EZDÂD

الأضداد

Arapça’da zıt anlam taşıyan kelimeler.

Zıddın çoğulu olan ezdâd, bâa (باع) “satmak-satın almak ve cevn “beyaz-siyah, aydınlık-karanlık” gibi karşıt anlamlı kelimeleri (antonymie homophones) ifade etmek için kullanılır. Ancak iki ayrı anlamın zıt olabilmesi için her ikisinin de aynı kategoriye girmesi gerekir (Meselâ açık-kapalı, kötülük-iyilik). Arap dilcilerinin birçoğuna göre ezdâd müşterek (Eş sesli, homonyme; lafızları aynı, mânaları başka yahut iki veya daha fazla mânası olan) kelimelerin ayrı bir sınıfını teşkil eder. Şu farkla ki eş sesli kelimeler fonetik bakımdan birbirinin aynı oldukları halde iki veya daha çok mânaya eşit biçimde delâlet ederler (Meselâ ayn: 1. “delik, göz, göze, pınar, ayın harfi”; 2. “altın”; 3. “casus”). Halbuki ezdâdın birbirinin aksi olmak üzere doğrudan doğruya iki anlamı vardır. Yalnız Ebü’t-Tayyib el-Lugavî (ö. 351/962) çoğunluğu oluşturan bu görüş sahiplerinden farklı düşünmekte ve zıt anlamlı kelimelerin bu gruba girmediğini söylemektedir.

Öte yandan Arapça’da ezdâdın gerçekten bulunup bulunmadığı da tartışma konusudur. Bu hususta ortaya atılan görüşleri iki grupta toplamak mümkündür. 1. Ezdâdın varlığını kabul etmeyenlere göre kelimenin ifade ettiği zıt anlamlardan biri aslında mevcut olmayıp sonradan ortaya çıkmıştır. Aksi takdirde bu tür kelimelerin bulunduğu cümlelerin gerçek mânalarını anlamak imkansızlaşır; dolayısıyla karşılıklı anlaşma güçleşir ve böylece dil bir anlaşma vasıtası olmaktan çıkar. Bu görüşü savunanların başında, Şerĥu’l-Faśîĥ adlı eserinde Arapça’da ezdâdın bulunmadığını ileri süren, hatta bu maksatla İbŧâ-lü’l-eżdâd adında bir de kitap yazdığını söyleyen İbn Dürüsteveyh (ö. 345/956) gelmektedir. 2. Ezdâdın varlığını kabul edenleri de üç grupta toplamak mümkündür a) Arapça’da başlangıcından beri zıt anlamlı kelimelerin olduğunu ileri sürenler. Bu görüşü, konuyla ilgili eserleri olan müelliflerden başka İbn Fâris (ö. 395/1004) ve Süyûtî de savunmuştur. İbn Fâris buna dair bir kitap kaleme alarak orada delillerini sıraladığını bildirmekte, ancak kitabın adını belirtmemektedir. b) Ezdâdın lehçeler arası anlam alışverişi sonucunda ortaya çıktığına inananlar. Bu kanaatte olan dilcilere göre zıt anlamlı kelimeler vardır; ancak bunlardaki zıtlık aynı kelimenin değişik lehçelerde farklı biçimlerde kullanılmasından kaynaklanmıştır ve olay şöyle gelişmiş olmalıdır: Çeşitli çalışmalarla ilk defa kabilelerden kelimeler toplanırken bunların hangisinin hangi kabileye ait olduğuna işaret edilmişti. Daha sonra bir araya getirilen kelimelerden bir kısmının zıt anlamlar taşıdığı görüldü ve hazırlanan sözlüklerde sadece bazılarının kabilesi belirtildiği için sonuçta zıt anlamlı kelimelerin bulunduğu kanaatine varıldı. Meselâ hem “beyaz” hem “siyah” anlamına gelen cevn kelimesi, lehçeleri farklı iki kabilenin birbiriyle teması neticesinde bu mânalann ikisini birden kazandı, c) Zıt anlamlı kelimelerin sonradan oluştuğunu kabul edenler. Bu dilcilere göre bu tür kelimeler her ne kadar şu anda var gibi görünüyorsa da bunların asılları yine tek mânaya dayanmaktadır. Zamanla dil zenginleşince anlamlarda meydana gelen gelişmelerden dolayı bir kısım kelimeler zıt anlamlar kazanmıştır.

Genel olarak Arapça’da varlığı kabul edilen ezdâdın ortaya çıkışını dil âlimleri bazı sebeplere bağlamışlardır (Bk. M. Hüseyin Âl-i Yâsîn, MMİlr., XXXV/2, s. 336-343). Bunların başlıcaları şunlardır: 1. Lehçe farkları. Buna göre, ezdâddan kabul edilen kelimelerin birçoğu yukarıda “b” şıkkında açıklanan yolla meydana gelmiştir. Meselâ südfe kelimesi Temîm kabilesince “karanlık”, Kays kabilesince “ışık” mânasında; lemeka kelimesi Ukayl kabilesince “yazdı”, Kays kabilesince “sildi” mânasında kullanılmıştır. 2. Ezdâdın doğmasında kelimelerin şekillerinde meydana gelen değişikliğin önemli etkisi olduğu ileri sürülmekte ve bu değişiklikte bazan tashîf* bazan da tahrifin rol oynadığı tahmin edilmektedir. Meselâ hem “okudu” hem “yazdı” mânasına gelen zebere kelimesinin Arapça’daki asıl anlamı “yazdı” iken “okudu” mânası Farsça peltek zâ (zâl) ile yazılan zebereden alınmadır. Ancak zamanla peltek “z” sesi keskin “z” sesine dönüşüp bu kelimeler aynı harflerle yazılınca ortaya iki zıt mânası olan bir kelime çıkmıştır. Aynı şekilde hem “gizledi” hem “açıkladı” anlamındaki eserre fiili aslında “gizledi” mânasındadır. Bu kelime eşerre ile (“açıkladı”) karıştırılıp şın sesi sîn sesine dönüştürülünce iki ayrı mâna ifade eder


hale gelmiştir. 3. Zamanla dilin gelişmesi sonucu kelimelerin hakiki mânaları yanında mecazi mânalar da ortaya çıkmış ve bunların bir kısmı hakiki mânanın aksini ifade edince kelime ezdâddan sayılmıştır.

Bu şekliyle Arapça’dan başka dillerde bulunmayan ezdâd konusu üzerinde muhtelif çalışmalar yapılmıştır. Filolojiye dair eserlerde, meselâ Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın (ö. 224/838) el-Ġa-rîbü’l-muśannef, İbn Kuteybe’nin Edebü’l-kâtib, Ebû Mansûr es-Seâlibî’nin Fıķhü’l-luġa ve ħaśâǿiśü’l-ǾArabiyye ve İbn Sîde’nin el-Muħaśśaś’ında ezdâda ayrılan fasıl veya bablardan başka bu konuyla ilgili otuzdan fazla müstakil eser yazılmıştır (Geniş bilgi için bk. Ahmed Şerkāvî İkbal, s. 295-301; M. Hüseyin Âl-i Yâsîn, MMİIr., XXXV/2, s. 331-335). Bu eserlerin başlıcaları şunlardır: 1. Kutrub (ö. 206/821), el-Eżdâd (nşr. Hans Kofler, Islamica, 1931, V, 241-284, 385-461, 493-544). 2. Asmaî, Kitabü’l-Eżdâd (nşr. August Haffner, nâşirin Ŝelâŝetü kütüb fi’l-eżdâd’ içinde, Beyrut 1912, s. 5-70). 3. Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Hârûn et-Tevvezî, el-Eżdâd (nşr. M. Hüseyin Âl-i Yâsîn, Beyrut 1983). 4.İbnü’s-Sikkît, Kitâbü’l-Eżdâd (nşr. August Haffner, nâşirin Ŝelâŝetü kütüb fi’l-eżdâd’ı içinde, Beyrut 1912, s. 163-220). 5. Ebû Hatim es-Sicistânî, Kitâbü’l-Maķlûb laifzuhû fî kelâmi’l-ǾArab ve’l-müzâli Ǿan cihetihî ve’l-eżdâd (nşr. August Haffner, nâşirin Ŝelâŝetü kütüb fi’l-eżdâd içinde, Beyrut 1912, s. 71-162). 6. Ebû Bekir İbnü’l-Enbârî, Kitâbü’l-Eżdâd (nşr. M. T- Houtsmaj, Leiden 1881; nşr. Muhammed Abdülkādir Saîd er-Râfii - Ahmed eş-Şinkītî), Kahire 1325; nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl İbrâhim, Kuveyt 1960; Beyrut 1407/1987). 7. Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, Kitâbü’l-Eżdâd fî kelâmi’l-ǾArab (nşr. İzzet Hasan, I-II, Dımaşk 1963). 8. İbnü’d-Dehhân, el-Eżdâd fi’l-luġa (nşr. M. Hasan Âl-i Yâsîn, Bağdad 1963, Nefâǿi-sü’l-maħŧûŧât içinde). 9. Radıyyüddin es-Sâgānî, el-Eżdâd (nşr. August Haffner, nâşirin Ŝelâŝetü kütüb fi’l-eżdâd’ının zeylinde, Beyrut 1913, s. 221-254). 10. Muhyiddin Münşî (ö. 1001/1592), Risâletü’l-eżdâd (nşr. M. Hüseyin Âl-i Yâsîn, MMİIr., Bağdad 1404/1984. XXXV/2, s. 331-375).

Arapça’da ezdâdın varlığı, sayısı ve gelişmesi eski müellifler kadar çağdaş araştırmacıların da dikkatini çekmiş ve bu konu onlar tarafından da incelenmiştir (Bk. bibi. ve Seyyid Ya’kūb Bekir, II, 108-110; Mansûr Fehmî, II 1935, s. 229-230).

BİBLİYOGRAFYA:

Enbârî. el-Ezdâd (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrahim), Beyrut 1407/1987, nâşirin mukaddimesi, I, s. A-C, ayrıca bk. s. 1-3; Ebü’t-Tayyib el-Lugavî. Kitâbü’l-Ezdâd (nşr. İzzet Hasan), Dımaşk 1963, I, 1-2; Müberred, Me’ttefaka lafzuh ve’htelefe maǾnâh mine’l-Kurǿâni’l-mecîd, Kahire 1350, s. 2-3; İbn Fâris, eş-Şâhibî, Beyrut 1984, s. 201-202; İbn Sîde, el-Muhaşşaş, Beyrut 1398/1978, IV/13, s. 258-266; Süyûtî, el-Müzhir, I, 387-402; Muhammed b. Bedreddin el-Münşî, Risâ-letü l-ezdâd (nşr. M. Hüseyin Âl-i Yâsîn, MMİIr., XXXV/2 (1404/1984) içinde), nâşirin mukaddimesi, s. 231-249; Keşfü’z-zunün, I, 115-116; Bağdatlı Mehmed Fehmî, Târîh-i Edebiyyât-ı Arabiyye, İstanbul 1332, s. 153-154; Sezgin. GAS, VIII, 66, 73, 89-90, 94, 133, 153, 177-178; Muhammed el-Antâkî, el-Veciz fi fıkhi’l-luğa, Beyrut 1969, s. 394-398; Hüseyin Küçükkalay, Kurân Dili Arapça, Konya 1969, s. 198-204; Seyyid Ya’kub Bekir, Nüşûs fî fıkhi’l-luğa, Beyrut 1970, II, 103-237; Mustafa Sâdık er-Râfiî, Târîhu âdâbi’l-ǾArab, Beyrut 1394/1974, I, 196-200; M. Hüseyin Âl-i Yasin, el-Ezdâd fi’l-luğa, Bağdad 1394/1974; a.mlf., “Risâletü’l-ezdâd li - Muhammed Cemâliddîn b. Bedriddîn el-Münşî”, MMİIr., XXXV/2 (1404/1984), s. 331-343; MaǾa’l-Mektebe, s. 298-299; Ahmed Şerkâvî İkbal. MuǾcemü’l-meǾâcim, Beyrut 1407/1987, s. 293-301; Mîşâl Âsî - Emîl Bedî Ya’kub, el-MuǾcemü’l-mufasşal fi’l-luğa ve’l-edeb, Beyrut 1987, I, 423-425; Sıddîk Hasan Han, el-Bülġa fî uşüli’l-luğa (nşr. Nezîr M. Mektebî). Beyrut 1408/1988, s. 340-342; Mansûr Fehmî, “el-Ezdâd”, MMLA, II (1935), s. 228-244; Muharrem Çelebi, “Arapça’da Ezdâd Meselesi”, DÜİFD, IV (1987), s. 35-50; D. Reig, “Antonymie des semblables et corrėlation des opposės en arabe”, BEO, XXIV (1971), s. 135-155; [G] Weil, “Ezdâd”, İA, IV, 431-433; a.mlf., “Addâd” EI² (İng.), I, 184-186; Abdülfettâh Bedevi, “el-Ezdâd”, DMİ, II, 295-303.

Muharrem Çelebi