GAYN

غين

Zaman zaman kalbi örten manevî perde anlamında tasavvuf terimi.

Sözlükte “gökyüzünü bütünüyle kaplayan hafif bulut” mânasına gelen gayn kelimesi tasavvufta, “kalp ile Hak veya gayb âlemi arasına çekilen ve müminin Hak’tan ayrı kalmasına sebep olan en hafif ve en saydam perde” anlamında kullanılmaktadır. Hücvîrî bu terim için “İstiğfarla ortadan kalkan bir perde olup iki kısımdır. Gafil olup büyük günah işleyenlerin kalplerini kalın, nebî ve velîlerin kalplerini tül gibi bir perde (gayn) örter” demektedir (Keşfü’l-maĥcûb, s. 506).

Bütün mutasavvıflar, kalpte insanı Hak’tan ve gayb âleminden ayıran bir perdenin bulunduğunu kabul ederler. Onlara göre “hatm, tab’“ (“mühürleme”, bk. el-Bakara 2/7; en-Nahl 16/108) ve “kufl” (“kilitleme”, bk. Muhammed 42/ 24) kâfir, müşrik ve putperestlerin kalbini kaplayan ve ancak iman etmekle ortadan kalkan kalın bir perdedir. Münafıkların kalbi ise “kasvet” ve “reyn” denilen (bk. el-Bakara 2/74; el-Mutaffifîn 83/14) yoğun bir perde ile kaplıdır. Genellikle müminlerin kalbine arız olan ve “gayn” denilen perde ise tevbe ve istiğfarla ortadan kalkar (Serrâc, s. 451; Gazzâlî, IV, 13).

Bir mümin zaman zaman gaflete düşerek günah işleyebilir. Bu durum sürekli ise kalbi üzerinde yoğun, geçici ise şeffaf bir perde oluşturur. Kulun rabbinden uzak kalmasına sebep olan bu perdenin tevbe ve istiğfarla ortadan kaldırılması gerekir. Kul böylece Allah’a tekrar yakınlık (kurbiyet) haline döner.

Hz. Peygamber bir hadisinde, “Bazan kalbimi bir perde bürür, bunu ortadan kaldırmak için günde yüz kere (diğer bir rivayette yetmiş kere) istiğfar ederim” demiştir (Müslim, “Zikir”, 41; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 26). Bu hadise dayanan mutasavvıflar, gayn denilen perdenin peygamber ve velîleri bazan Hak’tan ayrı düşürdüğünü ve onların bunun için Hakk’a istiğfar ettiklerini söylerler. Hata ve günahların oluşturduğu bir kir perdesinin peygamberlerin kalbini örtmesi mümkün değildir. Onların kalplerini bürüyen bu perde, ümmetin ve ailelerinin meseleleriyle meşgul olmalarından dolayı Hak’tan geçici olarak uzak kalmalarıdır. Peygamberlerin kalplerindeki perde, üzerine üflenen aynada oluşan hafif nem ve sis gibi olup kısa bir süre sonra kendiliğinden ortadan kalkar. Bu perde güneşin çıkmasıyla yok olan hafif bulutlara da benzetilmiştir (Serrâc, s. 451). Ebû Saîd el-Harrâz’a göre bu durum sadece nebî ve velîlerde görülür. Başkaları için kusur olmayan bu husus onlar için istiğfar sebebidir.

Hücvîrî’ye göre müminin kalbindeki kalın perde tevbe ile, hafif perde Hakk’a yönelerek ortadan kaldırılır. Tevbe günahları terketmekle, Hakk’a yönelmek ise kendi varlığından geçmekle olur. Günahları terketmek hatadan doğru olana, Hakk’a yönelmek doğru olandan daha doğru olana dönmektir (Keşfü’l-mahcûb, s. 507).

Sûfîlere göre müminin kalbi bazan hata ve günah kiriyle kirlenir, bazan dünya işleri ve gaflet haliyle paslanır. Tevbe, istiğfar, zikir ve ibadet bu kiri temizlemeye, bu pası silmeye yarar. İbnü’l-Cellâ, babası cilâcı olduğu için değil vaazlarla kalpleri cilaladığı için “cellâ” lakabıyla anıldığını söyler. Kalbini cilalamaya ve saflaştırmaya herkes muhtaçtır. Kalbi cilalama ve saflaştırmanın ariflere ve kâmillere özgü olan şekline de gayn denilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Kâşânî, Istılâhâtü’s-sûfiyye, “ġayn” md.; et-TaǾrîfât, “ġayn” md.; Ca’fer Seccâdî, Ferheng, “ġayn” md.; Kamus Tercümesi, IV, 713; Müslim, “Zikir”, 41; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 26; Serrâc, el-LümaǾ, s. 451; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXXI, 91; Hücvîrî, Keşfü’l-mahcûb, s. 506, 507; Kuşeyrî, er-Risâle, s. 225; Gazzâlî, İhyaǿ, Kahire 1967, IV, 13; Zemahşerî, el-Fâǿik, III, 82; Baklî, Şerh-i Şathiyyât, s. 629; a.mlf., Meşrebü’l-ervâh, s. 187, 352; Necmeddîn-i Dâye, Mirsadü’l-Ǿibâd (nşr. M. Emîn Riyâhî), Tahran 1365 hş., s. 326; lbnü’l-Esîr, en-Nihâye, III, 403; İbn Kayyim el-Cevziyye, Medâricü’s-sâlikîn, Kahire 1993, III, 233, 237.

Süleyman Uludağ