ESVED el-ANSÎ

الأسود العنسي

Abhele b. Kâ‘b b. Avf el-Esved el-Ansî (ö. 11/632)

Resûl-i Ekrem’in sağlığında peygamberlik iddia edenlerden biri.

Necran yakınlarındaki Keh Hubbân’da doğdu. Asıl adı Abhele veya Ayhele’dir. Siyah tenli olduğu için “Esved” lakabıyla anılır. Kahtânîler’den Mezhicin bir kolu olan Ans’a mensuptur. Câhiliye devri kâhinlerinin âdetine uyarak yüzüne peçe taktığı veya sık sık sarhoş olduğu için “Zülhımâr” (ذو الخمار), yahut onun tâlimatı doğrultusunda bazı hareketleri yerine getiren şartlandırılmış eşeğinden dolayı “Zülhimâr” (ذو الحمار) lakabıyla da tanınır. Ayrıca ona peygamberlik iddiası sebebiyle “kezzâb” sıfatı da verilmiştir. Müseylime kendisine Rahmânü’l-Yemâme dediği gibi Esved de Rahmânü’l-Yemen sıfatını uygun bulmuştu. Vedâ haccı dönüşünde Resûlullah’ın hastalandığını haber alınca özellikle mensubu bulunduğu Yemen’deki Ans ve Mezhic kabilelerinin desteğini sağlayarak peygamberlik iddiası ile ortaya çıktı. Esasen bazı mensupları Medine’ye gelerek müslüman oldularsa da Benî Ans arasında İslâmiyet güçlü bir şekilde yayılmış değildi. Necran yöresinden topladığı 600 - 700 atlıdan oluşan kuvvetleriyle San‘a üzerine yürüyen Esved kendisine karşı koyan Şehr b. Bâzân’ı öldürerek bölgeye hâkim oldu. Şehr’in babası olan


Sâsânîler’in San‘a valisi Bâzân, İslâmiyet’i benimseyince Hz. Peygamber tarafından görevden alınmamış, mensubu olduğu Ebnâ* da onu takip ederek İslâm’a girmişti. Bâzân’ın ölümünden sonra Yemen çeşitli idarî bölgelere ayrıldığından Şehr b. Bâzân bu bölgelerden birinde yöneticilik yapmaktaydı. Esved, yöreyi Ebnâ’nm nüfuzundan kurtarma gibi bir hedef göstererek yabancı düşmanlığını körüklemek suretiyle diğer yerli halkı da kendi etrafında toplamaya çalıştı. Ancak İslâm devletinin bölgedeki valileriyle yaptığı yazışmalarda topladıkları vergileri bırakarak topraklarını terketmelerini istediğine dair rivayetlerden davasının Arap milliyetçiliği boyutlarına ulaşmadığı anlaşılmaktadır. Bölgedeki birçok Arap kabilesinin de kendisini desteklememiş olması bu görüşü kuvvetlendirmektedir. Hz. Peygamber’in Ebnâ arasından seçtiği valilerden Fîrûz ed-Deylemî ve Dâzeveyh el-Fârisî gibi şahısları kendisine itaat şartıyla görevleri başında bırakması, bu yabancı unsurları bölgeden çıkarmak yerine en azından kısa vadede hâkimiyeti altına almayı hedeflediğini düşündürmektedir. Aslında ilk silâhlı kuvvetlerinin kumandanlarından Kays b. Mekşûh mensubu bulunduğu Murâd kabilesinin reisliğini, Amr b. Ma‘dîkerib ise bölgenin idaresini kaptırdıkları İslâm valisi Ferve b. Müseyk’i çekemedikleri için taraf değiştirerek Esved’e katılmışlardı. Bu da Esved’in kabile içi, kabileler arası çekişmeleri ve bölgedeki Arap - Ebnâ nüfuz çatışmasını kullandığını göstermektedir. Bu dengelerin her an aleyhine dönebileceğini bildiği için de hareketine din davası süsü vermeye çalışmıştır. Bu arada bazı müslümanlara işkence etmeye başlamıştır.

Esved el-Ansî, peygamberlik iddiası ile ortaya çıktıktan yirmi beş gün sonra San‘a’ya, birkaç ay içinde de Yemen’in hemen hemen tamamına hâkim oldu. Resûlullah onu İslâmiyet’e davet etmek için Cerîr b. Abdullah el-Becelî’yi gönderdi, fakat olumsuz cevap aldı. Esved’in İslâmiyet’i benimsedikten sonra irtidad ettiği ileri sürülmüşse de bu rivayeti doğrulayan bir delil bulunmadığı gibi Resûl-i Ekrem’in peygamberliğini inkâr ettiğine dair bir kayda da rastlanmamaktadır. Hz. Peygamber’in bu bölgedeki valilerinin çoğu ya onun hâkimiyeti dışında kalan yerlere veya Medine’ye çekildi. Resûl-i Ekrem bölgedeki valilerine ve eşrafa Esved el-Ansî’nin her ne suretle olursa olsun ortadan kaldırılmasına dair emirlerini ihtiva eden mektuplar yollamıştı. Esasen valiler yerli ahali ile münasebet kurarak onları Esved’e karşı iş birliğine davet ediyordu. Nihayet bölge ileri gelenlerinden Kays b. Mekşûh, Fîrûz, Cüşeyş ve Dâzeveyh, kendi safında göründükleri Esved’e suikast tertip etme konusunda anlaştılar. Kocasını öldürüp kendisini zorla nikâhladığı için Esved’den nefret eden Şehr b. Bâzân’ın hanımı Âzâd’ın da yardımıyla bir gece yarısı girdikleri evinde Esved’i öldürdüler. Durumu öğrenince kaçmak isteyen Esved taraftarlarıyla müslümanlar arasında silâhlı mücadele olduysa da sonunda güvenlik yeniden sağlandı ve İslâm valileri eski görevlerine döndüler.

Esved’in Hz. Peygamber’in vefatından beş gün önce 8 Rebîülevvel 11 (3 Haziran 632) tarihinde öldürüldüğü kaydedilmektedir. Bir rivayete göre ise Resûlullah vefatından bir gün önce Esved’in Fîrûz tarafından öldürüldüğünü haber vermiş, ancak resmî bilgi Medine’ye Hz. Ebû Bekir devrinde ulaşmıştır. Esved’in isyanının Ebû Bekir devrinde bastırıldığı, katlinin de bu dönemde gerçekleştirildiğine dair bilgiler gerçeği yansıtmamakta, Esved ile Kays b. Mekşûh’un isyanlarının birbirine karıştırıldığı intibaını uyandırmaktadır. Zira Esved’in isyanını Kays b. Mekşûh devam ettirmek istemiş, ancak davasına sahip çıkan olmamıştır. Esved el-Ansî’nin isyanı üç dört ay sürmüştür.

Kaynaklar, Hz. Peygamber’in Esved ile Müseylime’nin peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkacaklarını haber veren bir rüyasından bahsederler (bk. Buhârî, “Menâķıb”, 25, “Meġāzî”, 70, 71, “TaǾbîr”, 38; Müslim, “Rüǿyâ”, 21; Tirmizî, “Rüǿyâ”, 10; İbn Mâce, “Rüǿyâ”, 10).

Câhiliye devri Arapları arasındaki muteber mesleklerden kâhinliği benimseyen Esved el-Ansî, heybetli görünüşü ve tesirli hitabetinin de yardımıyla insanları âdeta büyülerdi. Hayvanlar üzerinde uyguladığı ipnotizma gücü de onun tesir sahasını genişletmiştir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet gibi semavî dinlerin yerleştiği Yemen’de putperestliğe davet etmek yerine görünmeyen bir tanrı adına ortaya çıktığını iddia etmesi Esved’in gerçekten kurnaz bir kişi olduğunu göstermektedir. Kendisine melekler aracılığı ile vahiy geldiğini ileri sürmüş, büyücülük ve ipnotizma eseri olarak yaptığı şeyleri de bu iddiasını ispat için kullanmıştır. Ancak ortaya bir din ve şeriat koymamıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hişâm, es-Sîre, IV, 246; İbn Sa‘d, et-Tabakât, V, 525, 534; Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 152-155; Taberî, Târih (Ebü’l-Fazl), III, 185-187, 227-240; Mes‘ûdî, et-Tenbîh, s. 276-277; Beyhakî. es-Sünenü’l-kübrâ, VIII, 175, 176; a.mlf., Delâǿilü’n-nübüvve (nşr. Abdülmu‘tî Kal‘acî), Beyrut 1405/1985, III, 400; V, 334-336; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, III, 244-247; Ahmed b. Abdullah er-Râzî, Târîhu medîneti SanǾâǿ (nşr. Hüseyin b. Abdullah el-Ömerî), San‘a 1401/1981, s. 71-74, 423, 438; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 336-341; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XIX, 49-60; Zehebî, Târîhu’l-İslâm: ǾAhdü’l-hulefâǿi’r-râşidîn, s. 14-19; Diyârbekrî, Târîhu’l-hamîs, II, 155-157; L. Caetani, İslâm Târihi (trc. Hüseyin Câhid), İstanbul 1306, IX, 88-119; W. M. Watt, Muhammad at Medina, Oxford 1956, s. 79, 119, 123, 128-130; a.mlf., “al-Aswad b. Ka‘b al-ǾAnsî”, EI² (İng.), I, 728; Bahriye Üçok, İslâmdan Dönenler ve Yalancı Peygamberler, Ankara 1967, s. 35-49; Cevâd Ali, el-Mufassal, III, 528; IV, 184, 191-192; Muhammed b. Âli el-Ekvâ, el-Vesâǿiku’s-siyâsiyyetü’l-Yemeniyye, Bağdad 1396/1976, s. 133-134, 147-148, 164; Köksal, İslâm Tarihi (Medine), X, 169, 334-347; Mustafa Fayda, İslâmiyet’in Güney Arabistan’da Yayılışı, Ankara 1982, s. 115-118; Muhammed Hamîdullah, el-Vesâǿiku’s-siyâsiyye, Beyrut 1405/1985, s. 332-337; a.mlf., İslâm Peygamberi (Tuğ), I, 415, 543, 544, 545; F. Buhl, “Esved”, İA, IV, 389-390.

Hüseyin Algül