HAZERANLAR KONAĞI

Amasya’da XIX. yüzyıla ait Türk konağı.

Kralkaya mezarlarının altında ve Hatuniye Camii’nin doğusunda bulunan yapı, XX. yüzyılın başlarında Amasya’nın mimari dokusunu meydana getiren “Türk evi” modelinin tipik bir örneğidir. Şehir merkezinden geçen Yeşilırmak’ın kuzey sahili boyunca uzanmış surlar üzerinde evvelce İstanbul’un Boğaziçi yalıları gibi sıralanan ve son yıllarda çoğu yıkılan yalı-konakların önemlilerinden biri olan bina restore edilerek kurtarılmıştır. İsmini ilk sahiplerinin aile lakabından alan konağın yapılış tarihi hakkında kesin bir kayıt mevcut olmamakla birlikte Ziyâ Paşa’nın Amasya mutasarrıflığı zamanında yaptırıldığı rivayet edilmektedir. Restorasyon öncesi tesbitlerinde selâmlık başodasının kuzey ve cephe alınlığında Sultan Abdülaziz’in tuğrasının, haremlik giriş kapısı üstündeki çıkma alınlığında da “mâşallāhu kân 1289” ibaresinin yer aldığı görülmüştür. Ziyâ Paşa’nın mutasarrıflığı 1864-1865 yıllarında yaklaşık iki sene sürdüğüne göre konağın 1865’lerde yapıldığı, 1289 (1872) tarihinin ise inşaatın tamamlanmasından sonraki bir yılı gösterdiği kabul edilebilir.

Hazeranlar Konağı, zaman içerisinde veraset ve satış yoluyla birkaç defa el değiştirmiş, varlığının önemli bir bölümünü kaybederek çökme noktasına geldiği ve sahipleri tarafından yıktırılması için büyük çaba harcandığı bir dönemde Kültür Bakanlığı’nca kamulaştırılarak yok olmaktan kurtarılmıştır. 1979 yılı sonlarında başlanan restorasyonu 1983’te tamamlanan ve yapılan düzenlemeyle 17 Ağustos 1984 günü müzeev olarak hizmete açılan konakta, Amasya Müzesi depolarından getirilen etnografik eserler sergilenmektedir. Teşhir-tanzim çalışmaları sırasında halen mevcut eski Amasya evlerinin iç düzeni esas alınmış, ayrıca konağın geçmiş günlerini hatırlayan yaşlıların görüşlerinden de istifade edilip ihtiyaca göre yeni ilâveler yapılarak imkânlar ölçüsünde aslına en yakın bir düzenlemeye gidilmiştir.

Nehrin akışına paralel olarak kıyı boyunca uzanan surlar bu kesimde arazinin düzgünlüğünü bozduğundan bodrum katı arsanın meyline uydurulmuş, bunun üzerinde yükselen iki katlı bina kütlesi de beş ahşap direkle nehre doğru yapılan bir çıkma üzerine oturtulmuş, böylece konak geniş bir kullanım alanına ve muntazam köşeli, geometrik bir yapıya kavuşturulmuştur. Yeşilırmak’a bakan güney cephesinde tam bir simetri hâkimdir. Katlar ve odalar ahşap kuşaklarla enine ve dikey hatlar halinde belirlenmiş, üst katta yer alan her iki köşe odası birer çıkma ile binanın cephesine hareket kazandırmıştır. Yapının doğusu daha önceki bitişik nizam yapılanmadan dolayı penceresizdir; diğer cephelerin tamamı 90 cm. eninde 1/2 oranlı dikey, çoğunluğu üçlü sıyırma tipte olan pencerelerle donatılmıştır.

İki ayrı bölümden meydana gelen konağın selâmlık girişi batıdaki Hatuniye Camii avlusuna açılır. Haremlik girişi ise kuzeydeki sıbyan mektebiyle evler arasında, çıkmaz sokak görünümlü, Arnavut kaldırımı döşeli dar yolun sonundaki çift kanatlı avlu kapısındandır. Burada giriş merdivenlerinin önünde bir kuyu ile avlunun batı köşesinde pekmez, salça vb. pişirilmesinde ve çamaşır, cenaze suyu kaynatılmasında kullanılan, bina ile bütünleşmiş bir kazan ocağı yer alır. Konağın haremlik bölümünde her iki katta, merdivenlerle irtibat sağlanan orta sofa uygulamasının orijinal bir örneği görülür. Dört köşede birer oda ve aralarında orta sofanın uzantıları olan eyvanlar bulunmaktadır. Batı taraftaki selâmlık bölümü bu uygulamanın dışında tutularak kuzeye doğru uzatılmış, plan ve fonksiyon itibariyle haremlikten ayrı tasarlanmıştır; yalnız üst kat sofası ile bağlantılıdır. Selâmlık kapısı daha çok “hayat” havası veren tabanı tuğla döşemeli, alçak tavanlı bir mekâna açılır. Selâmlık hizmetçisinin odası bu mekâna bağlanmış ve yan tarafına, haremliğin alt katındaki mutfakta hazırlanan yiyeceklerin hizmetçilere iletilmesine yarayan dönme dolap yerleştirilmiştir. Buradan merdivenlerle selâmlığın holüne çıkılır; bu bölüm bir kahve odası, bir küçük oda ve başodadan teşekkül etmiştir.

Güneye ve batıya bakan bütün odaların pencere önlerinde birer sedir bulunur. Karşı duvarların ortasına barok üslûbunun etkisini taşıyan alçı şerbetlikler yerleştirilmiş, her iki yanları kapaklı yüklük (yatak odalarında bir tarafı gusülhâne) olarak değerlendirilmiştir. Selâmlık başodasının tavanı orijinaldir. Bunun dışındaki kapı, pencere, merdiven korkulukları dahil bütün ahşap elemanlar restorasyon sırasında orijinal örneklerine göre yeniden yapılmıştır. Selâmlık bölümü, konağın günlük yaşantısı dışında erkek misafirlerin ağırlandığı müstakil bir mekândır. Büyük çaplı kabullerin ve sohbet toplantılarının yapıldığı “paşa odası” adıyla da anılan başoda, konağın en aydınlık ve görüş alanı en geniş mekânı olup işlevi gereği diğerlerinden daha ihtişamlıdır ve bugün de aynı anlayışla düzenlenmiştir. Haremlik bölümünün üst katında selâmlık başodasına bitişik mâbeyn odası, çeyiz odası, hizmetçi odası ve ebeveyn yatak odası, alt katında ise mutfak, kiler, oturma ve yatak odaları yer alır.

Avlunun doğu köşesinden birkaç basamakla bodrum katına inilir. Burası binanın ahşap konstrüksiyonunu bütün açıklığıyla temsil eder. Müze düzenlemesi sırasında, duvarlara ve asıl kütleyi taşıyan direkler arasına uyumlu biçimde yerleştirilmiş panolarla bir sergi salonu meydana getirilmiştir. Bu salon, küçük bir girişle “develik” tabir edilen tonoz örtülü bölüme açılır. Bu mekân, ortada büyük bir kemer açıklığı ile birbirine bağlanmış iki kısımdan ibaret olup batıdaki Hatuniye Camii’ne bakan her iki kemer açıklığı halen bütün bir camla kapatılmış durumdadır. Bu mekânın bir bölümüne büro


fonksiyonu verilmiş, diğer bölümü konferans ve film-slayt gösterilerine ayrılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Kemal Soyer, “Amasya Hazeranlar Konağı ve Safranbolu Kaymakamlar Evi Restorasyonları”, Mimaride Türk Milli Üslubu Semineri, İstanbul 1984, s. 141-151; Mehmet Tektaş, Hazeranlar Konağı, Amasya 1986; a.mlf., “Eski Amasya Evleri”, İlgi, sy. 67, İstanbul 1991, s. 20-25.

Mehmet Tektaş