HALÎME

(حليمة)

Ümmü Kebşe Halîme bint Ebî Züeyb Abdillâh b. el-Hâris es-Sa‘diyye

Hz. Peygamber’in sütannesi.

Hevâzin kabilesinin Sa‘d b. Bekir koluna mensuptur. Ümmü Kebşe künyesiyle ve Halîme es-Sa‘diyye olarak anılmaktadır.

Mekkeli aileler yeni doğan çocuklarını, çölün sağlıklı havasında büyümeleri ve fasih Arapça’yı öğrenmeleri için bedevî kabilelerden bir sütanneye verirlerdi. Sütanneliği kendileri için gelir kaynağı olan bedevî kadınları da zengin ailelerin çocuklarını tercih ederlerdi. Halîme, bir kıtlık yılında kabilesinden bazı kadınlarla birlikte bu amaçla Mekke’ye gittiğinde zengin bir aile çocuğu bulamadı; yetim olması sebebiyle Hz. Muhammed’i almakta tereddüt gösterdiyse de boş dönmemek için ona sütanneliği yapmayı kabul etti. Halîme iki yıl sonra çocuğu sütten kesti ve ailesine teslim etmek istedi. Fakat annesi Âmine, muhtemelen çöl havasının çocuğuna yaradığını görünce, başka bir rivayete göre ise o esnada Mekke’de veba salgını bulunduğundan çocuğun bir süre daha sütannesinin yanında kalmasını uygun gördü. Hz. Muhammed beş yaşına gelince Halîme onu ailesine teslim etti.

Kaynaklar bu dönemde, başta şakk-ı sadr* ve Halîme ile ailesinin Hz. Muhammed’i aldıktan sonra bolluğa kavuşması olmak üzere bazı fevkalâde olayların meydana geldiğini ve bunların bir kısmına sütanne ile sütbabanın şahit olduğunu kaydeder.

Halîme bir kıtlık yılında Hz. Muhammed’i ziyarete gidince Hz. Hatîce ona kırk koyun ve bir deve verdi. Müslüman olduğunda hemen bütün kaynakların ittifak etmesi (bu konuda Moğultay b. Kılıç et-Tuĥfetü’l-cesîme li-İslâmi Ĥalîme adlı bir risâle telif etmiştir [Îżâĥu’l-meknûn, I, 245]), Halîme’nin daha sonra da Resûl-i Ekrem’le görüştüğü ihtimalini akla getirmektedir.

Halîme’nin ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bi‘setten veya Mekke’nin fethinden önce yahut Hz. Peygamber’in vefatından sonra öldüğü ileri sürülmekteyse de onun müslüman olduğu dikkate alınarak bi‘setten sonra ve Mekke’nin fethinden önce öldüğü tahmin edilmektedir. Bu durumda, Halîme’nin Resûl-i Ekrem’in vefatından sonra Hz. Ebû Bekir ve Ömer’e geldiği, onların da kendisine ikramda bulunduğu şeklindeki rivayetler (İbnü’l-Cevzî, el-Vefâ, I, 115; Diyarbekrî, I, 228) ihtiyatla karşılanmalıdır. Ayrıca Ci‘râne mevkiinde Hz. Peygamber’in yanına gelen ve onun ikramda bulunduğu kadının da sütannesi değil sütkızkardeşi Şeymâ olduğu anlaşılmaktadır.

Halîme’nin kocası Hâris b. Abdüluzzâ hakkında da fazla bilgi yoktur. Hâris’in bi‘setten kısa bir müddet sonra veya Hz. Peygamber’in vefatının ardından müslüman olduğu şeklinde iki görüş bulunmakta, bunlardan birincisinin ağırlık kazandığı görülmektedir.

Kaynaklar, Hz. Peygamber’in Halîme’den sütkardeşleri olan Abdullah, Üneyse ve Şeymâ diye tanınan Huzâfe’nin (Cüdâme) müslüman olduklarını kaydeder. Resûl-i Ekrem’in amcasının oğlu Ebû Süfyân b. Hâris b. Abdülmuttalib’in de Halîme’den sütkardeşi olduğuna dair rivayetler yanında bazı kaynaklarda onun diğer sütannesi Süveybe’den sütkardeşi olduğu belirtilmektedir (Halebî, I, 140).

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Dâvûd, “Edeb”, 120; İbn İshak, es-Sîre, s. 25-28; İbn Hişâm, es-Sîre2, I, 160-167; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 110-115; Belâzürî, Ensâb, I, 93-95; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), II, 157-160; İbn Hazm, Cemhere, s. 265; Beyhakī, Delâǿilü’n-nübüvve (nşr. Abdülmu‘tî Kal‘acî), Beyrut 1405/1985, I, 132-146; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, IV, 270; Sem‘ânî, el-Ensâb, VII, 82; İbn Asâkîr, Târîħu Dımaşķ (Amrevî), III, 86-94; Süheylî, er-Ravżü’l-ünüf, II, 160-161, 164-179, 182; İbnü’l-Cevzî, Śıfatü’ś-śafve, I, 57-63; a.mlf., el-Vefâ, I, 107-117; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, I, 459-462; II, 266; a.mlf., Üsdü’l-ġābe (Bennâ), VII, 67-69; Münzirî, Muħtaśaru Süneni Ebî Dâvûd (nşr. M. Hâmid el-Fıkī), Beyrut, ts. (Dârü’l-Ma‘rife), VIII, 39-40; İbn Seyyidünnâs, ǾUyûnü’l-eŝer (nşr. M. el-Îd el-Hatrâvî - Muhyiddin Müstû), Medine-Beyrut 1413/1992, I, 94-97; İbnü’l-Verdî, Tetimmetü’l-Muħtaśar fî aħbâri’l-beşer (nşr. Ahmed Rif‘at el-Bedrâvî), Beyrut 1389/1970, I, 155-157; Safedî, el-Vâfî, XIII, 134-135; XVI, 219; İbn Kesîr, el-Bidâye, II, 273-279; Muhibbüddin et-Taberî, Źeħâǿirü’l-Ǿuķbâ fî menâķıbı źevi’l-ķurbâ, Beyrut 1974, s. 259-260; İbn Hacer, el-İśâbe, IV, 274; İbn Fehd, İtĥâfü’l-verâ bi-aħbâri ümmi’l-ķurâ (nşr. Fehîm M. Şeltût), Mekke 1403/1983, I, 57-63, 70-88; Diyarbekrî, Târîħu’l-ħamîs, I, 223-229; II, 108-109; Halebî, İnsânü’l-Ǿuyûn, I, 140, 144-156; Yûsuf en-Nebhânî, Ĥüccetullāh Ǿale’l-Ǿâlemîn, Diyarbakır, ts. (el-Mektebetü’l-İslâmiyye), s. 254-260; L. Caetani, İslâm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), İstanbul 1924, I, 354-364; Îżâĥu’l-meknûn, I, 245; Hamîdullah, İslâm Peygamberi, I, 41-45, 70-72; Ekrem Ziyâ el-Ömerî, es-Sîretü’n-nebeviyyetü’ś-śaĥîĥa, Medine 1415/1994, I, 102-105; “Halime”, TA, XVIII, 391; Fr. Buhl, “Halîme”, İA, V/1, s. 164-165; W. Montgomery Watt, “Ĥalīma Bint Abī Dhuǿayb”, EI² (İng.), III, 94.

Asri Çubukçu