ESMÂ İBRET

Osmanlı kadın hattatlarının en önde geleni.

Tahminen 1194 (1780) yılında İstanbul’da doğdu. Serhâsekiyân-ı Hâssa Ahmed Ağa’nın kızıdır. Küçüklüğünden itibaren tanınmış hat üstadı Mahmud Celâleddin Efendi’den sülüs - nesih ve icâzet yazılarını meşketmeye başladı. Hakkında bilinenler az olmakla beraber halen Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan ve onun tarafından yazılmış olan 1209 (1795) tarihli büyük ebattaki (97 x 50 cm.) hilye levhasının (G Y 423) arkasında yer alan bilgiler hayatına dair bazı ipuçları vermektedir. Buna göre hilyeyi yazdığı tarihte on beş yaşlarında bulunan Esmâ’nın hat meşklerini hocası Mahmud Celâleddin’in meşk cüzdanında gören Mehmed Sâlim Ağa adlı bir kaftancı bu hilyeyi Esmâ’ya yazdırmış, ancak küçük bir kızın bu kadar güzel yazabileceğine inanmadığı için tahkik ettirip sonunda onun elinden çıktığına kanaat getirmiştir. Bir hanımın böyle bir hilye yazmasından ibret duyulması için hattatlıktan icâzet aldığı sırada ismine “İbret” ilâve edilerek bu hilye Sâlim Ağa tarafından III. Selim ve vâlidesi Mihrişah Sultan’a gönderilmiştir. Karşılığında padişahtan 500 kuruş ve gümrükten sağ 40 akçe yevmiye ihsan edilip Esma İbret hocası Mahmud Celâleddin Efendi’ye nikâhlanmıştır.

Esma İbret’in müzelerde ve hususi koleksiyonlarda sülüs - nesih hattıyla yazdığı birkaç hilyesi mevcuttur. Bunlardan biri yukarıda zikredilen hilyenin aynı tarihli bir benzeri olup Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunmaktadır (nr. 2763). Ancak her iki hilye de klasik formda yazılmış olmayıp içinde esmâ-yı hüsnâ ve Hz. Peygamber’in isimleri bulunan iki servi ağacı sağ ve sol tarafına yerleştirilmiştir. Esmâ bint Ahmed imzalı ve 1222 (1807) tarihli klasik tarzda bir diğer hilye ile (TİEM, nr. 2712) bir Delâǿilü’l-hayrat (İÜ Ktp., Yıldız, nr. A. 5566), da yazmış olup ayrıca bazı kıtaları da tesbit edilen Esmâ İbret’in bugüne kadar celî - sülüs hattına rastlanmamıştır; ancak kadın hattatlar arasında ilk hatırlanacak olanıdır ve İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın deyişiyle “kadıncağız merdâne yazmıştır”. Yazısının ulaştığı seviyeyi gösteren şöyle bir hadise nakledilir: Yüksek mevki sahibi bir zat bir ramazan günü Mahmud Celâleddin Efendi’den bir en‘âm-ı şerif ister. Hazırda böyle bir eseri bulunmadığı için canı sıkılan Mahmud Celâleddin’in üzüntüsünü akşam eve geldiğinde farkeden hanımı Esmâ İbret bunun sebebini öğrenince, “Ben sizin yazınızı taklit ederek bir en‘âm-ı şerif yazmıştım, ama istenilen derecede güzel ve sanatlı olmasa gerektir” diyerek en‘âmı kocasına gösterir. Mahmud Celâleddin, hanımının nesih hattında eriştiği başarının derecesine hayran olup bazı yerlerini tashih ederek kendi imzasını koyduktan sonra en‘âm-ı şerifi sipariş sahibine ulaştırır. Durumu da gizlemediği için hanımının bu başarısı takdir edilir.

Esmâ İbret’in ölüm tarihi belli değildir. Eyüp Sultan civarındaki Şeyh Murad Dergâhı hazîresinde kocası Mahmud Celâleddin’in yanına defnedildiğine dair bir rivayet mevcuttur.


BİBLİYOGRAFYA:

Habîb, Hat ve Hattâtân, İstanbul 1305, s. 166; Cl. Huart, Les Calligraphes et les miniaturistes de l’orient musulman, Paris 1908, s. 192; İbnülemin, Son Hattatlar, s. 85-87; M. Uğur Derman, Türk Hat Sanatının Şaheserleri, İstanbul 1982, nr. 45; a.mlf., İslâm Kültür Mirasında Hat San’atı, İstanbul 1992, s. 206; Şevket Rado, Türk Hattatları, İstanbul, ts. (Yayın Matbaacılık), s. 200-201; Mahmud Tâhir, “Mahmud Celâleddin Efendi”, İkdam, 3 Ramazan 1325/10 Teşrînievvel 1907; TA, XX, 14; R. Ekrem Koçu, “Esmâ İbret Hanım”, İst.A, X, 5306-5307.

M. Uğur Derman