et-TARÎKATÜ’l-MUHAMMEDİYYE

(الطريقة المحمّديّة)

Birgivî Mehmed Efendi’nin (ö. 981/1573) Kitap ve Sünnet bağlamında ahlâkî konulara dair Arapça eseri.

Tam adı eŧ-Ŧarîķatü’l-Muĥammediyye ve’s-sîretü’l-Aĥmediyye’dir. Eserin muhtevası müellif tarafından üç ana bölüme (bab), her bölüm de üç alt bölüme (fasıl) ayrılmıştır. Birinci bölüm, Kitap ve Sünnet’e bağlı kalıp bid‘atlardan uzaklaşma ve ibadetlerin yerine getirilmesi sırasında aşırılığa kaçmama hakkındadır. İlk fasılda Kur’an ve hadislere dayanılarak Kitap ve Sünnet’e bağlılığın gereğine temas edilmiş, ikinci fasılda bid‘atın zararlarına dair bazı rivayetler aktarıldıktan sonra mutedil bir anlayışla hangi davranışların kaçınılacak bid‘atlar çerçevesine girdiği belirtilmiştir. Bu arada halvete çekilmek ve şeyhin himmetine mazhar olmak suretiyle doğrudan Hz. Peygamber’e ve Allah’a ulaşıp dinî meseleleri çözeceklerini ileri süren bazı tasavvuf ehline ait iddiaların ilhad ve dalâletten ibaret olduğu ifade edilmiş, bu hükmü desteklemek için Cüneyd-i


Bağdâdî, Serî es-Sakatî ve Bâyezîd-i Bistâmî gibi mutasavvıflardan nakiller yapılmıştır. Üçüncü fasılda ibadetlerin yerine getirilmesinde ve diğer hususlarda aşırılığa kaçmanın itidal dini olan İslâmiyet’le bağdaşmayacağı âyet ve hadislere, fukahanın görüşlerine dayanılarak ortaya konulmuştur.

Eserin İslâmiyet’in önemli meseleleriyle ilgili olan ikinci bölümünün hacmi Şeybânî’nin neşrinde 300 sayfayı bulan toplam metnin 250 sayfasını kapsamaktadır. Birinci fasılda kısaca Mâtürîdiyye akîdesi anlatılmakta, ardından küfrü gerektiren ve gerektirmeyen hususlar sıralanmakta, bu bağlamda aşırı Şîa (Râfizîler) ve Yezîdiyye, ayrıca Hâriciyye, Mu‘tezile, Neccâriyye, Mücbire ve Mürcie mensuplarından bir kısmının bazı görüşlerinin küfrü gerektirdiği ileri sürülmektedir. Bu faslın sonunda Birgivî kendi dönemindeki tasavvuf mensuplarından birinin, şeyhinden naklen onun bir yakınının her gün Allah’ı bir iki defa gördüğünü söylediğini belirtmekte, Halvetiyye tarikatına mensup bazı kişilerin, Resûl-i Ekrem dışındaki peygamberlerle başta Hz. Ebû Bekir olmak üzere ashabın mânevî açıdan kendi derecelerinin altında kaldığını söylediklerini kaydetmektedir. Müellif, âlimlerin icmâına aykırı olan bu anlayışların kişiyi küfre sürüklediğini zikrettikten sonra ashabın faziletine dair bazı hadisler sıralamaktadır. İkinci fasıl gereğiyle amel edilmesinin amaçlandığı ilimlere dair olup burada öğrenilmesi farz-ı ayın olan ilmihal ile farz-ı kifâye olan fıkıh, tefsir, hadis gibi ilimler yanında ihtiyaçtan fazlasının tahsil edilmesi uygun görülmeyen kelâm, ilm-i nücûm, cedel ve münazaraya; ibadetlerin faziletlerine, sünnet ve mekruhlarına, ayrıca tıp ilminin öğrenilmesini kapsayan mendup ilimlere temas edilmiş, ilim öğrenmenin faziletine dair bazı âyet ve hadisler kaydedilmiş, bu arada müellifin döneminde bazı “cahil mutasavvife”nin ileri sürdüğü ilmin bir perde oluşturduğu, aslında her şeyin keşf yoluyla bilinebileceği şeklindeki iddia da eleştirilmiştir. Üçüncü fasıl takvâ hakkında olup eserin üçte ikisinden fazla bir hacmi kapsamakta ve kitabın kaleme alınışının ana hedefini teşkil ettiği kanaatini uyandırmaktadır. Bu kısımda yine âyet ve hadislerden hareketle takvânın önemi belirtilmiş, ardından 200 sayfayı aşkın bir hacim içinde takvânın uygulanacağı yerler ele alınmıştır. Burada riyâ, kibir, hased, kin vb. altmış kadar mesele âyetlerin yanı sıra birçok hadis ve nakle dayanılarak açıklanmıştır. Üçüncü fasılda Gazzâlî’nin İĥyâǿ adlı eserindeki plana benzer şekilde dil, göz ve diğer organların âfetlerine temas edilmiş, kötü huylar belirtilirken bunların mukabili olan güzel davranışlar da anlatılmıştır.

eŧ-Ŧarîķatü’l-Muĥammediyye’nin üçüncü bölümü takvâ kapsamında olmadığı halde takvâ olduğu zannedilen hususlara dairdir. Birgivî, kendi zamanındaki bazı zâhidlerin önem verdiği bu hususların İslâmiyet’in ilk döneminden sonra ortaya çıkan bid‘atlardan ve ham sofuluktan ibaret olduğunu söyler. Bölümün birinci faslında namaz vb. ibadetler için yapılacak temizlikte aşırı derecede titiz davranmanın gereksizliği Hanefî fıkıh kitaplarından nakillerle açıklanmıştır. İkinci fasılda vakıflarda ve devlet dairelerinde çalışan kişilerle dost ve arkadaş olmanın, onların yemeklerini yemenin meşruiyeti üzerinde durulmuş, burada da Hanefî kaynaklarından bilgiler nakledilmiştir. Bunun yanında müşriklere ait kap kacakta yemek yemenin, yahudi ve hıristiyanların hazırladığı yemeği yemenin de câiz olduğu kaydedilmiştir. Üçüncü fasıl, bazı kişilerin Allah’a yakınlık vesilesi konumunda bulunduğunu zannederek öne çıkardığı bid‘atlarla ilgili olup bunların en önemlileri arasında şu hususlar sayılmıştır: Bir kimsenin ölümünden sonra ruhu için Kur’an okunması, nâfile namaz kılınması, tesbih çekilmesi, o kimsenin kelime-i tevhid ve salavat getirilmesi amacıyla vakıf kurması (özellikle para vakfı), bunu vasiyet etmesi, ölüm gününde veya sonrasında ruhu için ziyafet verilmesini istemesi, kırk gün süreyle geceleyin mezarında nöbet tutulması, kabrinin üzerine türbe yapılması. Müellif bütün bu fiillerin günah, bu tür vasiyetlerin bâtıl, bunlardan alınan paraların haram olduğunu ifade etmektedir.

Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki yazma nüshalarının sayısı 250’yi bulmakta, bu sayının Türkiye genelinde 1000’e ulaştığı tahmin edilmektedir. eŧ-Ŧarîķatü’l-Muĥammediyye’nin Medine’de müellif nüshası ile mukabele edilmiş 1104 (1693) tarihli bir yazmasının İstanbul’da bulunması (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 1060) esas müellif nüshasının Türkiye dışında olduğu ihtimalini güçlendirmektedir. Eserin telifinden bir yıl sonra istinsah edilen bazı nüshaları da Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Servili, nr. 148; Kadızâde Mehmed Efendi, nr. 295/1). Osmanlı döneminde on beşten fazla baskısı gerçekleştirilen kitabın (DİA, VI, 193) ilk baskısı Matbaa-i Âmire’de yapılmış (1260, 1270), ayrıca Bulak’ta basılmıştır (1296). Eserin tek nüshaya dayandığı ifade edilen ve Mahmûd Hasan Ebû Nâcî eş-Şeybânî ile (Sîretü’r-Resûl evi’ŧ-Ŧarîķatü’l-Muĥammediyye, Riyad [?], 1412/1991, 1414/1993) Muhammed Hüseynî Mustafa (Halep 2002) tarafından gerçekleştirilen baskıları başarılı değildir.

Tesbit edilebildiği kadarıyla esere yapılan yirmi kadar şerhin ilki, müellifin isteği üzerine Akşehirli Hocazâde Abdünnasîr


Efendi tarafından yazılan Şerĥ bi’l-ķavl Ǿale’ŧ-Ŧarîķa’dır. Birgivî’nin vefat ettiği yıl istinsah edilen en eski nüshalar dahil olmak üzere eŧ-Ŧarîķa yazmalarının büyük çoğunluğunda Hocazâde şerhinden aktarılan notlara rastlanması, şârihin açıklamalarını müellif nüshasının kenarına kaydettiği ve bu yolla eŧ-Ŧarîķa istinsahları sırasında Hocazâde şerhinin de çoğaltıldığı kanaatini güçlendirmektedir. İkinci şerh Hacı Receb b. Ahmed’e ait olup el-Vesîletü’l-Aĥmediyye ve’ź-źerîǾatü’s-sermediyye fî Şerĥi’ŧ-Ŧarîķati’l-Muĥammediyye adını taşımaktadır (İstanbul 1261). Kitabın asırlar boyunca en çok okunan şerhlerinden biri de Abdülganî en-Nablusî’nin el-Ĥadîķatü’n-nediyye isimli hacimli çalışmasıdır (I-II, Kahire 1279; İstanbul 1290). Nablusî’nin eserde adı geçen kişilerin tanıtımına yer verdiği Zehrü’l-Ĥadîķa fî źikri ricâli’ŧ-Ŧarîķa adlı bir çalışma daha vardır (bk. bibl.). el-Ĥadîķatü’n-nediyye’nin muhtasarı üzerine Ahmed b. Muhammed es-Selâvî bir şerh kaleme almıştır (DİA, XXXVI, 361). Ebû Saîd el-Hâdimî’nin el-Berîķatü’l-Maĥmûdiyye fî şerĥi’ŧ-Ŧarîķati’l-Muĥammediyye ve’ş-şerîǾati’n-nebeviyye fi’s-sîreti’l-Aĥmediyye’si birçok nüshası yanında ayrıca basılmıştır (İstanbul 1203, 1270, 1318, 1326, 1991). Bu şerhin “matlab” isimli bölümlerinde felsefe, kelâm ve fıkıh konularının yanı sıra müellifin yaşadığı döneme ait sosyal meselelere dair açıklamalara da yer verilmektedir. eŧ-Ŧarîķatü’l-Muĥammediyye’ye bunlardan başka İbn Allân (a.g.e., XIX, 307), Dâvûd-i Karsî (a.g.e., IX, 32) ve Abdullah Ahıskavî (a.g.e., I, 81) tarafından şerh yazılmıştır. Saçaklızâde Mehmed Efendi, eserin dîbâcesinde yer alan meseleler üzerine yapılan şerhlerdeki bazı açıklamalara yönelik itirazlar konusunda bir eser kaleme almıştır (a.g.e., XXXV, 370). Kitabı Ayşî Mehmed Efendi (Telħîśü’ŧ-Ŧarîķati’l-Muĥammediyye) ve Muhammed b. Abdülkerîm es-Semmâm (Muħtaśarü’ŧ-Ŧarîķati’l-Muĥammediyye) ihtisar etmiştir (a.g.e., IV, 287; XXVI, 498).

eŧ-Ŧarîķatü’l-Muĥammediyye yazılışından yaklaşık bir asır sonra tercüme edilmeye başlanmıştır. Birgivî’nin torunu Kazasker İsmetî Mehmed Efendi ile başlayan tercüme faaliyetleri, Süleyman Fâzıl Efendi’nin seçme yapmak suretiyle eserin bir kısmını derleyip özetlediği Miftâĥu’l-felâĥ adlı çalışmasının yanı sıra Tarikatçı Emîr Efendi’nin Ferâǿidü’l-ǾAķāǿidi’l-Behiyye’si gibi eserin anlaşılması zor bölümleri üzerinde de çalışmalar bulunmaktadır. eŧ-Ŧarîķa’yı Mustafa Çoliç Boşnakça’ya (Omerdiç, XI-XII [1985], s. 22), Celal Yıldırım (Tarîkat-ı Muhammediyye Tercümesi, 4. bs., İstanbul 1996) ve Mehmet Fatih Güneş (Tarîkat-ı Muhammediyye Sîret-i Ahmediyye, İstanbul 2006) Türkçe’ye çevirmiştir. B. Radtke bir makalesinde eserin muhtevasını tahlil etmiş ve kaynaklarını araştırmıştır (bk. bibl.).

eŧ-Ŧarîķatü’l-Muĥammediyye’nin fazlaca ilgi görmesinde hitap ettiği insanların sosyal hayatında zamanla meydana gelen sapmaların etkisi olabileceği gibi müellifin önerdiği dinî hayatı bizzat kendisinin yaşamasının da payı olmalıdır. Osmanlı âlimlerinin biyografileriyle alâkalı eserlerde bu âlimlerin eŧ-Ŧarîķa’yı okudukları ve okuttukları nakledilir (Kâtib Çelebi, s. 111; Şeyhî, III, 97). Günümüzde de kitapla ilgili dersler düzenlenmekte, eser vâiz ve hatiplerin başvuru kaynakları arasında yer almaya devam etmektedir. Kadızâde ailesine mensup vâizlerin el kitabı niteliğindeki eŧ-Ŧarîķa hasımları Sivâsîler tarafından eleştirilmişse de bu eleştiriler etkili olmamış, hatta Selef’in ileri gelenlerine ait eserlere dil uzatılmaması yolundaki resmî bir kararla (Naîmâ, V, 272) kitap yeniden itibar kazanmıştır. Eserin kaynaklarının başında Gazzâlî’nin İĥyâǿü Ǿulûmi’d-dîn’ini saymak gerekir. Ardından Sünnî çizgi üzerinde yürüyüp itidalden ayrılmayan zâhidler gelir. Kitapta çokça yer verilen hadisler içinde sıhhati tartışmalı olan rivayetlere rastlanmaktadır. Birgivî’nin, kişiyi iman dairesinin dışına çıkaran davranışlarda bulunanlarla bazı İslâm fırkalarını tekfiri konusunda oldukça sert bir tutum içinde olduğu görülmektedir (s. 47-51).

BİBLİYOGRAFYA:

Birgivî, eŧ-Ŧarîķatü’l-Muĥammediyye ve’s-sîretü’l-Aĥmediyye, İstanbul 1309; a.mlf., Sîretü’r-Resûl evi’ŧ-Ŧarîķatü’l-Muĥammediyye (nşr. Mahmûd Hasan Ebû Nâcî eş-Şeybânî), Riyad 1414/1993; Birgili Mehmed Efendi’nin Hadisçiliği ve et-Tarîkatü’l-Muhammediyye: Tahkik ve Tahlil (haz. Huriye Martı, doktora tezi, 2005), SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kâtib Çelebi, Mîzânü’l-hak fî ihtiyâri’l-ehak (nşr. Orhan Şaik Gökyay), İstanbul 1993, s. 111; Keşfü’ž-žunûn, II, 1111-1113; Naîmâ, Târih, V, 272; Abdülganî b. İsmâil en-Nablusî, el-Ĥadîķatü’n-nediyye şerĥu’ŧ-Ŧarîķati’l-Muĥammediyye, Konya Bölge Yazma Eserler Ktp., nr. 276-277; a.mlf., Zehrü’l-Ĥadîķa fî źikri ricâli’ŧ-Ŧarîķa, Süleymaniye Ktp., Yahya Tevfik, nr. 182 m, vr. 873a-1050a; Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, III, 97; Ebû Saîd el-Hâdimî, el-Berîķatü’l-Maĥmûdiyye, İstanbul 1318, I, 4-6; Serkîs, MuǾcem, I, 611; Îżâĥu’l-meknûn, II, 86; Osman Karadeniz, “Tarikat-ı Muhammediyye”, İmam Birgivî (haz. Mehmet Şeker), Ankara 1994, s. 115-123; Huriye Martı, Birgivî Mehmed Efendi: Hayatı, Eserleri ve Fikir Dünyası, Ankara 2008; a.mlf., Osmanlı’da Bir Dâru’l-Hadîs Şeyhi: Birgivî Mehmed Efendi, İstanbul 2008; Muharrem Omerdiç, “Traktat o Uçenju Islamskıh Frakcıja od Muhammeda Ibn Pıra ‘Alı el-Bergılıja”, Anali GHB, XI-XII (1985), s. 19-37; B. Radtke, “Birgiwīs Tarīqa Muhammadiyya Einige Bemerkungen und Überlegungen”, JTS, XXVI/2 (2002), s. 159-174; Cahit Baltacı, “Abdullah Ahıskavî”, DİA, I, 81; Hasan Güleç, “Ayşî Mehmed Efendi”, a.e., IV, 287; Cemil Akpınar, “Dâvûd-i Karsî”, a.e., IX, 32; Sâmî es-Sakkār, “İbn Allân”, a.e., XIX, 307; Tahsin Özcan, “Saçaklızâde Mehmed Efendi”, a.e., XXXV, 370; Semih Ceyhan, “Selâvî, Ahmed b. Muhammed”, a.e., XXXVI, 361; Salih Çift, “Semmân, Muhammed b. Abdülkerîm”, a.e., XXXVI, 498.

Huriye Martı