GÜNEŞ

Beşir Fuad’ın (ö. 1887) çıkardığı ilmî-edebî dergi.

Felsefe ve metafiziğe karşı olan, İslâmiyet’e ilmi teşvik edici hükümlerinden dolayı saygılı görünen, edebiyatı ise sadece gerçekleri dile getirdiği ve fenne hizmet ettiği takdirde kabul eden pozitivist Beşir Fuad, yazı ailesine dahil olduğu Hâver’in dört sayı çıkıp kapanmasından (Mayıs 1884) sonra düşüncelerine daha yakın bir dergi çıkarma teşebbüsüne girişir. Böylece Güneş, imtiyaz sahibi olarak Beşir Fuad’ın adıyla 1884 Ağustosunda yayın hayatına girer. Burada Hâver’deki yazı kadrosundan sadece Mahmud Hâmid imzası eksilmiştir. Fâtih dersiâmlarından olan Nevrekoplu Mahmud Hâmid hocanın Hâver’de kelâm ilmine dair makaleleri çıkmıştı. Böylece Beşir Fuad, yeni dergisinde kelâm ilmi gibi pozitivist görüşe en uzak bir konuyu dışarıda bırakmış olmaktadır.

Düzenli şekilde on beş günde bir kırk sekiz sayfa olarak yayımlanan derginin “Güneş” başlığı altında, devrin diğer dergilerinin çoğunda olduğu gibi “mesâil-i siyâsiyyeden başka her şeyden bahsedildiği” ifade edilmişse de muhtevasının ağırlığını fennî konular, kısmen de edebî yazılar teşkil etmiştir. İlk sayıda yer alan mukaddimeye göre dergi, Osmanlı gençlerini çağın ilimlerinden haberdar etme maksadıyla çıkarılmaktadır. Bütün sayıların kapağında, karanlık bir yeryüzü üzerinde gezegen ve yıldızlarıyla kâinat ve en üstte bulutları sıyıran parlak bir güneş resmi sayfanın tamamını süslemektedir. Böylece derginin cehalet karanlığı arasından doğan hakikat güneşi gibi olduğu anlatılmak istenmiştir.

Güneş’in edebiyata ayrılan sayfalarında Menemenlizâde Mehmed Tâhir’le Şemseddin Sami’nin birer hikâyesi dışında sadece şiirler bulunmaktadır. Bunların çoğu, Tanzimat ile Edebiyat-ı Cedîde arasındaki ara nesil edebiyatının özelliklerini taşıyan yeni tarz şiirler ve gazellerdir. Dönemin örnekleri arasında, öteden beri tenkitçilerin dikkatini çekmiş olan Recâizâde Mahmud Ekrem’in “Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezar Âlemi”, Abdülhak Hâmid’in (Tarhan) “Zamâne-i Âb” adlı şiirleriyle Muallim Naci’nin, “Bir hakîkat kalmasın âlemde Allāhım nihan” mısraını ihtiva eden gazeli de ilk defa Güneş sayfalarında yayımlanmıştır. Derginin hemen her sayısında imzası bulunan Muallim Naci’nin “İrşad” adını taşıyan gazelindeki, “Hasmınız bir kuwe-i fikriyyedir fikr isterim / Ey zafer-cûyan hayâl-i tîğ u cevşenden geçin” mısraları, bir süre sonra hayal-hakikat, şiir-fen tartışmalarını açacak olan Beşir Fuad’ın Naci üzerindeki tesirini düşündürür. Bunlardan başka dergide şiirleri bulunanlar arasında Menemenlizâde Mehmed Tâhir, Mahmud Celâleddin Paşa ve Şeyh Vasfî isimleri de zikredilebilir.

Derginin ilim ve fen sayfalarında Şemseddin Sâmi’nin medeniyet, Mustafa Azmi’nin ilm-i servet (ekonomi). Besim Ömer’in (Akalın) sağlık konularında sürekli yazıları yer almıştır. Hüseyin Avni’nin Bernardin de Saint Pierre ve Spinoza hakkındaki oldukça geniş monografileri derginin politikası açısından dikkate değer yazılardır.

Edebiyatta hayalin ve hissîliğin aleyhinde olan, gerçek bir edebî eser için insan bedeninin iyi tanınıp mânâsız ve mübalağalı ifadelerden kaçınılması gerektiğine inanan Beşir Fuad’ın tezi, fizik ve kimya ilimlerindeki mekanizmanın aynısının hayat ilminde de bulunduğu, dolayısıyla hayatın da maddenin bir görünüşü olduğu şeklindedir. Hayatın bu şekilde mekanik telakkisi, onun bağlı olduğu Büchner materyalizminin prensiplerinden biridir. Beşir Fuad, daha sonra bu konuyla ilgili olarak yazacağı Beşer adlı kitabının esasını oluşturan, Jean Massé’den çevirdiği fizyolojinin hazım bahsini ihtiva eden bölümlerini sade ve didaktik bir üslûpla Güneş’te tefrika etmiştir. Beşir Fuad’ın dergideki diğer iki yazısı, Katolikler’in birer mûcize olarak inandıkları iki hadisenin (Salette ve Lourdes) aslında papazların şarlatanlıklarından başka bir şey olmadığını ispat için kaleme alınmıştır.

Beşir Fuad’ın hayatı boyunca yakın arkadaşı olan Mehmed Nâdir’in dergide yine tefrika halinde yayımladığı


“Mebâhiş-i Fenn-i Mihanikıyye” de aynı materyalist doktrinin bir başka konusunu teşkil etmektedir. Yazar eserinin son yazısında, fennin bu gerçekleri dururken hayalperest şiirlere rağbet etmenin, hatta böyle şiirlerde geçen meleklerin tebessümü, şeytanların cirit oynaması gibi evham ve hayalâtla meşgul olmanın mânasını anlayamadığını söyler.

Mukaddimede “şîve-i ifâdece” sadeliği tercih ettiklerini belirten yazı heyeti dergideki yazıların çoğunda bu prensibe uymuştur. Sahibinin uğradığı malî sakıntılara satışının düşük olması da eklenince 1885 yılı başlarında on ikinci sayıda derginin yayımına son verilmiştir. Güneş, XIX. yüzyılda pozitivist ve materyalist düşünceyi didaktik ve popüler seviyede telkin etmeye çalışan ilk yayınlardandır.

Derginin tam koleksiyonları İstanbul Üniversitesi, Atıf Efendi ve Bursa İl Halk kütüphaneleriyle İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı’nda mevcuttur.

BİBLİYOGRAFYA:

Beşir Fuad - Fazlı Necib, Mektûbât, İstanbul 1305, s. 83, 87, 114; Orhan Okay, İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti Beşir Fuad, İstanbul 1969, s. 50-53; a.mlf., “Beşir Fuad”, DİA, VI, 5; “Güneş”, TDEA, III, 409.

M. Orhan Okay