FİRDEVSÎ

فردوسى

(ö.411/1020 [?])

İran’ın millî destanı Şâhnâme’nin müellifi.

Tûs şehrine bağlı Tâberân’ın Bâj (Bâz) köyünde doğdu. Gazneli Mahmud’un tahta çıktığı sırada (387/997) elli sekiz yaşında olduğunu söylediğine göre (Şâhnâme, IV, 5) 329’da (940) doğmuş olmalıdır. Künyesi Ebü’l-Kāsım, lakabı Fahreddin, mahlası Firdevsî’dir. Adı kaynaklarda Ahmed, Hasan ve Mansûr; babasının adı Ali Fahreddin, Ahmed ve İshak olarak farklı şekillerde geçmektedir. Kendisine ve babasına verilen bu adlardan hangisinin doğru olduğu tesbit edilememiştir. Babasının Tûs ırmağından ayrılan Âbrâhe çayı kenarında bir çiftlik sahibi (dihkan) olduğu bilinmektedir. Firdevsî’nin çocukluk dönemi ve öğrenim hayatı hakkında kaynaklarda hemen hemen hiçbir bilgi yoktur. Onun yetiştiği dönemde, İran’ın İslâm öncesi tarihine ait Pehlevî dilinde yazılmış bazı eserler ortaya çıkarılmış ve bunlar yeni Farsça’ya çevrilmeye başlanmıştı. Özellikle, Sâsânî hükümdarlarından III. Yezdicerd’in (632-651) derlenmesini sağladığı Ħudâynâme’nin aslına ya da Arapça çevirisine dayanılarak birtakım şahnâmeler yazılmıştı. Muhtemelen başlangıçta diğer şairler


gibi gazel ve kasideler yazan Firdevsî, bir süre sonra döneminin de etkisi altında kalarak eski İran tarihi hakkında bilgi edinmek üzere Pehlevî dilinde yazılmış eserlere karşı büyük bir ilgi duydu. O dönemde yazılmış eserlerden faydalanmak için babasından veya Zerdüşt rahiplerinden Pehlevîce öğrendi. Şiir yazacak kadar da Arapça biliyordu. Yirmi yedi, yirmi sekiz yaşlarında iken bir oğlu, ardından da bir kızı oldu. Kırk yaşına kadar rahat bir hayat süren Firdevsî’nin daha sonraki yıllarda hayatının sıkıntı içinde geçtiği anlaşılmaktadır.

Büyük bir ihtimalle 370 (980) veya 380 (990) yılında Şâhnâme’yi yazmaya başlayan Firdevsî’yi kimin veya kimlerin desteklediği bilinmemektedir. Bazı Şâhnâme nüshalarında, onu himaye edenler arasında Horasan Kumandanı ve Tûs Valisi Ebû Mansûr Muhammed b. Abdürrezzâk ile yine Tûs Valisi Huyeyy-i Kuteybe (Hüseyn-i Kuteybe) adlı bir kişinin adı geçmektedir. Bunlardan birincisi Şâhnâme’nin yazılışından yirmi yıl önce öldüğüne göre ancak ikincisinin yardımından söz edilebilir. Firdevsî, parça parça yazmaya başladığı destanlar arasında bağlantıları sağlayacak ilâveleri de ekleyip 394 (1003-1004) yılında ilk redaksiyonunu tamamladı. Eserini bitirdiği yıl otuz yedi yaşındaki oğlunu kaybetti. Şâhnâme’yi büyük bir hükümdara ithaf etmek isteyen Firdevsî, döneminin en büyük hükümdarlarından olan Gazneli Sultan Mahmud’la henüz tanışmamıştı. Bu isteği, Sultan Mahmud’un veziri Ebü’l-Abbas Fazl b. Ahmed el-İsferâyînî ile sultanın kardeşi Nasr b. Sebük Tegin sayesinde gerçekleşti. Muhtemelen onların da teşvikiyle eserin ikinci redaksiyonunu tamamladı. Ancak Şâhnâme’yi Sultan Mahmud’a sunacağı sırada hâmisi Ebü’l-Abbas Fazl öldü (404/1014). Bir rivayete göre Firdevsî bunun üzerine Gazne’ye giderek eserini Sultan Mahmud’a bizzat sunmuş, ancak hükümdar yeni veziri Ahmed b. Hasan-ı Meymendî’nin de etkisiyle Firdevsî’ye eserinin değerine lâyık bir ödül vermemiştir. Firdevsî’nin, kendisine verilen 60.000 dirhemin 20.000’ini Sultan Mahmud’un gözdesi Ayaz’a, 20.000’ini hamamcıya, 20.000’ini de hamamın yanındaki bozacı veya meyhâneciye dağıttığı ve Sultan Mahmud için bir hicviye yazdığı rivayet edilir. Diğer bir rivayete göre ise eseri okuyan sultan, destan kahramanı Rüstem için, “Benim ordumda ondan daha güçlü birçokları vardır” demiş, Firdevsî de, “Ama Tanrı Rüstem gibisini bir daha yaratmadı” diye cevap verince Sultan Mahmud kızarak onu öldürtmek istemiştir. Firdevsî de Herat’a giderek ölümden kurtulmuş ve sultanı hicveden 100 beyitlik bir manzume yazmıştır. Firdevsî hakkında araştırma yapan âlimler Sultan Mahmud’un bu davranışının sebebini kendisinin Sünnî, Firdevsî’nin Şiî olmasına, bir kölenin oğlu olması dolayısıyla eski hükümdarlara antipati duymasına, eserde Türkler’i küçük düşürücü ifadelerin bulunmasına bağlamaya çalışırlar. Başka bir rivayete göre Firdevsî Taberistan’a giderek Bâvend hânedanından kumandan İspehbed Şehriyâr’a sığınmış ve yanında götürdüğü Şâhnâme nüshası ile Sultan Mahmud hakkında yazdığı hicviyeyi ona takdim etmiştir. Ancak Şehriyâr, çok saygı gösterdiği Sultan Mahmud’u hicveden bu manzumeyi başkalarının bilmemesi için satın alarak yakmıştır. Daha sonra Tûs’a dönen Firdevsî ömrünü yoksulluk içinde geçirmiş ve orada vefat etmiştir. Ölüm tarihi bazı kaynaklarda 411 (1020) şeklinde gösterilmekte (Devletşah, s. 54), bazılarında ise 416 (1025) (Müstevfî, s. 743) olarak verilmektedir. Cenazesi şehrin bir kapısından çıkarken diğer kapıdan, eserinin değerini anlayan Sultan Mahmud’un kendisine gönderdiği 60.000 altın değerinde on iki deve çivit yüklü kervanın girdiği rivayet edilir. Bu tür rivayetler eseri sultana, o sıralarda seksen yaşlarında bulunan Firdevsî’nin bizzat kendisinin değil Gazneli Mahmud’un kardeşi Nasr b. Sebük Tegin’in veya gözde kumandanlarından Arslan Câzib’in sunduğu ihtimalini akla getirmektedir. Ödülün gecikmesi ve Firdevsî’ye nasip olmaması halk arasında bu tür rivayetlerin çıkmasına sebep olmuştur denilebilir. Zira Turanlılar ile İranlılar’ı efsanevî İran hükümdarlarından Feridun’un oğullarından Tûr ve İr’in soyundan getirmek suretiyle bu iki halkı kardeş sayan Firdevsî Şâhnâme’de Gazneli Mahmud’u göklere çıkarır ve Keyânî (hükümdarlar) tahtının gerçek vârisi ve şahı sayar. Ayrıca Firdevsî’nin Şiî olmakla birlikte Şâhnâme’sinde dört halifeyi övmesi, Sultan Mahmud’un ona karşı kötü davranmaması için yeterli bir sebeptir. Sultan hakkında hicviye


yazması da muhtemelen ödülün gecikmesiyle ilgilidir.

Şâhnâme*yi ilk olarak Turner Macan neşretmiş (I-IV, Kalküta 1829), bunu yirmiyi aşkın baskı takip etmiştir. Necati Lugal tarafından Vullers baskısı (Leiden 1877-1884) esas alınarak yapılan Türkçe tercümesinin ancak dört cildi yayımlanmıştır (İstanbul 1945-1955).

Yakın zamana kadar Firdevsî’ye bir de Yûsuf u Züleyħâ adlı bir mesnevi isnat edilmekteydi. Ancak eserin yeni bulunan bir nüshasının önsözünde Alparslan’ın oğlu Şemseddin Ebü’l-Fevâris Togan Şah’ın (ö. 465/1072) övülmesi, dilinin terim ve terkipler bakımından Sâmânî dönemi Farsça’sından farklı oluşu ve üslûbunun Şâhnâme’den oldukça geri olması eserin Firdevsrye ait olmadığı hususunda şüphe bırakmamaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Firdevsî, Şâhnâme (nşr. J. Mohl), Tahran 1353, IV, 5; J. Mohl, “Dîbâçe-i Şâhnâme” (trc. Cihângîr-i Efkârî), a.e. içinde; Esedî-i Tûsî, Luġat-ı Fürs (nşr. Muhammed Debîr-i Siyâkī), Tahran 1336 hş./1957; Nizâmî-i Arûzî, Çehâr Maķāle (nşr. Muhammed-i Kazvînî - Muhammed-i Muîn), Tahran 1348 hş./1969, s. 75-83; Avfî, Lübâb, II, 32-33; Müstevfî, Târîħ-i Güzîde (Nevâî), s. 743; Fasîh-i Ahmed-i Hâfî, Mücmel-i Faśîĥî (nşr. Mahmûd-ı Ferrûh), Tahran, ts., II, 129-140; Devletşah, Teźkire, s. 49-55; Keşfü’ž-žunûn, II, 1025-1026; Târîħ-i Sîstân (nşr. Muhammed-i Ramazan), Tahran 1314 hş./1935; Firdevsînâme (Mihr özel sayısı, II/5-6), Tahran 1313 hş./1934; Hezâre-i Firdevsî, Tahran 1322 hş./1944; H. Ethé, Firdausi als Lyriker, München 1872-73; a.mlf., Târîħ-i Edebiyyât, s. 45-59; Grundriss der iranischen Philologie (nşr. W. Geiger - E. Kuhn), Strassburg 1896-1904, II, 130-211; P. Hom, Geschichte der persischen Litteratur, Leipzig 1901, s. 81-113; Browne, LHP, I, 110-123, 460-464; Th. Nöldeke, Das iranische Nationalepos, zweite Auflage, Berlin - Leipzig 1920, s. 19-91; Abdülhüseyn-i Nûşîn, Vâjenâmek der Bâre-i Vâjehâ-yi Düşvâr-i Şâhnâme, Tahran ts. (İntişârât-ı Bünyâd-ı Ferheng-i Îrân); Emîn-i Ahmed-i Râzî, Heft Iķlîm (nşr. Cevâd-ı Fâzıl), Tahran, ts., II, 198-202; H. Massé, Firdousi et l’épopée nationale, Paris 1935; a.e.: Firdevsî ve Ĥamâse-i Millî (trc. Mehdî-yi Rûşenzamîr), Tebriz 1350 hş./1971; F. Wolff, Glossar zu Firdosis Schahname, Berlin 1935; Zebîhullah Safa, Ĥamâsesarâyî der Îrân, Tahran 1333 hş./1954, s. 171-283; a.mlf., Edebiyyât, I, 458-521; Rypka. ILG, s. 155-169; Îrec Efşâr, Fihrist-i Maķālât-ı Fârsî, Tahran 1338 hş./1959, s. 729-740; Nefîsî, Târîħ-i Nažm u neŝr, I, 39-41; Münzevî, Fihrist, IV, 2935-2956; Türkiye’de Basılmış Farsça Eserler, Çeviriler ve İranla İlgili Yayınlar Bibliyografyası (nşr. Kültür Bakanlığı-Millî Kütüphane), Ankara 1971, s. 57, md. 786-791; Şâhrûh-ı Meskûb, Muķaddime-i ber Rüstem u İsfendiyâr, Tahran 2536 şş./1977-78; Storey, Persian Literature, V/1, s. 112-159; H. H. Schaeder, “Firdosi und die Deutschen”, ZDMG, LXXXVIII (1934), s. 118-129; M. Molé, “L’épopée iranienne après Firdōsî”, La Nouvelle Clio, V, Brussels 1953, s. 377-393; Ahmed Ateş, “Şâhnâme’nin Yazılış Tarihi ve Firdevsî’nin Sultan Mahmud’a Yazdığı Hicviye Meselesi Hakkında”, TTK Belleten, XVIII/70 (1954), s. 159-168; Recâî. “Mezheb-i Firdevsî”, Neşriyye-i Dânişkede-i Edebiyyât-ı Tebrîz, XI, Tebriz 1338 hş./1959, s. 105-113; H. Kanus-Crede, “Did Firdousi Know Middle-Persian?”, Iranistische Mitt., V (1971), s. 2-10; Müctebâ Mînovî, “Kitâb-ı Hezâre-i Firdevsî ve Buŧlân-ı İntisâb-ı Yûsuf u Züleyha be-Firdevsî”, Sîmurg, IV, Tahran 2535 şş., s. 49-68; B. Skladanek, “Istota sporu Ferdousiego z dworem u Gaznie”, Studia Indo-Iranica, Wroclaw 1983, s. 135-144; H. Ritter, “Firdevsî”, İA, IV, 643-648; Cl. Huart v.dğr.. “Firdawsī”, EI² (Fr.), II, 939-942.

Mehmet Kanar