GULÂM HÜSEYİN HAN

غلام حسين خان

(ö.1230/1815’ten sonra)

Hintli münşî.

1140’ta (1728) Delhi’de (Cihanâbâd) doğdu. Tabâtabâî nisbesiyle tanınır. Bâbürlü şehzadelerinden II. Şah Âlem’in kâtibi Seyyid Hidâyet Ali Han’ın oğludur. Babası ailesiyle birlikte, Bengal nâzımı Şücâüddevle’nin hizmetinde çalışan akrabası Allah Virdî Han Mehâbet Ceng’in bulunduğu Mürşidâbâd’a göç etti (1732). Allah Virdî Han Azîmâbâd nâzımı olunca babası da oraya gidip yerleşti ve kısa zamanda geniş bir çevre edinerek Azîmâbâd nâibi oldu.


1745’te Delhi’den Azîmâbâd’a giden Gulâm Hüseyin Han burada dayısının kızı ile evlendi. 1748 yılında, Allah Virdî Han’ın Mongîr’de bulunan damadı Saîd Ahmed Han Savlet Ceng’in hizmetine girdi ve Purniye bölgesinin en yüksek zâbıta âmirliğine (fevcdâr) tayin edildi. Saîd Ahmed Han ölünce (1755) halefi ve oğlu Şevket Ceng Han’ın yanında çalıştı. Şevket Ceng Han’ın, Bengal Hükümdarı Sirâcüddevle’ye karşı ayaklanması üzerine (1756) vaktiyle ailesini sürgün eden Sirâcüddevle’nin kendisini öldüreceğinden korkarak Benâres’teki akrabalarının yanına sığındı. 1757’de Azîmâbâd’a gitti. Vali Raca Râm Narâyan’ın yardımıyla ailesinin Azîmâbâd’daki mülklerini aldığı gibi burada yaşamasına da izin verildi. 1759’da II. Şah Âlem’in Bengal’e saldırısı sırasında onun tarafına geçtiyse de saldırı başarısızlıkla sonuçlanınca Benâres’e gitti.

Gulâm Hüseyin, bir müddet sonra Râm Narâyan’ın kendisini affettiğini öğrenip Azîmâbâd’a döndü. Burada bazan İngilizler’in, bazan Mîr Kāsım’ın yanında yer almak suretiyle iki tarafın da teveccühünü kazanmaya çalıştı. Mîr Kāsım, kendisine sadık kalması için ona 5000 rupi verdiği gibi birikmiş maaşlarını da ödetti. 1763’te Mîr Kāsım’ın İngilizler’e yenilmesi üzerine tekrar Benâres’e giden Gulâm Hüseyin ertesi yıl buraya gelen II. Şah Âlem’in ordusuna katıldı. Ancak Evedh (Avad/Oudh) nevvâbı Vezîr’in kumandasındaki bu orduda kalmak istemeyip ayrıldı. 1765’te İngilizler tarafından Benâres’teki bir fabrikada görevlendirildiyse de kısa bir süre sonra babasının ölüm haberini alınca buradan ayrılıp Hüseyinâbâd’a gitti. 1773’te hac için hazırlık yapmak üzere Kalküta’ya geldi; ancak parasızlığı sebebiyle isteğini yerine getiremedi ve Azîmâbâd’a döndü. O sırada Azîmâbâd’a gelen Albay Goddard tarafından buranın malî işler yönetimine tayin edildi. Bir müddet sonra Âsafüddevle ordusu kumandanlığına getirilen Goddard’la birlikte Leknev’e gitti, bir yıl sonra tekrar Azîmâbâd’a döndü. 1778’de yine Albay Goddard’la birlikte gittiği Kalküta’da dört yıl kalarak İngiliz genel valisi Warren Hastings’in güvenini kazanmaya çalıştıysa da başarılı olamadı.

Gulâm Hüseyin Han’ın ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak 1230’da (1815) hayatta olduğunu gösteren kayıtlar vardır. Abdülhay el-Hasenî’ye göre babası tarafından Mongîr civarında kurulmuş olan Hüseyinâbâd’da vefat etmiştir (Nüzhetü’l-ħavâŧır, VI, 200). Soyundan gelenlere Patna’da bugün de rastlanmaktadır.

Her şartta edebî faaliyetini sürdürmekten geri kalmayan Gulâm Hüseyin Han mesleğinin ehli bir münşî idi.

Eserleri. 1. Siyerü‘l-müteǿaħħirîn. Gulâm Hüseyin, Hindistan tarihini Evrengzîb’in ölümünden (1707) 1781’e kadar ayrıntılı bir şekilde anlatan bu eseri Şubat 1780’de yazmaya başlamış. Ağustos 1781’de bitirmiştir. Müellif hattı nüshası Bankipûr Oriental Public Library’de bulunan eserin (M. Abdul Muqtedir, VII, nr. 582) çeşitli baskıları yapılmıştır (Kalküta 1248; Leknev 1282, 1314). Siyerü‘l-müteǿaħħirîn, Hacı Mustafa (Raymond) tarafından İngilizce’ye çevrilmiştir (Kalküta 1789, 1902-1903, 1926). Eseri S. Bahşiş Ali Feyzâbâdî İķbâlnâme (Delhi, ts.), Gôkul Prasâd Mirǿâtüs-selâŧîn (Leknev 1874) adıyla Urduca’ya tercüme etmiştir. Siyerü‘l-müteǿaħħirîn’in kısmî bazı İngilizce çevirileri yanında (Storey, I/1, s. 638-639) Mülaħħaśü’t-tevârîħ adıyla kısaltılmış Farsça bir metni de vardır (Kalküta 1243; Agra 1247). 2. Bişâretü’l-imâme. Atalarının hal tercümelerini ve dedesi Seyyid Alîmullah Tabâtabâî ile büyük dedesi Seyyid Feyzullah’ın kerâmetlerini ihtiva eder (a.g.e., I/1, s. 634; El2 [İng.], II, 1092).

Gulâm Hüseyin’in ayrıca, Mîr Hüseyin el-Meybüdî’nin Fevâtiĥ adlı eserindeki bazı hadislerin şerhinden ibaret olup Hz. Ali ve Ehl-i beyt’in faziletlerini konu alan ve adı zikredilmeyen bir eseri (eksik bir nüshası için bk. M. Abdul Muqtedir, XIV, nr. 1319), Mevlânâ’nın Meŝnevî’siyle ilgili bir şerhi ve bir Kur’an tefsiri bulunmaktadır. Tarihe dair Şerefnâme adlı bir eser de ona izâfe edilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Gulâm Hüseyin Han Tabâtabâî, Siyerü‘l-müteǿaħħirîn, Leknev 1866, II/3, s. 948-952; Rieu, Catalogue of the Persian Manuscripts, I, 280-282; Mavlavi Abdul Muqtedir, Catologue of the Arabic and Persian Manuscripts in the Oriental Public Library of Bankipore, Patna 1908, VII, nr. 582; XIV, nr. 1319; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ħavâŧır, VI, 199-200; Storey, Persian Literature, I/1, s. 625-640; Gholam Rasul, The Origin and Development of Muslim Historiography, Dakka 1984, s. 120-122; M. H. Elliot-J. Dowson, The History of India, Delhi 1990, VIII, 194-198; Kāmûsü’l-alâm, V, 3283; “Gulâm Hüseyin Han”, İA, IV, 824; A. S. Bazmee Ansari, “Җћulām Ĥusayn Қћān Ŧabāŧābāǿī”, El2 (İng.), II, 1091-1092.

Tahsin Yazıcı