FETH ALİ ŞAH

(ö.1250/1834)

Kaçar hükümdarı (1797-1834).

1771’de doğdu. Asıl adı Baba Han olup İran’da hüküm süren Kaçar hânedanının kurucusu Ağa Muhammed Şah’ın kardeşi Hüseyin Kulı Hân-ı Cihânsûz’un oğludur. Amcası Muhammed Şah çocuğu olmadığı için onu veliaht tayin etti ve Fars, Kirman, Yezd eyaletlerine vali olarak gönderdi. Baba Han amcası öldürülünce Fars’tan Tahran’a geldi ve Feth Ali Şah adıyla hükümdarlığını ilân etti. Tahta çıkmasında en yakın desteği, ordunun büyük bir kısmına hâkim olan Hacı İbrâhim Han’dan görmüştü. Önce 1801’de Horasan hanlarını kendine bağlayarak saltanatını sağlamlaştıran Feth Ali Şah çok geçmeden İngiltere, Fransa ve Rusya’nın at oynattıkları bir rekabet alanına dönüşen İran’da bazan bunlardan birine, bazan da diğerine dayanmak suretiyle varlığını devam ettirir hale geldi. Bu rekabetten, Fransa ve Rusya’nın emellerinin gerçekleşmesini önlemek ve kendileri için büyük bir tehlike olarak gördükleri Afganlılar’ı İran’ın kontrolü altında tutabilmek için büyük çaba harcayan İngiltere kârlı çıktı. 1801’de İngiltere ile İran arasında siyasî ve ticarî bir antlaşma imzalandı; buna göre Feth Ali Şah Afganlılar’a baskı yaparak onların İngiliz hakimiyetindeki topraklara saldırmalarını önleyecek, buna karşılık İngilizler de İran ordusuna gerekli silâh ve teçhizatı sağlayacaklardı. 1802’de Hacı Halil Han idaresinde Bombay’a bir sefâret heyeti gönderen Feth Ali Şah o sırada İran’da bulunan bütün Fransız tebaasını sınır dışı etti. Bu arada tacını ve tahtını borçlu olduğu Hacı İbrâhim Han’ı bütün aile fertleriyle birlikte ortadan kaldırdı.

1803’te, taht davasında bulunan kardeşi Horasan Valisi Hüseyin Kulı Han ile Nâdir Mirza’nın ayaklanmalarını bastırdıktan sonra, ülkesi Rusya tarafından işgal edilen Gürcü prenslerinden Aleksandr’ın teşvikiyle Rusya’dan girdiği Gürcü topraklarından çıkmasını istedi; isteğinin geri çevrilmesi üzerine de 1804’te Rusya’ya savaş ilân etti. Veliaht Abbas Mirza kumandasındaki İran ordusu Ruslar’la aralıklı olarak yaklaşık sekiz yıl çarpıştı. 1805’te zor durumda kalan Feth Ali Şah, 1801’de yapılan antlaşmaya dayanarak İngilizler’den yardım istediyse de onlar Napolyon’a karşı Ruslar’la yaptıkları ittifak yüzünden olumlu cevap vermekten kaçındılar. Bu durumdan faydalanan Napolyon, İran’a İngiliz ve Ruslar’a karşı askerî bir ittifak yapma teklifinde bulundu ve her türlü silâh ve teçhizatı sağlayacağını vaad etti. Feth Ali Şah Ruslar’ın ilerlemesi karşısında bu teklifi kabul etmek zorunda kaldı ve 1807’de Finkenstein’da imzalanan antlaşmaya göre İngilizler’le yapılan 1801 antlaşmasını tanımayacağını, onlarla siyasî ve ticarî ilişkilerini keseceğini, Afganlılar’ı Fransızlar’ın ülkelerinden geçmesine izin vermeleri için zorlayacağını ve Fransız denizcilerine limanlarını açacağını taahhüt etti. Fransa ise Ruslar’a karşı İranlılar’la birlikte savaşacak ve ordularını da yetiştirecekti. Aynı yıl bu amaçla Gardane adında bir generalin yönetimi altında yetmiş kişilik bir Fransız subay grubu İran’a geldi. Bu arada Osmanlı topraklarından ve İran üzerinden Hindistan’a gidiş yolları incelendi. Ancak çok geçmeden Napolyon’un Ruslar’la, bir İran-Rus savaşı sırasında Fransızlar’ın İran’a yardım etmeyecekleri hususunda antlaşması bu çalışmayı durdurdu. Bu vaziyeti değerlendiren Ruslar’ın derhal Nahcıvan ve Erivan’ı kuşatmalarının ardından bir Hint birliğinin eşliğinde İran körfezindeki Bûşehr’e gelen İngiltere temsilcisi Sir John Malcolm Feth Ali Şah’la temas kurmak istedi; ancak şahla görüşemeyerek Hindistan’a döndü. Yerine Sir Harford Jones geldi ve Fransızlar aleyhine yoğun bir faaliyete geçerek İran’a Ruslar’la savaştığı sürece 160.000 tümen veya 120.000 sterlin yardımda bulunmayı ve orduyu da kendilerinin yetiştirmesini teklif etti. III. George’un şaha gönderdiği elmas da etkisini gösterdi ve Fransız generali Gardane İran’dan sınır dışı edildi. 1809’da ön hazırlıkları yapılan antlaşmayı imzalamak üzere 1810’da Sir John Malcolm bir heyetle birlikte tekrar İran’a geldi; buna karşılık İran da Hacı Mirza Ebü’l-Hasan idaresinde bir sefâret heyeti gönderdi. Ancak daha antlaşma imzalanmadan Abbas Mirza kumandasındaki İran ordusu Ruslar tarafından Aras civarındaki Aslanduz mevkiinde ağır bir yenilgiye uğratıldı. 24 Kasım 1813’te Rusya ile Gülistan Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalan İran Bakü, Şirvan, Şeki, Karabağ dolaylarını Ruslar’ın yönetimine bırakıyor, Gürcistan ve Dağıstan üzerindeki iddialarından da vazgeçiyordu. Ayrıca Ruslar Hazar denizinde donanma bulunduracak, Rus tâcirlerine vergi kolaylıkları tanınacaktı. Çarın bu antlaşma ile İran’daki etkilerini ortadan kaldırmayı hedeflediğini anlayan İngilizler, her türlü yardımda bulunacaklarını vaad ederek Feth Ali Şah’ı Ruslar’la yeni bir savaşa girmesi için kışkırtmaya başladılar; bir taraftan da daha önce hazırlanmış olan antlaşma metnini esas tutarak yeni bir metin kaleme aldılar. 1814’te imzalanan antlaşmaya göre İran Hindistan’a saldıracak bir ordunun sınırlarından geçmesine engel olacak, kendi topraklarına yapılacak bir saldırıda ise İngiltere ile ortak hareket edecekti. Britanya hükümeti buna karşılık 200.000 tümen veya 150.000 sterlin ödeyecek, ancak bu para İngiliz sefirinin gözetimi altında harcanacaktı. Ayrıca İngilizler ordunun yetiştirilmesine de yardım edecek ve malî yardımda bulunacaklardı. Bu antlaşma İran’ın dış siyasetini tamamıyla İngiltere’ye bağlıyordu. Üç yıl sonra Ruslar, İran üzerindeki İngiliz etkisini ortadan kaldırmak ve Feth Ali Şah’ı Türkler’e karşı yanlarına çekebilmek için bir antlaşma yapmak üzere General Yermulof başkanlığında bir heyeti Tahran’a gönderdilerse de kendilerine karşı yeni bir savaşa hazırlanan şah yapılan teklifleri kabul etmedi.

Feth Ali Şah 1821’de Osmanlılar’a, Tepedelenli Ali Paşa ve Yunan isyanları ile meşgul olmalarından faydalanarak savaş ilân etti. Doğuda Veliaht Abbas Mirza Doğubayazıt, Eleşkirt, Bitlis, Muş ve Erciş’i ele geçirdi; güneyde ise Feth Ali Şah’ın büyük oğlu Muhammed Ali Mirza


kumandasındaki kuvvetler Kerkük ve Bağdat’ı kuşattılar. Ancak orduda baş gösteren veba salgını yüzünden İran’ın barış talebinde bulunması üzerine 28 Temmuz 1823’te yapılan Erzurum Antlaşması ile savaşa son verildi ve İranlılar aldıkları bütün yerleri iade ettiler. Bunun ardından öteden beri anlaşmazlık konusu olan Gökçe’nin Ruslar tarafından işgali üzerine 1826 Temmuzunda harekete geçen Abbas Mirza kumandasındaki İran ordusu Lengeron, Salyanî, Sırçan ve Gence gibi şehirleri aldıysa da daha sonra Gence civarında ağır bir yenilgiye uğradı. Kısa zamanda Tebriz’e kadar inen Ruslar’ın Tahran’a ulaşmasından korkan İngilizler şahı barış istemeye razı ettiler ve İran ile Rusya arasında Türkmençay Antlaşması imzalandı (10 Şubat 1828). Antlaşma’ya göre Rusya’ya 3 milyon sterlin savaş tazminatı ödenecek, Erivan ve Nahcıvan’la birlikte Talis gibi birçok verimli bölge Rusya’ya bırakılacak ve Rus tâcirlerine kolaylıklar sağlanacaktı. Bir tür kapitülasyon niteliği taşıyan bu antlaşma İran’daki Rus ve İngiliz rekabetini daha da şiddetlendirdi. Bu arada İngiltere bir yandan Horasan hanlarını kendi istekleri çizgisine getirmek için şahı kullanırken bir yandan da bu hanları şahın aleyhine kışkırtıyordu. Çünkü Herat’a hâkim olan bütün İran ve Türkistan’a hâkim olabilirdi. Nitekim Rus - İran savaşında Horasan hanları sürekli olarak ayaklanmışlardı. Türkmençay Antlaşması’ndan sonra şah, Yezd ve Horasan’da baş gösteren karışıklıkları bastırmak üzere Veliaht Abbas Mirza’yı gönderdi ve Abbas Mirza durumu düzeltti. Abbas Mirza’nın oğlu Muhammed Mirza da Herat üzerine gidecek ordunun başına getirildi. Muhammed Mirza Herat’ı kuşattığı sırada Abbas Mirza’nın ölüm haberini alınca şehri hâkimiyeti altında bulunduran Kâmrân Han’ı bir antlaşma ile haraca bağlayıp Tahran’a geldi ve veliaht tayin edilip Azerbaycan’a vali olarak gönderildi.

Ekim 1834’te ölen ve otuz yedi yıllık saltanatı sırasında tamahkârlığı ile tanınan Feth Ali Şah’ın çok sayıda karısı ve 260 çocuğunun olduğu rivayet edilir. Dönemi, İran’ın Rusya, Fransa ve İngiltere’nin siyasî mücadelelerine sahne olmasından ve önce Fransız, ardından İngiliz subayları vasıtasıyla yürütülen modern askerî ıslahat teşebbüslerinin o yıllarda başlamasından dolayı önem taşımaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Delîlü’l-Ĥalîc (Târih), V, 2707-2715; P. Sykes, Târîħ-i Îrân (trc. Seyyid Fahreddin M. Takī-Fahr-ı Dâî-yi Gilânî), Tahran 1366, II, 430-472; R. Furon, La Perse, Paris 1938, s. 151-154; Gulâm Rızâ-yı Verherâm, Târîh-i Siyâsî ve Sâzmânhâ-yı İctimâǾî-yi Îrân der ǾAśr-ı Ķācâr, Tahran 1369, s. 50-56; Danişmend, Kronoloji2, IV, 107; Hasan-e Fasā’ī, History of Persia Under Qāgār Rule (trc. H. Busse), New York 1972, s. 77-230; A. Bausani, The Persians (trc. J. B. Deone), London 1975, s. 163-165; Mehdî-yi Bâmdâd, Şerĥ-i Ĥâl-i Ricâl-i Îrân, Tahran 1371 hş., III, 61-70; Hamid Algar, Religion and State in Iran 1785-1906: The Role of the Ulama in the Qajar Period, Berkeley 1980, s. 45-72; Gavin R. G. Hambly, “Iran During the Reigns of Fath‘ Alī Shâh and Muhammad Shah”, CHIr., VII, 144-155; Cl. Huart, “Feth Ali Şah”, İA, IV, 581; A. K. S. Lambton, Qājār Persia, Austin 1987, bk. İndeks; a.mlf., “Fatĥ ǾAlī Shāh”, El2 (İng.), II, 838-839; DMF, II, 1842-1843.

Tahsin Yazıcı