el-MÜSÂYERE

(المسايرة)

İbnü’l-Hümâm’ın (ö. 861/1457) kelâma dair eseri.

Tam adı el-Müsâyere fi’l-Ǿaķāǿidi’l-münciye fi’l-âħire’dir. Müellif, kitabın başında kaydettiğine göre (s. 7-8) bir arkadaşının talebi üzerine Gazzâlî’ye ait er-Risâletü’l-ķudsiyye’yi ihtisar etmek istemiş, bu amaçla birkaç sayfasını özetledikten sonra konuların daha iyi anlaşılabilmesi için bazı ilâveler yapmayı düşünmüş, bu ilâveler sonunda müstakil bir eser ortaya çıkmıştır. Ancak başlıkları açısından Gazzâlî’nin risâlesine paralellik arzettiğinden eserin adını bu mânaya gelen “el-Müsâyere” kelimesi ile başlatmıştır.

el-Müsâyere, Gazzâlî’nin risâlesinden farklı olarak bir mukaddime ile bir hâtimenin eklenmesinden başka dört bölümden oluşmakta ve her bölüm on alt başlığa ayrılmaktadır. Mukaddimede Ebû Hanîfe’nin “fıkıh” anlayışından faydalanarak kelâm ilminin tarifi yapılmış, konusu anlatılmış, bu arada imâmet meselesinin kelâmın temel konularından olmayıp tamamlayıcı nitelikli bir muhteva taşıdığı belirtilmiştir. Kitabın birinci bölümü zât-ı ilâhiyye Hakkındadır. Burada Allah’ın varlığı, ezelî ve ebedî oluşu, cevher, cisim ve araz olmayışı, belli bir yönde ve mekânda bulunmayışı, arşa istivâ edişi, âhirette gözle görüleceği ve birliği anlatılmıştır. Bu bölümün sonunda, Allah’ın birliğini ispat eden âyete (el-Enbiyâ 21/22) dayanılarak şekillendirilen burhân-ı temânuun kat‘î değil zannî-iknâî bir kanıt oluşturduğuna işaret eden Teftâzânî’ye yönelik tekfire kadar varan eleştiriler ele alınmış ve bunlara verilen cevaplar aktarılmıştır. Eserin ikinci bölümü ilâhî sıfatlara dair olup bunların sübûtî olanları konu edinilmiştir. Üçüncü bölüm ilâhî fiillere ayrılmıştır. Burada önce Mâtürîdîler’le Eş‘arîler arasında tartışma konusu olan tekvîn meselesi ele alınmış, Ebû Hanîfe ile başlatılan bu anlayışın ona nisbetinin doğru sayılmayacağı belirtilerek Eş‘arî telakkisinin haklılığına işaret edilmiştir. Ardından ilke olarak Allah’tan başka yaratıcının bulunmadığı, bunun yanında kula ait iradî fiillerde kulun da kesb ve kudretinin mevcut olduğu vurgulanmış, ilâhî iradenin her şeyi kapsadığı, Allah’a hiçbir şeyin vâcip olmadığı, hüsün kubuh vb. konulara yer verilmiştir. İbnü’l-Hümâm, Gazzâlî’yi örnek alarak eserinde nübüvvet bahsine müstakil bir bölüm tahsis etmemiş, üçüncü bölümün son iki başlığını buna ayırmıştır. Eserin dördüncü bölümü sem‘iyyât bahisleriyle ilgilidir. Burada önce kıyamet konularına yer verilmiş, ardından imâmet mevzuu işlenmiştir. Hâtimede ise Gazzâlî’nin ĶavâǾidü’l-Ǿaķāǿid’inin sonuna koyduğu dördüncü faslın konusunu oluşturan iman bahsi işlenmiştir. el-Müsâyere müteahhir dönemde kaleme alınmış olmasına rağmen yer yer özgün bakışları, veciz, sağlam ifadeleri ve Mâtürîdiyye ile Eş‘ariyye kelâmı arasında karşılaştırma yapma imkânı sağlaması açısından özel bir konuma sahiptir.

Eser Tavżîĥu’l-Müsâyere adıyla müellifin kendisi (İÜ Ktp., AY, nr. 406) ve el-Müsâmere bi-şerhi’l-Müsâyere ismiyle talebesi Kemâleddin İbn Ebû Şerîf tarafından şerhedilmiştir. İbnü’d-Deyrî en-Nablusî ile İbn Kutluboğa da kitaba birer şerh yazmıştır. İbn Kutluboğa’nın çalışması daha çok bir hâşiye özelliği taşımaktadır. Birçok yazma nüshası bulunan el-Müsâyere’nin (Brockelmann, GAL Suppl., II, 92; İÜ Ktp., AY, nr. 2555; İzmir Millî Ktp., nr. 924; Tire İlçe Halk Ktp., nr. 863; Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 799, Lâleli, nr. 2439, Şehid Ali Paşa, nr. 1725) çeşitli baskıları yapılmıştır (Kahire 1347; İbn Ebû Şerîf ve İbn Kutluboğa’nın şerhiyle, Bulak 1317 → İstanbul 1979; Delhi 1904; Bağdat 1962).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Hümâm, el-Müsâyere, İstanbul 1400/1979; Beyâzîzâde Ahmed Efendi, el-Uśûlü’l-münîfe li’l-İmâm Ebî Ĥanîfe (nşr. İlyas Çelebi), İstanbul 1416/1996, s. 15; Keşfü’ž-žunûn, II, 1666-1667; Brockelmann, GAL Suppl., II, 92.

Şerafettin Gölcük