FEVZ

الفوز

Dünya ve âhiret hayatında tehlikelerden kurtulup mutluluğa kavuşma anlamında bir terim.

“Kurtulmak” ve “helak olmak” mânasında karşıt anlamlı kelimelerden olan fevz masdarı daha çok “korku, tehlike, şer ve azap gibi şeylerden kurtulup hayra, saadet ve esenliğe ulaşma” anlamında isim olarak kullanılır. İnsanın dünyadaki davranışlarına göre bir açıdan helâk olması, bir başka açıdan da dünya yüklerinden kurtulup ebedî nimetlere kavuşması sonucunu doğurduğu için ölüm hadisesi, ayrıca hem kurtulma ümidi hem de kaybolma korkusunu vermesi sebebiyle çöl ve sahrâ için de aynı kavramın kullanıldığı kaydedilir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “fvz” md.; Lisânü’l-ǾArab, “fvz” md.; Kāmus Tercümesi, II, 836).

Kur’ân-ı Kerîm’de isim, fiil ve masdar olmak üzere yirmi dokuz defa tekrarlanan fevz kavramı on dokuz yerde fevz, üç yerde aynı anlamdaki mefâz, mefâze şeklinde geçmektedir. Ayrıca fevz kelimesi “büyük” mânasındaki azîm, kebîr ve “apaçık” anlamındaki mübîn sıfatlarıyla nitelendirilmiştir. Bu kökten türemiş olan fâizûn (muradlarına erenler) Kur’an’da sadece müminleri nitelemek amacıyla kullanılmıştır (bk. M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “fvz” md.). Bir âyette görülen “ganimet elde etme” (bk. en-Nisâ 4/73) anlamı dışında fevzin Kur’an’daki bütün kullanımlarının “ebedî ve uhrevî kurtuluş” mânasına geldiğini söylemek mümkündür.

Fevz Kur’an’da genellikle Allah’a ve Resulü’ne itaat şartına bağlanmış, asıl kurtuluş ve başarının da cennete girmek ve Hak rızâsına ulaşmaktan ibaret olduğu belirtilmiştir (bk. a.y.). Kurtuluşa erenlerin özellikleri ise samimi bir imanla birlikte din uğrunda hicrete katlanmak, malıyla ve canıyla cihad etmek, dinine bağlılığı sebebiyle küçümsenmesine sabır göstermek, Allah’a ve Resulü’ne itaat ederek ilâhî azamet karşısında ürperip saygılı olmak şeklinde belirtilmiştir (bk. et-Tevbe 9/20; el-Mü’minûn 23/111; en-Nûr 24/52).

Fevz kavramı çeşitli hadislerde de yer almış olup bu rivayetlerde şehitlik, cehennem azabından kurtulma, cömertlik ve adalet fevz olarak kabul edilmiştir (bk. Wensinck, el-MuǾcem, “fevz” md.).

İmanı “kalp ile tasdik, dil ile ikrar” şeklinde tanımlayan ve ameli onun bir cüzü olarak görmeyen Ehl-i sünnet âlimlerine göre dinen iman edilmesi gereken hususların tamamına inanıp bunun ölüm anına kadar sürdürülmesi fevz için yeterlidir (ayrıca k. AMEL; FELÂH; KEBÎRE).

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “fvz” md.; Lisânü’l-ǾArab, “fvz” md.; Kāmus Tercümesi, II, 836; Wensinck, el-MuǾcem, “fevz” md.; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “fvz” md.; Dârimî, “Feżailü’l-Kurǿân”, 29; Taberî, CamiǾu’l-beyân (Şâkir), VII, 452; Mâtürîdî, Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 40, vr. 104a; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîĥu’-ġayb, IX, 126, 133, 228.

Adil Bebek