HÂN-ı CİHÂN MAKBÛL

(خان جهان مقبول)

(ö. 770/1368-69)

Tuğluklu devlet adamlarından.

Hindû asıllıdır. Tilingina’da rahip iken burayı ele geçiren Uluğ Han’a esir düştü ve Delhi’ye getirildi. Müslümanlığı kabul ederek Makbûl adını aldı. 1322’den sonra saraya intisap etti ve Muhammed Tuğluk’un nezdinde kazandığı itibar sayesinde kendisine hanlık tevcih edildi. Daha sonra melik, vezir ve “Kıvâmülmülk” unvanları ile önemli devlet hizmetlerinde bulundu. Delhi’de Dekkenli bir kimsenin böyle önemli memuriyetlere yükselmesi Türk meliklerini rahatsız etti; bundan dolayı sultanla arasını açmaya çalıştılar. Ancak bütün gayretlerine rağmen Makbûl mevkiini korumayı başardı. 1327’de Dekken’in müstahkem kalesi ve şehri Devletâbâd’a (Deogiri) giden Makbûl, sultan adına şehrin yönetimini üstlendiği gibi civardaki racaların te’dibiyle de uğraştı. Kısa bir müddet sonra Mültan’daki Behram Ayaba Kişli (Kişlû) Han ayaklanınca sultanın emriyle oraya gönderildi. Hân-ı Cihân Makbûl bölgede sükûneti tekrar sağladı ve bir süre vali olarak Mültan’da kaldı.

Delhi’ye döndükten sonra malî işlerin yöneticiliği olan vekîl-i memâlikliğe tayin edildi. Bu görevde iken sultan kendisine “mesned-i a‘lâ-yi Uluğ Kutluğ a‘zam-ı hümâyûn Hân-ı Cihân Makbûl” unvanını tevcih etmek suretiyle ona olan güvenini gösterdi. Bu arada Hân-ı Cihân Makbûl, bozulan arazi hukukunu ıslah etmek için ilk adımları attı. Sık sık meydana gelen savaşlarda sultanın yanında yer aldı. 1345-1350 yılları arasında Güney Hindistan’a gitti; Varangal, Dekken ve Gucerât isyanlarını bastırarak bölgede sükûneti sağladı.

Hân-ı Cihân Makbûl, 1351’de Gıyâseddin II. Muhammed Şah’ın ölümünden az önce Delhi’ye döndü. Sultanın vefatı üzerine Mahmud ile Fîrûz Şah arasındaki taht mücadelesinde Fîrûz’un tarafını tuttu. III. Fîrûz Şah Tuğluk Makbûl’e birçok ihsanda bulundu; ayrıca ona “hâce-i cihân” yanında çeşitli unvanlar tevcih etti.

Sultanla birlikte bazı reformları uygulamaya koyan Makbûl gelir ve giderleri tanzim etti. Eyaletlerden gönderilen vergilerin hazineye aktarılmasını bizzat takip ederek masrafların defterlere işlenmesi mecburiyetini getirdi. Bu arada pazar sistemiyle de ilgilendi. Bazı satış yerleri kurdurarak esnafın aşırı fiyatlarla mal satmasını önledi. Askerî ve mülkî alanda da denetimlere önem veren Makbûl orduya gerekli olan şeyleri temine çalıştı. Yolcular için kervansaraylar inşa ettirdi. Devletin haber alma işlerini düzene koydurdu ve iktâ sahiplerinin meseleleriyle yakından ilgilendi. Ganj ve Cemne nehirlerinin taşkınlarından zarar görenlere yardımda bulundu. Bazı yörelerde nehir çevresinde sulama kanalları yaptırarak verimi yükseltmeye gayret gösterdi.

Hân-ı Cihân Makbûl seksen yaşlarında vefat etti ve Delhi’de defnedildi. Daha sonra inşa ettirilen türbesi, Sencer Camii (Kâlî Mescid) civarındaki Nizâmeddin Evliyâ Dergâhı yanında bulunmaktadır. Makbûl, devrine damgasını vurmuş önemli şahsiyetlerdendir. Sultan Fîrûz Şah Tuğluk, kendisine duyduğu sevgiden dolayı Makbûl’ün sahip olduğu iktâları ve unvanları büyük oğlu Cûne Şah’a tevcih etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Şems-i Sirâc Afîf, Târîħ-i Fîrûzşâhî (nşr. Vilâyet Hüseyin), Kalküta 1891; T. W. Haig, Turks and Afghans, Delhi 1965, s. 167, 172, 174, 178, 180, 182, 185; V. D. Mahajan, The Sultanate of Delhi, Delhi 1970, s. 195-196; Banarsi Prasad Saksena, “Firuz Shah Tughluq”, CHIn., V, 574-576; “Hân-i Cihân Makbûl Hân”, İA, V/1, s. 215; I. H. Siddiqi, “Khān-ı Djāhān Maķbūl”, EI² (İng.), IV, 1019; “Ħân-ı Cihân Maķbûl Ħân”, UDMİ, VIII, 840-841.

Enver Konukçu