FIRAKU’ş-ŞÎA

فرق الشيعة

İmâmiyye âlimlerinden Hasan b. Mûsâ en-Nevbahtî’nin (ö. 310/922 [?]) Şîa fırkalarına dair eseri.

Felsefe, astronomi, kelâm ve mezhepler tarihi alanlarında kırktan fazla eser yazdığı nakledilen Nevbahtî’nin el-Maķālât ve’l-fıraķ, TaǾdâdü firaķı’ş-ŞîǾa, Meźâhibü’l-fıraķ gibi adlarla da anılan bu kitabı onun günümüze kadar ulaşan tek eseridir. Eserde, Şîa akımının doğuşundan III. (IX.) yüzyılın ortalarına kadar ortaya çıkan iç anlaşmazlıklar ve bu sebeple oluşan gruplar anlatılmaktadır.

Eserin başlangıcında müslümanların devlet başkanlığı (imâmet) konusunu daima tartıştıklarını ifade eden müellife göre İslâm toplumu Hz. Peygamber’in vefatından sonra üç gruba ayrılmıştır: Hz. Ali’nin imâmetini savunan Şîa, Sa‘d b. Ubâde’nin başkan olmasını isteyen ensar ve Resûl-i Ekrem’in imâmet konusunda hiç kimseyi belirlemediğini, bu işi ümmetin seçimine bıraktığını ileri sürüp Ebû Bekir’e meyleden zümreler. Sakîfetü Benî Sâide’de yapılan tartışmalardan sonra ikinci ve üçüncü grup birleşerek Ebû Bekir’i halife seçmiş, Ali taraftarları


ise muhalefette kalmış ve zamanla bütün Şiî fırkaları bu gruptan doğmuştur.

Nevbahtî eserinin devamında, üçüncü halifenin öldürülmesi üzerine Hz. Ali’ye biat edilip “cemaat”in oluştuğunu, fakat çok geçmeden müslümanların Hz. Ali’yi tutanlar, ona muhalefet edip önce Talha, Zübeyr ve Âişe, ardından da Muâviye etrafında toplananlar ve hiçbir tarafa meyletmeyip çekimser davrananlar olmak üzere üç zümreye ayrıldığını kaydeder. Sa‘d b. Ebû Vakkās, Abdullah b. Ömer, Muhammed b. Mesleme ve Üsâme b. Zeyd’in de aralarında bulunduğu bu sonuncu grup Mu‘tezile’nin temel şahsiyetlerini oluşturmuştur. Ayrıca Hz. Ali’nin hilâfeti zamanında kendi ordusundan ayrılanlar Havâric gruplarını teşkil etmişler, ölümünden sonra da eski muhalifleri ve pek azı hariç kendi taraftarları Muâviye etrafında birleşerek büyük müslüman çoğunluğunu oluşturmuş ve Mürcie adını almışlardır. Daha sonra Şîa dışında kalan büyük müslüman çoğunluğunun imâmet konusundaki düşüncelerine temas eden müellif onların konuyla ilgili ittifak ve ihtilâflarına yer vermekte, İslâm fırkalarını Mürcie, Havâric, Mu‘tezile ve Şîa olmak üzere dört ana gruba ayırmaktadır.

Giriş mahiyetindeki bu bilgilerden sonra Nevbahtî, yer yer diğer fırka ve mezheplere de temas etmekle birlikte esas olarak on iki imam Şiîliğine göre Hz. Ali’den başlayarak on birinci imam Hasan el-Askerî’nin vefatına kadar geçen süre içinde her imamın ölümünün ardından ortaya çıkan grupları, bu grupların liderlerini ve bazı temel görüşlerini kaydeder. Buna göre Hz. Ali’den sonra Şîa üç gruba ayrılmıştır: Ali’nin ölmeyip bir gün yeniden dünyaya döneceğini iddia eden Sebeiyye, onun Fâtıma’dan doğma olmayan oğlu Muhammed b. Hanefiyye’yi imam olarak tanıyan Keysâniyye ve Hz. Hasan’ın imametini benimseyen zümre. Sonuncu grup, Hasan’ın Muâviye lehine imametten çekilmesinden sonra az bir kısmı hariç ondan uzaklaşıp çoğunlukla birleşmiş, diğerleri ise kardeşi Hüseyin’in imametini kabul ederek onun Kerbelâ’da şehid edilmesine kadar mensubiyetlerini devam ettirmişlerdir. Müellif bunun ardından, Hz. Hüseyin’in vefatından itibaren Zeynelâbidîn’den başlamak üzere on birinci imama kadar umumiyetle imamın ölümüyle ortaya çıkan bölünmelere temas etmesi yanında Şiî gruplara ait mutedil ve aşırı görüşlere de yer vermektedir. Hasan el-Askerî’nin vefatından (260/873) sonra tâbileri on dört fırkaya ayrılmıştır. İmâmetle ilgili çeşitli görüşler ileri süren bu fırkalardan biri de Hasan el-Askerî’nin Muhammed adında bir çocuğu olduğunu, fakat gizlendiğini, yeryüzü fesadla dolduktan sonra yeniden dünyaya dönerek adaleti hâkim kılacağını iddia etmiştir. İmâmiyye adıyla anılan bu gruba göre söz konusu on ikinci imam beklenen mehdîdir.

Fıraķu’ş-ŞîǾa, on iki imam Şiîliğinin ilk üç asırlık tarihine ışık tutan eski ve temel bir kaynaktır. Bununla birlikte fırkaların doğuş sebeplerine temas edilmemiş, gruplara dair temel görüşler tahlile tâbi tutulmamış, konular kısa ve yüzeysel olarak işlenmiştir. Öte yandan bazı Şiî müelliflerin varlığını kabul etmedikleri (bk. Murtazâ el-Askerî, s. 17 vd.) Abdullah b. Sebe’ ve Sebeiyye’den bahsetmesi dikkat çekicidir. Kitabın bir özelliği de Sa‘d b. Abdullah el-Kummî’nin (ö. 301/913) el-Maķālât ve’l-fıraķ adlı eseriyle büyük çapta benzerlik göstermesidir. Bu durum, her iki müellifin günümüze ulaşmayan ortak bir kaynaktan istifade ettiğini veya Kummî’nin eserini neşreden Muhammed Cevâd Meşkûr’ün de kaydettiği gibi (Terceme-i Fıraķı’ş-ŞîǾa-i Mevbaħtî, I, 27) bu müellifin Nevbahtî’nin eserinden faydalandığını ortaya koymaktadır. W. Madelung’a göre Nevbahtî, eserinin ilk bölümünde Hişâm b. Hakem’in İħtilâfü’n-nâs fi’l-imâme’sinden istifade etmiştir (EI2 [İng.], VII, 1044).

Fıraķu’ş-ŞîǾa’nın ilk neşri H. Ritter tarafından gerçekleştirilmiş (İstanbul 1931), aynı neşir bazı düzeltmelerle Muhammed Sâdık Âl-i Bahrülulûm tarafından tekrarlanmıştır (Necef 1355/1936). Muhammed Cevâd Meşkûr eseri Les sectes shiites: traduction annotée avec introduction adıyla Fransızca’ya (RHR, CLIII [1958], s. 68-78, 176-214; CLIV [1958], s. 67-95, 146-172; CLV [1959], s. 63-78; müstakil baskısı, Tahran 1958), S. M. Prozorov İngilizce bir özetle birlikte Shiitiskie Sekti adıyla Rusça’ya (Moskova 1973) çevirmiştir. Fıraķu’ş-ŞîǾa yine Muhammed Cevâd Meşkûr tarafından, baş tarafına müellifin hayatı ve eserine dair bilgi veren, ayrıca III. (IX.) yüzyılın sonuna kadar Şiîlik’le birlikte diğer İslâm fırkalarına genel bakış yapan 283 sayfalık iki mukaddime, sonuna da çeşitli indeksler ilâvesiyle Farsça’ya çevrilmiş ve Terceme-i Fıraķı’ş-ŞîǾa-i Nevbaħtî adıyla yayımlanmıştır (Tahran 1353 hş.).

BİBLİYOGRAFYA:

Nevbahtî, Fıraķu’ş-ŞîǾa (nşr. Muhammed Sâdık Âl-i Bahrülulüm), Necef 1355/1936; Nûrullah Tüsterî, Mecâlisü’l-müǿminîn, Tahran 1365 hş., I, 426; Tebrîzî, Reyĥânetü’l-edeb, Tebriz, ts., VI, 248-249; Brockelmann, GAL Suppl., I, 952; Sezgin. GAS, I, 359; Muhammed Cevâd Meşkûr, Terceme-i Fıraķı’ş-ŞîǾa -i Nevbaħhtî, Tahran 1353 hş., I, 27; Murtazâ el-Askerî, Abdullah b. Saba Masalı (trc. Abdülbâki Gölpınarlı), İstanbul 1974, s. 17 vd.; Seyyid Hasan es-Sadr, Teǿsîsü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1401/1981, s. 370; Âgā Büzürg-i Tahrânî, eź-ŹerîǾa ilâ teśânîfi’ş-ŞîǾa, Beyrut 1403/1983, XVI, 179; AǾyânü’ş-ŞîǾa, V, 320; İrfân Abdülhamîd, Dirâsât fi’l-fıraķ ve’l-Ǿaķāǿidi’l-İslâmiyye, Beyrut 1404/ 1984, s. 25; Ethem Ruhi Fığlalı, İmâmiyye Şîası, İstanbul 1984, s. 59, 62; Hasan el-Emîn, Dâǿiretü’l-maǾârifi’l-İslâmiyyeti’ş-ŞîǾiyye, Beyrut 1410/1989, V, 214-222; Louis Massignon, “Nevbahtî”, İA, IX, 220; J. L. Kraemer, “al-Nawbakhtī”, EI² (İng.), VII, 1044.

İlyas Üzüm