HABÎBULLAH HAN

(ö. 1919)

Afganistan emîri (1901-1919).

1872’de Taşkent’te doğdu. 28 Eylül 1901 tarihinde veliaht ilân edildi ve üç gün sonra da babası Abdurrahman Han’ın ölümü üzerine “Sirâcü’l-mille ve’d-dîn” lakabıyla Afganistan emîri oldu. Bölgenin ve dünyanın en karışık bir döneminde on sekiz yıl emirlik makamında kalan Habîbullah Han, iç ve dış politikada çok önemli faaliyetlerde bulunmuş bir hükümdardır. Genelde babasının politikasını sürdürmekle birlikte yaptığı bazı yeniliklerle ülkesini modernleştirme ve kalkındırma yolunda ciddi adımlar attı. Babasının zamanında yurt dışına kaçanlar için genel af ilân ederek onların Afganistan’a dönmelerini sağladı ve idarede yüksek mevkilere gelmelerine imkân verdi. Bunlardan Nâdir Han genelkurmay başkanlığına tayin edildi. Muhammedzay kabilesinden Mahmud Tarzî ise tercüme dairesi başkanlığına getirildi; daha sonra Habîbullah Han’ın emriyle on beş günde bir yayımlanan Sirâcü’l-aħbâr gazetesini çıkararak Afgan milliyetçiliğinin gelişmesinde önemli rol oynadı. Diğer taraftan ülkesini modernleştirmeye çalışan Habîbullah Han eğitim, askerlik ve endüstri alanlarında önemli yenilikler yaptı. Bir askerî akademiyle İngiliz-Hint kolejlerine benzer tarzda eğitim yapan Habîbiye okullarını kurdu. On iki sınıftan oluşan bu okullarda İngiliz öğretmenler de istihdam ediliyor ve dinî bilgilerin yanında edebiyat, coğrafya, fizik, kimya, matematik, tarih gibi derslerle Farsça, İngilizce, Urduca ve bazı bölgelerde Peştuca okutuluyordu. Ders kitaplarını hazırlamak için de Dârü’t-te’lîf adıyla heyetler oluşturan Habîbullah Han, hazırlanan kitapları taş basma tekniğiyle çoğalttırdı, ardından da Kâbil’de bir matbaa kurdurarak modern baskı tekniklerini ülkesine kazandırdı. Bu arada Cebelü’s-Sirâc’da ilk hidroelektrik santralini faaliyete geçirirken telefon ve otomobil gibi pek çok çağdaş yeniliği de Afganistan’a getirdi; sağlık, yol ve su hizmetlerinde önemli başarılar elde etti. Ayrıca Osmanlı Devleti’nden subay, doktor ve öğretmen isteyerek ülkenin gelişmesinde onlardan da faydalandı.

Habîbullah Han, politikada ana hatlarıyla babasının uyguladığı İngiliz yanlısı siyaseti sürdürmekle birlikte başlangıçta, Afganistan’ın İngiltere’nin himayesi altına girmesini belgeleyen 12 Kasım 1893 tarihli antlaşmanın bazı maddelerinin yenilenmesine karşı çıktı. Arkasından da yirmi dört ülkede elçilik açacağını ve artık İngiliz yardımı almayacağını açıkladı; ancak sonunda boyun eğerek antlaşmanın bazı küçük değişikliklerle yenilenmesini kabul etmek zorunda kaldı (21 Mart 1905). Bu antlaşmaya göre İngiltere Habîbullah Han’ı Afganistan emîri olarak tanırken Afganistan da dış işlerinde İngiliz himayesinin ve ekonomik yardımlarının devamını kabul ediyordu. Antlaşmanın yenilenmesinden sonra Hindistan genel valisinin daveti üzerine bu ülkeyi ziyaret eden Habîbullah Han gördüğü ilgiden etkilenerek İngiltere ile daha da yakınlaştı. Aynı yıllarda Ruslar da Orta Asya’da toprak kazanma veya en azından nüfuz alanı elde etme çabası içinde idiler ve bu yüzden menfaatleri İngilizler’le çatışıyordu. Bu durumun tehlikeli boyutlara yaklaşması üzerine iki devlet kendi arasında bir antlaşma imzaladı. 31 Ağustos 1907 tarihli bu antlaşma ile Rusya Afganistan’ı nüfuz alanı dışında bırakacağına, İngiltere ise bu ülkeyi işgal ve ilhaktan kaçınacağına, iç işlerine karışmayacağına dair söz veriyordu. Habîbullah Han İran’ı da İngiltere ile Rusya arasında nüfuz alanlarına bölen söz konusu antlaşmaya karşı çıktı.

I. Dünya Savaşı başladığında İngiltere’nin baskısıyla Afganistan’ın tarafsız kalacağını ilân eden (24 Ağustos 1914) Habîbullah Han, Osmanlı Sultanı V. Mehmed’in


halife sıfatıyla cihad ilân etmesi (14 Kasım 1914) karşısında zor durumda kaldı. Afganistan’ı İtilâf devletlerine karşı kendi saflarında savaşa sokmak için Kâbil’e gelen (Eylül 1915) Kâzım Bey ve O. von Niedermeyer başkanlığındaki bir Osmanlı-Alman heyetinin isteklerini reddeden Habîbullah Han, İngilizler’e kendilerine karşı savaşa girmeyeceği güvencesini verdi ve hemen arkasından da yıllardan beri dile getirdiği tam bağımsızlık talebini tekrarlayarak onlardan bu konuyu savaştan sonra halledecekleri sözünü aldı. Ancak mütarekeden iki ay sonra 20 Şubat 1919 günü Celâlâbâd’ın kuzeyinde kışlık sarayının bulunduğu Lagman (Kal‘atüssirâc) yakınlarındaki Kelegûş mevkiinde sebebi ve katili tesbit edilemeyen bir suikast sonucu hayatını kaybetti. Yerine oğlu Emânullah geçti.

BİBLİYOGRAFYA:

W. K. Frazer-Tytler, Afghanistan: A Study of Political Developments in Central Asia, London 1950, s. 178, 179, 192, 194; Mohammed Ali, Afghanistan, Kâbil 1347/1969, s. 171-172; Abdülhay Habîbî, Târîħ-i Muħtaśar-ı Afġanistan, Kâbil 1349/1970, II, 132-133; Asghar N. Bilgrami, Afghanistan and British India: 1793-1907, New Delhi 1972, bk. İndeks; G. P. Tate, The Kingdom of Afghanistan, Karachi 1973, s. 194; Stoddard, Ĥâżirü’l-Ǿâlemi’l-İslâmî, II, 209-210; L. Dupree, Afghanistan, Princeton 1973, s. 430-440; M. Munn, Afghanistan, Quetta 1979, s. 250-256; Mehmet Saray, Dünden Bugüne Afganistan, İstanbul 1981, s. 123-132; a.mlf., Türk-Afgan Münasebetleri, İstanbul 1984, s. 23-25; M. Halid Ma’aroof, Afghanistan in World Politics, Delhi 1987, s. 7; “Habîbullah Han”, TA, XVIII, 263; Abdülvehhâb Tarzî, “Efganistan”, İA, IV, 170; G. Scarcia, “Ĥabīb Allāh Қћān”, EI² (İng.), III, 13; EBr., I, 244; ABr., X, 232; D. Balland, “Afghanistan”, EIr., I, 554.

Recep Uslu