İBNÜ’l-ESÎR, Ziyâeddin

(ضياء الدين ابن الأثير)

Ebü’l-Feth Ziyâüddîn Nasrullāh b. Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî (ö. 637/1239)

Belâgat âlimi, münekkit ve vezir.

25 Şâban 558’de (29 Temmuz 1163) Cizre’de (Cezîre-i İbn Ömer) doğdu. Bundan dolayı Cezerî, Şeybân kabilesine mensup olduğu için de Şeybânî nisbeleriyle anılır. Şeybân kabilesinin ileri gelenlerinden olan babası, Musul Hükümdarı İmâdüddin Zengî’nin veziri Ebû Ca‘fer el-İsfahânî katında özel itibarı olması sebebiyle “Esîr” (tercih edilen, itibarlı) lakabını almış, birer âlim olarak yetiştirdiği üç oğlu da Beni’l-Esîr diye tanınmıştır. Bu üç kardeş lakaplarıyla (Mecdüddin, İzzeddin, Ziyâeddin) birbirinden ayrılır; Ziyâeddin bunların en küçüğüdür.

İlk öğrenimini Cizre’de gören Ziyâeddin, yirmi bir yaşında iken babası ve iki kardeşiyle birlikte zamanın ilim ve kültür merkezi olan Musul’a göç etti. Asıl tahsilini orada yaptı. Ebû Temmâm, Buhtürî ve Mütenebbî’nin divanları başta olmak üzere pek çok şiir ezberledi. Nahiv, lugat ve beyân ilimlerini öğrendi. Tahsilini tamamladıktan sonra 587 (1191) yılında dostu Kādî el-Fâzıl’ın aracılığı ile Selâhaddîn-i Eyyûbî ile tanışıp onun hizmetine girdi. Birkaç ay yanında kaldıktan sonra Selâhaddin’in oğlu el-Melikü’l-Efdal Ali onun kendi hizmetine verilmesini isteyince Selâhaddin tercihi İbnü’l-Esîr’e bıraktı. İbnü’l-Esîr de el-Melikü’l-Efdal’i tercih ederek özel kâtibi oldu. 589’da (1193) Selâhaddin’in ölümü üzerine Efdal Şam (Suriye) hükümdarı, İbnü’l-Esîr de onun veziri oldu. Bir süre sonra kardeşi Mısır hâkimi el-Melikü’l-Azîz ile amcası el-Melikü’l-Âdil birleşip Efdal’den Şam’ı aldılar ve ona Sarhad’i verdiler. İbnü’l-Esîr de Şam’dan kaçıp Sarhad’e Efdal’in yanına gitti. 595 (1199) yılında Azîz vefat edip sekiz yaşındaki oğlu el-Melikü’l-Mansûr halife olunca devlet adamları Efdal’i çağırıp yeğeninin vasîsi ve nâibi olarak Mısır hükümdarı olmasını istediler. Efdal bu teklifi kabul etti; bir yıl sonra İbnü’l-Esîr de Mısır’a gitti. Ancak Efdal ile amcası Şam Hükümdarı el-Melikü’l-Âdil arasında savaş çıkması üzerine Efdal 596’da (1200) Mısır’ı terkedip bilâd-i şarka çekilmek zorunda kaldı, ardından Sümeysât’ta (Samsat) yerleşmeye karar verdi. İbnü’l-Esîr de Mısır’da bir süre gizlendikten sonra Sümeysât’a giderek Efdal’e hizmet etmeyi sürdürdü. Daha sonra Efdal’in kardeşi Halep Hükümdarı Gāzî el-Melikü’z-Zâhir’in hizmetine girdi. Ancak onunla geçinemeyip Musul’a, ardından Erbil’e, oradan da Sincar’a gitti. Fakat buralarda tutunamayarak tekrar Musul’a döndü. Musul Hükümdarı Nâsırüddin Mahmûd Arslanşah tarafından divan kâtibi olarak tayin edilen İbnü’l-Esîr hayatının geri kalan kısmını burada geçirdi. Hükümdarın elçisi sıfatıyla Bağdat’ta bulunurken 29 Rebîülâhir 637’de (28 Kasım 1239) vefat etti. İbnü’l-Esîr, şiirde başarısız olmasına rağmen inşâda mahirdi. Dostu Kādî el-Fâzıl ile mektuplaşır, onun inşâlarına nazîreler yazardı. Kendisi gibi edip olan Şerefeddin Muhammed adlı oğlu 622’de (1225) genç yaşta ölmüştür.

Babasının yakın dostu olan İbn Hallikân kendisinden istifade etmek için birçok defa Musul’a gittiğini, ancak görüşmelerinin mümkün olmadığını söyler (Vefeyât, V, 391). İbnü’l-Esîr kibirli, bencil ve başkalarının görüşlerine değer vermeyen bir tabiata sahipti. İbn Hallikân muhtemelen bu sebeple onunla görüşme imkânı bulamamıştır. Otuz yıl süren başarısız siyasî hayatında İbnü’l-Esîr çevresindekilerin, halkın ve devlet adamlarının nefret ve düşmanlığını kazanmış, birkaç defa öldürülme tehlikesi atlatmıştır. Efdal’e, babası Selâhaddin’in arkadaşlarını ve onun tayin etmiş olduğu memurları görevlerinden azlettirmiş, onlar da Kahire’ye giderek kardeşi Azîz’e sığınmışlardı. Efdal’in hükümdarlığının kısa sürmesinin ve ömür boyu dargın olduğu kardeşi İzzeddin İbnü’l-Esîr’in el-Kâmil adlı tarihinde el-Melikü’l-Efdal, el-Melikü’l-Azîz ve el-Melikü’l-Âdil’in hayat hikâyelerini anlatırken ondan hiç söz etmemesinin sebebi de muhtemelen budur.

İbnü’l-Esîr, bu çalkantılı siyasî hayatına rağmen ilim ve edebiyatla ilgisini kesmemiş, siyasî kişiliği ona birçok âlim ve ediple tanışma ve onlardan faydalanma imkânı vermiştir. Edebiyat, belâgat, edebî tenkit, inşâ usulü gibi sahalarda değerli eserler meydana getirmek suretiyle sağladığı ilmî ve edebî şöhreti onun siyasî kimliğini unutturmuştur. Eserlerinde iki çeşit üslûp görülür. Bunlardan birincisi mektuplarında görülen, başta seciler olmak üzere bedî nevileriyle süslü sanatlı üslûp, ikincisi de el-Meŝelü’s-sâǿir’i ile diğer ilmî eserlerinde takip ettiği kolay anlaşılan secisiz ve sanatsız üslûptur. Birinci üslûpta yoğun edebî sanatlarla âyet, hadis, şiir iktibaslarının ve tazminlerin çokluğu şeklinde karakteristik çizgi gösteren Kādî el-Fâzıl inşâ mektebinin etkisi görülür. Belâgat, edebî tenkit ve bazı ilmî eserlerdeki eleştirileri son derece sert ve hakaretlerle doludur.

Eserleri. 1. el-Meŝelü’s-sâǿir fî edebi’l-kâtib ve’ş-şâǾir. İbnü’l-Esîr’in edebî şöhretinin doruğa erişmesini sağlayan belâgata dair bu eser daha müellif hayatta iken istinsah edilmeye başlanmış ve kısa zamanda İslâm âleminin merkezlerine ulaşmış, Bağdat ve Musul’da büyük ilgi görmüştür. İbn Ebü’l-Hadîd eserde müellifinin kendini öven, eski âlimleri ve eserlerini yeren ifadeleri görünce ağır tenkitlerle dolu el-Felekü’d-dâǿir Ǿale’l-Meŝeli’s-sâǿir adlı şerhini kaleme almıştır. Bunun üzerine edebî bir tartışma başlamış, İbnü’l-Esîr’i ve İbn Ebü’l-Hadîd’i tutanlar birçok tenkit eseri yazmıştır. Bu arada Ma‘tûk b. Sa‘d b. Abdullah es-Sümeysâtî er-Ravżü’z-zâhir fî meĥâsini’l-Meŝeli’s-sâǿir, Selâhaddin es-Safedî Nuśretü’s-sâǿir Ǿale’l-Meŝeli’s-sâǿir, İbnü’l-Esîr’in öğrencisi Ebü’l-Kāsım Mahmûd b. Hüseyin es-Sincârî Neşrü’l-Meŝeli’s-sâǿir ve ŧayyü’l-Feleki’d-dâǿir, Abdülazîz b. Îsâ ĶaŧǾu’d-dâbir Ǿani’l-Feleki’d-dâǿir, Yahyâ İbnü’l-Lebbûdî Nüzhetü’n-nâžır fi’l-Meŝeli’s-sâǿir ve Ahmed İbnü’l-Attâr Nüzhetü’n-nâžır fi’l-Meŝeli’s-sâǿir adlı kitapları kaleme almışlardır. İbnü’l-Assâl eseri Muħtaśarü’l-Meŝeli’s-sâǿir adıyla ihtisar etmiştir. Öğretici yanı, konuların düzenlenmesi ve bizzat müellifi tarafından Bağdat ve Musul’da okutulmuş olması el-Meŝelü’s-sâǿir’in şöhretine tesir eden sebeplerdendir. Eserde beyân ilmi eskilerde olduğu gibi belâgat karşılığı olarak kullanılmıştır. Çünkü belâgat ilimlerinin meânî-beyân-bedî‘ şeklinde üçlü taksimi Sekkâkî’nin Miftâĥu’l-Ǿulûm’u ile başlamıştır. Belâgatta güzeli-çirkini, iyiyi-kötüyü ayırt etmek için kuralı değil zevki ölçü kabul eden âlimlerin sonuncusu olan İbnü’l-Esîr, eski âlimlerin kitaplarında dağınık halde bulunan belâgata dair bilgileri bir araya getirmiştir. Bir mukaddime ile iki bölümden (makale) oluşan eserin mukaddimesinde beyân (belâgat) ilminin usulü, konusu, faydası, fesahat, belâgat, beyân ilmi için gerekli ilimler (sarf, nahiv, lugat, emsâl, ahbâr, âyet, hadis) incelenmiştir. Birinci bölümde seci, cinas, tecnîs, tekrîr, tarsî‘ gibi lafzî sanatlar, ikinci bölümde mânevî sanatlar ele alınmış, âyet ve hadislerden, eski ve yeni şiirlerden, hitabe ve risâlelerden örnekler verilmiş, ancak müellif bu örneklerin çoğunu ağır bir dille eleştirmiştir. Eserde ayrıca şiir intihallerine dair çok


geniş bilgi yer almaktadır. Bulak (1282), Beyrut (1292), Kahire (1312, 1935, 1939, 1951, 1959-1962, 1980-1984) ve Riyad’da (I-III, 1403/1983) basılan kitabın, İbn Ebü’l-Hadîd’in şerhini ihtiva eden Kahire 1951 basımı en mükemmelidir. Eser üzerinde son zamanlarda birçok inceleme yapılmıştır: Hasan İsmâil Abdürrâzık, el-Belâġa fi’l-Meŝeli’s-sâǿir (Kahire 1987); Gālib Muhammed Mahmûd eş-Şâvîş, el-Belâġa fi’l-Meŝeli’s-sâǿir (1400, yüksek lisans tezi, Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye); Ahmed Süleyman Yâkūt, en-Naĥv ve’n-nüĥât Ǿinde İbni’l-Eŝîr fi’l-Meŝeli’s-sâǿir (İskenderiye 1989; eserde nahiv ilmiyle nahiv âlimlerinin İbnü’l-Esîr tarafından yapılmış eleştirileri incelenmiştir); Ahmed Muhammed Anber, Cevle maǾa Żiyâǿiddîn İbnü’l-Eŝîr fî kitâbihî el-Meŝeli’s-sâǿir (Kahire, ts., Nehdatü Mısr). 2. el-İstidrâk fi’r-red Ǿalâ Risâleti İbni’d-Dehhân el-müsemmâ bi’l-Meǿâħıźi’l-Kindiyye mine’l-meǾâni’ŧ-Ŧâǿiyye. İbnü’d-Dehhân tarafından kaleme alınan, Mütenebbî’nin Ebû Temmâm ile Buhtürî’den yaptığı serikata dair risâlenin tenkididir. 3. el-CâmiǾu’l-kebîr fî śınâǾateyi’l-manžûm mine’l-kelâm ve’l-menŝûr (nşr. Mustafa Cevâd - Cemîl Saîd, Bağdad 1375/1956; Hifnî M. Şeref, Kahire 1958). Muhteva olarak el-Meŝelü’s-sâǿir’e benzeyen eserde müellif kendi hayatı hakkında geniş bilgi vermiştir. Kâtib Çelebi’nin bu eseri İzzeddin İbnü’l-Esîr’e nisbet etmesi (Keşfü’ž-žunûn, I, 571) doğru değildir. 4. Resâǿil İbni’l-Eŝîr. Müellifin birkaç cilt tutan edebî ve siyasî mektuplarından seçilmiş 169 risâleden oluşmaktadır (nşr. Enîs el-Makdisî, Beyrut 1959; nşr. Nûrî Hammûdî el-Kaysî - Hilâl Nâcî, Musul 1982). Claude Cahen ile David Samuel Margoliouth, İbnü’l-Esîr’in siyasî mektuplarına dair çalışmalar yapmıştır (bk. bibl.). 5. el-Veşyü’l-merķūm fî ĥalli’l-manžûm. Şiirin nesre çevrilmesi, âyet, hadis ve şiirlerin nesir içinde kullanılma tekniğine dairdir (nşr. İbrâhim b. Ali el-Ahdeb et-Trablusî, Beyrut 1298/1880; nşr. Cemîl Saîd, Bağdad 1409/1989). 6. el-BedîǾ (Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Belâgat, nr. 615). 7. Risâletü’l-ezhâr (Riyâżü’l-ezhâr). Çiçeklerin birbirlerine karşı övünmesini konu alan bu edebî risâle Hilâl Nâcî tarafından neşredilmiştir (Musul 1403/1983). 8. Kifâyetü’ŧ-ŧâlib fî naķdi kelâmi’ş-şâǾir ve’l-kâtib. Müellifin el-CâmiǾu’l-kebîr’inin muhtasarı gibidir. İbnü’l-Esîr bu kitabı yazarken İbn Reşîķ’in el-ǾUmde’sinden etkilenmiştir. Altmış bir bölümden meydana gelen eserde belâgat, bedî‘, şiir türleri, edebî tenkit ve serikat konuları incelenmiştir (nşr. Nûrî Hammûdî el-Kaysî v.dğr., Musul 1982; nşr. Abdülvâhid Şa‘lân en-Nebevî, Kahire 1994). 9. el-Miftâĥu’l-münşâ li-ĥadîķati’l-inşâ (fî śınâǾati’l-inşâ). Kitâbü’l-MeǾâni’l-muħtaraǾa fî śınâǾati’l-inşâ adıyla da anılan eserde inşâ usul ve tekniğinden söz edilmektedir (nşr. Hilâl Nâcî, Musul 1403/1983; nşr. Abdülvâhid Hasan eş-Şeyh, İskenderiye 1410/1990). 10. el-Burhân fî Ǿilmi’l-beyân (Brockelmann, GAL, I, 358). 11. Teressülü’l-vezîr eś-Śadr el-kebîr (TSMK, nr. 2630). 12. Müǿnisü’l-vaĥde. Ebû Temmâm, Buhtürî, İbnü’r-Rûmî gibi şairlerden seçmeler olup şiirler konularına göre düzenlenmiştir (Köprülü Ktp., nr. 1400; Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Edeb, nr. 5070).

İbnü’l-Esîr’in kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: Risâle fî evśâfi Mıśr, Risâle fi’đ-đâd ve’ź-źâ, ǾAmûdü’l-meǾânî, el-Muħtaśar min MecmaǾi’l-emŝâl li’l-Meydanî, el-Muħtârât min şiǾri Ebî Temmâm ve’l-Buhtürî ve’l-Mütenebbî ve Dîki’l-cin, el-Muħtârât min Ĥamâseti Ebî Temmâm (Ĥamâse’den seçilmiş 500 beyit), MecmûǾatü’l-ĥadîŝ (inşâda malzeme olarak kullanılabilecek olan 3000 hadisi içermektedir).

Müellife ayrıca bazı eserler nisbet edilmektedir. Ebû Temmâm ile Buhtürî’nin şiirlerini karşılaştıran uzunca bir mukaddime ile otuz bölümden meydana gelen el-Ķavlü’l-fâǿiķu’l-edîb bi-utbâ Velîd ve źikrâ Ĥabîb’de III ve IV. yüzyıl ricâlinden doğrudan nakilde bulunulmuş olması eserin İbnü’l-Esîr’e nisbeti konusunda şüphe uyandırmaktadır (Muhammed Zağlûl Sellâm, s. 72-73, yazma nüshası için bk. İÜ Ktp., AY, nr. 1410). Kehhâle’nin İbnü’l-Esîr el-Cezerî’ye şüphe ile izâfe ettiği Kenzü’l-belâġa (MuǾcemü’l-müǿellifîn, XIII, 98), İmâdüddin İbnü’l-Esîr el-Halebî’ye aittir. Mecdüddin İbnü’l-Esîr el-Cezerî’ye ait olan el-MuraśśâǾ fi’l-âbâǿ ve’l-ümmehât ve’l-ebnâǿ ve’l-benât ve’l-ezvâ ve’z-zevât adlı eser, İstanbul baskısı (1304) ve C. Friedrich Seybold neşrinde (Weimar 1896; Amsterdam 1981) Ziyâeddin İbnü’l-Esîr el-Cezerî’ye nisbet edilmiştir.

İbnü’l-Esîr hakkında Doğu’da ve Batı’da kaleme alınmış çok sayıda makalenin dışında müstakil eserler de yazılmıştır. Muhammed Zağlûl Sellâm’ın Żiyâǿüddîn İbnü’l-Eŝîr ve Cühûdühû fi’n-naķd (Kahire, ts.), Abdülvâhid Hasan eş-Şeyh’in ŚınâǾatü’l-kitâbe Ǿinde Żiyâǿiddîn İbnü’l-Eŝîr (İskenderiye 1986), Dirâsât fi’l-belâġa Ǿinde Żiyâǿiddîn İbnü’l-Eŝîr (İskenderiye 1986), Ahmed Matlûb’un Żiyâǿüddîn İbnü’l-Eŝîr: Dirâse ve menhec


(Bağdad 1988) ve Faysal es-Sâmir’in İbnü’l-Eŝîr (Bağdad 1986) adlı kitapları bunlar arasında sayılabilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ziyâeddin İbnü’l-Esîr, Resâǿil (nşr. Nûrî Hammûdî el-Kaysî - Hilâl Nâcî), Musul 1982, neşredenlerin girişi, I, 3-58; a.e.: Dîvânü Resâǿil (nşr. Hilâl Nâcî), Musul 1402/1982, neşredenin girişi, II, 3-76; a.mlf., el-Meŝelü’s-sâǿir (nşr. Ahmed el-Hûfî - Bedevî Tabâne), Riyad 1403/1983, neşredenlerin girişi, I, 39-41; a.mlf., el-Miftâĥu’l-münşâ li-ĥadîķati’l-inşâ (nşr. Abdülvâhid Hasan eş-Şeyh), İskenderiye 1410/1990, neşredenin girişi, s. 5-28; a.mlf., Kifâyetü’ŧ-ŧâlib fî naķdi kelâmi’ş-şâǾir ve’l-kâtib (nşr. Nûrî Hammûdî el-Kaysî v.dğr.), Musul 1982, neşredenlerin girişi, s. 3-30; İbn Hallikân, Vefeyât, V, 389-397; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XXIII, 72-73; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik, XII, 204-235; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, VI, 318; Süyûtî, Buġyetü’l-vuǾât, II, 315; Keşfü’ž-žunûn, I, 571; Şerefeddin [Yaltkaya], İbn-i Esîrler ve Meşâhîr-i Ulemâ, İstanbul 1322, s. 130-139; Brockelmann, GAL, I, 358; Suppl., I, 494, 521; Ahmed Muhammed Anber, Cevle maǾa Żiyâǿiddîn İbni’l-Eŝîr fî kitâbihi el-Meŝeli’s-sâǿir, Kahire, ts. (Nehdatü Mısr); Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XIII, 98; Muhammed Ali Sultân, en-Naķdü’l-edebî fi’l-ķarni’ŝ-ŝâmini’l-hicrî, Dımaşk 1394/1974, s. 92-97; Muhammed Abdullah el-Hamdân, Benü’l-Eŝîr: el-Fürsânü’ŝ-ŝelâŝe, Riyad 1397/1977; G. J. H. Van Gelder, Beyond the Line, Leiden 1982, s. 146-152; Ahmed Matlûb, “Âşâru Çiyâǿiddîn İbni’l-Eşîr”, Buĥûŝü nedveti Ebnâǿi’l-Eŝîr, Musul 1982, s. 41-84; Hüseyin Ali Mahfûz, “Ebnâǿü’l-Eşîr fî merâciǾi’l-ǾArabiyye ve’l-ecnebiyye”, a.e., s. 99-143; Abdülcebbâr Ulvân en-Nâyile, “Dirâse fî şevâhidi ve istişhâdi İbni’l-Eşîr fi’l-Meşeli’s-sâǿir”, a.e., s. 145-182; Fahreddin Kabâve, “Çiyâǿüddîn ve Ǿilmü’l-ǾArabiyye fi’l-mîzân”, a.e., s. 323-346; Ramazan Şeşen, Salâhaddîn Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1983, s. 340-342; D. S. Margoliouth, “On the Royal Correspondence of Diyā’eddin (İbn al-Athīr) El-Jazarī”, Actes du 10e congrès international des orientalistes, Paris 1984, III/3, s. 7-21; İhsan Abbas, Târîħu’n-naķdi’l-edebî Ǿinde’l-ǾArab, Amman 1986, s. 592-607; Muhammed Zağlûl Sellâm, Żiyâǿüddîn İbnü’l-Eŝîr ve cühûdühû fi’n-naķd, Kahire, ts. (Dârü’l-maârif); Cl. Cahen, “La correspondence de Diya ad-Dīn Ibn al-Athīr, liste de lettres et textes diplômes”, BSOAS, XIV (1952), s. 34-43; S. A. Bonebakker, “Notes on Some old Manuscripts”, Oriens, XII-XIV, Leiden 1960-61, s. 159-194; Taïeb el-Achèche, “La Kifāyat al-ŧālib, attribuée à Diyā al-dīn Ibn al-Afīr”, Arabica, XIX/2, Leiden 1972, s. 177-189; Ferîd Cühâ, “Mekânetü Çiyâǿiddîn İbni’l-Eşîr fî târîħi’n - naķdi’l - edebiyyi’l - ǾArabî”, MMLADm., LXIII/4 (1988), s. 664-676; F. Rosenthal, “Ibn al-Aґћīr”, EI² (Fr.), III, 746-747; Bedevî Tabâne, “el-Meşelü’s-sâǿir”, Tİ, II, 101-102; Saîd Abdülfettâh Âşûr, “el-Kâmil fi’t-târîħ li’bni’l-Eşîr”, a.e., II, 906-922; Muhammed Ali Lisânî Fişârekî, “İbn Eşîr”, DMBİ, II, 705-708.

İsmail Durmuş