GANA

Batı Afrika’da ülke.

I. FİZİKİ ve BEŞERÎ COĞRAFYA

II. TARİH

III. ÜLKEDE İSLÂMİYET

Gine körfezi kıyısında yer alan ve resmî adı Republic of Gana olan ülke güneyden Atlas Okyanusu, doğudan Togo, kuzeyden Burkina Faso ve batıdan Fildişi Sahili ile çevrilidir. Yüzölçümü 238.533 km2, nüfusu 15 milyon (1990 tah.), başşehri Accra, para birimi cedi ve resmî dili İngilizce’dir. Adını, XIII. yüzyıla kadar Batı Afrika Sudanı’nda hüküm süren Gâne İslâm devletinden almış olmakla birlikte toprakları içinde yer almayan bu eski devletle herhangi bir ilgisi yoktur. İngiliz Milletler Topluluğu (Commenwealth), Afrika Birliği Teşkilâtı, Birleşmiş Milletler ve Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu üyesi olan Gana, Kara Afrika’da bağımsızlığını kazanan ilk ülkedir (1957).

I. FİZİKÎ ve BEŞERİ COĞRAFYA

1. Yüzey Şekilleri. Gana’nın sert prekambriyen kayaçlardan oluşan ve hafif dalgalanmalar gösteren yüzeyi hiçbir yerde 900 metreyi geçmez (Akwapim Togo dağında Afacoto zirvesi 885 m.). Ülkenin güneybatı, kuzeybatı ve kuzey bölgesi akarsularla parçalanmış bir peneplen görünümündedir. Kireç taşı ve kum taşı katmanlarının örttüğü orta bölgedeki çöküntü Volta havzasını oluşturur. Esas itibariyle üç ayrı coğrafî bölgeye (güney batı, güneydoğu ve orta-kuzey) ayrılan ülke toprakları içerisinde en önemli yer, güneybatıdaki Aşanti ilini içine alan ekvatoral orman bölgesidir ve başlıca ihracat maddeleri olan kakao, kereste, muz, ananas, palmiye yağı burada üretilir. Üçgen şeklindeki güneybatı ve başşehir Accra’nın da içinde yer aldığı güneydoğu bölgelerinin sahil kesiminde, özellikle Volta nehrinin denize döküldüğü yerde bataklık ve lagünler bulunmaktadır. Burası ormanlık bölgeye göre daha az yağmur alır ve nem oranı düşüktür.

2. İklim ve Bitki Örtüsü. Ülkede İklim güney ve kuzey bölgeleri arasında farklılık gösterir; genelde biri kuzeydoğudan gelen kuru ve sıcak karasal hava akımının, diğeri de güneybatıdan esen nemli ve nisbeten serin muson rüzgârlarının etkisi altındadır. Kuzey ve orta bölgelerinde yazlan yağışlı Sudan iklimi, güneybatıda yarı ekvatoral iklim görülür. Ülke tarımının büyük bölümünün gerçekleştirildiği güneybatı bölgesinde yıllık ortalama yağış miktarı 1200-2000 mm., güneydoğuda ise biraz daha fazladır. Güneyde iki yağmur mevsimi (nisan-temmuz, eylül-kasım) yaşanırken daha az yağış alan (1100-1270 mm.) kuzey bölgesinde yağmur mevsimi nisan-eylül arasındadır ve bunu uzun bir kurak mevsim takip eder. Gana fazla sıcak bir ül ke değildir; yıllık ortalama sıcaklık 26° - 29° C arasında değişir. Gece ile gündüzün sıcaklık farkı güneye göre kuzeyde daha fazladır; ayrıca güneyde % 90-100 civarında olan nem oranı kuzeyde % 65’e kadar düşer.

Bitki örtüsü, iklim ve toprak özelliklerine bağlı olarak güneyden kuzeye doğru farklılıklar gösterir. Diğer bölgelere göre daha fazla toplam yağmur alan güneybatı bölgesinde yer yer yağmur ormanları hâkimdir; ancak son yıllarda tarım arazisi kazanmak amacıyla plansız şekilde başlatılan ağaç kesimi sebebiyle bölgedeki orman miktarı gittikçe azalmaktadır. Güneydoğuda bir savan kuşağı görülür. Bu bölgede yer alan Akwapim Togo dağlarının güney yamaçları yaprak dökmeyen ağaçlarla, kuzeyi ise tropik ormanlarla örtülüdür. Ülkenin orta ve kuzey bölgelerinde geniş savanlar ve çalılıklar hâkimdir. Son yıllarda Büyük Sahrâ’nın güneyinde yaşanan kuraklığın Gana’nın ormanlık bölgesine kadar nüfuz ettiği görülmektedir.

3. Akarsu ve Göller. Akarsular bakımından zengin olan ülkenin başlıca nehri Volta ve kolları olup bütün toprakların % 60’ını kaplayan orta ve kuzey bölgeleri bu nehrin havzası içerisinde yer alır. Volta nehri üzerindeki Akosombo Barajı’nın gerisinde oluşan sunî gölü,


Beyaz Volta ve Siyah Volta’nın yanı sıra irili ufaklı pek çok akarsu beslemektedir. Kwahu platosunda doğan ve güneybatıdaki ormanlık bölgeden geçerek denize ulaşan Tano, Pra ve Ankobra ülkenin diğer önemli nehirleridir.

4. Nüfus ve Etnik Yapı. Gana topraklarında en büyükleri Akan, Mosi, Eve, Adangme, Gurma ve Guam olan çeşitli kabileler yaşamaktadır. Esas itibariyle halk değişik kabilelere mensup bulunmakla birlikte etnik bakımdan bir tek zenci topluluktan oluşur. Kabilelerin sayıca en büyüğü ve kültür açıdan en etkin olanı, savan ve yağmur ormanlarının yer aldığı ülkenin güneyindeki bölgede yaşayan ve nüfusun % 52,4’ünü teşkil eden Akanlar’dır. Akanlar Aşanti (Twi), Fanti, Nzema ve Anyi-Bawle alt kabilelerine ayrılır; bunların en tanınmışı da Aşantiler olup adlarını verdikleri Aşanti bölgesinde yaşarlar. Toplam nüfus içerisinde kuzeyde yaşayan Mosiler’in % 15,8, Eveler’in % 11,9, Adangmeler’in % 7,8, Guanlar’ın % 3,7 ve Gurmalar’ın % 3,3’lük payları vardır. Bu grupların dışında daha az sayıda ve genellikle sahil boyundaki büyük şehir merkezlerinde yaşayan Avrupalılar ile Suriye, Lübnan ve komşu ülkelerden gelenler de bulunmaktadır.

Gana’da ortalama nüfus yoğunluğu 63/km2 (1990) olmakla beraber bu rakam sahil şeridinde ve güneydeki verimli arazilerin bulunduğu bölgelerde daha yüksek, savanlarla kaplı orta ve kuzeyde ise daha düşüktür. Nüfusun % 32’si (1988) şehirlerde, geri kalanı köylerde yaşamaktadır. % 031,2’lik (1985-90) oranla yüksek sayılabilecek bir artış hızına sahip bulunan nüfusun % 45’ini on beş yaşın altındakiler oluşturur. Ülkenin en önemli şehirleri güneydedir ve kuzey bölgelerinden buralara yoğun bir iç göç görülür. Nüfusça en büyük şehir olan Accra’yı (1988’de 949.100) Aşanti ilinin merkezi olan Kumasi (385.200), Tamale (151.100), Tema (110.000) ve Sekon-di-Takoradi (103.600) takip eder.

5. Dil ve Din. Yetmiş beş kadar mahallî dil ve lehçenin konuşulduğu ülkede resmî dil sömürge döneminden kalan İngilizce olup eğitim öğretimde, yönetim alanında, haberleşme vasıtalarında ve her türlü resmî işlerde kullanılmaktadır. Temelde Kwa ve Mossi-Grussi olmak üzere iki grup içerisinde toplanan yerli diller Nijer-Kongo dil ailesinin alt gruplarını oluşturur. Mossi-Grussi dilleri kuzeyde, Kwa dilleri de güney bölgelerinde yaygındır. Şehir merkezlerinde özellikle ticaret alanında Arapça’nın etkisi hissedilir.

Dinî bakımdan çoğunluk Protestanlar önde olmak üzere hıristiyanlardadır; Hıristiyanlığı buraya sömürgeci Avrupalılar getirerek yaymışlardır. Çoğunluğu Mâlikî mezhebine mensup olan ve genellikle ülkenin kuzey bölgelerinde yaşayan müslümanların oranı % 20 civarındadır. Müslümanlar arasında Kidıyânîlik mezhebi mensupları önemli bir yekûn tutmaktadır ve bunların özellikle şehir merkezlerinde camileri ve çeşitli seviyelerde okulları bulunmaktadır. Üçüncü dinî grubu daha çok kırsal alanlarda yaşayan animistler oluşturur.

6. Ekonomi. Gana gelişme yolunda bir tarım ülkesi olmakla birlikte aktif nüfusun % 45’ini istihdam eden tarım sektörünün yanında endüstri alanında da ilerleme kaydetmiştir. 1988 rakamlarıyla millî gelir içerisinde tarımın % 41, hizmetlerin % 40, endüstrinin % 16 ve madenciliğin % 3 payı bulunmaktadır. Kişi başına düşen millî gelirin 400 dolar civarında seyrettiği ülkede en önemli tarım ürünü başlıca ihracat gelirini sağlayan kakaodur (305.000 ton). Bunun yanında manyok (3.110.000 ton), mısır (600.000 ton), şeker kamışı (110.000 ton), turunçgiller, palmiye, hint patatesi, muz ve kahve tarımı yapılır. Hayvancılığa uygun olan kuzey bölgelerinde sığır, koyun, keçi yetiştirilir ve evlerde kümes hayvanları beslenir; sahilde ve baraj göllerinde balıkçılık yapılır. Elektrik enerjisi Volta nehri üzerindeki Akosombo ve Kpong barajlarından sağlanır (4.6 milyon kilovatsaat). Yer altı kaynakları bakımından zengin olan ülkenin özellikle güneyinde bulunan maden yataklarından manganez, boksit, demir, altın ve elmas çıkarılmaktadır. Ülkenin güneyi ile kuzeyi arasında kalkınmışlık açısından önemli farklar mevcuttur. Eğitim, sağlık, haberleşme gibi alanlarda kurulmuş olan tesislerin çoğu güneyde toplanmıştır. Sahildeki liman ve madencilik alanları ekonomik bakımdan kalkınmaya önemli katkılar sağlamakta ve şehirleşmeyi arttırmaktadır.

Kara taşımacılığında Takoradi, Kumasi ve Accra’yı birbirine bağlayan 947 kilometrelik (1986) demiryoluna ve toplam uzunluğu 32.000 kilometreye varan karayolu ağına sahip bulunan ülkede deniz taşımacılığı da gelişmiştir; Accra’daki Kotoko Havaalanı ise milletlerarası hava taşımacılığına açıktır.

Gana’nın ihraç ettiği ürünlerin başında sırasıyla kakao, kereste, elektrik enerjisi ve maden filizleri gelir. Dışarıdan petrol, çeşitli makineler ve kimyasal maddelerle temel imalât ürünleri alır. Dış ticaretin çoğunu İngiltere, Nijerya, Almanya, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, İtalya ve Bağımsız Devletler Topluluğu ile yapmaktadır.

II. TARİH

Bugünkü Gana’nın sınırları içerisinde kalan topraklarda çok eski zamanlardan beri çeşitli kabilelerin yaşadığı ve bunların bazı devletler kurduğu bilinmektedir. XIII. yüzyılda ormanlık alanlarla sahil bölgesinde ilk devletlerini kuran Akanlar’ı, XV. yüzyılda kuzeydeki Dagomba ve Mamprusîler’in kurduğu devletler takip etti. Sahilin iç bölgelerinde altın madeninin bulunması kuzeydeki Mande, Hevsâ ve Diyulalar’a mensup müslüman tüccarların buralara kadar inmesine yol açtı. Bu bölge, Batı Afrika’deki iki önemli ticaret yolunun üzerinde bulunması sebebiyle ekonomik bakımdan daha gelişmiş durumda idi. XVII. yüzyılda kuzeyde başka bir Mande topluluğu Gonca Krallığı’nı kurarken Nijerya’dan gelen Gâ ve Eve toplulukları da bugünkü Gana’nın güneydoğusuna yerleştiler. XVII. yüzyılda burada, her biri siyasî ve ekonomik alanda diğerleriyle rekabet halinde olan Akwamu, Denkyira ve Akyem devletleri bulunuyordu. XVIII. yüzyıla gelindiğinde güneybatdaki Aşantiler, merkezi Kumasi olan ve Akam dilini konuşan kabileleri bir federasyon çatısı altında birleştiren güçlü bir devlet olarak ortaya çıktılar. Aşanti Devleti kısa zamanda etraftaki kabilelere boyun eğdirerek bölgedeki ticaret yollarını denetimi altına aldı. Kuzeydeki Gonca ve Dagbon krallıklarıyla Fantiler’i tehdit eder hale gelen bu devlet XIX. yüzyılın sonunda İngilizler tarafından yıkıldı.

Avrupalılar’ın bu ülkeyle ilgilenmeleri ilk defa 1471 yılında buraya gelen Portekizli denizciler vasıtasıyla olmuştur. Köle ve altın ticareti yapan Portekizliler Gine körfezinin en önemli depolarını burada kurdular ve Elmina’da bir kale inşa ederek (1482) Komenda ve Fatu kabileleriyle anlaştılar. 1570’lere doğru ticarî gücü gerileyen Portekizliler’i XVII. yüzyılda İngiliz, Danimarkalı, İsveçli, Hollandalı ve Prusyalı iş adamları takip ettiler. Altın madeninin bulunması sebebiyle


Altın Sahili (Gold Coast) adı verilen bölge 1957’ye kadar bu adla anıldı. Birbirleriyle rekabet halinde olan ve daha çok altın, köle, kakao ticaretiyle ilgilenen Avrupalı şirketler sahilde otuz kadar kale ve çiftlik kurdular.

Bölgede faaliyet gösteren İngiliz şirketleri XIX. yüzyılın başından itibaren etkinliklerini arttırarak buradaki ticareti tamamen denetimleri altına aldılar. Köle ticaretinin yasaklanması durgunluğa yol açtıysa da bu durum kakao ticaretine ağırlık verilerek atlatıldı. Sahildeki Danimarka ve Hollandalılara ait kaleleri de satın alarak bu kesimde önemli bir güç haline gelen İngilizler içerilere doğru nüfuz etmek gayesiyle askerî seferlere başladılar. Bu seferler sonunda Aşantiler’in merkezi olan Kumasi şehri tahrip edildi ve ülkenin güneybatı tarafı Altın Sahili adıyla sömürge haline getirildi (1874). Altın Sahili’nin iç bölgelerinin denetimi konusunda İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki çatışma 14 Haziran 1898 Paris Konvansiyonu ile çözüme kavuşturuldu ve bu devletlerin Batı Afrika’daki nüfuz alanları belirlendi. Ardından da Aşanti Devleti’nin bütün toprakları İngiltere’nin hâkimiyetine geçti (1901); bir yıl sonra da bugünkü Gana topraklarının tamamı İngiliz sömürgesi oldu. Daha sonra kuzeydeki topraklar Altın Sahili’ne bağlı bir himaye idaresine dahil edildi ve I. Dünya Savaşı’nın arkasından Almanya’nın sömürgesi olan Togoland’ın batı tarafı da buraya eklendi. Bölge, 1874’ten itibaren İngiltere hükümeti tarafından tayin edilen bir genel vali ve üyelerini İngilizler arasından genel valinin seçtiği bir yasama konseyince yönetiliyordu.

Savaştan sonra kıyı şehirlerinde ilk milliyetçilik hareketleri görülmeye başlandı. Hukukçular, doktorlar ve gazete sahipleriyle tüccarlar bu harekette önemli rol oynadılar. 1925’te yeni bir anayasa yapıldı; bu anayasaya göre Accra, Cape Coast ve Secondi - Takoradi şehirleri yasama konseyine birer temsilci gönderme hakkı kazandılar. 1927 yılında kurulan Açimota Koleji sömürge aleyhtarı düşüncelerin gelişmesinde büyük rol oynadı. 1937 ve 1938’de kakao fiyatlarının düşüklüğü sebebiyle yürütülen boykot hareketi, sömürge yönetimine karşı verilen mücadelede yeni bir merhale oluşturdu. II. Dünya Savaşı sırasında ilk işçi sendikaları kuruldu (Ekim 1942) ve bunlar savaş sonrasında giderek yoğunluk kazanan bağımsızlık mücadelesinde etkili oldular. 1946’da hazırlanan yeni anayasa yerli halka bazı haklar veriyordu. Meselâ otuz üyeli yasama konseyinin on iki üyesini genel vali İngilizler arasından tayin edecek, geri kalan on sekiz üye ise halk tarafından seçilecekti; fakat genel valinin veto hakkı bulunuyordu. Bu anayasanın getirdiği yeniliklerle tatmin olmayan halk sömürgeciliğin tamamen ortadan kaldırılması yolundaki isteğini sürdürdü.

29 Aralık 1947’de United Gold Coast Convention’ın kurulması ve genel sekreterliğine, Altın Sahili’nin bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede rol oynayan Kwame Nkrumah’ın getirilmesi önemli bir gelişme teşkil etti; fakat yöneticiler arasında baş gösteren görüş ayrılığı kısa sürede bölünmelere yol açtı. 12 Haziran 1949’da Nkrumah’ın başkanlığında temel hedefi millî bağımsızlık olan Convention Peoples Party doğdu. Geniş halk yığınlarının ve işçi sendikalarının desteğini sağlayan bu parti, her vesileyle bağımsızlığı dile getirerek sömürgecilere karşı devamlı bir mücadele verdi. 8 Ocak 1950 tarihinde İngiliz mallarına karşı başlatılan boykot, ileri gelenlerinin tutuklanmasına sebep olmakla beraber partinin daha da güçlenmesine yol açtı. Nitekim bu siyasî kuruluş Şubat 1951’de yapılan seçimleri büyük bir zaferle kazandı ve tutuklu olan Nkrumah ile arkadaşları da parlamentoya seçildiler. Sömürge yönetiminin serbest bırakmak zorunda kaldığı Nkrumah’ın 5 Mart 19S2’de başbakanlığa getirilmesi siyahların ülke yönetiminde giderek güçlenmelerine yol açtı ve bağımsızlık yolunda önemli kararların alınmasını sağladı. İngiltere, 1954 ve 1956 seçimlerinden de büyük bir zaferle çıkan Convention Peoples Party’nin bağımsızlık isteklerine boyun eğmek zorunda kaldı ve sonunda Altın Sahili 6 Mart 1957 tarihinde Gana adıyla Kara Afrika’nın bağımsızlığını kazanan ilk devleti oldu. Fakat ülkenin İngiliz Milletler Topluluğu içindeki dominyon statüsü devam ediyordu ve başında da devlet başkanı sayılan İngiltere kraliçesi adına bir genel vali bulunuyordu. Bağımsızlığın ilânından sonra dominyon statüsüne son vermek için gösterilen gayretler arttı ve nihayet Nisan 1960’ta yapılan plebisitte halkın büyük çoğunluğunun olumlu oy kullanması üzerine cumhuriyet ilân edilerek (1 Temmuz 1960) ilk cumhurbaşkanlığına da Kwame Nkrumah seçildi.

Nkrumah, bağımsızlıktan sonra ülkesinde sosyalist bir rejimin kurulması ve bütün Afrika’nın sömürge idaresinden kurtarılması yönünde çalıştı. Sömürge politikasına göre kurulmuş ve büyük sıkıntılarla karşı karşıya gelmiş olan ekonomiyi değiştirmeye ve yerine merkezden kontrollü bir sistem oturtmaya yöneldi. Doğu bloku ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye çalışan Nkrumah, dışarıdan sağladığı yardımlarla çeşitli tesisler kurduysa da içinde yaşanılan ekonomik, malî ve sosyal zorlukları aşması mümkün olmadı. 24 Şubat 1966’da, Nkrumah’ın yurt dışında bulunduğu bir sırada düzenlenen askerî bir darbe ile parti kapatıldı ve yönetim National Liberation Council’in eline geçti. Üç yılı aşkın bir süre ülkeyi yöneten askerî idare, ekonomide devlet müdahalesine son vererek kamulaştırılmış olan bazı şirketleri eski sahiplerine iade etti; fakat ekonomik sıkıntıların üstesinden gelemedi. 1969’da yeni bir anayasa hazırlanarak çok partili hayata geçildi ve aynı yıl yapılan seçimlerde K. Busia’nın liderliğindeki Progress Party çoğunluğu kazandı. Ancak adım adım sivil yönetime doğru gidilirken 13 Ocak 1972’deki ikinci bir darbeyle anayasal yönetime yeniden ara verildi ve iktidara gelen Albay I. K. Açeampong siyasî partileri kapatarak National Redemption Council’i kurdu. Fakat ekonominin düzeltilememesi ve ülkedeki huzursuzlukların giderek artması üzerine General W. F. Akuffo’nun saray darbesiyle iktidar el değiştirdi (1978). Aralık 1978’de toplanan kurucu meclis yeni bir anayasa hazırladı. Ancak bu yönetim de uzun ömürlü olmadı ve Yüzbaşı J. Rawlings’in gerçekleştirdiği 4 Haziran 1979 tarihli darbeyle sona erdi; darbeden sonra pek çok kişi idam edildi.

19 Haziran 1979’da yapılan seçimleri National Peoples Party kazandı ve H. Limann cumhurbaşkanlığına getirildi (1 Temmuz 1979). Fakat bir süre sonra Yüzbaşı J. Rawlings yeniden müdahale ederek Limann’ı iktidardan indirdi (31 Aralık 1981) ve anayasayı askıya aldi; parlamento kapatılıp siyasî partilerin faaliyetlerine son verildi. Kendi başkanlığında Provisional National Defence Council’i kurarak ülkeyi bu kurumla yönetmeye çalışan Rawlings ekonomik alanda ciddi problemlerle karşı karşıya kaldı. Milletlerarası piyasalarda kakao fiyatlarının düşmesi döviz gelirlerini azaltırken önemli bütçe açıklarına da yol açtı; hızla artan enflasyon istikrarsızlık unsuru oldu.


Dışarıdan sağladığı yardımlarla mevcut yolların ve ekonomik tesislerin iyileştirilmesine çalışan yönetim, yabancı yatırımları ülkeye çekmek için liberalleşmeye giderken düşünce hürriyetlerindeki kısıtlamaları korudu ve dinî gruplara yasaklamalar getirdi. Ülkede çok partili hayata geçilmesi için 1990’dan itibaren bazı çalışmalara başlandı. 7 Ocak 1993’te milletlerarası teşkilâtların da katıldığı bir törenle ülkede dördüncü cumhuriyet dönemine geçildi.

BİBLİYOGRAFYA:

E. Sik, The History of Black Africa (trc. S. Simon), Budapest 1974, III, 179-198; Türkkaya Ataöv, Afrika Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri, Ankara 1975, s. 316-339; Cultural Policy in Ghana (nşr. Unesco), Paris 1975, s. 11-16; I. Sutton, “Ghana”, Cultural Atlas of Africa (ed. I. Murray), Verona 1981, s. 141-143; Enver Abdülganî el-Akâd, el-Vecîz fî iklîmiyyeti’l-kârreti’l-Ifrîkıyye, Riyad 1402/1982, s. 286-289; E. A. Boateng, “Ghana: Physical and Social Geography”, Africa South of the Sahara 1988, London 1987, s. 490-491; T. C. Mc Caskie, “Ghana: Recent History”, a.e., s. 491-500; D.- M. Fremy, Quid 1991, Paris 1991, s. 974; “Gana”, Anayıllık 1991, İstanbul 1991, s. 401, 605; I. Wilks, “Ghana”, El2 (İng.), II, 1003-1004; “Ghana”, EBr., X, 379-385; “Ghana”, EBr.2, V, 232-233; S. Amin, “Ghana”, EUn., VII, 71’l-720; The Cambridge Encyclopedia of Africa, Cambridge 1981, s. 141-143, 147-148, 153-155, 207-208, 234-235; “Kwame Nkrumah”, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi Çağdaş Liderler Ansiklopedisi, İstanbul 1986, V, 1563-1581; “Gana”, Büyük Larousse, İstanbul 1986, VII, 4389-4391; “Gana”, ABr., IX, 265-268; “Gana”, Memo Larousse, İstanbul 1991, II, 464-465; David Owusu-Ansah, “Ghana”, The Oxford Encyclopedia of The Modern Islamic World, New York 1995, s. 58-60.

Davut Dursun





III. ÜLKEDE İSLÂMİYET

Gana’ya İslâmiyet’in, ilk hicrî yüzyıllardan itibaren Kuzey Afrika kökenli Benî Hasan kabilesine mensup müslüman tüccarlar tarafından getirilmiş olduğu yönünde bir görüş varsa da XIV. yüzyılda Mali İmparatorluğu’ndan gelen Malinke ve Soninkeli tüccarlar vasıtasıyla yayıldığı yolundaki ihtimal daha kuvvetlidir. Volta bölgesindeki altın madenlerini gören müslüman Diyulalar burada kendilerine bazı koloniler kurdular; zamanla bu küçük yerleşmeler altın madenlerine giden ticaret yolları üzerinde sıklaştı. Diğer taraftan kuzeyden gelerek Sahrâ’yı boydan boya geçip Nijer’deki büyük pazarlara doğru yönelen kervan yolu da müslüman yerleşim merkezlerinin artmasına sebep oldu. Bu ilk dönemdeki Diyula merkezlerinin en önemlileri, Gana Cumhuriyeti’nin batı sınırında bugünkü Nsorkor yakınlarında bulunan ve XVIII. yüzyılda ortadan kalkan Begho ile kuzeydeki Wa idi. Müslüman nüfusun bölgeye yayılışının ikinci safhası, XV. yüzyılda ülkenin kuzeydoğusundaki Hevsâ Devleti’nden gelmeye başlayan ve genelde kola ticaretiyle meşgul olan müslüman tüccarlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu tüccarlar, özellikle XVIII. yüzyılda ticaretin genişlemesiyle Gana bölgesine yayılarak Salaga ve Yendi gibi kuzey bölgelerdeki önemli pazarları ve yerleşim merkezlerini kurdular. Eldeki bilgilere göre İslâmiyet’in, Diyula ve Hevsâ tüccarlarından oluşan bu ilk yerleşik müslümanların dışına çıkması ve çevreye yayılması XVI. yüzyılda başladı. Bu dönemde Begho Şeyhi İsmâil ve oğlu Muhammed el-Ebyâz, Gonca kralı ve sonradan Kuzey Gana’da yükselen gücün temsilcisi olan Malinke - Bambara’ya İslâmiyet’i kabul ettirdiler. Sîdî Muhammed b. Muhtâr el-Küntî’nin yazdığı Tûrîħu Künte’ye (er-Risâletü’l-Ġallâviyye) göre Begho’daki tarikatçılığı ilk defa, Batı Sudan’da Kâdiriyye tarikatını kuran ve yayan Ömer eş-Şeyh’in (ö. 1522) müridleri başlattılar; ancak bu hareket Kâdiriyye’ye karşıt olarak gelişmiştir.

İlk ihtida olaylarından 150 yıl kadar sonra İslâmî hareket Gana’da kuvvetli bir gelişme içine girdi. XVIII. yüzyılın başlarında Dagomba kralı İslâmiyet’i kabul etti ve Muhammed Zencine adını aldı; hemen arkasından da komşu Memprusi Kralı Atabiye müslüman oldu. Böylece XVIII. yüzyıl başlarında bugünkü Kuzey Gana topraklarında hüküm süren Gonca, Dagomba ve Memprusi devletleri müslüman hükümdarlar tarafından yönetilmeye başlandı. Ancak bunlardan hiçbirinin Futa Toro ve Futa Calon gibi XVIII. yüzyıl imamlıklarına benzediği söylenemez. Eski kurallara bağlılıkları dolayısıyla aralarında İslâmî siyaset ve hukuk sistemleri oldukça güç bir şekilde yerleşti. XVIII. yüzyılın ortalarında müslümanlar Aşanti Devleti’nde çoğalmaya ve özellikle kralın etrafında görülmeye başladılar; 1780’de de Kral Osei Kwame müslüman oldu. Bu yüzyılın sonla-rıyla XIX. yüzyılın başlarında İslâmî toplumlar daha güney kesimlere doğru teşkilâtlanmalarını genişlettiler; bu arada Aşantiler’in başşehri Kumasi’de müslümanlar kralın divanında ve mahkemelerde görev aldılar. Müslümanların ilmî faaliyetleri de Aşantili putperestler üzerinde etkili oldu. Osei Kwame’nin İslâmiyet’i kabul ettiği yıllarda Kumasi’de müslüman cemaatin lideri olan yaşlı Şeyh Baba imamlık ve kadılık görevlerini yürütüyor, açtığı mektepte de yetmiş kadar öğrenciye Kur’ân okutuyor ve Arapça öğretiyordu; Osei Kwame de İslâmiyet’i seçtikten sonra çocuklarını Şeyh Baba’nın okuluna gönderdi. Şeyh Baba, Muhammed Kamateyn ve Ebû Bekir Turay gibi dinî liderler Aşanti halkı üzerinde çok etkili olmuşlardır. Divandaki müslüman kâtipler bütün kayıtları Arapça olarak tutuyorlardı ve diğer müslüman ülkelerle yapılan politik yazışmalarda da yine Arapça kullanılıyordu.

1820 yıllarında İngilizler’in Arap dilini bilen şarkiyatçıları azdı; bu sebeple önceleri misyonerlik faaliyetleri için sadece bölgeye Arapça İncil tercümeleri göndermekle yetindiler; Gana’ya geldikten sonra ise derhal İslâm’dan soğutma (deislamisation) hareketini başlattılar ve halkı İslâmî prensiplerden uzaklaştırmak için çalışmaya ağırlık verdiler. Öncelikle Batı âdetlerini ve İngiliz dilini bilen bir nesil yetiştirildi; zamanla ülkenin yönetimi de bu Batı medeniyetini benimsemiş olan Ganalılar’ın eline geçti ve halk arasında nüfuzlu ulemânın yerini yurt dışında okuyanlar aldı. Sömürgeciler, gerçek anlamdaki rakiplerinin İslâm’ı yaşayan kişiler ve ulemâ olduğunu anladıkları için ülkedeki İslâmî eğitimi kendilerine hedef aldılar.

XIX. yüzyıl başlarında bölgede Osman b. Fûdî tarafından başlatılan İslâm’a göre yeniden yapılanma hareketi Kuzey Nijerya’da Fûlânî Emirliği’nin doğmasına yol açtı. Gana’nın Yendi ve Dagomba gibi kuzeydoğu kesiminde bulunan şehirlerindeki müslüman kesimi de etkileyen bu yeni hareketin biraz sert olması ve bölgedeki putperest yerlilerle ilişki kurulamaması sebebiyle İslâmiyet’in bu bölgelere ve daha güneye doğru yayılması zayıf kaldı. Aynı yüzyılın ikinci yarısında ise bölgenin kuzeybatı taraflarında kuvvetli bir İslâmlaşma cereyanı görülmektedir. Sisala’nın bazı kesimlerini etkileyen bu hareket, Wa bölgesinin Dagari - Dyula kabilesinden gelen el-Hâc Mahmûd Karantao’nun cihadı olarak bilinir. Yüzyılın sonlarına doğru Wa bölgesi ve Batı Gonca kısa bir süre için Samori Ture’nin Mandingo Devleti’nin hâkimiyeti altına girdi. XX. yüzyılın başlarında Samori Ture, Muhtar b. el-Hâc Mahmud Karantao gibi müslüman liderler Aşantiler’le birlik kurarak Batı emperyalizmini temsil eden güçlere karşı harekete geçtilerse de başarılı olamadılar.


XIX ve XX. yüzyıllarda müslüman nüfusun bölgeye doğru göç hareketi hızlandı. Zabarima, Hevsâ ve Yoruba kabilelerinden gelenler yeni göçlerde çoğunluğu oluşturdular. Bugün modern Gana’da müslümanlar hemen her bölgede bulunmakta ve aynı oranda yayılmaktadırlar. İslâmiyet’in güneyde güçlenmesi, 1880’li yıllarda Fante kabilesine mensup İslâm davetçileri Ebû Bekir, Bünyamin Sam ve Medhî Apah’ın gayretleri sonucunda gerçekleşmiştir.

Gana’da müslüman nüfusun gerçek anlamda bir sayımı yapılmış değildir; ancak oranının toplam nüfusa göre % 20 civarında olduğu sanılmaktadır. Bu durumda bugünkü müslüman sayısının 3 milyonu geçtiği söylenebilir. İslâmiyet daha çok Tem (% 19,6), Mole-Dagbani (% 22), Gurma (% 21) ve Grussi (% 14,2) grupları arasında yaygındır. Bawki, Yendi, Tamale, Sallaga, Wa ve Kete Kraçi gibi merkezlerde müslümanlar çoğunluktadır. Müslümanlar genellikle çiftçilik, hayvancılık ve kısmen ticaretle uğraşırlar; daha çok orta sınıfı teşkil etmelerine rağmen aralarında Accra’da ticaretle meşgul olan büyük zenginlere de rastlanmaktadır. Genellikle Mâlikî mezhebine mensup olan müslümanlar tarikat hayatına meyillidirler. En çok mensubu bulunan tarikatlar Kidiriyye ve Ticâniyye’dir. Kâdirîliğin ülkedeki geçmişi XVI. yüzyılın ortalarına kadar gider; XIX. yüzyılda daha çok Hevsâ kabilesinin gayretleriyle yayılıp güçlenmiştir. Aynı şekilde muhtemelen el-Hâc Ömer’in kurduğu Ömerî kolundan gelen Ticânîler de yine XIX. yüzyılın ikinci yarısında önemli bir artış göstermişlerdir. 1921 yılından beri İngiliz güdümünde gelişen Kâdıyânîlik (Ahmediyye) mezhebi de davetçileri vasıtasıyla güneyde, özellikle Saltpond bölgesinde hızlı bir çalışma içinde bulunmaktadır. Ahmedî davetçileri, ülkede İslâmiyet’in yayılmasına karşı olanların arzuları paralelinde müslümanlara, tarikatın kurucusu Mirza Gulâm Ahmed’in İngiltere’ye bağlılığı ve cihad emrinin ilgasını esas alan sapık fikirlerini aşılamaktadırlar.

Müslümanlar bugün hacca gitme hususunda hür iradelerine bağlıdırlar ve hacı olanların sayısı yılda ortalama 2500 civarındadır. Müslümanların şahıs hukuku (medenî hukuk) İslâmî sisteme bağlıdır. Ülkede çok sayıda cami ve dinî öğretim veren okul faal durumdadır. 1982’de toplam cami sayısının 250’yi aştığı tesbit edilmiştir; bugün ise bu rakamın çok daha yüksek olduğu sanılmaktadır.

Gana’daki ilk İslâmî teşekkül, 1932 yılında kültür ve eğitim alanlarında faaliyet göstermek amacıyla kurulan The Muslim Association of Ghana’dır. Bu kuruluş 1939’da Accra belediye seçimlerinde müslüman adayları destekleyerek siyasî nitelik kazandı ve ismi de The Muslim Association Party olarak değiştirildi. 1954’ten itibaren Altın Sahili ve Aşanti müslümanları tarafından da desteklenmeye başlandı; 1956 yılında iktidardaki Convendiun Peoples Party’ye karşı muhalefeti oluşturan partiler arasında yer aldı. 1957’de ise kendini feshederek bugün ülke çapında birçok şubesi bulunan Ghana Muslim Representative Council’in kurulmasına ön ayak oldu. Halen faaliyet gösteren bu konsey İslâmî öğretimi yönlendirmekte ve yeni okullar açmaktadır. Ayrıca Gana’da İslâmî faaliyetleri yürüten şu kuruluşlar bulunmaktadır: African Institute for the Development of Islamic Values and Identity, Ghana High Council of Islamic Affairs, Ghana Islamic Preachers Association Ghana Islamic Students Association, Ghana Muslim Youth Research, Islamic Research and Reformation Center, Naif b. Abdülaziz al-Saud Islamic Center. İlmî çalışmaların yürütüldüğü yerler ise şunlardır: Arabic Islamic Culturel School, Fevziye Islamic School, The Holy Quranic School, Madrasatul-Irshad Al-Arabia, Madrasatul-lrshad Al-lslami, Madrasatul-Ulum Al-Dinyah Al-lslamiyah, Rahmaniya lslamic School.

Gana’da İslâmî eğitimin gelişmesi ve yayınların artması halkın inanç bakımından bilinçlenmesine büyük ölçüde tesir etmiştir. XVIII. yüzyıl ortalarında kaleme alınan ve yazan bilinmeyen Kitâb Gonca, halkın çok sevdiği önemli bir tarihî ve İslâmî eserdir. Gana’nın ünlü âlimi el-Hâc Ömer b. Ebû Bekir’in (ö. 1934) eserleri de aynı şekilde halk arasında tutulmaktadır. Sayıları 100 kadar olan bu eserler halk tipi mevǾizalar türünden küçük hacimli kitaplar olup hıristiyanların ülkeye gelişi, Salaga iç savaşı, yalancı mehdînin iddiaları gibi konulan işlemektedir. Bugün Gana’nın her yanında el-Hâc Ömer’in öğrencileri tarafından yetiştirilmiş kişilere rastlamak mümkündür; bunlar ayrıca komşu ülkelerde de yaygın durumda bulunurlar. Gana Üniversitesi’ne bağlı The Institute of African Studies Ghana Arapça geniş bir dinî eser külliyatına sahiptir; yayımladığı bu eserler arasında Hevsa Dagbane, Mamprule ve Guan dillerinde olanlar da bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

T. Hodgkin, “The Islamic Literary Tradition in Ghana”, Islam in Tropical Africa (ed. I. M. Lewis), London 1966, s. 442-460; K. B. Dickson, A Historical Geography of Ghana, Cambridge 1969, s. 62-165, 280; Mahmûd Savvâf, Rıhletî ile’d-diyâri’l-İslâmiyye, el-İfrîkıyye’l-Müslime, Beyrut 1390/1975, s. 139-155; B. A. R. Braimah, Islamic Education in Ghana, Religion in a Pluralistic Society, Essays Presented to C. G. Baeta, Leiden 1976, s. 201-206; Donald Rothchild, “Ghana: Ethnicity and Conflict Avoidance”, World Minorities, Surrey 1977, I, 74-79; J. S. Trimingham, A History of Islam in West Africa, Oxford 1985, s. 21-22, 26-31, 47-60; M. Ali Kettani, Müslim Minorities in the World Today, New York 1986, s. 178-179; Seyyid Abdülmecîd Bekr, el-Ekalliyâtü’l-müslime İfrîkıyye, Mekke 1405, s. 313-322; Atiyye Safer, “el-İslâm fi Gânâ”, ME, sy. 30 (1958), s. 67-71; 1. Wilks, “Ghana”, El2 (İng), II, 1003-1004.

Mustafa L. Bilge