HAKEM I

(الحكم)

Ebü’l-Âsî el-Hakem b. Hişâm b. Abdirrahmân er-Rabazî (ö. 206/822)

Endülüs Emevî emîri (796-822).

154 (771) yılında doğdu. Annesi Zuhruf İspanyol asıllı bir câriyedir. Babası I. Hişâm’ın ölümü üzerine 3 Safer 180’de (17 Nisan 796) tahta çıktı. Hükümdarlık dönemi birçok karışıklık ve isyanla geçti. Hakem’in karşılaştığı ilk problem, babası tarafından Kuzey Afrika’ya sürgün edilen amcaları Süleyman ve Abdullah’ın Endülüs’e dönerek emirlik iddiasıyla ayaklanmaları oldu. Abdullah, Ubeydullah ve Abdülmelik adlı iki oğlu ile birlikte Charlemagne’ın yanına gidip Berşelûne (Barcelona) ve Ebro’ya yapacağı seferlerde kendisine destek sağlamayı teklif etti. Ancak Hakem, Abdullah’ı bir miktar mal ve para vererek Belensiye’de (Valensiye) kalmaya razı etti. Kurtuba’ya saldıran fakat mağlûp edilen Süleyman ise Mâride’ye (Merida) çekildi ve burada yakalanarak öldürüldü.

Hakem’i daha sonra, Berberîler’in ve bilhassa yerli halktan müslüman olanların (müvelledûn) Tuleytula (Toledo), Sarakusta (Saragossa), Mâride, Kurtuba (Cordoba) gibi şehirlerde başlattıkları isyanlar meşgul etti. Tuleytula’da nüfusun çoğunluğunu teşkil eden yerli müslümanlar ayaklanarak merkezî idareyi temsil eden Arap valiyi şehirden kovdular (181/797). Bu olayda valinin emrindeki askerlerin halkın evlerine yerleştirilmesi, eski Vizigot başşehri olan Tuleytula’da aristokrat ailelerin çokluğu ve bunların şehri kendilerinin idare etmek istemesi gibi faktörlerin rolü bulunuyordu. I. Hakem’in Tuleytula’ya vali tayin ettiği yerli müslümanlardan Amrûs b. Yûsuf, bir ziyafet esnasında isyancıların önde gelen temsilcilerinden birçoğunu öldürterek isyanı bastırdı (191/807). Ancak bu icraat uzun vadede şehirde merkezî idareye ve Araplar’a karşı duyulan husumetin iyice derinleşmesine ve sonuçta Tuleytula’nın isyanlara sahne olmasına zemin hazırladı. 199’da (814-15) isyancılara göz dağı vermek için Tuleytula üzerine yürüyen Hakem şehrin yukarı kısımlarını yakıp yıktı.

Tuleytula’dan sonra Kurtuba’da da oldukça tehlikeli isyan teşebbüsleri oldu. I. Hişâm’ın fukahaya özel bir değer vermesi onları devlet işlerinde söz sahibi bir zümre haline getirmişti. Buna karşılık Hakem ibadetleri ifa etmiyor, halktan uzak duruyor, fukahaya bekledikleri ilgiyi göstermiyor ve onların nüfuzunu kırmaya çalışıyordu. Başta fukaha olmak üzere bu durumdan rahatsız olanlar Hakem’i tahttan indirmek için harekete geçtilerse de Hakem’in bu teşebbüsten zamanında haberdar olması sebebiyle planlarını gerçekleştiremediler. Aralarında fakih Yahyâ b. Mudar el-Yahsubî, Mûsâ b. Sâlim el-Havlânî ve oğlunun da bulunduğu yetmiş iki kişi idam edildi (189/805). Fukahanın kışkırttığı halk cami önlerinde Hakem’i açıktan açığa suçlamaya başladı. Öte yandan Hakem’in, Kurtuba’nın özellikle kenar mahallelerinde (rabaz) büyük zayiata sebep olan sel felâketinin tesirleri henüz ortadan kalkmadan esnafa yeni bir vergi yüklemesi Kurtuba halkını galeyana getirdi (202/817-18). Hakem, evleri ve dükkânları ateşe verdirerek bu son derece ciddi isyanın da üstesinden gelmeyi başardı. Muhafızlarının üç gün süren zulmünden sonra isyanın merkezi olan şehrin güneyindeki kenar mahallenin yıkılmasını ve sakinlerinin sürgün edilmesini emretti. Bu olay sebebiyle I. Hakem Rabazî nisbesiyle meşhur oldu. Rabazlılar’ın bir kısmı Endülüs’ün başka şehirlerine dağıldı. Asıl çoğunluğu oluşturanlar ise önce Kuzey Afrika’ya geçtiler. Bunların bir bölümü bu sırada İdrîsîler tarafından yeni kurulmakta olan Fas şehrine yerleşti. Mısır’a giden bir grup da daha sonra Girit adasını zaptetti.

Diğer taraftan Mâride ve Sarakusta gibi şehirlerde de isyanlar patlak verdi. Mâride’de 190 (806) yılında Berberîler’in başlattığı ve zaman zaman yerli müslümanların da katıldığı isyan ancak yedi yıl sonra bastırılabildi. Benî Seleme adlı Arap kabilesinin baskılarına karşı yerli müslümanların Sarakusta’da başlattığı ayaklanma ise Tutîle (Tudela), Lâride (Lérida), Veşka (Huesca) şehirlerini içine alarak bütün Sağrüla‘lâ bölgesine yayıldı ve ancak 186 (802) yılında isyanın lideri Behlûl b. Merzûk’un öldürülmesiyle sona erdi. Hakem daha sonraki yıllarda isyanları tamamıyla bastırarak ülkede huzur ve güvenliği sağlamayı başarmıştır.


Hakem’in zamanının büyük bir bölümünü isyanlarla meşgul olarak geçirmesi dış seferlere gereken önemi vermesine imkân tanımadı; bu durumdan faydalanan Franklar 185 (801) yılında Berşelûne’yi işgal ettiler. 193’te (809) Turtûşe’yi (Tortosa) istilâ etmek istedilerse de başarılı olamadılar.

I. Hakem mizaç bakımından son derece sert, dinî hayatı itibariyle lâkayt, adalet konusunda ise çok hassastı. Endülüs Emevî hükümdarları arasında ilk olarak ücretli asker toplayan, ikmal, destek ve hizmet birliklerini oluşturan ve onları memlük edinen Hakem bazı devlet işlerine bizzat nezaret ederdi. Hakem cesareti, atılganlığı ve istikrarı sağlaması bakımından Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr’a benzetilir. Bütün bu vasıfları yanında aynı zamanda iyi bir şair olan Hakem (İbn İzârî, II, 76) 25 Zilhicce 206 (21 Mayıs 822) tarihinde vefat ettiğinde oğlu II. Abdurrahman’a istikrara kavuşmuş, kurumları yerleşmiş bir devlet bırakmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Kūtiyye, Târîħu iftitâĥi’l-Endelüs (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Kahire 1402/1982, s. 64-74; Aħbâr MecmûǾa, s. 113 vd.; Humeydî, Ceźvetü’l-muķtebis, Kahire 1396/1966, s. 10; Dabbî, Buġyetü’l-mültemis, Kahire 1967, s. 14; Abdülvâhid el-Merrâküşî, el-MuǾcib fî telħîśi aħbâri’l-Maġrib (nşr. M. Saîd el-Uryân - Muhammed el-Arabî), Dârülbeyzâ 1978, s. 33 vd.; İbnü’l-Ebbâr, el-Ĥulletü’s-siyerâǿ (nşr. Hüseyin Mûnis), Kahire 1963, I, 43-49; İbn Saîd el-Mağribî, el-Muġrib, I, 38-45, 125, 144-146; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, II, 68-80; İbn Haldûn, el-Ǿİber, IV, 125-127; Makkarî, Nefĥu’ŧ-ŧîb (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1949, I, 319-321; Źikru bilâdi’l-Endelüs (nşr. L. Molina), Madrid 1983, s. 124-133; Dozy, Spanish Islam, s. 250-259; a.mlf., Histoire des musulmans d’Espagnes, Madrid 1984, II, 57 vd.; Abdülazîz Sâlim, Târîħu’l-müslimîn ve âŝâruhüm fi’l-Endelüs, İskenderiye 1961, s. 220-227; M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fi’l-Endelüs, Kahire 1969, I/1, s. 230-254; Chejne, Muslim Spain, s. 13, 19-20, 137, 144-145, 150, 225, 267, 372; Abdülmecîd Na‘naî, Târîħu’d-devleti’l-Emeviyye fi’l-Endelüs, Beyrut, ts. (Dârü’n-Nahdati’l-Arabiyye), s. 183-204; İbrâhim Beydûn, el-Ümerâǿü’l-Emeviyyûne’ş-şuǾarâǿ fi’l-Endelüs, Beyrut 1987, s. 162-168; Cebrâil Süleyman Cebbûr, el-Mülûkü’ş-şuǾarâǿ, Beyrut 1401/1981, s. 214-218; Hâlid es-Sûfî, Târîħu’l-ǾArab fi’l-Endelüs, Bingazi 1980, II, 125-167; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), II, 267-268; E. Lévi -Provençal, España Musulmana, Madrid 1987, IV, 99-122; a.mlf., “Toledo”, İA, XII/1, s. 428; M. Schmitz, “Hakem”, a.e., V/1, s. 99-100; A. Huici Miranda, “al-Ĥakam I”, EI² (İng.), III, 73-74.

Mehmet Özdemir