FETÂVÂ-yı DÂRÜLULÛM-ı DİYÛBEND

فتاوى دار العلوم ديوبند

Diyûbend Dârülulûmu müftülerinden bazılarına ait fetvaları bir araya getiren iki ayrı koleksiyonun adı.

Hindistan’ın Utar Pradeş eyaleti Sehârenpûr idarî bölgesine bağlı Diyûbend (Deoband) kasabasında kurulan (30 Mayıs 1866) dârülulûma, İngiliz hâkimiyeti altındaki Hint müslümanları hızla değişen şartlarından kaynaklanan dinî, hukukî, siyasî, içtimaî ve iktisadî meselelerle ilgili sorular yöneltmeye başlamışlardı. Başlangıçta bu soruları dârülulûmdaki bazı âlimler cevaplandırırken daha sonra fetva yetkisi Mevlânâ Muhammed Ya‘kūb ve ardından Reşîd Ahmed Gangûhî’ye verildi. Ancak soruların artması üzerine 1310 (1892) yılında bir dârüliftâ şubesi kuruldu. Burada Azîzürrahman (1892-1927), Mevlânâ İ’zâz Ali, Riâzüddin, Muhammed Şefî‘, Muhammed Sehûl, Mevlânâ Kifâyetullah, Fâruk Ahmed, Mehdî Hasan, Mahmûd Hasan Gangûhî ve Nizâmeddin (1966-?) gibi meşhur müftüler hizmet verdiler.

Başlangıçta fetvalar soruların yazılı olduğu evrakın altına kaydedilir, bazan da bunların birer kopyası alınırdı. Dârüliftâ bu uygulamayı, fetvaların düzenli bir şekilde kaydedilip birer kopyalarının çıkarılmaya başlandığı 1911 yılına kadar sürdürdü. 1928’de fetvalarla ilgili ayrıntılar da kayda geçirilmeye başlandı. Ancak kayıtlar hiçbir tasnif yapılmadan soruların takdim sırasına göre tutuluyordu. 1955 yılında fetvaların Mevlânâ Muhammed Zafîrüddin’in gözetiminde tasnifi için bir şube oluşturuldu. Mevlânâ Muhammed Zafîrüddin bu çalışmalar sonunda ilk müftü Azîzürrahman tarafından verilen fetvaları Fetâvâ-yı Dârü’l-Ǿulûm-ı Diyûbend başlığı altında on beş cilt halinde neşretti (Diyûbend 1962, Karaçi 1986). Bu fetvalarda Hanefî mezhebi esas alınmıştır. Bir tek âlimin verdiği fetvaların bu kadar geniş hacimli bir eser oluşturması dârülulûmdaki müftülerin iş yoğunluğu hususunda bir fikir vermektedir.

Azîzürrahman’ın fetvaları, daha önce aylık dergilerden el-Müftî’nin 1934-1942 yılları arasındaki sayılarında Muhammed Şefî‘in editörlüğünde sekiz ciltlik bir seri halinde yayımlanmıştı. Muhammed Şefî‘ bu fetvalardan yaptığı seçmeleri ǾAzîzü’l-fetâvâ


adıyla ayrıca neşretmiş (Diyûbend 1357/1938), kendi fetvalarını ise İmdâdü’l-müftiyyîn ismiyle yayımlamıştır (Diyûbend 1357/1938). Bu iki eser daha sonra Fetâvâ-yı DârülǾulûm-ı Diyûbend adı altında birleştirilerek birincisi ǾAzîzü’l-fetâvâ, ikincisi İmdâdü’l-müftiyyîn’den meydana gelmek üzere iki cilt halinde yeniden neşredilmiştir (Karaçi 1383/1964). Bunun ardından eser, Muhammed Rızâ Osmânî tarafından gözden geçirilerek Muhammed Şefî’in Pakistan’da verdiği fetvaların da ilâvesiyle tekrar yayımlanmıştır (I-II, Karaçi 1396-1397/1976-1977). Bu baskıda Azîzürrahman’ın 1475, Muhammed Şefî’in 968 fetvası yer almaktadır. Kārî Muhammed Tayyib bu edisyondaki bazı bölümlerin sistematik bir şekilde, bazılarının ise rastgele tasnif edilmiş olduğunu, edisyon standardının da beklenen seviyeye ulaşamadığını ifade etmektedir (Fetâvâ-yı DârülǾulûm-ı Diyûbend, I, 29).

Fetâvâ-yı DârülǾulûm-ı Diyûbend, sadece İslâm hukukunun modern çağdaki gelişimini göstermesi bakımından değil aynı zamanda Güney Asya müslümanlarının içtimaî, iktisadî ve siyasî tarihini yansıtması açısından da önemli bir kaynaktır. Fürû-ıfıkıh konularına göre düzenlenmiş soru ve cevaplardan meydana gelen eserde meselenin kimin tarafından ve hangi tarihte sorulduğu kaydedilmemektedir. Halbuki bu bilgiler çeşitli problemlerin gelişim sürecini değerlendirmede faydalı olacaktı. Zira fetvaların verildiği dönem Güney Asya müslüman toplumu için çok kritik bir dönemdi. Batının siyasî hâkimiyeti, bilim ve teknolojisinin etkisiyle dinî ve içtimaî kimlik krizine girerek yeni bir istikamet arayışına yönelen müslümanlar sayısız soru üretmeye başlamışlardı. Müftüler bu süreç içinde esas olarak tutucu kalmakla birlikte dinî kavramlara önemli tanımlamalar getirmişlerdir. Bunlardan biri bid’at kavramıdır. Teknolojik icatlar ve yeni içtimaî tatbikat, dine sonradan sokulan ve din gibi benimsenen bu uygulamalardan ayırt edilmiştir.

Diyûbend Dârülulûmu fetvaları kurumlaştırarak İngiliz mahkemelerinin karşısına rakip olarak çıkmıştır. Bu fetvalar, dârülulûmun dinî meselelerde otorite konumuna gelmesine yardımcı olmuştur. Son zamanlarda Ziyâü’l-Hasan Fârûkī (The Deoband School and the Demand for Pakistan, s. 42-47), Barbara D. Metcalf (Islamic Revival in British India: Deoband, s. 146-157) ve Muhammed Hâlid Mes’ûd (Trends in the Interpretation of Islamic Law in Nineteenth Century British India) tarafından yapılan bazı araştırmalar eserin sırasıyla siyasî düşünce, dinî-içtimaî reformlar ve İslâm hukuk teorisi üzerindeki rolünün önemini vurgulamaktadır.

Bunlardan başka Reşîd Ahmed Gangûhî (Fetâvâ-yı Reşîdiyye, Karaçi, ts.), Mahmûd Hasan Gangûhî (Fetâvâ-yı Maĥmûdiyye, Karaçi 1986) ve Nizâmeddin’in (Nižâmü’l-fetâvâ, Diyûbend 1399/1979) fetvaları da neşredilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Fetâvâ-yı DârüǾulûm-ı Diyûbend (nşr. Mevlânâ Muhammed Zafîrüddin), Diyûbend 1962, I-XV; a.e. (nşr. Muhammed Rızâ Osmânî), Karaçi 1396-97/1976-77, I-II; Ziaul Hasan Faruqi, The Deoband School and the Demand for Pakistan, Bombay 1963, s. 42-47; Muhammed Khalid Masud, Trends in the Interpretation of Islamic Law in Nineteenth Century British India (yüksek lisans tezi, 1969), Mc Gill University-Canada; Barbara D. Metcalf, Islamic Revival in British India: Deoband, Princeton 1982, s. 146-157.

Muhammad Khalid Masud