İBN EBÜ’l-İSBA‘

(ابن أبي الإصبع)

Ebû Muhammed Zekiyyüddîn Abdülazîm (Abdüsselâm) b. Abdilvâhid b. Zâfir el-Mısrî (ö. 654/1256)

Bedî‘ ilmine dair eserleriyle tanınan edip ve şair.

Kaynakların çoğuna göre 585 (1189) veya 589’da (1193) Mısır’da doğdu. İbnü’s-Sâbûnî ise onun Muharrem 595’te (Kasım 1198) Mısır’da dünyaya geldiğini bizzat kendisinden duyduğunu kaydetmektedir (Tekmiletü İkmâli’l-İkmâl, s. 13-14). Ancak 23 Şevval 654’te (13 Kasım 1256) Mısır’da vefat ettiği (a.g.e., s. 13-14) kesin olduğuna ve bu sırada altmış beş yaşında bulunduğuna göre (Makrîzî, I, 401) 589’da (1193) doğmuş olmalıdır. Mısrî, Bağdâdî, Kayrevânî ve Advânî nisbeleriyle de anılır. Kendisine Advânî nisbesi verilmesi, muhtemelen Câhiliye şairi Zülisba‘ el-Advânî ile isim benzerliği sebebiyle yapılmış bir karıştırmadan kaynaklanmıştır. Zira bu şairin neslinden gelmesi veya şairlikte ona benzetilerek bu nisbenin verilmiş olması ya da soyunun Advân kabilesine dayanması uzak ihtimaller olarak görülmektedir.

İbn Ebü’l-İsba‘ hadis âlimi Muhammed Zekiyyüddin el-Münzirî, Şâfiî kadısı ve şair İbn Senâülmülk ile Sirâc el-Verrâk, Afîfüddin et-Tilimsânî ve Ebü’l-Hüseyin el-Cezzâr gibi edip ve âlimlerden tefsir, hadis ve fıkhın yanı sıra dil ve edebiyatla ilgili dersler aldı.

Hayatının önemli bir kısmını Eyyûbî Devleti zamanında geçiren İbn Ebü’l-İsba‘, Şam’a ve Irak’a yaptığı birçok seyahat sırasında dönemin halife, emîr ve valileriyle, özellikle Eyyûbî hânedanına mensup devlet adamlarıyla yakın ilişkiler kurdu. Bunların birçoğuna kasideler yazdı. Bununla beraber hiçbir resmî görev kabul etmediği gibi yazdığı kasideler için kimseden herhangi bir karşılık da beklemedi. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra Mısır’a dönerek hayatının sonuna kadar dil, edebiyat ve Kur’an ilimleriyle meşgul oldu.

Bahâ Züheyr, İbn Matrûh, Ebü’l-Hüseyin el-Cezzâr gibi Mısır’ın ünlü şairleriyle çağdaş olan İbn Ebü’l-İsba‘ “Mısır şairi” unvanıyla tanınmıştır. Taĥrîrü’t-Taĥbîr ve BedîǾu’l-Ķurǿân adlı eserleriyle Abbâsî’nin MeǾâhidü’t-tenśîś’i, İbn Şâkir el-Kütübî’nin Fevâtü’l-Vefeyât’ı, İbn Tağrîberdî’nin el-Menhelü’ś-śâfî’si ve Ömerî’nin Mesâlikü’l-ebśâr’ı başta olmak üzere edebiyat ve tabakat kitaplarında birçok şiiri yer almaktadır. Taĥrîrü’t-Taĥbîr’inde muhtelif edebî sanatlara dair kendi şiirlerinden verdiği örneklerden şiirlerinin edebî sanatlarla örülü olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim el-Melikü’l-Eşref Mûsâ için yazdığı bir kasidenin daha ilk beytinde on altı edebî sanat kullandığını kendisi belirtmektedir (Taĥrîrü’t-Taĥbîr, s. 614). Ona göre şiir, titizlikle seçilmiş ince lafızlarla örülü olmalı, ifade edilmek istenen mânayı şeffaf bir cam fanus gibi yansıtmalıdır (a.g.e., s. 408).

İbn Ebü’l-İsba‘ın kasidelerini iki grupta değerlendirmek mümkündür. Bunların bir kısmı, Eyyûbî hânedanı başta olmak üzere devlet büyükleri için yazdığı klasik tarzdaki kasidelerdir. Diğer grubu Hz. Peygamber, Ehl-i beyt ve Hulefâ-yi Râşidîn hakkındaki şiirler oluşturur. Şair bu tür şiirleri Śıĥâĥu’l-medâǿiĥ adlı divanında toplamıştır. Onun, Kādî İyâz’ın eş-Şifâǿında Resûl-i Ekrem’in nübüvvet delilleri ve sıfatlarına dair verdiği bilgileri nazma çektiği 315 beyitten meydana gelen kasidesinin bu tür şiirleri arasında müstesna bir yeri vardır. Uzunluğu sebebiyle Śıĥâĥu’l-medâǿiĥ’ine almayıp müstakil olarak istinsah ettiği (BedîǾu’l-Ķurǿân, s. 290-291) bu kasidede Kur’ân-ı Kerîm’in i‘câzına, fesahat ve belâgatına dair beyitler de yer alır (a.g.e., s. 291; Taĥrîrü’t-Taĥbîr, s. 422).

Aynı zamanda Şâfiî fakihi olarak tanınmasına (Makrîzî, I, 401), zühd ve takvâ sahibi olmasına rağmen İbn Ebü’l-İsba‘ geleneğe uyarak şiirlerinde şarap ve kadeh gibi din dışı sembolizme de yer vermiştir. Tabiat tasvirleriyle ördüğü gazellerinde müstehcen parçalara da rastlanır. Taĥrîrü’t-Taĥbîr’inde, teşâbühü’l-etrâf sanatına örnek olarak gösterdiği beyitler güzel bir gazel parçası olduğu kadar edebî açıdan da dikkat çekicidir. Aynı şekilde ağır ve fâhiş sayılabilecek hiciv parçaları da nazmeden İbn Ebü’l-İsba‘ın hikmet, mev‘iza ve zühde dair şiirleri de vardır. Bu tür şiirleri arasında Hz. Ali’nin bir hutbesinden esinlenerek kaleme aldığı, onun erdemlerini dile getirdiği manzumesi özel bir önem taşır. Zamanın edip ve şairleriyle yaptığı atışmaları ve nazîreleriyle mersiyeleri dışında dostluk, vefasızlık ve zamanın kötülüğü gibi temalara yer verdiği şiirleri de bulunmaktadır (Taĥrîrü’t-Taĥbîr, s. 447, 515).

Eserleri. İbn Ebü’l-İsba‘ın başlıca eserleri şunlardır: 1. Taĥrîrü’t-Taĥbîr (fî śınâǾati’ş-şiǾr ve’n-neŝr ve beyâni iǾcâzi’l-Ķurǿân). Müellif, et-Taĥbîr (fî Ǿilmi’l-bedîǾ) adlı daha hacimli eserinden ihtisar ettiği bu kitabında ele aldığı bedî‘ sanatlarının tanımlarını yapmış, türlerini anlatmış, bunları şiir ve nesirden, Kur’an ve hadisten verdiği örneklerle açıklamıştır. Üç bölümden meydana gelen eserin ilk bölümünde aslî sanatlar olarak nitelenen ve on yedisini İbnü’l-Mu‘tezz’in, on üçünü Kudâme b. Ca‘fer’in tanımladığı toplam otuz edebî sanat incelenmiştir. İkinci bölümde, bu iki âlimin zamanından


müellifin zamanına kadar oluşan ve fer‘î sanatlar adını verdiği altmış beş edebî sanat ele alınmıştır. Bu bölümde müellifin bazı sanatlara verilen adları beğenmeyip değiştirdiği görülür. Meselâ “tesbîğ”e “teşâbühü’l-etrâf” (a.g.e., s. 520), “teşrî‘”e “tev’em” (a.g.e., s. 522) adını vermiştir. Müellif, eserin üçüncü bölümünde kendi buluşu olan otuz sanattan söz etmektedir. Eser Hifnî Muhammed Şeref tarafından tahkik edilerek yayımlanmıştır (Kahire 1383). 2. BedîǾu’l-Ķurǿân. Eserin adı bazı kaynaklarda BedâǿiǾu’l-Ķurǿân olarak kaydedilmekteyse de doğrusu BedîǾu’l-Ķurǿân’dır. Müellif, Taĥrîrü’t-Taĥbîr’in Kur’an’la ilgili edebî sanatlar kısmını yeniden ele alarak meydana getirdiği bu eserinde 109 edebî sanatı incelemiş ve bu sanatlara Kur’an’dan örnekler vermiştir. Muhtemelen Kur’an’dan örneklerini bulamadığı için Taĥrîrü’t-Taĥbîr’de geçen yirmi iki sanattan söz etmemiştir. Ancak daha sonraki bazı müellifler bunların bir kısmına Kur’an’dan örnekler bulmuşlardır. Öte yandan Taĥrîrü’t-Taĥbîr’de bulunmayan altı sanattan daha (tafsîl, ilcâ‘, tanzîr, remz ve îmâ‘, tefrîk ve cem‘, lafza güzellik veren ziyâde) söz etmiştir. Farsça’ya da tercüme edilen (Meşhed 1368) BedîǾu’l-Ķurǿân Hifnî Muhammed Şeref tarafından tahkik edilerek yayımlanmıştır (Kahire 1377/1957, 1972). Taĥrîrü’t-Taĥbîr ve BedîǾu’l-Ķurǿân’ın mukaddimelerinde yararlandığı 100’e yakın kaynağı müellifleriyle birlikte zikretmesi ve bunlardan bazılarını tenkit etmesi eserlerin değerini arttırmaktadır. 3. Kitâbü’l-Ħavâŧıri’s-sevâniĥ fî źikri serâǿiri’l-fevâtiĥ. Sûre başlarının te’vil ve tefsiriyle ilgili olan bu eserin adı bazı kaynaklarda el-Cevâhirü’s-sevâǿiĥ fî serâǿiri’l-ķarâǿiĥ şeklinde geçmekteyse de müellif BedîǾu’l-Ķurǿân’da (s. 254) eseri bu adla zikretmektedir. Bu eser de Hifnî Muhammed Şeref tarafından tahkik edilerek yayımlanmıştır (Kahire 1960). 4. Kitâbü’l-Emŝâl (Dürerü’l-emŝâl). Müellif bu eserinde önce Kur’an’da, ardından Kütüb-i Sitte’de geçen meselleri alfabetik olarak açıkladığını, daha sonra muallakalar, hamâse, lâmiyyetü’l-Arab, lâmiyyetü’l-Acem, Süveyd b. Ebû Kâhil’in kasidesi, Ebû Züeyb el-Hüzelî’nin mersiyesi, Ebû Nüvâs, Ebû Temmâm, Buhtürî, İbnü’r-Rûmî ve Mütenebbî gibi eski ve yeni Arap şairlerinin şiirlerinde geçen mesel haline gelmiş parçalara, en sonunda da atasözlerine yer verdiğini söyler (Taĥrîrü’t-Taĥbîr, s. 219). 5. Śıĥâĥu’l-medâǿiĥ. İbn Ebü’l-İsba‘ın Hz. Peygamber’i, Ehl-i beyt’i, Hulefâ-yi Râşidîn’i öven, Kur’ân-ı Kerîm’in edebiyat ve belâgata ilişkin güzelliklerinden, i‘câzından ve üslûp hususiyetlerinden söz eden şiirlerini ihtiva eden eserin (BedîǾu’l-Ķurǿân, s. 290-291) Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de mikrofilmi bulunmaktadır (Edeb, nr. 4931). 6. Ķaśîdetü İbn Ebi’l-İśbaǾ (yazma nüshası ve şerhi için bk. Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2771, 2772; Ayasofya, nr. 3928).

İbn Ebü’l-İsba‘ın diğer eserleri de şunlardır: (Beyânü)’l-burhân fî iǾcâzi’l-Ķurǿân, el-Kâfile bi-teǿvîli “tilke Ǿaşeretün kâmile”, eş-Şâfiye fî Ǿilmi’l-ķāfiye, el-Mîzân fi’t-tercîĥ beyne kelâmi Ķudâme ve ħuśûmih (başta İbn Reşîķ olmak üzere Hasan b. Bişr el-Âmidî ve Ziyâeddin İbnü’l-Esîr gibi ediplerin Kudâme b. Ca‘fer’in Naķdü’ş-şiǾr ve Naķdü’n-neŝr adlı eserlerine yöneltmiş oldukları eleştirilere cevap mahiyetindedir), Vaśiyyetü İbn Ebi’l-İśbaǾ ile’l-küttâb ve’ş-şuǾarâǾ (Ebû Temmâm’ın Buhtürî’ye yaptığı vasiyetin İbn Ebü’l-İsba‘ tarafından edebî tenkit konusu ilâve edilerek yazılmış şeklidir; önceki eserin bir bölümü olup öneminden dolayı ayrı bir eser olarak söz edilmektedir).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Ebü’l-İsba‘, Taĥrîrü’t-Taĥbîr (nşr. Hifnî Muhammed Şeref), Kahire 1383/1963, neşredenin girişi, s. 1-73; ayrıca tür.yer.; a.mlf., BedîǾu’l-Ķurǿân (nşr. Hifnî Muhammed Şeref), Kahire 1377/1957, neşredenin girişi, s. 1-96; İbnü’s-Sâbûnî, Tekmiletü İkmâli’l-İkmâl (nşr. Mustafa Cevâd), Bağdad 1377/1957, s. 13-14; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik, VI, 230-231; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, I, 363-366; İbn Hicce, Ħizânetü’l-edeb, Kahire 1304, s. 227, 356, 433; Makrîzî, es-Sülûk (Ziyâde), I, 401; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, VII, 37-38; Abdürrahim b. Ahmed el-Abbâsî, MeǾâhidü’t-tenśîś (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1947-1948, IV, 180-182; Süyûtî, Ĥüsnü’l-muĥâđara, I, 271; Keşfü’ž-žunûn, I, 230, 355, 727; İbnü’l-İmâd, Şeźerât, V, 265; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 585; Brockelmann, GAL, I, 373; GAL Suppl., I, 539; C. Zeydan, Âdâb (Dayf), III, 64; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, III, 574-578; Nüveyhiz, MuǾcemü’l-müfessirîn, I, 290; Muhammed Zağlûl Sellâm, el-Edeb fi’l-Ǿaśri’l-Eyyûbî, İskenderiye 1970, s. 541-545; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), IV, 30; Münîr Sultan, Menâhic fî taĥlîli’n-nažmi’l-Ķurǿânî, İskenderiye 1990, s. 159-237; Sâlihiyye, el-MuǾcemü’ş-şâmil, I, 76; G. C. Anawati, “Textes arabes anciens édités en Egypte au cours des années 1963, 1964 et 1965”, MIDEO, VIII (1964-66), s. 275-277; S. A. Bonebakker, “Ibn Abi’l-Işba’s text of the Kitab ed-Badi‘ of Ibn al-Mutazz”, IOS, II (1972), s. 83-91; Kāmûsü’l-a‘lâm, I, 592; Bustânî, DM, I, 345-347; M. Ali Lisânî Fişârekî, “İbn Ebi’l-İśbaǾ”, DMBİ, II, 625-627.

İsmail Durmuş