HÂNSEVÎ

(الهانسوي)

Cemâlüddîn Ahmed b. Muhammed b. Muzaffer en-Nu‘mânî el-Hânsevî (ö. 659/1260-61)

Çiştiyye tarikatına mensup Hintli mutasavvıf.

580 (1184-85) yılında Hindistan’ın Pencap bölgesindeki Hânsî şehrinde doğdu. Soyu Ebû Hanîfe’ye kadar uzanır. Hayatı hakkındaki bilgiler menkıbelerle karışıktır. Çok iyi Arapça bilenlerin tayin edildiği hatiplik görevinde bulunduğuna göre iyi bir öğrenim görmüş olmalıdır. Hânsevî, bu görevi sırasında Çiştî şeyhlerinden Ferîdüddin Mes‘ûd Genc-i Şeker’e intisap etti. Şeyhinin isteği üzerine resmî görevinden ayrılarak onun önde gelen mürid ve halifelerinden biri oldu. Hilâfet alıp memleketi Hânsî’ye döndükten sonra Ecûdhen şehrinde ikamet eden şeyhini birkaç defa ziyaret etti. Sağlığının bozulması üzerine de kendisinden haber almak için bir hizmetçisini ona göndermeye başladı. Resmî görevini bıraktıktan sonra sıkıntı ve zorluklarla dolu bir hayat süren Hânsevî, yanında bir müddet kalan Nizâmeddin Evliyâ’dan durumunu şeyhine anlatmasını istemiş, şeyhi de kendisine bu yola girenlerin başına bu gibi hallerin gelebileceğini bildirmişti. Hânsevî şeyhinden beş yıl önce Hânsî’de vefat etti. 1406 yılında kendisi ve üç müridinin kabirleri üzerine bir türbe inşa edildi.

Eserleri. Âlim ve şair bir sûfî olan Hânsevî’nin çeşitli eserleri olduğu bilinmekteyse de bunlardan ancak ikisi günümüze ulaşmıştır. 1. Dîvân. Çiştiyye tarikatına mensup bir sûfî tarafından yazılan ilk manzum eser olan bu Farsça divan iki bölümden meydana gelmekte olup birinci bölümü gazelleri, ikinci bölümü rubâî ve kıtaları ihtiva etmektedir. VII. (XIII.) yüzyılın başlarında Kuzey Hindistan’da bulunan dinî ve siyasî kurumlarla halkın inanç ve davranışları hakkında bilgi vermesi açısından da önemli olan eser Pîrcî Refîuddin tarafından neşredilmiştir (Delhi 1889). K. V. Zetterstéen, Hânsevî’nin bazı şiirlerini İngilizce’ye tercüme ederek yayımlamıştır (“Selections from the Divan of Jamāluddin Ahmad Hansawi”, Islamic Research Association Miscellany, I [1948], s. 165-182). 2. Mülhemât (Alwar 1306; Delhi 1308). Hikemî ve tasavvufî mesellerden meydana gelen, bilhassa zâhid ile ârif arasındaki farkları ortaya koyan Arapça bir eserdir.

BİBLİYOGRAFYA:

Mîrhord, Siyerü’l-evliyâǿ (trc. İ‘câzülhak Kuddûsî), Lahor 1992, s. 311-317; Abdülhak Dihlevî, Aħbârü’l-aħyâr (trc. Subhân Mahmûd - Muhammed Fâzıl), Delhi 1994, s. 151-153; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ħavâŧır, I, 93; İ‘câzülhak Kuddûsî, Teźkire-i Śûfiyâ-i Pencâb, Karaçi 1962, s. 513-517; K. A. Nizami, Some Aspects of Religion and Politics in India, Delhi 1974, s. 169, 192-193, 269; a.mlf., The Life and Times of Shaikh Farid-ud-din Ganj-i Shakar, Delhi 1987, s. 68-70; Zübeyd Ahmed, el-Âdâbü’l-ǾArabiyye, I, 127-129; Rahman Ali, Teźkire-i ǾUlemâ-i Hind, Karaçi, ts. (Matbaat-ı Pâkistân), s. 150-151; S. A. A. Rizvi, A History of Sufism in India, New Delhi 1986, I, 153-154; I. H. Siddiqu, “The Early Chishti Dargahs”, Muslim Shrines in India (ed. C. W. Troll), New Delhi 1989, s. 17-18; J. Burton-Page, “Hānsawī”, EI² (İng.), III, 167.

Rıza Kurtuluş