HACB

(الحجب)

Bir mirasçının, ölen kimseye kendisinden daha yakın mirasçı bulunması sebebiyle miras hakkından mahrum olmasını ifade eden terim.

Hacb (hicâb) sözlükte “örtmek, engel olmak” anlamına gelir. İsim olarak hicâb (örtü, engel) kelimesinin Kur’an’da muhtelif âyetlerde yer almasına karşılık hacb, yalnız ashaptan nakledilen bazı haberlerde çeşitli fiil kalıplarıyla ve terim anlamında geçmektedir (Buhârî, “Ferâǿiż”, 7; Dârimî, “Ferâǿiż”, 9, 29, 41). Ölen kimseye yakın hısımlığı mirasçılık sebebi kabul eden hukuk sistemlerinde uzak hısımların yakın hısımlar tarafından mirastan mahrum bırakılması sistemin mantığı gereğidir. Bu husus İslâm miras hukukunda da kısmen mevcut olmakla birlikte ölenin birinci dereceden yakınları olan çocukları, eşi, annesi ve babası hiçbir zaman mirastan bütünüyle mahrum bırakılmaz.

İslâm miras hukukunda mirasçılar, muayyen pay sahipleriyle (ashâbü’l-ferâiz*) bunlar paylarını aldıktan sonra kalan kısmı alan fürû, usul ve usulün fürûu şeklindeki yakın kan hısımları (asabe*) olmak üzere iki kategoriye ayrılır. Muayyen pay sahibi olan mirasçıların, ölen kimseye kendilerinden daha yakın bir hışmın bulunması durumunda ya miras payları azalır veya tamamen mirastan mahrum kalırlar. Mirasçının mirastaki payının azalmasına hacb-i noksân, mirastan tamamen mahrum olmasına da hacb-i hırmân denilir. Asabe sınıfına giren mirasçılar ise ölene kendilerinden daha yakın bir asabenin bulunması durumunda mirastan bütünüyle mahrum kalırlar. Bu grubun mirasçılığında usul, ashâbü’l-ferâizden artan kısmın belirli bir sıra içinde ölene en yakın mirasçılara kalması olduğundan daha yakın bir asabenin bulunması durumunda diğerleri hacb-i hırmân ile mahrum olurlar. Baba ve babanın babası olan dede bu kuralın dışında kalır. Baba, hem asabe hem de ashâbü’l-ferâiz sınıfına girdiğinden ölenin mirasçıları arasında oğul veya oğul oğlunun bulunması sebebiyle asabelik sıfatını kaybettiğinde de ashâbü’l-ferâiz sıfatıyla bütünüyle mirastan mahrum kalmaz ve altıda bir hisse alır (eh-Nisâ 4/11).

İslâm miras hukuku sisteminde ölenin evlâdı, eşi ve ebeveyni onun en yakınları sayıldığından bunlarla arasına daha yakın bir hışmın girmesi düşünülemez; bu sebeple de bunlar için hacb-i hırmân söz konusu olmayıp ancak hacb-i noksândan söz edilebilir. Meselâ ölenin kızları onun birinci dereceden kan hışmı (ölene en yakın mirasçı) olduklarından bunların payları daha yakın mirasçı bulunması sebebiyle azalmaz. Ancak kızların iki ve daha fazla olması durumunda hisselerine düşen pay bölüşüm sebebiyle azalır. Buna göre ölenin bir kızı, anne veya babasından kalan malın yarısını aldığı halde iki veya daha fazla kız üçte iki hisseyi paylaşır. Böylece tek kızın payı başka kızların bulunmasından dolayı azalmış olur (en-Nisâ 4/11). Yine ölenin oğlu ile birlikte mirasçı oldukları takdirde oğul iki hisse alırken kızlar birer hisse alırlar (en-Nisâ 4/11). Ölenin evlâdı yoksa karısı terekenin dörtte birini alırken evlâdının bulunması halinde hissesi sekizde bire düşer. Bunun gibi kadın öldüğünde eğer evlâdı yoksa kocası terekenin yarısını, evlâdı varsa dörtte birini alır (en-Nisâ 4/11). Ölenin evlâdı bulunmuyorsa annesi terekenin üçte birini, babası da kalanı alırken ölenin evlâdı varsa anne ve baba altıda birer pay alırlar (en-Nisâ 4/11). Bununla birlikte aynı seviyedeki mirasçıların, meselâ evlâdın birden fazla olması durumunda bu sınıfta yer alan mirasçılardan her birine düşen payın azalması tabii bir sonuç olup hacb kavramının dışında mütalaa edilirken ölenin evlâdının bulunması sebebiyle eşinin ve ebeveyninin miras paylarının azalması hacb-i noksân olarak nitelendirilir. Çünkü evlât, her ne kadar grupları farklı olsa da eşe ve ebeveyne göre ölene daha yakın sayılmış ve bundan dolayı diğerlerinin payında azaltmaya gidilmiştir.

Ashâbü’l-ferâiz sınıfından ölene nisbeten uzak olan oğul kızı, öz ve baba bir kız kardeşler, anne bir kız ve erkek kardeşler, dede ve nineler duruma göre kısmen veya tamamen mirastan mahrum olabilirler. Meselâ bir oğul kızı, ölenin kızı bulunmadığı takdirde malın yarısını alırken bir kızla ancak altıda bir hisse alabilir. İki veya daha fazla kız bulunduğu takdirde mirastan bütünüyle mahrum olur. Bu husus hadisle sabittir (Buhârî, “Ferâǿiż”, 8, 12; Tirmizî, “Ferâǿiż”, 4; İbn Mâce, “Ferâǿiż”, 2). Aynı durum, öz kız kardeşlerle beraber bulunan baba bir kız kardeşler için de söz konusudur. Öz kız kardeşin yanında baba bir kız kardeşin durumu kızla birlikte bulunan oğul kızına kıyas edilmiştir. Ölenin evlâdı bulunmadığı takdirde anne bir kardeş tek ise altıda bir hisse alır; birden fazla olurlarsa üçte bir hisseyi paylaşırlar. Ölenin evlâdı varsa anne bir kardeşler mirastan bütünüyle mahrum olurlar (en-Nisâ 4/12). Ölenin dedesi babasına, ninesi de annesine kıyas edildiğinden ölenin evlâdı yoksa ninesi üçte bir hisse alırken kalanı dedesi alır. Ölenin evlâdı bulunduğu takdirde dede ve ninenin hisseleri altıda bire düşer. Eğer ölenin babası varsa dedesi, annesi varsa ninesi mirastan bütünüyle mahrum olur.

Muayyen pay sahipleri paylarını aldıktan sonra kalan kısmı alma durumunda bulunan mirasçılar (asabe), esas itibariyle belirli bir pay sahibi olmadıklarından ölene kendilerinden daha yakın bir asabe bulunmadığı takdirde kalanı alırlar, aksi halde mirastan bütünüyle mahrum olurlar. Diğer bir ifadeyle asabeler için hacb-i noksân söz konusu olmaz; ya mirasçı olur, kalanı alırlar, ya da daha yakın asabe tarafından hacb-i hırmân ile mirastan bütünüyle mahrum edilirler. Oğullar için Kur’an’da muayyen bir pay belirtilmemiş olması oğulun (en-Nisâ 4/11), ölenin evlâdı bulunmadığı takdirde annenin üçte bir hisse alacağı belirtildiği halde babanın hissesinin belirtilmemiş olması da babanın (en-Nisâ 4/11) asabe olarak kalanı alacağını ifade etmektedir. Diğer taraftan hadiste, “Pay sahiplerine paylarını veriniz. Kalan miktar ölene en yakın erkek hışma aittir” (Buhârî, “Ferâǿiż”, 5, 7, 9, 11; Müslim, “Ferâǿiż”, 2, 3, 4; İbn Mâce, “Ferâǿiż”, 10; Ebû Dâvûd, “Ferâǿiż”, 7) denilmesi, asabeler için ya mirasçı olup kalanı alma veya daha yakın bir asabe bulunduğu takdirde mirastan bütünüyle mahrum olma sonucunu doğurmaktadır.

Zeydiyye mezhebi dışında kalan Şîa mezhepleri asabe müessesesini kabul etmezler. Bu sebeple ölenin kardeşi, amcası veya amca çocuklarının mirasçı olabilmesi için ölenin kız evlâdı dahi olmamalıdır. Eğer ölenin kızı varsa erkek kardeşleri, kardeş çocukları, amcaları ve amca çocukları asabe olarak mirastan pay alamaz. Bu durumda kız önce muayyen payını alır, kalanı da red suretiyle (kalan kısmı alacak mirasçı bulunmadığı gerekçesiyle) ayrıca alır.

Zevi’l-erhâmın mirasçılığını kabul eden fakihlere ve hukuk ekollerine göre bu grup da kendi içinde asabede olduğu gibi ölene yakınlık derecesine göre birtakım sınıflara ayrılır ve daha yakındaki bir mirasçı diğerini mirastan mahrum bırakır. Meselâ kızın kızı varken oğlun kızının kızı mirasçı olamaz (bk. ZEVİ’l-ERHÂM).


BİBLİYOGRAFYA:

Dârimî, “Ferâǿiż”, 9, 29, 41; Buhârî, “Ferâǿiż”, 5, 7, 8, 9, 11, 12; Müslim, “Ferâǿiż”, 2, 3, 4; İbn Mâce, “Ferâǿiż”, 2, 10; Ebû Dâvûd, “Ferâǿiż”, 7; Tirmizî, “Ferâǿiż”, 4; Küleynî, el-Uśûl mine’l-Kâfî, Tahran 1391/1972, VII, 96; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, Tehźîbü’l-aĥkâm, Tahran 1390, IX, 274; Cürcânî, Şerĥu’l-Ferâǿiżi’s-Sirâciyye, İstanbul 1322; Abdürrahîm Kişkî, el-Mîrâŝü’t-muķārin, Kahire 1380/1961; M. Cevâd Mağniye, Fıĥhü’l-İmâm CaǾfer eś-Śâdıķ, Beyrut 1966, VI, 221; Ebü’l-Yakzân Atiyye el-Cübûrî, Ĥükmü’l-mîrâŝ fi’ş-şerîǾati’l-İslâmiyye, Bağdad 1969, s. 153-159; Bilmen, Kamus2, V, 207-406; Ali Himmet Berki, İslâm Hukukunda Ferâiz ve İntikal (s. nşr. İrfan Yücel), Ankara 1986, s. 138-142; Karaman, İslâm Hukuku, I, 385-438; Hamza Aktan, Mukayeseli İslâm Miras Hukuku, İstanbul 1991, s. 106, 152, 153, 173, 174; Muhammed Ebû Zehre, Aĥkâmü’t-terikât ve’l-mevârîŝ, Kahire, ts. (Dârü’l-Fikri’l-Arabî).

Hamza Aktan