el-MUHALLÂ

(المحلّى)

İbn Hazm’ın (ö. 456/1064) Zâhirî bakış açısına göre kaleme aldığı fıkıh kitabı.

Tam adı el-Muĥallâ bi’l-âŝâr fî şerĥi’l-Mücellâ bi’l-iħtiśâr olup İbn Hazm’ın kaleme aldığı fıkıh kitaplarının sonuncusudur. Müellif, önce Kitâbü’l-Ħiśâl el-câmiǾa li-muĥaśśali (maĥśali) şerâǿiǾi’l-İslâm (el-Ĥâfıž li-cümeli şerâǿiǾi’l-İslâm) adıyla iki ciltlik bir eser yazmış, ardından bunu temel alarak -kendi ifadesiyle- İslâm coğrafyasının doğusunda ve batısında 440 küsur yıldan beri Kur’an, sünnet ve icmâa dair rivayet edilen her şeyi bir araya getirmek üzere (el-Muĥallâ, X, 415) el-Îśâl ilâ fehmi Kitâbi’l-Ħiśâl isimli çalışmasını telif etmiştir. Ardından hem öğrencilere hem ulemâya hitap etmeyi amaçlayan (a.g.e., I, 2; V, 33) bir rehber niteliğindeki el-Mücellâ’yı hazırlayan İbn Hazm, ömrünün son yıllarında bu eserinin ihtiva ettiği her mesele hakkındaki başlıca rivayet ve görüşleri değerlendiren, böylece kendi görüş ve yaklaşımlarının haklılığını ispatlamaya çalışan bir kitap yazmaya başlamış, fakat el-Muĥallâ adını verdiği bu eserini tamamlayamadan vefat etmiştir. İbn Hazm’ın büyük oğlu Ebû Râfi‘ el-Fazl, el-Îśâl’den yaptığı özetleri 285 mesele halinde ekleyerek (a.g.e., X, 401; XI, 418) bir ikmal çalışması yapmışsa da İbn Halîl el-Abderî’ye göre Ebû Râfi‘ 479’daki (1086) Zellâka savaşında şehid olduğu için çalışmasını bitirememiş ve hazırladığı metinler müsvedde halinde kalmıştır. Günümüze ulaşan el-Muĥallâ nüshaları, İbn Hazm’ın bıraktığı metinle beraber Ebû Râfi‘in ikmal çalışmasını da ihtiva etmektedir. Bazı mesele ve paragrafların aynı ifadelerle tekrar edilmesinden (meselâ krş. a.g.e., IX, 82, 114) eserin daha sonraki dönemlerde de tashihe uğramadığı anlaşılmaktadır.

Bazı kelâm ve fıkıh usulü konularının özetlenmesiyle başlayan eserde (I, 2-71) fıkıh literatüründeki yaygın tasnife uygun bir bölüm sıralaması görülür. Yalnız ana başlıklara (kitab) sahip olan bölümler iç tasniften yoksundur ve konular meseleler halinde incelenmektedir. Müellif “mesele” başlığının ardından önce kendi görüşünü Kur’an, sünnet, sahâbe icmâı ile delillendirmekte, daha sonra farklı görüşlerin gerekçelerini ve özellikle hadisten getirilen delilleri tartışmaktadır.


Ebû Râfi‘in ikmaliyle birlikte 2308’e ulaşan meselelerin bazıları müstakil risâle hacmindedir. Eserin bu tarzda yazılmış olmasını Muhammed Muntasır el-Kettânî bir tür kanunlaştırma girişimi olarak değerlendirmektedir (MuǾcemü fıķhi’l-Muĥallâ, s. 28). Zikrettiği hadislerin isnadını kesintisiz olarak zikreden İbn Hazm yer verdiği bütün görüşleri sahiplerine ulaşacak bir isnadla aktarır; bu görüşleri yöntemlerinin meşrû ve dayandırıldıkları rivayetlerin sahih olup olmadığı, ilgili konu için gerekçe sayılıp sayılmayacağı ve görüş sahiplerinin kendi ilkeleriyle tutarlı kalıp kalmadıkları açısından değerlendirir (Hanefîler’in kendi ilkelerine aykırı davrandıkları iddiaları için bk. el-Muĥallâ, VIII, 106; X, 393, 394). Karşı görüş sahiplerini eleştirirken yer yer rencide edici ifadeler de kullanır (örnek için bk. a.g.e., II, 236; IX, 502; X, 394, 395, 399).

Mezheplerin gelişiminden sonra fıkıh literatürünün üzerinde yoğunlaşmadığı birçok kişiyi ve görüşü bir araya getiren el-Muĥallâ, bu özelliğiyle erken dönem fıkıh ve hatta İslâm ilimleri tarihi için vazgeçilmez bir kaynak teşkil etmektedir. Ehl-i hadîs anlayışının ve özellikle Zâhirîlik akımının Endülüs’te zirvede olduğu bir dönemin ürünü olan eser yalnızca kıyasa değil, aynı zamanda fıkhın müstakil bir ilim haline gelişinden itibaren büyük bir kısmı İslâm coğrafyasının merkezinde ve doğu topraklarında geliştirilen birçok metot, kavram, tasnif, yaklaşım ve kuruma yönelik tenkitlerle doludur. Bu yaklaşımından dolayı İbn Hazm fıkıh ilminin teşekkül dönemini, bilhassa sahâbe ve tâbiîn nesillerini esas almış, bu zaman diliminde ortaya çıkan görüş ve anlayışları eserinin temel referansı haline getirmeye çalışmıştır. Hemen her meselede sahâbe fıkhına yer vermesi, Tâvûs b. Keysân, İkrime el-Berberî, Eyyûb es-Sahtiyânî, Ebû İdrîs el-Havlânî gibi yaşayan fıkıh mezheplerinin tarihleriyle doğrudan irtibatlı olmayan birçok tâbiîn müctehidinin, Zeynelâbidîn b. Hüseyin, Muhammed el-Bâkır, Ca‘fer es-Sâdık gibi Ehl-i beyt imamlarının, Ümmü Seleme ve Sehle bint Süheyl gibi sahâbe neslinden, Âişe bint Talha b. Ubeydullah, Ümmü’d-Derdâ eş-Şâmiyye ve Amre bint Abdurrahman gibi tâbiîn neslinden kadın müctehidlerin görüşlerini, mezheplerce benimsenmediği için terkedilen ve fıkhın klasik çağında tatbik edilmemiş bulunan erken döneme ait ictihadları (örnek için bk. a.g.e., II, 174; III, 210-225; VII, 234) ihtiva etmesi eserin değerini arttırmaktadır. İbn Hazm’ın diğer mezheplerin dayandığı birçok hadis ve sahâbî âsârını, özellikle bunların râvilerini eleştirmek suretiyle geçersiz kılmaya çalışması el-Muĥallâ’yı hadis ricâli konusunda da önemli bir kaynak haline getirmektedir. Eser, müellifin kendi ölçütüne göre belirlediği seksene yakın mütevâtir hadis ihtiva etmesiyle de dikkat çekmektedir (meselâ bk. a.g.e., II, 9, 83, 135; III, 61, 108, 121, 263 vd.). Öte yandan tarih, siyer, edebiyat gibi sahalarda ilginç tesbitlere, anekdotlara ve nüktelere yer veren el-Muĥallâ (meselâ bk. a.g.e., V, 221; VIII, 347; XI, 404), İbn Hazm’ın Emevî iktidarına dair görüşlerinden (meselâ bk. a.g.e., IV, 138; X, 299) hadis sahasındaki faaliyetlerine kadar (meselâ bk. a.g.e., X, 402; XI, 313) hayatı ve değişik konulardaki düşünceleri hakkında da önemli bir kaynaktır.

Eserin yaklaşık üçte birini Hanefî ve Mâlikî görüşlerinin reddine ayıran İbn Hazm, Zâhirî düşüncenin gereği olarak Şâfiî mezhebine daha ılımlı yaklaşmakta, Ahmed b. Hanbel’in fıkhî görüşlerine ise çok az ve genellikle eleştirmeden yer vermektedir (meselâ bk. a.g.e., I, 121, 131; II, 34, 50, 97, 120, 187, 215, 265; III, 192, 260; X, 330; bu konuda bir değerlendirme için bk. Goldziher, s. 64, 72-74). Erken dönem fıkıh tarihi hakkında zengin bir muhtevaya sahip olmasına rağmen el-Muĥallâ’nın fıkıh mezheplerini temsil eden görüş ve delillerini yansıtma konusunda yer yer yetersiz kaldığı görülmektedir. Eserde imamlardan sonra fıkıh mezheplerinin bünyesinde geliştirilen görüşler yeterince yer almadığı gibi bazan bir mezhepçe hiçbir dönemde benimsenmemiş hükümler o mezhebin görüşü olarak zikredilmekte, hatta birbirine zıt bazı görüşler eserin farklı yerlerinde aynı mezhebe izâfe edilmektedir (meselâ bk. el-Muĥallâ, V, 128, 176; VI, 106, 192, 193, 266).

Eserin kaynakları arasında başta hadis ve âsâr kitaplarını zikretmek gerekir. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Nesâî, Mâlik b. Enes, Ahmed b. Hanbel, Bezzâr, Hâkim en-Nisâbûrî, Bakī b. Mahled, Kāsım b. Asbağ, Zekeriyyâ b. Yahyâ es-Sâcî, Kāsım b. Sellâm, Abd b. Humeyd gibi musanniflerin isimlerine atıf yapıldığı göz önüne alınırsa İbn Hazm’ın kendi dönemine kadar gelen hadis külliyatına muttali olduğunu ve el-Muĥallâ’nın çok zengin hadis kaynaklarına dayandığını düşünmek mümkündür. Bununla birlikte el-Muĥallâ’da bunların dışında adı açıkça zikredilen eser sayısı son derece sınırlıdır. Bunlar Abdurrahman b. Zeyd’in Kitâbü’s-SebǾa’sı, Kadı İsmâil b. İshak’ın el-Mebsûŧ’u, Ebû Hanîfe ed-Dîneverî’nin Kitâbü’n-Nebât’ı, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin el-CâmiǾu’ś-śaġīr’i, Hâlid b. Saîd’in Aħbâru fuķahâǿi Ķurŧuba’sı ve Muhammed b. Sahnûn’un babası Sahnûn’un Kayrevan kadılığı yaptığı sırada verdiği hükümleri topladığı el-Aĥkâm’ından ibarettir (bu atıflar için bk. a.g.e., III, 199; V, 5, 220; VI, 243; VII, 492; IX, 379; X, 391; XI, 402).

el-Muĥallâ, anılan özelliklerinden dolayı bilhassa İslâm medeniyetinin gelişim çizgisini eleştiren ve ıslah etmek isteyen kişi ve hareketler tarafından seçkin bir kaynak kabul edilmiştir. Bir yandan kelâmın ve özellikle Eş‘arîliğin, öte yandan mantığın ve mütekellimîn fıkıh usulü telakkisinin etkisine karşı Şâfiî ve Mâlikî mezhepleri içinde gelişen ehl-i hadîs muhalefetinin temsilcileri, temel telakkileri ve delil anlayışıyla müslümanlara örneklik teşkil edecek eserler arasında el-Muĥallâ’yı da zikretmektedir. İzzeddin b. Abdüsselâm, İslâm’da yazılan kitaplar içinde el-Muĥallâ ve el-Muġnî gibisini görmediğini söylemekte, Zehebî de onun bu ifadesini teyit etmektedir. Öte yandan Safedî’nin, Takıyyüddin İbn Teymiyye’nin kişiliğinden bahsederken “muhallâ”nın “süslenmiş” anlamına gelmesinden hareketle, “Zihni el-Muĥallâ ile süslüydü” (AǾyânü’l-Ǿaśr, I, 335) ifadesine yer vermesi bu açıdan manidardır. XVIII ve XIX. yüzyıl ihyâ hareketi önderlerinin de İbn Hazm’a ve el-Muĥallâ’ya yoğunlukla başvurduğu görülmektedir. Meselâ Şevkânî’nin es-Seylü’l-cerrâr adlı eserinin kaynaklarından biri el-Muĥallâ’dır (es-Seylü’l-cerrâr, I, 12, 33, 290; II, 113; III, 28, 82 vd.). Yine el-Muĥallâ’nın neşrinde esas alınan nüshalardan olan Yemen nüshasının hâşiyesindeki birçok ta‘likatın Emîr es-San‘ânî tarafından kaleme alındığı ve müstensihinin de Şevkânî olduğu bilinmektedir. Bu yaklaşımın bir uzantısı olarak modern İslâmcılık düşüncesinin de el-Muĥallâ’yı önemli bir kaynak kabul ettiği görülmektedir. Nitekim M. Reşîd Rızâ el-Menâr’daki bir makalesinde, müceddidlerin el-Muĥallâ’nın kıymetini İzzeddin b. Abdüsselâm kadar bilmesi ve bir gün bu eseri neşretmesi gerektiğini yazmış (XXVI [1344/1925], s. 276) ve bundan yaklaşık üç yıl sonra talebesi Ahmed Muhammed Şâkir eserin neşrine başlamıştır.

Muhtemelen el-Muĥallâ hakkında kaleme alınan en eski eser, Muvahhidler’in Mâlikî metinlerine karşı ehl-i hadîsi ve Zâhirî yaklaşımları destekleyen siyasetlerinin sonucunda işkenceye uğrayan


İbn Zerkūn Muhammed b. Ebû Abdullah el-İşbîlî’nin reddiyesidir. VII. (XIII.) yüzyıl Endülüs’ünün Mâlikî önderlerinden olan İbn Zerkūn’un bu çalışması el-MuǾallâ fi’r-reddi Ǿale’l-Muĥallâ adını taşımaktadır. Aynı asırda yaşadığı zannedilen İbn Halîl Muhammed b. Abdülmelik el-Abderî, el-Ķıdĥu’l-muǾallâ fî ikmâli’l-Muĥallâ adlı eserini kaleme almıştır. el-Mevridü’l-aĥlâ müellifinin el-Ķıdĥu’l-muǾallâ’dan kendi eserine iktibas ettiği mukaddime metnine göre Abderî, İbn Hazm’ın oğlu Ebû Râfi‘in el-Muĥallâ’yı ikmal çalışmasını gereği gibi yapmadığı kanaatindedir. Ona göre Ebû Râfi‘ el-Mücellâ’dan yararlanmamış, bunun yerine el-Îśâl’den aldığı metinleri kısaltmakla yetinmiştir. Böylece bir yandan el-Mücellâ’da yer almayan bazı meseleler esere dahil edilirken öte yandan söz konusu kitapta zikredildiği için el-Muĥallâ’da da bulunması gereken birçok mesele Ebû Râfi‘in ikmalinde yer almamıştır (M. İbrâhim el-Kettânî, IV [1950], s. 312-313).

Zâhirîliğin VIII. (XIV.) yüzyıl boyunca Mısır-Suriye ekseninde yeniden canlanması üzerine el-Muĥallâ’nın birçok ihtisarı yapılmıştır. 1. Muhyiddin İbnü’l-Arabî, el-MuǾallâ fî muħtaśari’l-Muĥallâ (İħtiśârü’l-Muĥallâ). İbnü’l-Harrât Abdülhak el-İşbîlî’den İbn Hazm’ın eserlerini rivayet eden ve İbn Hazm Zâhirîliği’ni çeşitli kitaplarında savunan İbnü’l-Arabî’nin (meselâ bk. el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye, II, 302, 519) bu çalışmasının belirli çevrelerde yaygınlaştığı anlaşılmaktadır. Abdülvehhâb eş-Şa‘rânî’nin de bizzat mütalaa ettiği eserler listesinde zikrettiği kitabın günümüze ulaştığı öne sürülmektedir (M. İbrâhim el-Kettânî, IV [1950], s. 319). 2. Ebü’l-Hayyân el-Endelüsî, en-Nûrü’l-eclâ fi’ħtiśâri’l-Muĥallâ. Başlangıçta Mâlikî iken daha sonra Zâhirîliği benimseyen, ardından Şâfiî mezhebine geçse de Zâhirî tavrını birçok alanda sürdüren Ebü’l-Hayyân’ın ihtisar çalışmasının adıyla ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Kâtib Çelebi eseri el-Enverü’l-aǾlâ olarak kaydederken M. İbrâhim el-Kettânî’ye göre eserin ismi el-Enverü’l-aĥlâ’dır. 3. Zehebî, el-Müstaĥlâ min Kitâbi’l-Muĥallâ. Üç cilt olduğu kaydedilmektedir. 4. el-Mevridü’l-aĥlâ fi’ħtiśâri’l-Muĥallâ. Müellifi meçhul olan bu eserin ilk cildi, M. İbrâhim el-Kettânî’nin verdiği bilgiye göre Miknâs’ta Mektebetü’l-câmii’l-kebîr’de mevcuttur. Zehebî’nin öğrencileriyle aynı tabakadan olduğu zannedilen müellif, Zehebî’yi hem bazı meseleleri hazfettiği hem de eserde bulunmayan bir dizi meseleyi dahil ettiği için eleştirmekte, buna karşılık Abderî ihtisarını çok daha başarılı bulmaktadır (MMMA, IV [1950], s. 329). Hem el-Îśâl’den hem el-Mücellâ’dan yararlandığını belirten müellif, çalışmasının mukaddimesinde İbn Hazm’ın eserlerindeki isnadların listesini çıkarmış ve ihtisar çalışmasında bu isnadları hazfetmiştir (a.g.e., IV [1950], s. 327).

el-Muĥallâ’nın ilk altı cildini Ahmed Muhammed Şâkir (Kahire 1347-1349), VII. cildi Abdurrahman el-Cezîrî (Kahire 1349), VIII-XI. ciltleri Muhammed Münîr ed-Dımaşkī (Kahire 1350-1352) tahkik ederek yayımlamıştır. Eserin ikinci baskısı, Ahmed Muhammed Şâkir’in ilk baskıdaki ta‘liklerinin üzerine Muhammed Halîl Herrâs tarafından bazı yeni ta‘likler ilâve edilmesi suretiyle Mısır Matbaatü’l-imâm’da gerçekleştirilmiştir. Bu baskının tarihi bulunmamakla beraber Muhammed el-Muntasır el-Kettânî’nin tahminine göre 1384 (1964) yılıdır. el-Muĥallâ’nın ayrıca Hasan Zeydân Tilbe’nin (Kahire 1972) ve Abdülgaffâr Süleyman el-Bündârî’nin (Beyrut 1988) neşirleriyle yapılan iki baskısı daha bulunmaktadır. Modern dönemde el-Muĥallâ hakkında birçok çalışma yapılmıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hazm, el-Muĥallâ (nşr. Ahmed Muhammed Şâkir), Kahire 1347-52, I-XI; İbnü’l-Arabî, el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye, Bulak 1297, II, 302, 519; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVIII, 193; Safedî, AǾyânü’l-Ǿaśr (nşr. Ali Ebû Zeyd v.dğr.), Beyrut-Dımaşk 1418/1998, I, 335; İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müźheb, II, 261; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, IV, 198; Şa‘rânî, Kitâbü’l-Mîzân, Kahire 1862, I, 84; Keşfü’ž-žunûn, I, 462; II, 1617; Şevkânî, es-Seylü’l-cerrâr (nşr. Mahmûd İbrâhim Zâyed), Beyrut 1405/1985, I, 12, 33, 290; II, 113; III, 28, 82; Osman Yahya, Histoire et classification de l’euvre d’İbn Arabi, Damas 1964, I, 307; I. Goldziher, Zâhirîler (trc. Cihad Tunç), Ankara 1982, tür.yer.; Hasan Mahmûd Ebû Heniyye - Hâlid Îsâ Abdülâl, Fihrisü’l-eĥâdîŝ ve’l-âŝâr li’l-Muĥallâ, Riyad 1991; M. Muntasır el-Kettânî - Eşref b. Abdülmaksûd, MevsûǾatü taķrîbi fıķhi İbn Ĥazm ež-Žâhirî, Kahire 1412/1992, I-III, tür.yer.; M. Muntasır el-Kettânî, MuǾcemü fıķhi’l-Muĥallâ, Beyrut 1416/1996, s. 9-74, ayrıca bk. tür.yer.; Ali Rızâ b. Abdullah b. Ali Rızâ, el-Mücellâ fî taĥķīķi eĥâdîŝi’l-Muĥallâ, Dımaşk 1415/1995; Zekeriya Güler, Zâhirî Muhaddislerle Hanefî Fakihleri Arasındaki Münakaşalar ve İhtilâf Sebepleri, Ankara 1997, s. 13; Reşîd Rızâ, “Kelimetün fî fevâǿidi kitâbeyi’l-Muġnî ve’ş-Şerĥi’l-kebîr”, el-Menâr, XXVI, Kahire 1344/1925, s. 276; M. İbrâhim el-Kettânî, “Ĥavle kitâbeyn hâmmeyn el-Mevridü’l-aĥlâ fi’ħtiśâri’l-Muĥallâ li’bn Ĥazm ve el-Ķıdĥu’l-muǾallâ fî ikmâli’l-Muĥallâ li’bn Ħalîl”, MMMA (Kahire), IV (1950), s. 309-344; R. Arnaldez, “La place du Coran dans les uśūl al-fiķh d’après le Muĥallā d’Ibn Ĥazm”, St.I, XXXII (1970), s. 21-30.

H. Yunus Apaydın