HÂRİSÎ, Hüseyin b. Abdüssamed

(حسين بن عبد اصمد الحارثي)

İzzüddîn Hüseyn b. Abdissamed b. Muhammed el-Hârisî el-Âmilî (ö. 984/1576)

Şiî âlim.

1 Muharrem 918 (19 Mart 1512) tarihinde Âmil’de (Cebeliâmil) doğdu. Yemen kabilelerinden Benî Hemdân’a mensup olup Hz. Ali’nin yakın arkadaşlarından Hâris b. Abdullah el-A‘ver’in soyundan geldiği için Hârisî nisbesiyle anılmaktadır. İlk tahsilini Bedreddin Hasan b. Ca‘fer el-Kerekî ve meşhur âlim Şehîd-i Sânî’den yaptı. Kendisini hadis, tefsir, fıkıh, usul, kelâm, mantık, matematik ve Arap dili gibi dallarda eser verecek düzeyde yetiştirdi.

Bölgedeki çeşitli merkezleri ziyaret ederek muhtelif konularda ilmî münazaralarda bulunan Hârisî, Osmanlı Devleti’nin hocası Şehîd-i Sânî’ye yaptığı davet üzerine onunla birlikte İstanbul’a gitti (17 Rebîülevvel 952/29 Mayıs 1545). Kendisine Bağdat’ta, hocasına da Ba‘lebek’teki medresede görev verildi. Birkaç ay İstanbul’da kaldıktan sonra Sivas üzerinden Ba‘lebek’e vardılar (15 Safer 953/17 Nisan 1546). Ancak oğlu Bahâeddin Âmilî’nin Ba‘lebek’te doğduğuna (18 Zilhicce 953/9 Şubat 1547), şeyhiyle birlikte Ebû Ca‘fer et-Tûsî’nin Fihristü kütübi’ş-ŞîǾa adlı eserini mukabele ettiklerine (Ramazan 954/Ekim-Kasım 1547) ve birlikte Âmil’e dönerek 955’e (1548) kadar orada kaldıklarına dair kaynaklarda yer alan bilgiler, Hârisî’nin Bağdat’taki görevi kabul etmediğini veya daha sonra görev yerini değiştirdiğini düşündürmektedir.

Hârisî, sürekli birlikte bulunduğu Şehîd-i Sânî’nin Şîa propagandası yaparak fitneye sebebiyet verdiği gerekçesiyle idam edilmesi üzerine ailesiyle beraber İsfahan’a gitti (965/1558). İsfahan şeyhülislâmı (kādılkudât) Zeynüddin Ali el-Âmilî’nin tavsiyesi üzerine I. Tahmasb tarafından davet edilerek saltanat merkezi Kazvin’in şeyhülislâmlığı ile görevlendirildi (966/1559). Yedi yıl sürdürdüğü bu görevi boyunca Şîa mezhebini yaymaya gayret eden Hârisî, imamın gaybûbeti halinde cumanın kılınamayacağına dair görüşün aksini savunarak namazları bizzat kendisi kıldırdı. Ayrıca dinî ilimleri öğretti ve bu alanda çeşitli eserler verdi. Daha sonra Meşhed’de şeyhülislâmlık görevine getirildi; ardından I. Tahmasb tarafından yeni fethedilen Afganistan’ın başşehri Herat’ta kendisine üç köy tahsis edilerek tedrîs ve irşad faaliyetlerinde bulunmak, halka Şîa mezhebini tanıtmakla görevlendirdi. Herat’ta sekiz yıl hizmet veren Hârisî’den pek çok âlim ve talebe istifade etti. Kazvin’e dönüp hacca gitmek üzere sultandan izin isteyen Hârisî’ye, irşad faaliyetlerinin aksamaması için yerine oğlu Âmilî’yi vekil bırakması şartıyla izin verildi. Tasavvufî yönü de bulunan Hârisî hac dönüşünde Bahreyn’de yerleşti ve oğlunu da yanına davet etti. Baba oğul burada kaldıkları süre içinde öğretim faaliyetinde bulundular.

Kendi oğlu Bahâeddin Âmilî, şeyhinin oğlu Cemâleddin Hasan el-Âmilî, Bâyezîd-i Bistâmî-i Sânî diye bilinen İbn İnâyetullah el-Bistâmî ve Muhammed Bâkır ed-Dâmâd gibi âlimlerin de aralarında bulunduğu birçok talebe yetiştiren Hârisî, Bahreyn’in Hecer şehrine bağlı Musallâ köyünde 8 Rebîülevvel 984’te (5 Haziran 1576) vefat etti.

Eserleri. Otuz civarında eser telif ettiği kaydedilen Hârisî’nin günümüze ulaşan bazı eserleri şunlardır: 1. Dirâyetü’l-ĥadîŝ (Tahran 1306). 2. Vüśûlü’l-aħyâr ilâ uśûli’l-aħbâr (Tahran 1306; Kum 1401). Hadis usulüne dair olup baş tarafında imâmetin delilleriyle ilgili uzunca bir bölüm bulunmaktadır. 3. Nûrü’l-ĥaķīķa ve nûrü’l-ĥadîķa. Ahlâk ilmiyle ilgili olan eser, Muhammed Cevâd el-Hüseynî el-Celâlî tarafından neşredilmiştir (Kum 1403/1983). 4. ErbaǾûne ĥadîŝen (nşr. Hüseyin Ali Mahfûz, Tahran 1377/1957). 5. el-Ǿİķdü’l-Ĥüseynî. Fıkha dair olup 1950’li yıllarda Yezd’de basılmıştır. 6. Münâžara ve mübâĥaŝe. Ahmed Revzâtî tarafından Farsça’ya tercüme edilmiştir (Güftügû-yi Yek Dânişmend-i ŞiǾî bâ Yek ǾÂlim-i Sünnî, İsfahan 1377/1958, 1387/1967). 7. Şerĥu’l-Elfiyye. Şehîd-i Evvel’in namaza dair el-Elfiyye adlı eserinin şerhidir. 8. Tuĥfetü ehli’l-îmân fî ķıbleti ǾIrâķi’l-ǾAcem ve Ħorâsân. Hârisî, Ali b. Abdülalî el-Kerekî’nin yanlış olduğu iddiasıyla camilerin kıblegâhlarını değiştirmesi üzerine matematik bilgisini kullanarak buna karşı çıkmış ve bu eseri kaleme almıştır (eserlerin yazma nüshaları için bk. Brockelmann, II, 132, 576).

Hârisî’nin diğer bazı eserleri de şunlardır: el-Ġurer ve’d-dürer, er-Risâletü’ŧ-Ŧahmâsiyye fi’l-fıķh, Dîvân, Ĥâşiye Ǿale’l-İrşâd, Şerĥu ĶavâǾidi’l-aĥkâm, TaǾlîķāt Ǿale’ś-Śaĥîfeti’s-Seccâdiyye, Iślâĥu CâmiǾi’l-beyn (eserlerinin bir listesi için bk. AǾyânü’ş-ŞîǾa, VI, 64). Brockelmann, Bahâeddin Âmilî’ye ait olan el-Vecîze ile Vesîletü’l-fevz ve’l-emân adlı eserleri (GAL Suppl., II, 576) yanlışlıkla babası Hârisî’ye de nisbet etmiştir (a.g.e., II, 596-597).

BİBLİYOGRAFYA:

Hârisî, Nûrü’l-ĥaķīķa ve nûrü’l-ĥadîķa (nşr. M. Cevâd el-Hüseynî el-Celâlî), Kum 1403/1983, nâşirin önsözü, s. 5-7; Hür el-Âmilî, Emelü’l-âmil (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Bağdad 1385/1965, I, 56, 58, 74-77; II, 70, 249; Abdullah Efendi el-İsfahânî, Riyâżü’l-Ǿulemâǿ ve ĥiyâżü’l-fużalâǿ (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Kum 1401, II, 108-121; Muhammed b. Süleyman et-Tunukâbünî, Ķıśaśü’l-Ǿulemâǿ, Tahran 1964, s. 247-248; Brockelmann, GAL Suppl., II, 132, 575-576, 596-597; Îżâĥu’l-meknûn, I, 346, 516; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 320; Ziriklî, el-AǾlâm, II, 260; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, IV, 17; Tebrîzî, Reyĥânetü’l-edeb, Tebriz, ts. (nşr. Çâphâne-i Şafak), IV, 126-129; Abdülhüseyin Ahmed el-Emînî, el-Ġadîr fi’l-kitâb ve’s-sünne ve’l-edeb, Tahran 1366 hş., XI, 218-231; Ali el-Fâzıl el-Kāînî, MuǾcemü müǿellifi’ş-ŞîǾa, Kum 1405, s. 275; AǾyânü’ş-ŞîǾa, VI, 56-66.

Vecdi Akyüz