ESMÂ bint UMEYS

أسماء بنت عميس

Ümmü Abdillâh Esmâ bint Umeys b. Ma‘bed (Ma‘d) el-Has‘amiyye (ö. 40/661 [?])

Kadın sahâbî.

Babası Umeys b. Ma‘bed ve ünlü damatlara sahip olmakla tanınan annesi Hind (Havle) bint Avf da sahâbîdir. Esmâ’nın on veya dokuz kardeşinden Meymûne bint Hâris Hz. Peygamber’le, Ümmü’l-Fazl Lübâbe bint Hâris Hz. Abbas’la, Selmâ (Sülmâ) bint Umeys Hz. Hamza ile, kendisi de tanınmış sahâbîlerle evlenmiştir. Esmâ bint Umeys’in, Hz. Peygamber Dârülerkam’a girmeden önce müslüman olup ona biat ettiği kaydedilmektedir. İlk kocası Ca‘fer b. Ebû Tâlib’le Habeşistan’a hicret etti. Abdullah, Muhammed ve Avn adlı çocuklarını burada dünyaya getirdi. İbn Hişâm bu çocuklardan sadece Abdullah’ın adını zikreder (es-Sîre, I, 323; IV, 359). Hicretin 7. yılında (628) kocasıyla birlikte Habeşistan’dan Medine’ye geldi. Ca‘fer b. Ebû Tâlib Mûte Savaşı’nda şehid olunca (Cemâziyelevvel 8/Ağustos 629) Hz. Ebû Bekir’le evlendi (Şevval 8/Ocak 630). Bu evlilikten, Vedâ haccına giderken yolda dünyaya getirdiği Muhammed doğdu. Hz. Ebû Bekir vefat edince vasiyeti üzerine kendisini Esmâ yıkadı. Daha sonra ilk kocası Ca‘fer’in kardeşi Hz. Ali ile evlendi; ondan Yahyâ ve Avn (bazı rivayetlere göre Muhammed el-Asgar) adında iki çocuğu oldu.

Esmâ bint Umeys Habeşistan’dan döndüğü günlerde kendisini kızı Hafsa’nın evinde görüp tanıyan Hz. Ömer, Mekke’den Medine’ye hicret edenlerin sevap ve fazilet bakımından daha ileride olduğunu söyleyince Esmâ ona itiraz etmiş, kendilerinden önce hicret edenlerin Hz. Peygamber’den ayrılmadığını, aç olanlarının onun tarafından doyurulup cahillerinin eğitildiğini, kendilerinin ise yurtlarından uzakta başka din mensuplarının arasında yaşamaya mecbur kaldıklarını söylemiştir. İlk hicret edenlerden daha az sevaba nâil olma düşüncesi kendisini rahatsız ettiği için durumu Hz. Peygamber’e sormuş, Resûl-i Ekrem de Hz. Ömer ile arkadaşlarının bir hicret sevabı, kendilerinin ise hem Habeşistan’a hem de Medine’ye hicret etmeleri sebebiyle iki hicret sevabı kazandıklarını belirtmiştir (Buhârî, “Meġāzî”, 38; Müslim, “Fezâǿilü’ś-śaĥâbe”, 169).

Esmâ’nın rüya tabirinde yetenekli olduğu, Hz. Ömer’in zaman zaman bu konuda onun görüşünü aldığı nakledilmektedir. Hz. Peygamber’in son hastalığında, rahatsızlığının zâtülcenp olduğu düşüncesiyle Habeşistan taraflarında kullanılan acı bir ilâcı Resûlullah’ın istememesine rağmen kendini kaybettiği sırada ağzına sürenlerden biri de Esmâ idi. Hz. Peygamber, bu tatsız ilâcın Habeşistan’dan gelen kadınların işi olduğunu söyleyerek onu ağzına koymamaları yolundaki ikazına uymadıkları için amcası Abbas dışında orada bulunan herkesin ağzına bu ilâcın sürülmesini isteyince Esmâ da bu acı ilâcı tatmak zorunda kaldı (İbn Hacer, Fetĥu’l-bârî, VII, 754-755). Taberî’nin rivayetinde, Resûl-i Ekrem’in hastalığını tahmin edip ona ilâç verenin Esmâ olduğu ifade edilmektedir (Târîħ, III, 196).

Esmâ bint Umeys’in marifetli bir hanım olduğu anlaşılmaktadır. Kocası Ca‘fer-i Tayyâr şehid olduğu zaman onun ölüm haberini Resûl-i Ekrem’in bizzat evine gelerek haber verdiği saate kadar kırk deri tabakladığını söylediğine bakılırsa dericilikle uğraştığı (İbn Sa‘d, VIII, 282), Habeşistan’da öğrendiği şekilde Hz. Fâtıma’ya (Abdülhay el-Kettânî, II, 380) veya Zeyneb bint Cahş’a (İbn Kuteybe, s. 555) tabut yaptığı, göz değmesinden sık sık rahatsızlanan Ca‘fer’den olan çocuklarına Hz. Peygamber’den izin alarak rukye* uyguladığı (Tirmizî, “Ŧıb”, 19) rivayet edilmektedir.

Hz. Ömer, ilk müslümanlardan olmasını ve İslâm’a hizmetini dikkate alarak Esmâ bint Umeys’e 1000 dirhem maaş bağladı. Esmâ, oğlu Muhammed b. Ebû Bekir’in Mısır valisi olduğu sırada 38 (658) yılında Muâviye kuvvetleriyle çarpışırken öldürüldüğünü öğrenince çok üzüldü. Evinin mescid olarak kullandığı bir odasına kapanıp öfkesine hâkim olmaya çalışırken göğüslerinden kan geldiği nakledilmektedir. Bu olaydan iki yıl sonra da kocası Hz. Ali’yi kaybetti. Kaynaklarda Esmâ’nın Hz. Ali’den sonra vefat ettiği kaydedilmekle beraber bir rivayette (EI2 Suppl. [Fr.], s. 92) 39 (659-60), diğer bir rivayette ise 40 (661) yılında vefat ettiği belirtilmektedir.

Esma bint Umeys’ten rivayet edilen altmış hadisten biri Śaĥîĥ-i Buħârî’de yer almıştır. Diğer dört Sünen ile Müsned’de (VI, 369-370, 438) bulunan rivayetlerini kendisinden oğulları Abdullah ve Avn b. Ca‘fer, torunu Kāsım b. Muhammed b. Ebû Bekir, kız kardeşlerinin oğulları


Abdullah b. Abbas ile Abdullah b. Şeddâd, ayrıca Urve b. Zübeyr, Saîd b. Müseyyeb ve Şa‘bî gibi âlimler nakletmişlerdir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, VI, 369-370, 438; Buhârî, “Meğâzî”, 38, 83; Müslim, “Fezâilü’s-sahâbe” 169; Tirmizî, “Tıb”, 19; İbn Hişâm, es-Sîre, I, 257, 323; IV, 359, 369; İbn Sa‘d, et-Tabakât, VIII, 280-285; İbn Habîb, el-Muhabber, s. 71, 107-108; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 171, 173, 205, 210, 282, 555; Taberî, Târîh, III, 124, 195-196, 240, 421, 426, 428, 433; V, 154; Ebû Nuaym, Hilye, II, 74-76; İbn Hazm, Cemhere, Beyrut 1403/1983, s. 38, 68, 390-391; İbn Beşküvâl, Gavâmizü’l-esmâǿi’l-mübheme (nşr. İzzeddin Ali Seyyid - Muhammed-Kemâleddin İzzeddin), Beyrut 1987, I, 139-140; İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve, II, 61-63; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gabe, VII, 14-15; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXXV, 126-128; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 282-287; İbn Hacer, el-İsâbe (Bicâvî), VII, 489-491; a.mlf., Tehzîbü’t-Tehzîb, XII, 398-399; a.mlf., Fethu’l-bârî (Hatîb), VII, 754-755; Hazrecî, Hulâsatü Tezhîb, s. 488; Mehmed Zihni, el-Hakâik, İstanbul 1310-11, I, 154-155; a.mlf., Meşâhîrü’n-nisâ, İstanbul 1294, I, 34-35; Kehhâle, AǾlâmü’n-nisâǿ, I, 57-58; Hâirî, Terâcimü aǾlâmi’n-nisâǿ, Beyrut 1987, I, 222-223; Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtîbü’l-idâriyye (Özel), I, 141; II, 284, 339, 380; “Esmâǿ bint ǾUmeys”, DMT, II, 164; Wensinck, el-MuǾcem, VIII, 12; Ch. Pellat, “Asmaǿ bint ǾUmays”, EI² Suppl. (Fr.), s. 92.

M. Yaşar Kandemir