HAFSA er-REKÛNİYYE

(حفصة الركونيّة)

Hafsa bint el-Hâc er-Rekûniyye (ö. 586/1190)

Gırnatalı kadın şair.

530 (1135) yılı civarında Gırnata’nın (Granada) güneybatısında, Sierra Nevada dağlarının eteklerindeki Büşerrât’ta (Alpujarras) doğdu. Daha sonra ailesiyle birlikte yerleştikleri Gırnata’da yetişti. Ailesi, Murâbıtlar’ın fetihleri esnasında İspanya’ya gelip yerleşen Berberî asıllı bir sülâleye mensuptur. Aldığı üstün eğitim onun zengin ve soylu bir aileden geldiğini göstermektedir. Hafsa’nın, Murâbıtlar’dan, Mağrib-i Aksâ’ya ve Endülüs’e hâkim olan Benî Turgut’un Benî Hâc koluna mensup Gırnata Valisi Ali b. Semvîn el-Hâc ile (Lagardere, s. 168-169) yakınlığının bulunması kuvvetle muhtemeldir. Çocukluk ve gençlik yılları, Benî Hûd ve Benî Adhâ’nın kısa süreli istilâları dışında çalkantılara mâruz kalmayan Murâbıtlar’ın yönetimi altındaki Gırnata’da sükûnet içinde geçti. İlk öğreniminden sonra zamanın Endülüs aristokrasisinin geleneğine uyarak dil, edebiyat ve özellikle şiirde köklü bir eğitim gördü. Endülüs şehirleri içinde çok sayıda kadın şairiyle tanınan Gırnata’da, Zeyneb el-Vâdîâşiyye ve kız kardeşi Hamdûne ile şehrin kadısı Ebû Bekir Muhammed el-Gassânî’nin kızı Nezhûn gibi birçok kadın şair arasında, hatta Muvahhidler devrinde yetişmiş diğer bütün kadın şairler içinde geniş kültürü, edebî birikimi ve üstün şiir yeteneği bakımından onun seviyesine çıkabilen olmamıştır. İbn Dihye’nin, “Hafsa’nın hem şiiri hem de nesri zarifti ve şiirinde âdeta mûsiki hâkimdi” sözü bunu teyit etmektedir (el-Muŧrib, s. 10). Nesrinden bugüne herhangi bir şey ulaşmamakla birlikte elde bulunan az miktardaki şiir parçaları bu görüşü kanıtlamaktadır.

Son derece katı bir yönetim anlayışına sahip olan Murâbıtlar devrinde yetişmesine rağmen Hafsa’nın her zaman ve her yerde kendini ifade edebilen hür ve cesur kişiliği, Endülüs İslâm toplumunda kadının konumuna ve hürriyet anlayışına ışık tutması bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Hafsa’nın şiirlerinde bu anlayışın örneklerini görmek mümkündür.

Hafsa güzelliği, zarafeti, aklı ve zekâsı yanında özellikle şiir sanatındaki üstün yeteneği ve zengin kültürü ile başta devlet adamları olmak üzere zamanın ileri gelenlerinin dikkatini çekmiştir. 549’da (1154), Gırnata’nın Muvahhidler’in yönetimine geçtiği günlerde şehrin aristokrat ailelerinden Benî Saîd’e mensup şair Ebû Ca‘fer Ahmed b. Abdülmelik ile görüşmeleri hissî bir alâkaya dönüşmüş, daha sonra Muvahhidler’in veziri olan Ebû Ca‘fer onun şiirlerine ilham kaynağı olmuştur. 551 (1156) yılında Muvahhidler’in hükümdarı Abdülmü’min’in oğlu Ebû Saîd Osman Gırnata’ya vali olunca zamanın edip ve şairlerini sarayına davet etmiş, bunların arasında yer alan Hafsa’ya özel bir ilgi, daha sonra da hissî bir yakınlık duymuş, Hafsa’yı Rabat’ta bulunan babası Abdülmü’min’e elçi olarak göndermiştir. Hafsa, Ebû Saîd ve babası için kasideler yazmış, bunun üzerine Abdülmü’min Hafsa’ya Gırnata yakınlarında o zamana kadar tanınmayan bir yer olan


Requena’yı (Rekûniye, Rukûne, Erkûn) vermiştir. Ebû Saîd Osman’ın Hafsa’ya duyduğu ilgiye karşılık görmediği Hafsa’nın onun için yazdığı bazı şiirlerden anlaşılmaktadır. Hafsa’nın eldeki şiirlerinin çoğunun Ebû Ca‘fer için yazılmış olması ve özellikle Ebû Ca‘fer’in, rakibi olan Ebû Saîd tarafından önce hapse atılıp ardından aç bırakılarak ölüme terkedilmesi karşısında hüzün dolu şiir ve mersiyeler kaleme alması onu sevdiğini göstermektedir. Hafsa, Ebû Ca‘fer’in hayatının acıklı bir şekilde sona ermesi üzerine inzivaya çekilmiş, büyük bir hayal kırıklığı içinde acısını şiirlerine gömmüş, ancak şiirlerinin çoğunu validen çekindiği için neşretmemiştir. Bununla birlikte diğer şiirleri arasında yer yer bu tür mersiye parçalarına rastlanmaktadır (M. Müntasır er-Reysûnî, s. 119-131). Daha sonra teselliyi zühdde bulan ve şiir söylemeyi terkeden Hafsa Gırnata’dan ayrılarak Merakeş’e gitmiş, burada vefatına kadar Muvahhid sultanları ve Abdülmü’min’in oğulları Ya‘kūb (Mansûr) ile Yûsuf zamanlarında sarayda prenseslerin eğitim ve öğretimiyle meşgul olmuştur.

Çağının en üstün kadın şairi kabul edilen Hafsa’nın (a.g.e., s. 119) şiirleri sadece tabiiliği, âhengi ve derin lirizmiyle değil ince ve narin mimarisi ve estetik yetkinliğiyle de dikkati çeker. Bazıları ironik bir üslûpla yazılmış olan bu şiirlerde işlenen temalar genellikle aşk, övgü, serzeniş, kıskançlık, ümitsizlik ve hüzündür. Bu nitelikleriyle zamanın müslüman İspanya’sında hâkim olan romantik hava-yı yansıtmaktadır. Hafsa’nın şiirleri ileri gelenler ve zenginler arasında büyük ilgi görmüştür.

Hafsa-Ebû Ca‘fer aşkı, devlet ricâli arasında geçmesi, ayrıca karşılıklı şiirler ve nazîreler bakımından bir asır önce Endülüs Emevî Halifesi Müstekfî’nin (Muhammed b. Abdurrahman) kızı Vellâde ile şair İbn Zeydûn arasında yaşanan aşka benzetilir. Ancak Vellâde’nin şiirleri aşırı sert ve aşırı yumuşak bir karakter gösterirken Hafsa’nınkiler nefsi okşayan bir nitelikte olup daha gerçekçi görünmektedir.

Hafsa er-Rekûniyye’nin hayatı ve şiirleri hakkında en kapsamlı çalışma Louis di Giacomo tarafından yapılmış olup (bk. bibl.) çeşitli edebiyat ve tarih kitaplarında parçalar halinde bulunan yaklaşık yetmiş beyit tutarındaki şiirleri eserin sonunda “el-Bekāya’l-muħ(al)lasa min eş‘âri Hafsa” adıyla bir araya getirilmiştir (s. 95-101).

BİBLİYOGRAFYA:

Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, X, 219-227; İsmâil b. Muhammed eş-Şakandî, er-Risâle fî fażli’l-Endelüs (Feżâǿilü’l-Endelüs ve ehlihâ içinde, nşr. Salâhaddin el-Müneccid), Dımaşk 1387/1968, s. 56-57; İbn Dıhye, el-Muŧrib (nşr. İbrâhim el-Ebyârî v.dğr.), Kahire 1954, s. 10; Ali b. Mûsâ el-Endülüsî, Râyâtü’l-müberrizîn ve ġāyâtü’l-mümeyyizîn (nşr. M. Rıdvân ed-Dâye), Dımaşk 1987, s. 161-163; Abdülvâhid el-Merrâküşî, el-MuǾcib fî telħîśi aħbâri’l-Maġrib (nşr. Saîd el-Uryân v.dğr.), Kahire 1368/1949, s. 197; İbnü’l-Ebbâr, el-Muķteđab min kitâbi Tuĥfeti’l-ķādim (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Kahire 1410/1989, s. 219; İbn Saîd el-Mağribî, el-Muġrib, Kahire 1953, II, 138-139, 164-166; İbnü’l-Hatîb, el-İĥâŧa, I, 220, 491-494; Süyûtî, Nüzhetü’l-cülesâǿ fî eşǾâri’n-nisâǿ (nşr. Abdüllatîf Âşûr), Kahire, ts. (Mektebetü’l-Kur’ân), s. 35-38; Makkarî, Nefĥu’ŧ-ŧîb, I, 176; III, 218; IV, 171-178, 179, 181, 285; İbn Yemût, ŞâǾirâtü’l-ǾArab fi’l-Câhiliyye ve’l-İslâm, Beyrut 1934, s. 215-219; Zeyneb Fevvâz, ed-Dürrü’l-menŝûr fî ŧabaķāti rabbâti’l-ħudûr, Bulak 1312, s. 165-169; Brockelmann, GAL Suppl., I, 482; A. G. Palencia, Historia de la literatura Arábigo-Española, Madrid 1945; a.e.: Târîħu’l-fikri’l-Endelüsî (trc. Hüseyin Mûnis), Kahire 1955, s. 23, 127-128; L. di Giacomo, Une poétesse grenadine du temps des Almohades: Ĥafśa bint al-Ĥājj, Paris 1949; Ziriklî, el-AǾlâm, II, 292; M. Müntasır er-Reysûnî, eş-ŞiǾrü’n-nesevî fi’l-Endelüs, Beyrut 1978, s. 109, 119-131; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, V, 490-493; V. Lagardere, Les Almoravides, Paris 1989, s. 168-169; Bustânî, DM, VII, 117-118; Ch. Pellat, “Ĥafśa Bint al-Ĥādjdj”, EI² (İng.), III, 66.

İsmail Durmuş