’in siyaseti benimsenmiş olup Devlet-i Aliyye ciddiyetle savunulacak, halifeye samimiyetle hizmet edilecektir” cümlesiyle açıklamıştı.

İlk anda karşılaştığı güçlükleri çabuk aşan el-Menâr, Muhammed Abduh ve Emîr Şekîb Arslan’ın reform yanlısı makaleleriyle Mısır’ın yanı sıra diğer Arap ve İslâm ülkelerinin özgürlüğünü desteklemiş, Abdurrahman el-Kevâkibî’nin Ümmü’l-ķurâ adlı kitabını, ayrıca Kur’ân-ı Kerîm tefsiri (Tefsîrü’l-menâr) neşrederek bu ülkelerde kendini tanıtmış ve okuyucu sayısını arttırmıştır. el-Menâr’da Cemâleddîn-i Efgānî, Abdurrahman el-Kevâkibî, Muhammed Abduh, Cemâleddin el-Kāsımî gibi düşünürlerin yazılarına yer verilmiş olmakla birlikte dergi genel olarak M. Reşîd Rızâ’nın bir eseri mahiyetindedir. İlk yıllarında el-Menâr’a Muhammed Abduh ve Mısır medenî mahkemeleri başkanı Fethi Zağlûl destek vermiş, dergi özellikle Muhammed Abduh’un sesi ve onun fikirlerinin yayıcısı olarak görülmüştür. Reşîd Rızâ’nın el-Menâr paralelindeki çalışmaları İslâm dünyasında yankı uyandırmış, Romanya’da bulunan Rûhânî İlimler ve Psikolojik Araştırmalar Cemiyeti 1933’te kendisine şeref üyeliğine seçildiğini bildiren bir mektup yazmış, ayrıca şarkiyatçılar ve Avrupalı araştırmacılar, el-Menâr’ın İslâm dünyasıyla Fransa Afrikası ve Endonezya’daki etkilerinden ve buralardaki taraftarlarının çokluğundan övgüyle söz etmeye başlamışlardı.

el-Menâr’ın ilk otuz dört cildi otuz yedi yıllık bir süre zarfında yayımlanmıştır (1898-1935). Reşîd Rızâ’nın 1935’te ölümünden sonra XXXV. cildin neşri altı yıllık bir zamana yayılmıştır (Temmuz 1935 - Eylül 1940). Derginin zamanla sabitleşen bölümleri tefsir, makaleler, eğitim öğretim, fetvalar, haberler-yorumlar ve kitap tanıtımlarından ibarettir.

Reşîd Rızâ’nın kitaplarının büyük bir kısmı önce dergide tefrika edilmiş, ardından kitap halinde basılmıştır. Bu tür eserlerinden bazıları Tefsîrü’l-Menâr, Muĥâveretü’l-muśliĥ ve’l-muķallid, el-Ħilâfe evi’l-imâmetü’l-Ǿužmâ ve Fetâvâ’dır. el-Menâr’ın III. cildinden itibaren Muhammed Abduh’un tefsir dersleri Reşîd Rızâ’nın tuttuğu notlara dayanılarak neşredilmeye başlanmıştır. Derginin X. cildinde tefsir Nisâ sûresinin 125. âyetine kadar gelmişti. Muhammed Abduh bu sırada vefat ettiğinden Reşîd Rızâ tefsire bizzat devam etmiş, daha önce küçük notlar dışında ilâvede bulunmadan üstadının tefsirini kaleme alıp yayımlarken bundan sonra kendine mahsus bir metotla tefsir faaliyetini sürdürmüştür. el-Menâr, tefsir ilminin teknik yönlerine dalmadan Kur’ân-ı Kerîm’in muhtevasını insanlara sunmayı hedeflemiştir. Muhammed Abduh “ilmî tefsir” olarak adlandırılacak olan, Kur’an’da modern ilimlerin temelini araştıran eğilimden yana görünürken Reşîd Rızâ bu tavra karşı daha ihtiyatlı yaklaşmıştır. el-Menâr’ın III ve IV. ciltlerinde neşredilen “Muĥaveretü’l-muŝliĥ ve’l-muķallid” adlı yazılarında Reşîd Rızâ yenilik, ıslâh ve İslâm’da birlik gibi kendine amaç edindiği temel konulara dair görüşlerini karşılıklı konuşma şeklinde ifade etmiştir. Reşîd Rızâ’nın Türkiye’de hilâfetin yetki alanının sınırlandırılması üzerine kaleme almaya ve el-Menâr’da 1922’de yayımlamaya başladığı hilâfete dair makaleleri, bu konudaki klasik bilgilerin derlenmesi, tahlili ve tenkidinin yanı sıra birtakım yeni fikirleri de içermektedir. Derginin ana bölümlerinden olan fetvalar kısmında ise Reşîd Rızâ birçok dinî konuda fetva vermiştir. İslâm dünyasının çeşitli bölgelerinden gelen sorular için verilen fetvaların klasik fetva kitaplarında yer alanlardan farklı olarak delilli ve tartışmalı olduğu görülür.

Reşîd Rızâ’nın el-Menâr’daki yazılarını ve genel tutumunu iki merhaleye ayırmak gerekir. Birincisi, 1898’den Muhammed Abduh’un vefatına kadar (1905) siyasetten uzak kalarak sadece dinî ıslahat üzerinde durduğu, gerek Osmanlı gerekse İngiliz siyasetiyle ilgili herhangi bir konuya girmediği dönemdir. İkincisi siyasî konuları ele aldığı dönem olup el-Menâr’ın yayın hayatında yeni bir yönelişin başlangıcını teşkil eder. Reşîd Rızâ 1905 yılından itibaren Osmanlılar’ı devlet bünyesinde çeşitli reformlar yapmaya, monarşiden doğan baskılarla mücadele etmeye çağırmış, meşrutî idareye geçilmesini istemiş ve el-Menâr sayfalarında Sultan Abdülhamid’e hücum etmiştir. Türkler’in diğer Osmanlı unsurlarıyla birlikte tek devlet çatısı altında beraber olmasını isteyen Reşîd Rızâ, her alanda demokrasinin hâkim olabilmesi için anayasa ruhunun yaygınlaştırılması doğrultusunda herkesi İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ni desteklemeye davet ediyordu. İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin Türkçülük esasına dayanan gerçek niyeti ortaya çıkınca el-Menâr İttihatçılar’ın benimsediği Turancılık akımına karşı çıkmıştır.

Osmanlı Devleti’nin iyice zayıflamasından sonra el-Menâr, Avrupalılar’a karşı mücadele etmek amacıyla Şerîf Hüseyin’in başlattığı ayaklanmayı destekledi. Çünkü el-Menâr’a göre bu ayaklanma İttihatçılar’a karşı bir hareketti. Ancak Şerîf Hüseyin’in İngilizler’le gizli bir anlaşma yaparak nüfuz alanını genişletme ve hilâfetini ilân etme niyetini öğrenince ona şiddetle hücum etti ve kendi görüşlerine daha yakın bulduğu Suûdîler’in tarafında yer aldı. I. Dünya Savaşı’nın ardından özellikle Hicaz bölgesinin Abdülazîz b. Suûd’un hâkimiyetine girmesiyle birlikte Sünnî bir mezhep olarak kabul ettiği Vehhâbîliği destekledi. Reşîd Rızâ’nın bu noktaya gelmesinde Muhammed Abduh’un vefatından sonra onun Hanefî-Mâtüridî çizgisinden uzaklaşarak Hanbelî çizgisine yönelmesi etkili olmuştur. Nitekim tevhid ilkesine aykırı görünen uygulamalara karşı el-Menâr’ın sürekli saldırıları İbn Teymiyye’ye ve onun fetvalarına


dayanıyordu. Reşîd Rızâ’nın bu yönelişinin diğer bir yansıması da Abduh’un ardından tasavvufa karşı daha sert bir tavır alması şeklinde olmuştur. Reşîd Rızâ, tasavvufun da fıkıh ve kelâm gibi İslâmî esaslara dayandığını kabul etmekle birlikte vahdet-i vücûd, dinin temel ilkeleriyle bağdaşmadığını düşündüğü bazı te’viller ve dinin zâhiriyle uzlaştırılmasını imkânsız gördüğü bazı konularda bile mürşide kayıtsız şartsız itaat gibi hususların tasavvufa eski din ve düşüncelerden geçtiği kanaatindedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Charles C. Adams, Islam and Modernism in Egypt, New York 1968, s. 177-204; M. Sâlih el-Merrâküşî, Tefkîru Muĥammed Reşîd Rıżâ, [baskı yeri yok] 1985 (ed-Dârü’t-Tûnisiyye), s. 57-76; Hüseyin b. Abdullah el-Ömerî, el-Menâr ve’l-Yemen, Dımaşk 1408/1987, s. 13-22; Cevdet Ahmed Cevdet, Mecelletü’l-Menâr ve eŝerühâ fî ķażâya’l-fikri’l-İslâmî (doktora tezi, 1987), Câmiatü’l-Ezher, Külliyyetü’l-lugati’l-Arabiyye; Ahmed Fehd Berekât eş-Şevâbike, Muĥammed Reşîd Rıżâ, Amman 1409/1989; Muhammed Harb, es-Sulŧân ǾAbdülĥamîd eŝ-ŝânî, Dımaşk 1990, s. 261-264; M. Recâî Reyyân, “Reşîd Rıżâ ve Mecelletü’l-Menâr mâ beyne 1898-1919”, el-Ĥayâtü’l-fikriyye fi’l-vilâyâti’l-ǾArabiyye eŝnâǿe’l-Ǿahdi’l-ǾOŝmânî (nşr. Abdülcelîl et-Temîmî), Zağvân 1990, s. 231-263; J. Bluhm-Warn, “al-Manar and Ahmad Soorkattie”, Islam: Essays on Scripture, Thought and Society (nşr. P. G. Riddel - T. Street), Leiden 1997, s. 295-308; E. Sirriyeh, Sufis and Anti-Sufis, Surrey 1999, s. 98-102; İbrâhim Ahmed el-Adevî, Reşîd Rıżâ el-imâm el-mücâhid, Kahire, ts. (el-Müessesetü’l-Mısriyyetü’l-âmme); Hayreddin Karaman, Gerçek İslâm’da Birlik, İstanbul, ts. (Nesil Yayınları), s. 115-167; J. Jomier, “al-Manār”, EI² (İng.), VI, 360-361.

Muhammed Harb