HABSİYYE

(الحبسيّة)

İran edebiyatında hapishane hayatını konu alan eserlerin ortak adı.

Nizâmî-i Arûzî, Çehâr Maķāle adlı eserinde (yazılışı 551/1156) Mes‘ûd-i Sa‘d-i Selmân’ın (ö. 515/1121) hapiste bulunduğu sırada yazdığı şiirlere habsiyye


(çoğulu habsiyyât) adını vermişti. Mes‘ûd-i Sa‘d-i Selmân’ın çağdaşı olan Muhammed b. Müeyyed’in hapiste iken yazdığı bir mektuba da Risâle-i Ĥabsiyyât denilmiştir. Bu adın Mes‘ûd’un şiirlerine verilen addan mülhem olması mümkündür. Kırk yaşına kadar refah içinde bir hayat süren Mes‘ûd-i Sa‘d-i Selmân, bir şüphe üzerine Gazneliler’den Sultan İbrâhim ve halefleri tarafından birkaç defa hapse atılmıştı. Şairin hapishanede yazdığı ve bu duruma düşmesine sebep olan düşmanlarını, annesine, babasına ve çocuklarına duyduğu özlemi, içinde bulunduğu kötü şartları, hapishane hücresinde geçen uzun geceleri, çektiği acıları etkili bir şekilde anlattığı şiirler, kendisinden sonra Felekî-i Şirvânî ve Hâkānî-i Şirvânî tarafından taklit edilmiş, böylece İran edebiyatında “habsiyye” adı verilen bir tür teşekkül etmiştir.

Bu türün en güzel örneklerine, yeni İran edebiyatının tanınmış simalarından Melikü’ş-şuarâ Bahâr’ın şiirlerinde rastlanır. Bahâr, siyasî düşüncelerinden ötürü düştüğü hapishanede Mes‘ûd-i Sa‘d-i Selmân’ın etkisini de yansıtan manzumeler yazmıştır. Onun bu konudaki en ilginç eseri Kârnâme-i Zindân adlı mesnevisidir. Yine siyasî düşüncelerinden dolayı tutuklanan Alî-i Deştî’nin Eyyâm-ı Maĥbûs ve Büzürg-i Alevî’nin Varaķpârehâ-yı Zindân adlı eserleri bu türün güzel örnekleri arasında yer alır. Urdu dili şairlerinden Gālib Mirza’nın da (ö. 1285/1869) tutuklu iken yazdığı birkaç manzume habsiyye niteliği taşır.

Klasik Türk edebiyatında böyle bir tür bulunmadığı gibi bu türün örneği sayılabilecek eser de yoktur. Bursalı Ahmed Paşa’nın “kerem” redifli kasidesi bir ölçüde habsiyye tanımına uymaktaysa da şair bu kasidede durumundan pek şikâyet etmemekte, daha çok Fâtih Sultan Mehmed’i övmektedir. Baf kadılığına tayin edilen Mâcuncuzâde Mustafa Efendi görev yerine giderken 1597’de Malta korsanlarına esir düşerek zindana atılmış, buradaki hâtıralarını Bâzgeşt-i Hakīrî-i Malta Sergüzeşt-i Esîrî-i Malta adıyla manzum olarak yazmıştır (Parmaksızoğlu, V/8, s. 77-79). Edebî değerinden ziyade esaretin ve zindan hayatının insanın ruh dünyasında meydana getirdiği hüznün ifadesi olarak değer taşıyan eser bu yönüyle bir habsiyye kabul edilebilir.

Necip Fazıl Kısakürek’in “Zindandan Mehmed’e Mektup” adlı şiiriyle Cinnet Mustatili (İstanbul 1955) adlı hapishane hâtıraları, Nâzım Hikmet’in Dört Hapishaneden (İstanbul 1966), Faruk Nafiz Çamlıbel’in Zindan Duvarları (İstanbul 1967), Ahmed Ârif’in Hasretinden Prangalar Eskittim (İstanbul 1968), Attila İlhan’ın Tutuklunun Günlüğü (Ankara 1975), adlı şiir kitapları. Nâzım Hikmet’in Mapushane’den Kemal Tahir’e Mektuplar (Ankara 1973) adlı eseri ve Kemal Tahir’in Karılar Koğuşu (İstanbul 1985) adlı romanı modern Türk edebiyatında hapishane hayatı hakkında yazılmış eserler arasında zikredilebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Nizâmî-i Arûzî, Çehâr Maķāle (nşr. M. M. Kazvînî), London 1910, s. 50-52; Mes‘ûd-i Sa‘d-i Selmân, Dîvân (nşr. Reşîd-i Yâsimî), Tahran 1330 hş., s. 1, 7, 19, 122, 124, 255, 360, 475, 493; Hâkānî, Dîvân (nşr. Ziyâeddîn-i Seccâdî), Tahran 1338 hş., s. 23-28, 60-62, 155-158, 173-174, 320-324; Bahâr, Dîvân-ı EşǾâr, Tahran 1344-45 hş., I-II, tür.yer.; M. C. Mahcûb, Sebk-i Ħorasânî der ŞiǾr-i Fârsî, Tahran 1345 hş., s. 656-659; Esedullah Han Gālib, ĶıŧaǾât (nşr. Gulâm Resûl-i Mihr), Lahor 1969, s. 184-192, 441-446; a.mlf., Ķaśâǿid (nşr. Gulâm Resûl-i Mihr), Lahor 1969, s. 441-446; Ahmed Paşa, Dîvân (nşr. Ali Nihad Tarlan), İstanbul 1966, s. 82-85; H. Kamshad, Modern Persian Prose Literature, Cambridge 1966, s. 69 vd., 116-119; F. Machalski, La litterature de l’Iran contemporain, Wroclav-Warszava-Krakow 1967, II, 45, 48-51; Abdülhüseyn-i Zerrinkûb, Bâ Kârvân-ı Ĥulle, Tahran 2535 şş. [1976], s. 83-95; İsmet Parmaksızoğlu, “Bir Türk Kadısının Esaret Hatıraları”, TD, V/8 (1953), s. 77-84.

Tahsin Yazıcı