FEZÂRE (Benî Fezâre)

بنو فزارة

Adnânîler’e mensup bir Arap kabilesi.

Kabilenin nesebi Fezâre b. Zübyân b. Bagīd b. Reys b. Gatafân b. Sa‘d b. Kays Aylân b. Mudar b. Nizâr b. Mead vasıtasıyla Adnan’a ulaşır.

Benî Fezâre başlangıçta Necid ve daha çok Vâdilkurâ’da oturuyordu. Daha sonra Kuzey Afrika’ya ve Mısır’a göç ederek buradaki yerli halkla karıştılar. Câhiliye döneminin önde gelen güçlü kabilelerinden biri olan Fezâre oğulları ile Abs oğulları arasındaki Dâhis Savaşı yıllarca sürmüştür. Bu savaştan sonra da Âmir b. Sa‘saa, Cüşem ve diğer kabilelerle savaştılar.

Hz. Peygamber Fezâre oğulları ile ilk defa Dûmetülcendel seferi esnasında (5/627) karşılaştı ve kabilenin reisi Uyeyne b. Hısn b. Fezâre ile bir anlaşma yaptı. Buna göre Resûl-i Ekrem ve ashabı hiçbir tehdit ve tehlikeye mâruz kalmadan Vâdilkurâ topraklarından geçip Dûmetülcendel’e gidecek, onlar da kuraklık ve kıtlık sebebiyle hayvanlarını müslümanların hâkimiyetindeki meralarda otlatabileceklerdi. Fezâreliler aynı yıl yahudi ve müşriklerle anlaşarak reisleri Uyeyne b. Hısn kumandasındaki 1000 kişilik birlikle Hendek Gazvesi’ne katıldılar. Hz. Peygamber geri dönmeleri için onlara Medine hurmalığının gelirinin üçte birini vermeyi teklif etti. Uyeyne b. Hısn’ın yarısını istemesi üzerine anlaşma sağlanamadıysa da Fezâreliler bir müddet sonra çekilip gittiler. Hz. Peygamber’in onlara böyle bir teklifte bulunması Fezâre’nin güçlü bir kabile olduğunu göstermektedir.

Ümmü Kırfe (Fâtıma bint Rebîa) adındaki bir kadının veya reisleri Uyeyne b. Hısn’ın teşvikiyle bir grup Fezâreli’nin Medine meralarına saldırması ve Resûlullah’a ait yirmi deveyi çalıp Ebû Zer el-Gıfârî’nin oğlunu şehid etmesi üzerine Hz. Peygamber Gābe Gazvesi’ne (Zûkared Gazvesi) çıkmış, çalınan develerin bir kısmı geri alınmış ve Fezâre oğullarından bazıları yakalanmıştır (6/627).

Fezâreliler, hem Medine hem de Suriye ticaret yolunu rahatlıkla tehdit edebilecek stratejik bir mevkide bulunuyorlardı. Nitekim Zeyd b. Hârise bir ticaret seferi münasebetiyle Fezâre topraklarından geçerken onların baskınına uğramış, kervanda bulunanlar dövülmüş ve malları yağmalanmıştır. Bunun üzerine Hz. Peygamber, 6. yılın Ramazan ayında (Ocak 628) Zeyd b. Hârise (Śaĥîĥ-i Müslim’deki rivayete göre Ebû Bekir) kumandasında bir seriyye gönderdi. Müslümanlara karşı kışkırtıcı hareketlerde bulunan Ümmü Kırfe esir alındı ve Fezâre’nin ileri gelenleri öldürüldü; böylece Fezâre oğullarına ağır bir darbe vurulmuş oldu. Bazı rivayetlerde Ümmü Kırfe’nin öldürüldüğü kaydedilmekteyse de bu doğru değildir. Zira Hz. Peygamber’in çocukların, kadınların ve yaşlıların öldürülmesini asla tasvip etmediğini bilen Zeyd b. Hârise’nin böyle bir emir vermesi mümkün görünmemektedir. Śaĥîĥ-i Müslim’deki rivayette (“Cihâd”, 14) onun esir alındığı belirtilmekle beraber katledildiğine dair bir bilgi mevcut değildir.

Fezâre oğulları sadece müşriklerle değil aynı zamanda yahudilerle de iş birliği yapıyorlardı. Nitekim Hz. Peygamber Hayber seferine çıktığı zaman Fezâre kabilesi Hayber yahudilerine yardıma gelmiş, ancak Resûl-i Ekrem’in, yardımdan vazgeçmeleri şartıyla kendilerine Hayber’in hurma mahsulünden pay verilmesi teklifini kabul ederek geri dönmüşlerdi. Hayber’in fethinden sonra da Resûlullah’a gelerek hisselerini istemişler, Re-sûlullah onlara Hayber dağlarında yer gösterince buna itiraz ederek onu savaşla tehdit etmişler, ancak Hz. Peygamber üzerlerine yürüyünce kaçmışlardır.

Fezâre kabilesinin reisi Uyeyne b. Hısn Hz. Peygamber ile anlaşarak Mekke’nin fethine ve Huneyn Gazvesi’ne katılmış, müellefe-i kulûbdan sayılarak Ci‘râne’de kendisine 100 deve verilmiştir. Fezâre oğulları Tebük Gazvesi’nden sonra bir heyet halinde Medine’ye gelerek Resûl-i Ekrem’i ziyaret etmiş ve müslüman olduklarını bildirmişlerdir.

Hz. Peygamber’in vefatından sonra Fezâreliler’in birçoğu, peygamberlik iddiasında bulunan Tuleyha b. Huveylid’in safına geçerek ridde* olaylarına katılmışlar, fakat Hz. Ebû Bekir tarafından mağlûp edilerek yeniden itaat altına alınmışlardır.

Fezâre kabilesinden çok sayıda âlim ve devlet adamı yetişmiş olup bunlardan bazıları şunlardır: Ebû İshak el-Fezârî, İbrâhim b. Abdurrahman el-Fezârî, İbrâhim b. Habîb el-Fezârî, Muhammed b. İbrâhim el-Fezârî, Ömer b. Hübeyre el-Fezârî ve oğlu Yezîd b. Ömer, Mugīre b. Abdullah b. Mugīre el-Fezârî, Adî b. Ertat el-Fezârî, Ebû Abdullah Mervân b. Muâviye el-Fezârî.


BİBLİYOGRAFYA:

Müslim, “Cihâd”, 14; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 216, 297; İbn Hişâm, es-Sîre, Kahire 1355/1936, I, 306-307; III, 265; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), II, 641-643; Hemdânî, Śıfatü Cezîreti’l-ǾArab (nşr. Muhammed b. Ali el-Ekvâ’), Riyad 1397/1977, s. 272, 325, 329-330, 334; Sem‘ânî, el-Ensâb, IX, 297-299; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, II, 172; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, I, 566-573; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, I, 225-228; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-meǾâd, Kahire 1970, III, 55; Kalkaşendî, Ķalâǿidü’l-Cümân (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Kahire 1402/1982, s. 95, 113-114; a.mlf., Nihâyetü’l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 352; Muhammed Emîn es-Süveydî, Sebaǿikü’ź-źeheb fî maǾrifeti ķabaǿili’l-ǾArab, Beyrut 1406/1986, s. 215-216; Bahriye Üçok, İslâmdan Dönenler ve Yalancı Peygamberler (Hicrî 7-11. Yıllar), Ankara 1967, s. 23, 32, 51, 53, 54, 61, 63, 67; Cevâd Ali, el-Mufaśśa, , VII, 513; W. Montgomery Watt, Muhammad at Medina, New York 1981, s. 36, 78, 81, 87, 91, 93, 106, 237, 350, 367, 377; a.mlf, “Fazāre”, El2 (İng.), II, 873; Kehhâle, MuǾcemü ķabâǿil’l-ǾArab, Beyrut 1402/1982, III, 918; Abdülazîz b. Sâlih el-Hilâbî, “Seriyyetü Zeyd b. Hârise ilâ Benî Fezâre”, Mecelletü Külliyyeti’l-Âdâb, XIII/1, Riyad 1986, s. 61-81; J. Schleifer, “Fezâre”, İA, IV, 600-601.

Mehmet Ali Kapar