HEYSEM b. ADÎ

(الهيثم بن عدي)

Ebû Abdirrahmân el-Heysem b. Adî b. Abdirrahmân et-Tâî el-Buhtürî el-Kûfî (ö. 207/822)

Ahbâr ve ensâb âlimi.

Muhtemelen 114 (732) yılında Kûfe’de doğdu. Ailesinin memleketine nisbetle Menbicî, doğum yerine nisbetle de Kûfî diye anılır. Kûfe’de yetişen Heysem bir süre Mekke ve Mısır’da bulundu. Asıl şöhretini kazandığı Bağdat’a Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un hilâfeti döneminde (754-775) gitmiş olmalıdır (Leder, Das Korpus, s. 294). Çeşitli rivayetlerden Halife Mehdî’nin (775-785) yakın çevresinde bulunduğu, Halife Hâdî-İlelhak ve veliaht Hârûnürreşîd ile de ilişkilerinin devam ettiği anlaşılmaktadır. 183 (799) yılında hapiste vefat eden İmam Mûsâ el-Kâzım’ın bir suikast sonucu öldürülüp öldürülmediğinin tesbiti için cesedini inceleyen kişiler arasında bulunması, muhtemelen Abbâsî sarayı ile olan bu yakın ilişkisinden kaynaklanıyordu.

Neseb ilmine vâkıf olan Heysem, kendisinin Araplar’ca asil kabul edilen Tay kabilesine mensup olduğunu iddia etmiş, bu sayede Benî Hâris kabilesinden bir hanımla evlenmiştir. Ancak özellikle meşhur şair ve mizah ustası Ebû Nüvâs ile girdiği tartışmalardan sonra iddiasının uydurma olduğu anlaşılınca Benî Hârisliler onun asalet bakımından hanımına denk olmadığını söylemiş, rivayetlerinde yer alan ve Benî Abbas’ı, özellikle de Abbas b. Abdülmuttalib’i yerme şeklinde anlaşılabilecek bazı unsurları da öne sürerek hanımından ayrılması ve hapsedilmesi için uğraşmışlardır (a.g.e., s. 302-308). Bundan dolayı Hârûnürreşîd döneminde itibarını kaybeden ve muhtemelen 184 (800) yılında hapse atılan Heysem (a.g.e., s. 298) Emîn’in hilâfetine kadar (809) hapiste kaldı. Şiîler’le ilişkilerinin bulunması ve hilâfetle ilgili görüşlerinin Hâricîler’in görüşlerine yakın olmasının da hapsedilmesinde rol oynadığı tahmin edilmektedir. Heysem 1 Muharrem 207’de (27 Mayıs 822) Vâsıt yakınlarındaki Femüssılh’ta vefat etti (Sem‘ânî, II, 96). Ölüm tarihinin 206 (821-22) veya 209 (824-25) olduğu da rivayet edilmektedir.

Heysem b. Adî Araplar’ın ahbârını, menâkıbını, mesâlib (kusurlar, ayıplar) ve meâsirini (iyilikler), ensâbını, ilimlerini, şiir ve sözlerini nakleden meşhur bir râvidir. Rivayetlerinin büyük bir kısmını Abbâsî halifelerinden Ebû Ca‘fer el-Mansûr, Mehdî-Billâh, Hâdî-İlelhak ve Hârûnürreşîd’in huzurunda kurulan ilim meclislerinde elde eden Heysem’in nakilde bulunduğu âlimler arasında Ebü’l-Cerrâh Abdullah b. Ayyâş b. Abdullah el-Hemedânî el-Kûfî, Hişâm b. Urve, Mücâlid b. Saîd, Muhammed b. İshak, Muhammed b. Abdurrahman b. Ebû Leylâ, Saîd b. Ebû Arûbe, Hammâd er-Râviye, Şu‘be b. Haccâc, Avâne b. Hakem vardır. Kendisinden de Ebû Hassân Hasan b. Osman ez-Ziyâdî, A‘lâ b. Mûsâ, İbn Sa‘d, Kāsım b. Saîd b. Müseyyeb, Ali b. Amr el-Ensârî ve Ahmed b. Ubeyd en-Nâsih rivayette bulunmuşlardır.

İbnü’n-Nedîm, Câhiliye devrinde ve İslâmî dönemde Leylâ ve Mecnûn gibi aşk hikâyelerini derleyenlerden bahsederken İbn De’b, Şarkī b. Kutâmî ve Hişâm b. Muhammed el-Kelbî’nin yanında Heysem b. Adî’nin de adını zikretmektedir. Ya‘kūbî, Belâzürî, İbn Kuteybe, Taberî ve Mes‘ûdî gibi tarihçilerle Vekî‘ b. Halef, İbn Abdürabbih ve ünlü Mu‘tezile kelâmcısı Câhiz onun eserlerinden nakillerde bulunmuşlardır. Heysem’in, fıkıh ve hadis âlimlerine dair yazdığı kaydedilen tabakat kitabının hadisçiler tarafından ağır şekilde tenkit edildiği ve hadiste zayıflık ve yalancılıkla suçlandığı belirtilmektedir.

Heysem’e nisbet edilen ve onun ders halkalarında anlattığı hikâye ve kıssalarla ilgili olarak tutulan notlardan meydana geldiği sanılan altmışa yakın eserin hiçbiri her ne kadar tam olarak günümüze ulaşmamışsa da bunlardan bir kısmı muahhar müellifler tarafından eserlerinde kaynak olarak kullanılmış ve böylece kısmen nakledilmiştir. Meselâ Muhammed b. Ahmed el-Endelüsî el-Mâlikî, Hatîb el-Bağdâdî’nin Dımaşk’a getirdiği kitaplar arasında Heysem’in ed-Devle, eŧ-Ŧabaķāt, et-Târîħ ve Kitâbü Luġati’l-Ķurǿân adlı eserlerini zikretmektedir. Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî ile Kâtib Çelebi de onun Ŧabaķātü’l-fuķahâǿ ve’l-muĥaddiŝîn adlı bir eserini


kaydederler. Zehebî’nin Târîħu’l-İslâm’ının önemli kaynaklarından birinin, onun Târîħu’l-Heyŝem b. ǾAdî adlı eseri olduğu adı geçen kitabın mukaddimesinden anlaşılmaktadır. İbn Kesîr sık sık sözünü ettiği bir Kitâbü’l-Ħavâric’den iktibaslarda bulunur. Safedî de eserinin kaynakları arasında Tevârîħu’l-Ħavâric adlı bir kitabı zikretmekte, öte yandan Mes‘ûdî, Heysem’i Hâricîler konusunda eser yazanlar arasında göstermektedir. Yine Safedî ve Kâtib Çelebi, Heysem’in ǾUmmâlü’ş-şuraŧ li-ümerâǿi’l-ǾIrâķ ve Târîħu’l-ǾAcem ve Benî Ümeyye adlı eserlerini kaydettikleri gibi Ya‘kūbî, İbn A‘sem el-Kûfî ve Mes‘ûdî de onu, herhangi bir kitabının adını belirtmeksizin tarihe dair eserlerinin kaynakları arasında zikretmektedirler. Ebü’l-Ferec el-İsfahânî de muhtemelen Heysem’e ait olan bir Kitâbü’l-Mesâlib’den iktibaslarda bulunmaktadır (tam referansları için bk. Leder, Das Korpus, s. 31-32). Bazı kitaplarının sadece ismi bilinen Heysem’in eserlerinden yapılan iktibaslar bir araya getirildiğinde bunlardan bazılarının muhtevası hakkında sınırlı da olsa bilgi edinme imkânı ortaya çıkmaktadır. Meselâ İbn Kesîr’in eserinde uzun pasajlar halinde naklettiği mâlumat onun Kitâbü’l-Ħavâric’i hakkında fikir verebilecek durumdadır. Aynı şey İbn A‘sem el-Kûfî’nin naklettiği rivayetler için de geçerlidir (a.g.e., s. 33).

Heysem b. Adî’den yapılan rivayetlerin konuları İbnü’n-Nedîm’in zikrettiği kitap isimleriyle doğrudan ilgilidir. Bu rivayetler, Hz. Peygamber devrinden başlayarak Abbâsî Halifesi Hâdî-İlelhak zamanına kadar (785-786) oldukça geniş bir dönem hakkında tarihî mâlumat vermektedir. Bu bilgiler arasında Emevîler’in Abbâsîler tarafından iktidardan uzaklaştırılması, Emevîler dönemindeki Şiî hareketleri ve özellikle Abdülmelik b. Mervân dönemi (685-705) önemli bir yer tutmaktadır. Heysem’in rivayetlerinde açık bir Emevî düşmanlığı göze çarpmadığı gibi Abbâsî hânedanına mensup kişilerden de “şanlarına yakışır” bir şekilde bahsedilmemektedir. Heysem’den gelen rivayetler içinde aşk şiirleri de önemli bir yekün tutmaktadır. Bunun yanında ondan “ilkler” (evâil) hakkında “evvelü men” diye başlayan bir dizi rivayet nakledilmiştir. Kişiler hakkındaki rivayetler onların doğum ve ölüm tarihlerinin, halife ve valiler için yönetimde bulundukları sürelerin tesbiti açısından oldukça önemlidir. Heysem’den yapılan rivayetlerin bir bölümünde ise bir kişinin veya bir olayın mümkün mertebe geniş bir şekilde tanıtımı hedeflenmektedir. Bundan dolayı zaman zaman bazı rivayetler vak‘ayı anlatmaktan çok bir çeşit anekdot halini almaktadır. Bu türden rivayetler olaya şahit olan bir kimsenin ifadesiyle nakledilmekte, bu da olayın gerçekten meydana geldiği intibaını güçlendirmektedir (a.g.e., s. 34-41). Heysem’den gelen haberlerin bir kısmında yer alan alaycılık ve polemik, onun hayatında önemli rol oynayan ve kişilerin ayıp ve kusurlarını dile getirmekten ibaret olan “mesâlib” türü rivayetlerde ortaya çıkar (a.g.e., s. 34-41). Heysem’den nakledilen bu konuyla ilgili rivayetlerin önemli bir kısmının toplu olarak bulunduğu bir eser eksik de olsa Kahire’de mevcuttur (Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Edeb, nr. 9604). İbnü’l-Kelbî’den ve Heysem’den gelen rivayetlerin yer aldığı bu eser yanlışlıkla sadece İbnü’l-Kelbî’ye nisbet edilmektedir (Sezgin, I, 270). Fuat Sezgin, Hüseyin Ali Mahfûz’un hazırladığı el-Maħŧûŧâtü’l-ǾArabiyye fi’l-ǾIrâķ adlı kitabına dayanarak aynı eserin başka bir nüshasına da işaret etmektedir. Brockelmann’ın Krenkow’un özel kütüphanesinde bulunduğunu söylediği (GAL Suppl., I, 213), ancak Krenkow’un terekesinin muhafaza edildiği Hamburg Staatsbibliothek’te mevcut olmayan kitap da aynı eser olmalıdır. Mamafih bu eserin Heysem’in Kitâbü’l-Mesâlib’i olmayıp ondan önemli bir kısmın nakledildiği bir derleme olması kuvvetle muhtemeldir (Leder, Das Korpus, s. 228-229, 235, 245).

Heysem’in muahhar müellifler tarafından kaynak olarak kullanılan veya kaynaklarda sadece isimleri zikredilen bazı eserleri şunlardır: Büyûtâtü’l-ǾArab, Büyûtâtü Ķureyş, Nesebü Ŧay, Târîħu’l-eşrâfi’l-kebîr, Târîħu’l-eşrâfi’ś-śaġīr, Kitâbü’l-Meŝâlib, Kitâbü’l-MuǾammerîn, Hübûŧu Âdem ve iftirâķu’l-ǾArab ve nüzûlühâ menâzilehâ (Kitâbü’t-Târîħ Ǿale’s-sinîn), Kitâbü Nüzûli’l-ǾArab bi-Ħorâsân ve’s-Sevâd, Kitâbü Târîħi’l-ǾAcem ve Benî Ümeyye, Kitâbü Aħbâri Ziyâd b. Ebîh, Kitâb men tezevvece mine’l-mevâlî fi’l-ǾArab, Ħıŧaŧü’l-Kûfe, Ħıŧaŧü’l-Baśra, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿ ve’l-muĥaddiŝîn, Ķuđâtü’l-Kûfe ve’l-Baśra, ǾUmmâlü’ş-şuraŧ li-ümerâǿi’l-ǾIrâķ, Târîħu’l-ħulefâǿ, Kitâbü’ś-Śavâǿif, Kitâbü’l-Ħavâric, Kitâbü Aħbâri’l-Fürs, Aħbârü’l-Ĥasan ve vefâtüh, Kitâbü Maķteli Ħâlid b. ǾAbdillâh el-Ķasrî ve’l-Velîd b. Yezîd, Esmâǿü baǾżi küttâbi’n-nebî ve Ebî Bekr ve ǾÖmer ve’l-ħulefâǿi’l-Ümeviyyîn beyne Yezîd b. ǾAbdilmelik ve İbrâhîm b. el-Velîd, el-Fetretü’l-Ümeviyye, Aħbârü’d-devleti’l-ǾAbbâsiyye (özellikle Ebû Ca‘fer el-Mansûr döneminden bahseder, ayrıca Mehdî-Billâh, Hâdî ve Hârûnürreşîd hakkında bilgi verir), Kitâbü Medîĥi ehli’ş-Şâm, Kitâbü Ĥilfi Kelb ve Temîm ve ĥilfi Źühl ve ĥilfi Ŧay ve Esed, Kitâbü Meŝâlibi RebîǾa, Kitâbü Aħbâri Ŧay ve nüzûlühe’l-cebeleyn, Kitâbü’l-Vüfûd, Kitâbü’n-Nisâǿ, Kitâbü Ŧabaķāti men revâ Ǿani’n-nebî min aśĥâbih, Kitâbü Ħavâtimi’l-ħulefâǿ, Esmâǿü beġāyâ Ķureyş fi’l-câhiliyye ve esmâǿü men veledne, Kitâbü Faħri ehli’l-Kûfe Ǿalâ ehli’l-Baśra, ed-Devle, Kitâbü Luġati’l-Ķurǿân (İbnü’n-Nedîm, s. 112-113; Yâkūt, XIX, 309-310; Leder, s. 31-33; Abdülazîz ed-Dûrî, s. 42-43).

BİBLİYOGRAFYA:

Câhiz, el-Beyân ve’t-tebyîn, I, 131-133, 347-361; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Sâvî), s. 234; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Meynard), I, 10; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 112-113; Hatîb, Târîħu Baġdâd, XIV, 50-54; Sem‘ânî, el-Ensâb, II, 95-96; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, XIX, 304-310; İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, I, 123; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, III, 365; İbn Hallikân, Vefeyât, VI, 106-114; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, X, 103-104; a.mlf., Mîzânü’l-iǾtidâl, IV, 325; Safedî, el-Vâfî, XXVII, 167; Yâfiî, Mirǿâtü’l-cenân, II, 32-34; İbn Kesîr, el-Bidâye, X, 261; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, VI, 209-210; a.mlf., Ŧabaķātü’l-müdellisîn, Kahire 1322, s. 22; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, II, 184; İbnü’l-İmâd, Şeźerât, II, 19; Yağmûrî, Nûrü’l-ķabes el-Muħtaśar mine’l-Muķtebes fî aħbâri’n-nuĥât ve’l-üdebâǿ ve’ş-şuǾarâǿ ve’l-Ǿulemâǿ (nşr. R. Sellheim), Wiesbaden 1964, s. 293; Brockelmann, GAL, I, 145-146; Suppl., I, 77, 213; a.e. (Ar.), III, 34; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 511; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XIII, 156; Ziriklî, el-AǾlâm, VIII, 104-105; Sezgin, GAS, I, 270, 272; W. Werkmeister, Quellenuntersuchungen zum Kitāb al-ǾIqd al-Farīd des Andalusiers Ibn ǾAbdrabbih: 246/860-328/940, Berlin 1983, s. 373-382; S. Leder, Das Korpus al-Haitam Ibn ‘Adī (st. 207/822), Frankfurt 1991; a.mlf., “Authorship and Transmission in Unauthored Literature, The Akhbār Attributed to al-Haytham Ibn ‘Adī”, Oriens, XXXI (1988), s. 67-81; Abdülazîz ed-Dûrî, Baĥŝ fî neşǿeti Ǿilmi’t-târîħ Ǿinde’l-ǾArab, Beyrut 1993, s. 37, 42-43, 52, 134, 244, 359, 361; Awad M. al-Jemaey, “Al-Haytham Ibn ǾAdī”, HI, VII/2 (1942), s. 105-109; Khalil Athamina, “The Sources of al-Balādhurī’s Ansāb al-Ashrāf”, Jerusalem Studies in Arabic and Islam, V, Jerusalem 1984, s. 237-262; Ch. Pellat, “al-Haytham b. ǾAdī”, EI² (İng.), III, 328.

Cevat İzgi