GAYN

(غ)

Arap alfabesinin on dokuzuncu harfi.

Sözlükte “bulutlanmak, bulut; gönlü sıkıntı kaplamak; susamak” gibi anlamlara gelen gaynın (çoğulu agyân, gaynât, guyûn) ebced hesabındaki değeri 1000’dir. Gayn, “ayn”dan noktalı olmasıyla ayrılır ve bundan dolayı “el-aynü’l-mu’ceme” adıyla da bilinir. Bir sızıcı -sürtünücü damak fonemi (vélaire fricativ) olan gaynın mahreci hançerenin yumuşak damak kısmıdır (edne’l-halk, postvelar). “Hâ” harfiyle aynı mahreci paylaşır; ancak hangisinin ağza daha yakın yerden çıktığı hususu ihtilaflıdır. Sîbeveyhi, Zemahşerî, İbn Yaîş ve İbnü’l-Cezerî’ye göre “ħâ”nın. Kâsım b. Fîrruh eş-Şâtıbî ve Mekkî b. Ebû Tâlib’e göre ise gaynın mahreci ağza daha yakındır (İbn Yaîş, X, 124). Gayn sadalı (cehrî, sonore) bir harf olup “ħâ”dan bu sıfatıyla ayrılır ve Arap dilcileri tarafından “rihve mechûre müsta’liye” (fricative postvélaire sonore) şeklinde tanımlanır. Gayn sesi, Türkçe’deki “ğ”nin daha kuvvetli ve sert bir şekilde telaffuzundan hâsıl olan sese, çıkartılışı sırasında dilin dibine doğru küçük dilin hareketine imkân veren bir kanalın oluşması ölçüsünde de Fransızca’daki “kalın r”ye (r grossayé) yaklaşan bir sese tekabül eder.

Gaynın mahreç veya sıfat yakınlığı sebebiyle çeşitli harflerle değişkenlik gösterdiği görülür ve bunlar arasında özellikle ayn önemli bir yer tutar; meselâ aysan = gaysân (نغيساعيسان= ), leanne = leganne (لغنّ= لعنّ), amcere = gamcere (عمجر = غمجر), ab’ab = gabgab (غبغب = عبعب) afenşel = gafenşel (عفنشل = غفنشل) (gibi (başka örnekler için bk. DİA, IV, 255). Bu durumun aynın gayna dönüşmesiyle mi, yoksa bir yazım hatası sonucunda mı oluştuğu, ya da gaynlı şekillerin aynlıların değişik bir biçimi mi (varyant) olduğu meselesi dilciler arasında tartışma konusudur ve bu ihtimallerden birinciye “ibdâl / bedel”, ikinciye “tasnif, üçüncüye de “lügat” veya “lugayye” denilmektedir. Ayn / gayn değişikliği bulunan kelimelerde hangisinin asıl olduğu hususu kesin biçimde tesbit edilememiş, klasik kaynaklarda daha yaygın olan şeklin “a’lâ” (daha üstün), “efsah” (daha fasîh), “eşher” (daha meşhur), “a’ref” (daha tanınmış), “ekser” (daha çok kullanılan) gibi kelimelerle belirtilmesi yoluna gidilmiştir. Aynı anlamda ve eşit derecede kullanılan farklı şekillerin de “bi’l-ayni ve’l-gayni” tabiriyle açıklandığı görülür. Modern dilciler ise aynlı kelimelerin esas olduğunu kabul etmektedirler (bk. AYN). Ancak bazı hallerde gaynlı şekillerin aslî (aynlı) formları kısmen ya da tamamen ortadan kaldırıp yerine geçtiği görülür: teassere = tegassere (تغسّر = تعسّر), amita = gamita (عمط = غمط), hemea = hemega (همغ =همع) gibi (Rużiĉka, JA, CCXXI [1932], s. 73, 77, 84, 89, 96). Ayn / gayn değişikliği gösteren kelimelerin bir kısmının yazım hatasından kaynaklandığı, bunların çoğunu Leys b. Muzaffer’in (ö. 187/803 [?]), Arap dilinin ilk büyük sözlüğü olan Halîl b. Ah-med’in (ö. 175/791 [?]) Kitâbü’l-ǾAyn’ını tamamlarken yaptığı, daha sonra gelen lügat âlimlerinin de imlâsı yanlış bu kelimeleri asıllarını araştırmadan eserlerine aktardıkları ileri sürülmüştür (Lisânü’l-ǾArab, “rġm/rǾam” md.leri). AsmaǾî’ye göre ise bu değişik yazılışlar anlam farkından doğmuştur; çünkü iki şekilden biri daha yoğun ve daha kuvvetli anlam belirtir; afaka = gafaka (غفق = عفق). amişe = gamişe (عمش= غمش) örneklerinde olduğu gibi (Rużiĉka, JA, CCXX1 [1932], s. 100).

Sâmî diller uzmanı ve fonetikçi Çek şarkiyatçısı Rudolf Rużiĉka, 1907 yılından başlayarak kırk yıl içinde yazdığı birçok makalede ayn / gayn değişikliği gösteren kelimelerin çokluğuna dayanarak gayn sesinin sadece Arapça’da bulunduğunu ve ayn sesinin farklı bir biçimi olarak gelişip zamanla müstakil bir ses haline geldiğini ileri sürmüştür. Aynı görüşü öğrencisi Karel Petrâĉek ile H. Torczyner de paylaşmış, fakat Brockelmann başta olmak üzere birçok şarkiyatçı buna karşı çıkarak çeşitli Sâmî dillerde gayn sesinin bulunduğunu savunmuştur. Aslında, Rużiĉka’nın düşündüğü gibi sadece farklı yazılan eş anlamlı kelimelere dayanmak bu konuda yeterli değildir. Çünkü ayn / gayn değişikliği gösteren ve anlamdaş olmayan örnekler de vardır; meselâ azel / gazel (غزل /عزل), fer’ / ferg (فرغ / فرع), em’ar / em-gar (امغر /امعر) gibi (Cantineau, s. 105).

Gaynın aynla olan bu ilişkisinden başka hemze, cîm, ĥâ, ħâ, râ, sîn, şîn, fâ, kâf, kâf, lâm, mîm, nûn, vâv, hâ harfleriyle de değişiklik gösterdiği görülür; bunlar arasında ħâ / gayn dönüşümü diğerlerinden fazladır. Hemze/gayn: mâe = mâga (ماء = ماغ)_ mev’=mevg (موغ = موء), müvâ’ = müvâg (مواغ= مواء), (iste’rebe = istagrebe (استأرب= استغرب) semee = semega (سمغ=سمأ); cîm / gayn: mecmece = magmaga (مجمج = مغمغ); ĥâ / gayn: hazreme = gazreme (غذرم = حذرم), leth = letg (لتح = لتغ), vehar = vegar (وحر = وغر), tevahhare = tevaggare (توغّر = توحّر); ħâ / gayn: habene = gabene (حبن =خبن), hamer = gamer (_خمر = غمر), ħumar = gumâr (خمار = غمار), zehar = zegar (زخر = زغر), hakka = gakka (غقّ =خقّ); râ / gayn: ramas = gamas (غمص = رمص). mers = mags (مرث = مغث), reyn = gayn (رين = غين), fevre = fevga (فوغة = فورة); sîn / gayn: isrendâ = ıgrendâ (اسرندى = اغرندى);, şîn / gayn: şenec = ganec (غنج = شنج); fâ / gayn: fezreme = gazreme (فذرم= غذرم), tarfeşe = targaşe (طرغش = غرفش); kâf / gayn: gulfe = kulfe (غلفة= قلفة), aglef = aklef (أغلف= أقلف), gamez = kamez (غمز =قمز), galgale = kalkale (غلغل=قلقل), tegalgale = tekalkale (تغلغل = تقلقل); kâf / gayn: kebene = gabene (كبن = غبن); lâm / gayn: gamz = lemz (غمز = لمز), gammaz = lemmâz (غمّاز=لمـّاز), zâle = zâga (زال = زاغ); mîm / gayn: gatmata = gatgata (غطمط = غطغط), ümlûc = uglûc (أملوج= أغلوج), gâre = mâre (غار = مار): nûn / gayn: şinnîr = şiggîr (شنّير= شغّير), zınât = zıgât (ضناط = ضغاط), tezâneta = tezâgata (تضانط= تضاغط); vâv / gayn: vattaşe = gattaşe (وطّش= غطّش); hâ / gayn: hezreme = gazreme (هذرم = غذرم), hemz = gamz (همز = غمز), hemmâz = gammaz (همّاز= غمّاز), sebehlel = sebaglel (سبهلل = سبغلل), hemheme = ġamġame (همهم= غمغم) gibi.

Bu eş anlamlı dönüşümlerin dışında, bir kelimede gayn sesinden önce gelen “sîn”in de telaffuz kolaylığı için “sad”a dönüştüğü (ses uyumu) görülür; meselâ esbaga = asbaga (أسبغ= أصبغ), sâlig - gâlig (سالغ=صالغ) gibi (ibn Yaîş, X, 51 ; Radî el-Esterâbâdî, III, 230). Ayrıca gerçek Arapça kelimelerde gayn ile cîm birleşmez ve bu durum aslı Arapça olmayan kelimelerin tesbitinde önemli bir ipucu teşkil eder.


BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “ġyn” md-; et-TaǾrifât, “ġayn” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “ġyn” md.; Kâmus Tercümesi, “ġyn” md.; J. W. Redhouse, A Turkish and English Lexicon, İstanbul 1890, s. 1332-1333, 1357; Halil b. Ahmed, el-Ĥurûf (nşr. Ramazan Abdüttevvâb), Kahire 1969, s. 42; a.mlf., Kitâbü’l-ǾAyn (nşr. Mehdî el-Maħzûmî - İbrâhim es-Sâmerrâî), Beyrut 1408/1988, IV, 450; Sîbeveyhi, el-Kitâb (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1399-1403/1977-83, IV, 433-436; Ebû Ubeyd Kâsım b. Sellâm, el-Garîbü’l-musannef (nşr. Muhammed el-Muhtâr el-Abîdî), Tunus 1990, I, 249-250; Ebû Mishal el-A’râbî, Kitâbü’n-Nevâdir (nşr. İzzet Hasan), Dımaşk 1380/1961, I, 8, 13, 23, 42, 48, 52, 60, 97, 100, 103, 128, 369; İbnü’s-Sikkît, Kitâbu’l-Kalb ve’l-ibdâl (nşr. A. Haffner), Kahire, ts., s. 32-34; Zeccâcî, Kitâbü’l-İbdâl ve’l-muǾâkabe ve’n-nezâǿir (nşr. İzzeddin et-Tenûhî), Dımaşk 1381/s. 62-64, 91; Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, Kitâbü’l-İbdâl (nşr. İzzeddin et-Tenûhî), Dımaşk 1379/1960, I, 238, 301-302, 335-339; II, 48-49, 200-201, 226-227, 326, 328, 330, 331, 332, 333, 336, 559-560; Ebû Ali el-Kâlî, et-Emâlî, Beyrut, ts. (Dârü’l-Kütübi’l-ilmiyye), I, 205; II, 134; İbn Cinnî, Sırru sınǿati’l-iǾrâb (nşr. Mustafa es-Sekkâ v.dğr.), Kahire 1374/1954, I, 52, 69, 70, 71, 74, 24’l-248; Ahmed er-Râzî, Kitâbü’t-Hurûf (nşr. Ramazan Abdüttevvâb), Kahire 1402/1982, s. 137, 139, 140, 142, 152, 156; İbn Yaîş, Şerhu’l-Mufassal, Beyrut, ts. (Âlemü’l-kütüb), X, 51, 123-124; Radî el-Esterâbâdî, Şerhu’ş-Şâfiye (nşr. M. Nûr el-Hasan v.dğr.), Beyrut 1402/1982, III, 230; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr fi’l-kırâǿati’l-Ǿaşr, Beyrut, ts. (Dârü’l-Kütübi’l-ilmiyye), I, 199, 202, 203, 214; Süyûtî, el-Müzhir, 1, 552-554; Ahmed Ateş v.dğr., Arapça Dil Bilgisi, İstanbul 1964, s. 9; Hüseyin Küçükkalay, Kur’ân Dili Arapça, Konya 1969, s. 210, 236; S. Moscati, An Introduction to the Comparatiue Grammar of the Semitic Languages Phonology and Morphology, Wiesbaden 1980, s. 38-40; İsmail Karaçam, Kur’ân-ı Kerim’in Faziletleri ve Okunma Kaideleri, İstanbul 1984, s. 208, 215, 218-219, 221, 223, 226-227, 228, 246; R. Rużiĉka, “L’altemance de غ - ع en arabe d’après les témoignages de grammairiens et lexicographes arabes”, JA, CCXXI (1932), s. 67-115; a.mlf., “La question de l’existence du ġ dans les langues sémitiques en général et dans la langue ougaritienne en particulier”, Ar.O, XXII (1954), s. 176-237; J. Cantineau, “Esquisse d’une phonologie de l’arabe classique”, Bulletin de la société de linguistique de Paris, XLIII, Paris 1946, s. 93, 101, 103-107, 112, 114, 115, 119, 122, 123, 135-136; K. Petráĉek, “Der Doppelte phonologische charakter des ghain im klassischen Arabisch”, Ar.O, XXI (1953), s. 240-262; a.mlf., “Die struktur der semitischen wurzelmorpheme und der übergang ain gain und ain > r im Arabischen”, a.e., XXIII (1955), s. 475-478; A. Schaade, “Gayn”, İA, IV, 727; H. Fleisch, “Ghayn”, El2 (İng.), II, 1026-1027; a.mlf., “Hurûf al-Hidjâ”, a.e, III, 596-600; “ġ”, UDMİ, XIV/ 2, s. 415.

İsmail Durmuş