HAYDAROĞLU MEHMED

(ö. 1058/1648)

Celâlî reislerinden.

Bir kadıyı öldürdüğü için 1640’ta dağa çıkan ve daha sonra Eskişehir-İzmir arasında kervanları ve tüccarları soymaya başlayan eşkıya Kara Haydar’ın oğludur. Vezîriâzam Kemankeş Mustafa Paşa zamanında (1638-1644) üzerine asker gönderilen ve Uluborlu’da Velî Baba Tekkesi’nde öldürülen babasının intikamını almak için eşkıyalığa başladığı rivayet edilir (Evliya Çelebi, IV, 473). İntikam duygusunun yanı sıra 1647’de vezîriâzam olan Hezarpâre Ahmed Paşa’dan birkaç defa sancak beyiliği talebinde bulunmasına rağmen bu makamı elde edemeyişinin de eşkıyalığa başlamasında etkili olduğu söylenmektedir (Uluçay, XVII. Asırda Saruhan, s. 51).

Haydaroğlu Mehmed’in eşkıyalığa başlama tarihi 1647 olarak belirlenmekle birlikte daha önce İran’dan, Arap topraklarından ve İzmir’den Bursa ve İstanbul’a giden kervanları Ankara, Saruhan ve Hamîdili arasında yağmalama faaliyetlerinde bulunduğu tahmin edilmektedir. Eskişehir’in kuzeyinde bulunan Söğütdağı’nı kendisine merkez edinerek zamanının ünlü birçok eşkıyasını yanında topladı. Bunların en önde geleni Katırcıoğlu idi. Kaynaklarda eşkıya veya Celâlî olarak zikredilen bu insanlar, zaman zaman devlet veya paşaların kapısında herhangi bir iş bulamayan “sarıca, sekban” yahut “levent” adlarıyla anılan silâhlı gruplarca da desteklenmişlerdir. Bir ara taraftarlarıyla birlikte devlet hizmetine girerek sancak beyi olmak isteyen Haydaroğlu, sadrazama önemli miktarda rüşvet göndermesine rağmen bu görevi elde edemedi. Bunun üzerine eşkıyalık faaliyetlerini artırdı ve Akşehir-Ilgın arasında hac kervanına saldırdı. Bu bölgedeki bütün yolların kontrolünü elinde tuttu. Bölgedeki çiftçileri ve ileri gelenleri kendisine tâbi olmak zorunda bıraktı. Karaman Beylerbeyi İpşir Mustafa Paşa serasker tayin edildi ve Anadolu Beylerbeyi İbrâhim Paşa ile yardımlaşarak Haydaroğlu’nun isyanını bastırmakla görevlendirildi (1057/1647). Anadolu’da mevcut bütün askerî birlikler İpşir Paşa’nın kumandasına dahil edildi. Emrindeki kuvvetlerle Haydaroğlu’na karşı harekete geçen İpşir Paşa Söğütdağı’nda kuşatmasına rağmen onu ele geçiremedi (1058/1648). Bu sırada Sivas Valisi Varvar Ali Paşa ayaklanmış ve İpşir Paşa’nın bu ayaklanmayı bastırması istenmişti. Başarısızlığın bir diğer sebebi de İstanbul’da Sultan İbrâhim’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan bazı olayların yaşanmasıydı. IV. Mehmed devri başlarında Anadolu Beylerbeyi Ahmed Paşa Haydaroğlu üzerine gönderildi. Ahmed Paşa Afyonkarahisar yakınlarında yenildi (Şâban 1058 / Ağustos-Eylül 1648) ve Katırcıoğlu tarafından öldürüldü. Ahmed Paşa’nın safında yer alan güvensiz sarıca ve sekban bölükleri Haydaroğlu tarafına geçtiler. Haydaroğlu’nun gücü, prestiji hayli arttı ve bu durum merkezdeki yöneticileri endişeye sevketti. Ketenci Ömerpaşazâde Mehmed Paşa Anadolu beylerbeyiliğine tayin edildi ve sınırsız yetkilerle donatılarak Haydaroğlu meselesini halletmesi istendi. Bu göreve getirilişine dair 1 Ramazan 1058 (19 Eylül 1648) tarihli fermanda eşkıyanın yakalanmasının “aksâ-yı murâd-ı hümâyûn” olduğu ifade edilmekte ve Bolu sancağı, Anadolu ve Karaman’ın bütün askerî güçlerinin emrine verildiği belirtilmektedir. Haydaroğlu, kendisine bir görev verilmesi şartıyla eşkıyalığı bırakmayı teklif ettiyse de bu teklif hükümet merkezi tarafından kabul edilmedi. Bunun üzerine Haydaroğlu Afyonkarahisar’ı yağmaladı ve Isparta’ya geçti. Burada bir süre oyalandı; bu arada Hamîdili sancağı mütesellimi Abaza Hasan Ağa’dan Haydaroğlu Mehmed’i yakalaması istendi. Hasan Ağa, Haydaroğlu’nun kuvvetlerini Isparta yakınlarında âni bir baskınla dağıttı, çıkan çatışmada Haydaroğlu ayağından yaralandı. Yaralı olduğu halde kaçmayı başardıysa da fazla uzaklaşamayarak yakın bir köye sığındı. Bu durumu haber alan Hasan Ağa köyü kuşatıp Haydaroğlu Mehmed’i teslim aldı. Haydaroğlu daha sonra İstanbul’a getirildi ve Parmakkapı’da idam edildi.

Bazı kaynaklarda sakalsız, sarı bıyıkları henüz çıkmış genç bir yiğit olarak tarif edilen Haydaroğlu’nun iyi at ve silâh kullandığı belirtilir (Naîmâ, IV, 375). Onun Anadolu’da yirmi sancaklık yerde yüz binlerce kişiyi rahatsız ettiğini yazan Evliya Çelebi, İstanbul’da Üsküdar’da gördüğü Kara Haydaroğlu ile aralarında geçen konuşmayı etraflı şekilde hikâye eder (Seyahatnâme, II, 472-479).

Halk arasında ise Kara Haydaroğlu diğer eşkıya gibi halk kahramanı kabul edilmiş ve babasının intikamını almak için dağa çıkan bir kahraman olarak tanınmıştır. Kâtib Ali tarafından adına yazılan türkü bestelenmiş ve yaygın olarak söylenir olmuştur.

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, II, 472-479; IV, 472-473; Naîmâ, Târih, IV, 240, 249, 270, 347, 374-375; Uluçay, XVII. Asırda Saruhan, s. 50-54, ayrıca bk. vesika 120, 123, 124; a.mlf., “Üç Eşkıya Türküsü”, TM, XIII (1958), s. 87-90; Halil İnalcık, “Ĥaydaroghlu”, EI² (İng.), III, 317-318.

Halil İnalcık