HÂNSÂRÎ, Muhammed Bâkır

(محمد باقر خوانساري)

Muhammed Bâkır b. Zeynilâbidîn b. Ca‘fer el-Mûsevî el-Hânsârî (ö. 1313/1895)

Rav²âtü’l-cennât adlı eseriyle tanınan Şiî âlimi.

22 Safer 1226’da (18 Mart 1811) Hânsâr’da doğdu. Bu sebeple Hânsârî diye anılmakla birlikte İsfahan’da oturmuş olduğu mahalleye nisbetle Çehârsûyî (Çehârsûkī) diye de anılmıştır. Yetiştirdiği âlimlerle ün kazanmış bir aileye mensuptur. Arapça’yı ve ilk İslâmî bilgileri dedesi Ebü’l-Kāsım Ca‘fer’den ve kendi ifadesine göre devrinin en meşhur âlimlerinden biri olan babasından öğrenmeye başladı. Dedesinin ölümünden sonra ailesiyle birlikte Hânsâr’dan göç ederek İsfahan’a yerleşti (1824). Burada Sadreddin el-Âmilî, Muhammed Takī er-Râzî, Muhammed Bâkır er-Reştî, Muhammed b. Ali en-Necefî, Seyyid Muhammed eş-Şehşehânî ve İbrâhim el-Kerbâsî gibi âlimlerin derslerine devam ederek icâzet aldı. Daha sonra Hz. Ali’nin kabrini ziyaret etmek ve yöredeki ilim meclislerinden faydalanmak üzere Necef’e gitti (1837). Necef’te Kāsım b. Muhammed en-Necefî, İbrâhim b. Muhammed Bâkır el-Kazvînî, Muhammed İbrâhim el-Kerbelâî’nin derslerine katıldı ve bu âlimlerden aldığı icâzetle ictihad edecek bir seviyeye ulaştı. Müctehid sıfatıyla döndüğü İsfahan’da cuma namazlarını kıldırmakla görevlendirildikten sonra şöhreti ve itibarı arttı. Aralarında oğlu Mirza Mehdî el-Hânsârî, Şeyhüşşerîa Fethullah b. Muhammed Cevâd el-İsfahânî, Mirza Muhammed el-Hemedânî, Mirza Abdürrahim el-Kerbâsî ve Muhammed Kâzım Tabâtabâî’nin de bulunduğu pek çok öğrenci yetiştirdi. 8 Cemâziyelevvel 1313’te (27 Ekim 1895) İsfahan’da vefat eden Hânsârî vasiyeti üzerine buradaki Mescid-i Musallâ’da Âgā Radî Tekkesi yanına defnedildi.

Eserleri. Biyografi, hadis, fıkıh, kelâm ve ahlâka dair irili ufaklı yirmiyi aşkın kitap telif eden Hânsârî’nin belli başlı eserleri şunlardır: 1. Ravżâtü’l-cennât fî aĥvâli’l-Ǿulemâǿ ve’s-sâdât. On yılı aşkın bir sürede hazırlanmış olan eser 1287’de (1870) tamamlanmıştır. Şiîler’in yanı sıra diğer mezheplere mensup âlimlerin biyografilerine de yer verilen ve 757 biyografi içeren eser kişi adlarına göre alfabetik olarak düzenlenmiş, her harf için ayrılan bölümde önce Şiî âlimleri, daha sonra da diğer âlimler ele alınmıştır. Kitapta yer verilen kişilerin yaşadıkları bölgelerin coğrafî özellikleri hakkında da bilgiler verilir. Eser öyle bir şöhret kazanmıştır ki daha sonra birçok müellif (meselâ bk. Tebrîzî, III, 366-367) Hânsârî’den “sâhib-i Ravżâtü’l-cennât” diye bahsettiği gibi Hânsârî’nin torunları esere nisbetle Ravzâtî nisbesiyle anılmıştır. Secili ifadelere ve edebî sanatlara yer verilen eser, Tahran’da 1307 (1889) ve 1367 (1948, Seyyid Muhammed Ali Ravzâtî’nin hâşiyesi ile birlikte) yıllarında yapılan baskılarından sonra bazı fihrist ve indekslerin eklenmesiyle sekiz cilt halinde yeniden yayımlanmıştır (Tahran-Kum 1390-1392). 2. Ķurretü’l-Ǿayn ve sürûrü’n-neşǿeteyn (İsfahan 1320). 3000 beyitlik Farsça bir akaid kitabıdır. 3. Edebü’l-lisân. 4. Tesliyetü’l-aĥzân Ǿinde faķdi’l-aĥibbâǿ ve’l-iħvân (son iki eser için bk. Brockelmann, II, 828). 5. en-Nehriyye (İsfahan 1377). 6. Telvîĥu’n-nûriyyât mine’l-kelâm fî tenķīĥi’ż-żarûriyyât mine’l-İslâm. Üstteki eserle birlikte yayımlanmıştır.

Müellifin bunlardan başka kaynaklarda, Şehîd-i Evvel’in Elfiyye’si üzerine kaleme aldığı Aĥsenü’l-Ǿaŧıyye fî şerĥi’l-Elfiyye, Turafü’l-aħbâr li-tuĥafi’l-aħyâr, Risâle fî şerĥi ĥadîŝi Ĥammâd, Risâle fî düstûri’l-Ǿamel li’l-mükellefîn, Risâle fi’l-emr bi’l-maǾrûf ve’n-nehy Ǿani’l-münker, Risâle fî aķsâmi’l-belâyâ, Risâle fî fażli’l-cemâǾa, Urcûze fî uśûli’l-fıķh, Risâle fi’l-fıķh, Risâle fi’l-ħums, Cevâhirü’l-âŝâr ve cevâǿizü’l-ebrâr, Telħîśu Mecmûǿati’l-Verrâm gibi eser ve risâleleri de zikredilmektedir (Muhammed Bâkır Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât, nâşirin mukaddimesi, I, dal-ĥâ).

BİBLİYOGRAFYA:

Muhammed Bâkır Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât, Tahran 1390 hş., II, 105-110, ayrıca bk. Muhammed Takı el-Keşfî’nin mukaddimesi, I, dal-ĥâ; Browne, LHP, IV, 356-357, 448-449; Brockelmann, GAL Suppl., II, 828; Îżâĥu’l-meknûn, I, 33, 286; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 379; Tebrîzî, Reyĥânetü’l-edeb, III, 366-367; Muhammed Ali, Mekârimü’l-âŝâr, İsfahan 1351, III, 798-820; Âgā Büzürg-i Tahrânî, eź-ŹerîǾa ilâ teśânifi’ş-ŞîǾa, Beyrut 1403/1983, I, 287; IX, 575; XI, 280; XV, 161; XVI, 266; XVII, 73; XXIII, 78; a.mlf., Ŧabaķātü aǾlâmi’ş-ŞîǾa, Meşhed 1404, I, 211-212; AǾyânü’ş-ŞîǾa, IX, 187; M. Rızâ el-Hakîmî, Târîħu’l-Ǿulemâǿ Ǿabre’l-Ǿuśûri’l-muħtelife, Beyrut 1403/1983, s. 98-99; Muhammed Hirzüddin, MaǾârifü’r-ricâl, Kum 1984, III, 120; MaǾa’l-Mektebe, s. 99-100; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, III, 600-602; AbdülHadi Hairi, “Khwānsārī”, EI² (İng.), IV, 1027-1028.

Avni İlhan


HÂNSÂRÎ, Muhammed Takī

(محمد تقي الخوانساري)

Seyyid Muhammed Takī b. Esedillâh b. Muhammed el-Mûsevî el-Hânsârî (1888-1952)

Şiî âlimi ve müctehid.

Hânsâr’da doğdu. Çok sayıda âlim yetiştiren bir aileye mensuptur. İlk öğrenimini memleketinde tamamladıktan sonra 1904’te Necef’e gitti. Burada kaldığı on yıllık süre içinde Ahund Molla diye bilinen Muhammed Kâzım-ı Horasânî, Muhammed Kâzım Yezdî, Şeyhüşşerîa Fethullah b. Muhammed Cevâd, Mirza Muhammed Hüseyn-i Nâînî, Alî-i Koçânî ve Ziyâeddîn-i Irâkī gibi âlimlerin derslerine devam etti. I. Dünya Savaşı’nda Osmanlılar tarafından yapılan cihad çağrısına Irak’taki Şiî otoritelerle birlikte olumlu cevap verdi ve İngilizler’le müttefiklerine karşı mukaddes cihad ilân edilmesinde büyük rol oynadı. Iraklı Şiî liderlerin sevk ve idare ettiği cihada iştirak ederek Mezopotamya savaşında yaralanan Hânsârî İngilizler tarafından Hindistan’a sürüldü. Dört yıl devam eden sürgün hayatından sonra memleketine döndü ve ardından Abdülkerîm Hâirî’nin ders halkasına katılmak için Erâk’e gitti. Hâirî, mahallî özellikler taşıyan ders halkasını genişletmek ve Havze-i İlmî’yi yeniden kurmak amacıyla 1922 yılında Erâk’ten ayrılıp Kum’a gittiği zaman da Hânsârî ondan ayrılmadı. Erâk ve Kum’daki ders halkalarında İslâmî konularda verdiği derslerle Havze’nin önemli âyetullahlarından biri olarak tanındı. İlmi, ahlâkı ve takvâsı ile büyük itibar kazanan Hânsârî,


Abdülkerîm Hâirî’nin 1937 yılında ölümünden sonra Hânsâr, Tahran ve Kum’da birçok kimse tarafından merci-i taklîd olarak kabul edildi. Seyyid Ali Hüccet ve Seyyid Sadreddin Sadr ile yaptıkları ortak çalışmalar sonunda Kum’daki medreselerde öğrenim gören talebe sayısında büyük bir artış oldu. Hânsârî, başta Âyetullah Bihiştî olmak üzere çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Ayrıca İran Şîası arasında uzun süreden beri terkedilen cuma namazlarının 1941 yılından itibaren yeniden kılınmasında önemli katkıları oldu.

Siyasî konularda da aktif olan Hânsârî, özellikle millî ve İslâmî meselelerde kararlı bir tavır ortaya koydu. 1947-1948 Filistinliler hareketini destekledi. 1952 yılında İran Parlamentosu’na Kum’dan girmek isteyen bir toprak ağasının meclise girmesi aleyhinde fetva verdi. Aynı yıl Muhammed Musaddık’ın İran petrollerini millîleştirmesi kararını, halk üzerinde büyük bir tesir bırakan fetvası ile destekleyerek bu tür kararlara arka çıkmanın dinî bir görev olduğunu ilân etti.

Hânsârî yaptığı yağmur duaları ile de ün kazanmıştır. 1943 yılında Kum’da 20.000 kişinin iştirakiyle idare ettiği bir duanın ardından yağmur yağması onun kerâmetine hamledilmiştir.

Hayatının son yıllarında birçok hastalıktan mustarip olan Hânsârî Hemedan’da vefat etti. Cenazesi Kum’a nakledilerek hocası Hâirî’nin yanına defnedildi.

Hânsârî’nin daha çok fıkıhla ilgili olan az sayıdaki eserlerinden Münteħabü’l-aĥkâm adlı kitabı ile Ahund Molla’nın el-ǾUrvetü’l-vüŝķā adlı eserine yazdığı Ĥâşiye Ǿale’l-ǾUrveti’l-vüŝķā basılmıştır (eserleri için bk. Âgā Büzürg-i Tahrânî, I, 246).

BİBLİYOGRAFYA:

Âgā Büzürg-i Tahrânî, Ŧabaķātü aǾlâmi’ş-ŞîǾa, Meşhed 1404, I, 246-247; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, IX, 127; M. Momen, An Introduction to Shi‘i Islam, New Haven-London 1985, s. 247; Abdulhadi Hairi, “Khwānsārī”, EI² (İng.), IV, 1028.

Avni İlhan