İBNÜ’l-HADDÂD el-VÂDÎÂŞÎ

(ابن الحدّاد الوادي آشي)

Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Osmân b. İbrâhîm el-Kaysî el-Vâdîâşî (ö. 480/1087)

Arap şairi ve edibi.

Güney Endülüs’te Gırnata’nın (Granada) doğusundaki Vâdîâş (Guadix) şehrinde doğdu. Annesi, Beni Temîm’den Kurtuba’da (Cordoba) yerleşmiş bir aileye mensuptu. İbnü’l-Haddâd, öğrenim hayatına dayısı Kadı Ebû Ömer İbnü’l-Hazzâ’nın yanında başladı. Ailesinin ekonomik durumu iyi olmadığı ve başka hocalardan ders alma imkânı bulamadığı için eline geçen kitaplarla kendini yetiştirmeye çalıştı (İbn Bessâm eş-Şenterînî, III, 696-697). Şiir, lugat, aruz, edebiyat, müzik, felsefe, astronomi ve tarih gibi bilim ve sanat dallarıyla ilgilendi. Vâdîâş’ta meydana gelen karışıklıklardan dolayı rahatsız olan ailesi, Benî Sumâdıh hükümdarlarından Ma‘n b. Sumâdıh’ın (ö. 443/1051) son zamanlarında Meriye’ye (Almeria) göç etti. İbnü’l-Haddâd, hayatının büyük bir kısmını Meriye’de geçirdi. Burada Benî Sumâdıh hükümdarlarından Mu‘tasım b. Ma‘n et-Tücîbî’nin sarayına intisap etti. Sarayda Dîvân-ı İnşâ reisi olarak görev aldı. Saray şairi sıfatıyla Mu‘tasım için methiyeler yazdı. Dîvân-ı Kebîr nâzırı veya vezir olarak görev yaptığını belirten kaynaklar da vardır (Nüveyrî, II, 266; Zehebî, XVIII, 602).

İbnü’l-Haddâd, bir şiirinde cimriliği sebebiyle Mu‘tasım’ı hicvedince (Dîvân [der. ve nşr. Menâl Müneyzil], s. 49) onun gazabından korkarak 461’de (1068) önce Mürsiye’ye (Murcia), ardından Sarakusta’ya (Saragossa) kaçtı. Kardeşinin bir adamı öldürmesi ve maktulün ailesiyle aralarındaki kan davasından dolayı kardeşi yakalanıp hapsedilinceye kadar önce Mürsiye’ye, daha sonra Sarakusta’ya gittiği de rivayet edilir. Sarakusta’da Benî Hûd’dan Muktedir-Billâh’ın yakın ilgisini gören şair, hükümdar ve oğlu Yûsuf el-Mü’temen için yazdığı şiirler dolayısıyla büyük yardım ve ihsanlara mazhar oldu. Sarakusta’daki üç yıllık ikametten sonra 464’te (1071) Meriye’ye döndü ve tekrar Mu‘tasım b. Ma‘n et-Tücîbî’nin hizmetine girdi. Ömrünün geri kalan yıllarını Meriye’de geçirdi ve burada vefat etti.

Resmî görevi yanında öğretim faaliyetini de yürütmüş olan İbnü’l-Haddâd, Abdullah b. Avf ve Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed et-Tücîbî gibi öğrenciler yetiştirdi. Tücîbî, İbnü’l-Haddâd’ın “Hadîkatü’l-hakīka” adlı kasidesini kendisinden okuduğunu belirtmektedir (İbnü’l-Ebbâr, I, 399; İbn Abdülmelik, VI, 10). İbnü’l-Haddâd, Tuleytulalı (Toledo) fakih Ebû Bekir İbnü’l-Hadîdî ve Mu‘temid-Alellah’ın (İbn Abbâd) müneccimi şair Ebû Bekir el-Havlânî ile arkadaştı. Ancak kendi döneminin şairlerinden İbnü’l-Lebbâne ve Sümeysir diye bilinen Ebü’l-Kāsım Halef b. Ferec el-İlbîrî ile iyi ilişkiler içinde olmadığı onlar hakkında yazdığı hicviyelerden anlaşılmaktadır (Dîvân [der. ve nşr. Menâl Müneyzil], s. 22-23, 86-87).

İbnü’l-Haddâd’ın şiirlerinde İslâmî ilimler yanında İran, Sâsânîler, Kisrâ, Rum, Kostantin, Benî Şeybân, Seyf b. Zûyezen, Sinimmar gibi toplumlar ve tanınmış şahsiyetlerine dair tarihî mâlumatla geniş edebiyat kültürünün izleri görülür (meselâ bk. Dîvân [nşr. Yûsuf Ali Tavîl], s. 265-278, kaside nr. 58). Endülüs edebiyatına has bir tür olan müveşşahın yanı sıra medih, hamâse, fahr, hiciv, mersiye, hikmet, gazel ve tasvir konularında en güzel ürünlerini veren İbnü’l-Haddâd methiye türü şiirlerini daha çok Mu‘tasım b. Ma‘n, bir kısmını da Benî Hûd hükümdarları için yazmıştır. Bu tür şiirlerine daha çok eski Arap şairlerinin medih üslûbu ile başlar; sevgilisinin yaptığı seyahatleri, bedevîlerin bir bâdiyeden diğerine gitmelerini anlattıktan sonra asıl medih konusuna geçer (meselâ bk. a.g.e., s. 173-179, kaside nr. 9-10) veya gazelle başlayıp asıl konuya intikal eder (a.g.e., s. 161-168, kaside nr. 7).


Medihlerinde Doğu Arap dünyasında kullanılan dikkat çekici ifadeler yer alır.

Meriye’nin önde gelen gazel şairlerinden olan İbnü’l-Haddâd bir kısım şairler gibi erkekler üzerine gazel (gazelü’l-müzekker) yazmamıştır. Gazellerinin tamamı kadınlara yöneliktir (gazelü’l-müennes). Gazelleri daha çok, büyük bir tutkuyla sevdiği ve zerafetinden dolayı şiirlerinde Nüveyre adıyla andığı, asıl ismi Cemîle olan bir rahibe ile ilgilidir. Şair gençliğinde çıktığı bir hac yolculuğu sırasında Nil’in doğu yakasında Asyût yakınındaki Rîfe Manastırı’n-da yaşayan bu rahibeyi görünce ona âşık olmuş, haccı unutarak uzun bir süre manastır civarında kalmış, onu görmek için hemen her gün kiliseye devam etmiştir. Duygularının karşılıksız kalması üzerine Meriye’ye dönen şairin daha sonra kaleme aldığı şiirlerinin çoğunun ilham kaynağı Nüveyre olmuştur. Lübeynâ, Lûbnâ, Süleymâ ve Mehded gibi isimlerle de hep Nüveyre’yi kastetmiştir. Şiirlerinde Nüveyre’ye olan sevgisinden dolayı Îsâ-Mesîh, İncil, teslîs, ruhbanlık, haç, kilise, paskalya gibi hıristiyan kültürüne ait isim ve kavramlara sıkça rastlanır.

İbnü’l-Haddâd’ın bilinen tek mersiyesi Mu‘tasım b. Ma‘n’ın annesi için yazılmıştır. Bu şiirde şair ölüm gerçeği karşısında insanın âcizliğini hikmet ve öğütlerle dile getirmektedir (a.g.e., s. 279-284, kaside nr. 59). Mu‘tasım b. Ma‘n b. Sumâdıh ve şair Sümeysir’le ilgili iki hicviyesi bulunan İbnü’l-Haddâd’ın (a.g.e., s. 184, 243, kaside nr. 12, 45) bu türde başarılı olmadığı görülmektedir. Hamâse konusundaki şiirlerinde de bazı zorlamalar görülür. Tasvir konusunda büyük bir yeteneğe sahip olan şair özellikle ok, yay, mızrak, donanma gibi savaş araçları yanında dostluk, şarap ve ziyafet gibi konuları başarıyla tasvir etmiştir. Tasvirlerini teşbih, istiare, mecâz-ı mürsel, cinas, iktibas, tıbâk, mukabele ve gulüv gibi edebî sanatlarla süsleyen şair bu konuda Endülüslü tasvir şairi İbn Hafâce’den etkilenmiştir. Kasidelerinin bazı beyitleri hikemiyata dairdir.

İbnü’l-Haddâd’ın büyük bir divanı olduğu kaydediliyorsa da (Safedî, II, 86; Kütübî, III, 283) bu eser günümüze intikal etmemiştir. Şiirleri Menâl Müneyzil tarafından İbnü’s-Sayrafî’nin el-Efđaliyyât’ı, İbn Fazlullah el-Ömerî’nin Mesâlikü’l-ebśâr’ı, İbn Bessâm’ın eź-Źaħîre’si, İmâdüddin el-İsfahânî’nin Ħarîdetü’l-ķaśr’ı başta olmak üzere çeşitli kaynaklardan derlenip tahkik edilerek ŞiǾru Ebî ǾAbdillâh b. el-Ĥaddâd el-Endelüsî adıyla neşredilmiştir (Beyrut 1405/1985). Eserde toplam 624 beyti ihtiva eden yetmiş bir kaside ve kıta yer alır. Abdülazîz es-Sâverî el-Mühendisîn, Menâl Müneyzil’in derlemesinde bulunmayan İbnü’l-Haddâd’ın bazı şiirlerini derleyerek yayımlamıştır (bk. bibl.). Daha sonra Yûsuf Ali Tavîl, şairin Menâl Müneyzil derlemesinde yer alan şiirlerini daha geniş bir incelemeyle ele alıp tahkik ederek Dîvânü İbni’l-Ĥaddâd adıyla yeniden yayımlamıştır (Beyrut 1410/1990).

Kaynaklarda adı geçen şu eserler de İbnü’l-Haddâd’a nisbet edilmektedir: el-Müstenbaŧ (fî Ǿilmi’l-eǾârîżi’l-mühmele Ǿinde’l-ǾArab mimmâ taķtażîhi’d-devâǿiri’l-erbaǾ mine’d-devâǿiri’l-ħams elletî tenfekkü minhâ eşǾârü’l-ǾArab), Ķaydü’l-evâbid ve śaydü’ş-şevârid fî îrâdi’ş-şevâź ve’r-red Ǿale’ş-şeźźâź, el-İmtiǾâż li’l-Ħalîl (Halîl b. Ahmed’in aruza dair görüşleriyle mûsiki makamlarının meczedildiği eserde aynı zamanda Halîl’in aruz sistemini eleştiren Saîd b. Fethûn es-Sarakustî’ye de cevap verilmiştir).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Haddâd el-Vâdîâşî, ŞiǾr (der. ve nşr. Menâl Müneyzil), Beyrut 1405/1985, neşredenin girişi, s. 5-29; a.mlf., Dîvân (nşr. Yûsuf Ali Tavîl), Beyrut 1410/1990, neşredenin girişi, s. 7-98; Feth b. Hâkān el-Kaysî, Maŧmaĥu’l-enfüs ve mesraĥu’t-teǿennüs fî müleĥi ehli’l-Endelüs (nşr. M. Ali Şevâbike), Beyrut 1403/1983, s. 336-341; İbn Bessâm eş-Şenterînî, eź-Źaħîre, II, 691-729; İbnü’l-Ebbâr, et-Tekmile, Madrid 1886, s. 398-399; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, III, 175; İbn Abdülmelik, eź-Źeyl ve’t-tekmile li-Kitâbeyi’l-Mevśûl ve’ś-Śılâ (nşr. Muhammed b. Şerîfe), Beyrut 1973, VI, 10; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, II, 266; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVIII, 601-602; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlikü’l-ebśâr, Kahire 1924, I, 384-386; Safedî, el-Vâfî, II, 86-87; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, III, 283; İbnü’l-Hatîb, el-İĥâŧa, II, 333-337; Makkarî, Nefĥu’ŧ-ŧîb, IV, 115; A. G. Palencia, Historia de la literatura Arabigoespanola, Madrid 1945, s. 90; E. G. Gómez, Poemas Arabigoandaluces, Madrid 1945, s. 35; A. R. Nykl, Hispano-Arabic Poetry, Baltimore 1946, s. 194-195; Henri Pérès, La poésie andalouse en arabe classique au XIe siècle, Paris 1953, s. 279-282; Seyyid Abdülazîz Sâlim, Târîħu medîneti’l-Meriyyeti’l-İslâmiyye, Beyrut 1969, s. 147; Muhammed Ahmed Ebü’l-Fazl, Târîħu’l-medîneti’l-Meriyye fi’l-Ǿaśri’l-İslâmî, İskenderiye 1981, s. 237; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, IV, 665; Amelina Ramón Guerrero, “Poesia amorosa de Ibn al-Haddād”, Miscelánea de Estudios Arabes y Herráicos, XXVII-XXVIII-1, Granadi 1978-79, s. 197-204; Abdülazîz es-Sâverî, “Fâǿitü şiǾri İbni’l-Ĥaddâd el-Endelüsî”, Mecelletü dirâsât Endelüsiyye, sy. 5, Tunus 1411/1990-91, s. 58-70; H. Mones, “Ibn al-Ĥaddād”, EI² (İng.), III, 775-776; “İbn Ĥaddâd”, DMBİ, III, 339-340.

Rahmi Er