İLELÜ’l-HADÎS

(علل الحديث)

Hadislerin sıhhatini zedeleyici mahiyetteki gizli sebepleri inceleyen ilim.

Sözlükte illet (çoğulu ilel) kelimesi “bir şeye dışarıdan girerek onun özelliklerini değiştiren geçici zayıflık, hastalık ve özür” mânalarına gelir. Hadis terimi olarak “sağlam bir haberin sıhhatine zarar verebilecek gizli sebep” demektir. İllet görünüşte sağlam ve râvileri güvenilir haberlerde bulunur. Sika râviler tarafından nakledilen ve senedinde bir kopukluk görülmeyen haberler sahih kabul edilmekle beraber bazan râviler sahih haberlerde de hemen farkedilemeyen hatalar yapabilirler. Hadislerin rivayeti sırasında ortaya çıkan ve önemsiz gibi görünen bu hatalar hadisin sıhhatini ortadan kaldırabileceği gibi râvinin güvenilirliğinde şüphe etmeyen talebeleri tarafından diğer sahih hadisleriyle birlikte nakledilebilir ve hocasının yaptığı hatayı farkedemeyen sika râvi onun rivayetini naklettiği için hata kendisine nisbet edilir. Hadislerdeki illetlerin en önemli sebebi râvinin vehmi olduğu için ilel ilminin vehimden kaynaklanan rivayetleri konu edindiği söylenmiş, ileri derecede zayıf olmayan bazı râviler de yanılarak hata ettiklerinden ilel kitaplarında inceleme konusu yapılmıştır. Dikkatli bir araştırma sonucunda gizli bir kusuru tesbit edilen haberler ma‘lûl veya muallel diye adlandırılmış, bir cerh kusuruyla tenkit edilen râvilerin naklettiği haberlerle zayıf olduğu kolayca anlaşılan rivayetler ise muallel sayılmamıştır. Hadis âlimlerinin çoğu usul konularında farklı görüşlere sahip olduğu gibi illet diye ileriye sürülen sebeplerde de ittifak edememiştir. Meselâ Dârekutnî Śaĥîĥayn’deki 110 hadisin illetli olduğunu söylerken bu illetleri inceleyen İbn Hacer el-Askalânî onların hadisin sıhhatini giderecek kadar etkili olmadığını ileri sürmüştür.

Asr-ı saâdet’ten itibaren âdil ve sika râvilerin hataları tenkit edilmiş, sahâbîlerin yanlış rivayetleri düzeltilmiş, eksik bırakılan bölümler tamamlanmış ve bu işe “istidrâk” adı verilmiştir. İlletler ilk bakışta anlaşılamayacak kadar gizli kusurlar olduğu için istidrâklerden az da olsa farklıdır. Başta Hulefâ-yi Râşidîn olmak üzere ileri gelen sahâbîler, Hz. Peygamber’in vefatından sonra hadislerin dikkatsiz bir şekilde rivayet edilmemesi için bazı tedbirler almışlarsa da yine de çeşitli sebeplerle bir kısım hatalar meydana gelmiştir. Ayrıca fitnelerin ortaya çıkması, yalancılığın yayılması ve uydurma (mevzû) rivayetlerin görülmesi üzerine isnadlar araştırılıp hadis râvilerinin tenkidine başlanmıştır. İbn Abbas, Hz. Ali’den nakledilen haberleri inceleyerek hatalı bulduklarını reddetmiş, bazan onun böyle bir şey söylemeyeceğini belirterek haberi incelemeye bile gerek duymamıştır. İlk ilel müelliflerinden Ali b. Medînî (ö. 234/849), ashap döneminden itibaren hoca-talebe ilişkisini dikkate alarak muhaddislerin tabakalarını incelemiş, derecelerini göstermiştir.


Şu‘be b. Haccâc (ö. 160/776), sened tenkidini ve ricâl ilmini sistemleştirerek ilelin bir ilim haline gelmesine vesile olmuş, talebesi Yahyâ b. Saîd el-Kattân ilele dair ilk eseri kaleme almış, Yahyâ b. Maîn et-Târîħ ve’l-Ǿilel, Ali b. Medînî Ǿİlelü’l-ĥadîŝ ve maǾrifetü’r-ricâl, Ahmed b. Hanbel Kitâbü’l-Ǿİlel ve maǾrifeti’r-ricâl adlı kitaplarıyla ilel ilminin temel konularını düzenlemişlerdir. İlel yanında ricâl ve tarihle ilgili bilgilerin bir arada incelendiği bu eserler, talebelerin hocalarına sorup aldıkları cevapları bir araya getirmeleriyle ortaya çıktığından belirli bir sistematiğe ve konu bütünlüğüne sahip değildir. Müsned tertibindeki ilk ilel kitabını Ya‘kūb b. Şeybe (ö. 262/875) telif etmiş, Ebû Îsâ et-Tirmizî el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’inde ilel konusunu müstakil bir bölümde ele almış, bu bölümü şerheden İbn Receb’in çalışması ilelin dirâyet açısından incelendiği tek eser olmuştur (aş. bk.). İbn Ebû Hâtim’in sünen kitapları tertibindeki Ǿİlelü’l-ĥadîŝ’i, İbn Adî’nin tenkide uğrayan râvileri alfabetik olarak sıraladığı, sonra da onların illetli rivayetlerinden örnekler verdiği el-Kâmil’i bu türün önemli eserleridir. Muhammed b. İsmâil el-Buhârî, Zühlî, Ebû Zür‘a er-Râzî ve Ebû Hâtim er-Râzî ilel konusunun önde gelen âlimleri olup bu konuda klasik dönemin son halkası Dârekutnî’dir.

Râvi güvenilir de olsa zaman zaman yanılmasının temel sebepleri hâfızası ve dikkatinin mükemmel olmaması, unutması, eksik ezberlemesi veya gördüğü olayları her zaman gerçeğe uygun şekilde tesbit edememesidir. Bundan dolayı güvenilir râvilerin zaman zaman düştüğü hatalar dikkatle takip edilmiş, Ali b. Medînî’nin Ǿİlelü ĥadîŝi İbn ǾUyeyne’sinde olduğu gibi bir araya getirilmiştir. Muhaddisin akıl ve şuurunda geçici veya kalıcı bir zayıflığın ortaya çıkması ise “ihtilât” türündeki çalışmalara konu olmuştur. İleri derecedeki ihtilât, râvinin bu halinin ortaya çıkmasından sonraki rivayetlerinin terkine sebep teşkil etmiş, geçici ve az miktardaki ihtilât ise bunların hangi rivayetlerde olduğunun bilinmesi şartıyla terkedilmemiştir. Râvinin bazı dış tesirlerle yanıldığı ve zabtının zayıfladığı da olmuştur. Kitabından rivayet eden bir râvinin kitabını kaybetmesi onun rivayetlerinin kabul edilmemesi için yeterlidir. Nitekim Abdürrezzâk es-San‘ânî’nin hayatının son yıllarında gözlerini kaybetmesi sebebiyle kitaplarını okuyamaması hata etmesine ve bazı telkinleri benimsemesine yol açmıştır. Talebenin hocası ile uzun süre beraber olamaması, ilmî ehliyeti bulunmayan ve dil kurallarını bilmeyen bir râvinin hadisleri mâna ile rivayete kalkışması da yanılma ihtimalini arttıran başlıca sebeplerdendir.

İllet hadisin isnadında ve metninde bulunabilir. İsnaddaki illet, hadisin sağlamlık derecesini etkilemekle beraber münkatı‘ olarak rivayet edilen bir hadisin mevsul bir rivayetinin bulunması gibi durumlarda bu olumsuz etki ortadan kalkar. İsnadda çok görülen kusurlardan biri gizli inkıtâ yani seneddeki bir tür kopukluktur. Mevsul sanılan bir isnadın gizli bir inkıtâının tesbit edilmesi hadisi illetli hale getirir. İsnadın ibdâli de önemli bir kusurdur. Yanılarak senedin değiştirilmesi haberin illetli olmasına, garîb hadis rivayet etmek maksadıyla isnadın bilerek değiştirilmesi ise haberin mevzû sayılmasına yol açar. Bir sahâbîden geldiği bilinen (mahfûz) bir hadisin yanlışlıkla başka bir sahâbîden veya bir tâbiîden nakledilmesi gibi haller de o hadisi illetli kılar. Mevkuf bir haberin merfû, mürsel bir hadisin müsned, münkatı‘ bir hadisin mevsul olarak rivayet edilmesi hadisin sıhhatini zedeleyen sebeplerdendir.

Hadisin metninde de illet bulunabilir. Bunların incelenip tenkit edilmesi fakihlerin, kelâmcıların ve müfessirlerin de ilgi alanına girer. Hadis metinlerindeki teâruz bir tür illettir. Birbirine zıt gibi görünen ve genellikle biri mâna ile rivayet edilen iki hadis metni arasında tercih yapılamadığı zaman bu metinler muztarib sayılır. Sahih haberlerle bilinen tarihî bir olaya muhalif olarak rivayet edilen sahih bir rivayet de illetli kabul edilir. Râvinin genellikle hadisin son kısmına açıklama mahiyetinde eklediği sözün (idrâc) hadis zannedilmesi o rivayetin illetli sayılmasına sebep olduğu gibi noktalama, okuma ve harf hatası (tahrif ve tashif) sonucunda hadis metinlerinin anlamlarının değişmesi de hadisi illetli hale getirir. Fıkıhçıların hadislerdeki illetleri kendi açılarından değerlendirdikleri ve muhaddislerin kabul ettiği bazı illetleri dikkate almadıkları olmuş, buna karşılık onların illet saydığı bazı hususları da muhaddisler kabul etmemiştir. Özellikle Hanefî usulcüleri illet terimi yerine “mânevî inkıtâ” veya “bâtınî inkıtâ” tabirlerini kullanmışlardır.

İlletlerin tesbit edilebilmesi kolay bir iş olmayıp hadis alanında ciddi bir bilgi birikimine ve uzmanlaşmaya ihtiyaç gösterir. Öncelikle hadis ekollerinin özelliklerinin, hangi bölgelerde geliştiklerinin, kültür çevreleriyle fıkıh ve akîde açısından kimliklerinin bilinmesi zorunludur. Ayrıca isnadların kendilerine dayandığı hadis imamları tanınmalı, rivayetlerinin özellikleri, ad, künye ve lakapları, varsa ihtilâflı nisbeleri, ölüm, doğum tarihleri bilinmeli, onlardan rivayette bulunanların yaşları ve güvenilirlik durumları tesbit edilmeli, müdellisler, ihtilâta uğrayanlar, irsâl yapanlar tesbit edilmelidir.

Hadisin bütün tariklerinin incelenmesi ayrı bir önemi haiz olup bilinen rivayetlerinin karşılaştırılması, hatalı ve eksik tariklerin belirlenmesine ve varsa illetinin tesbit edilmesine yardımcı olur. Böylece râvinin hâfıza gücünü, zabt ve dikkat derecesini anlamak mümkün olduğu gibi rivayetler arasındaki eksiklik ve fazlalıklar da ortaya çıkar. Böyle bir mukayese sonunda bir hadisi sadece bir râvinin rivayet ettiğinin görülmesi illetin tesbiti açısından ilk basamak sayılır. İkinci aşamada bu rivayete muhalif başka bir tarikin bulunması, illet konusunda uzman olan âlimin vereceği hükmü kolaylaştırır. Bir hadisin bütün rivayetlerinin bir araya getirilmesi de sika veya zayıf bir râvinin bütün rivayetlerinin toplanmasına imkân verebilir. İlletlerin tesbitine yardımcı olan diğer bir husus da hadis âlimlerinin müzakeresi olup bunlar, illetli olduğu sanılan rivayetleri bildikleri mahfuz hadislerle karşılaştırarak bir sonuca varmaya çalışırlar.

İlel ilmi cerh ve ta‘dîlden ayrı bir ilim kabul edilmiş, III (IX) ve IV. (X.) yüzyıllarda bu alanda birçok eser yazılmıştır. Yahyâ b. Maîn’in et-Târîħ ve’l-Ǿilel’i, illet ve ricâl konularında kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevapların talebesi Abbas b. Muhammed ed-Dûrî tarafından bir araya getirilmesiyle ortaya çıkan bir çalışmadır. Eser, Ahmed Muhammed Nûrseyf tarafından doktora tezi olarak neşre hazırlanmış ve et-Târîħ dirâse ve tertîb ve taĥlîl adıyla yayımlanmıştır (I-IV, Mekke 1979). Ali b. Medînî’nin Ǿİlelü’l-ĥadîŝ ve maǾrifetü’r-ricâl adındaki risâlesi, sahâbeden itibaren isnadların dayandığı muhaddisler ve hadis ekolleri hakkında bilgi vermektedir (nşr. Muhammed Mustafa el-A‘zamî, Beyrut 1972 [el-Ǿİlel adıyla]; nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Halep 1400/1980). Ahmed b. Hanbel’in Kitâbü’l-Ǿİlel ve maǾrifetü’r-ricâl’i (el-CâmiǾ fi’l-Ǿilel ve maǾrifeti’r-ricâl) oğlu Abdullah tarafından soru-cevap metoduyla tedvin edilmiştir (nşr. Talat Koçyiğit - İsmail Cerrahoğlu, I, Ankara 1963; II, İstanbul 1987; nşr. Vasiyyullah b. Muhammed Abbas, I-III, Beyrut-Riyad


1408/1988; nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî, Riyad 1988; nşr. Muhammed Hüsâm Beyzûn, I-II, Beyrut 1990). Muhaddislerin metin tenkidiyle ilgili çalışmalarının örneklerini ihtiva eden Müslim b. Haccâc’ın Kitâbü’t-Temyîz’inin yayımlanan bölümünde 106 rivayet incelenmiş (Muhammed Mustafa el-A‘zamî, Riyad 1982), eserin diğer bölümleri ele geçmemiştir. Ya‘kūb b. Şeybe’nin el-Müsnedü’l-kebîrü’l-muǾallel’i tamamlanmamış bir çalışma olup günümüze yalnızca onuncu cüzü (Müsnedü Emîri’l-müǿminîn ǾÖmer b. el-Ħaŧŧâb) ulaşabilmiştir (nşr. Sâmî el-Haddâd, Beyrut 1940; Kemâl Yûsuf el-Hût, Beyrut 1405/1985). Ebû Îsâ et-Tirmizî’nin orijinal şekli bilinmeyen el-Ǿİlelü’l-kebîr’inin (el-Ǿİlelü’l-müfred, Ǿİlelü’t-Tirmiźî el-kebîr) Ebû Tâlib el-Kādî tarafından fıkıh bablarına göre tertip edilen şekli yayımlanmıştır (nşr. Hamza Dîb Mustafa, I-II, Amman 1406; nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî v.dğr., Beyrut 1409/1989). Müellifin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’in sonunda yer alan “Kitâbü’l-Ǿİlel” bölümü el-Ǿİlelü’ś-śaġīr adıyla anılmıştır (aş. bk.). Bezzâr’ın el-Müsnedü’l-kebîrü’l-muǾallel’inde bazı hadislerin illetleri gösterilmiştir (Millet Ktp., Murad Molla, nr. 572; Köprülü Ktp., nr. 426). Ebü’l-Fazl Muhammed b. Ahmed el-Herevî Ǿİlelü’l-eĥâdîŝ fî kitâbi’ś-Śaĥîĥ li-Müslim b. el-Ĥaccâc adlı eserinde Śaĥîĥ-i Müslim’deki otuz kadar hadisin illetini göstermiştir (nşr. Ali b. Hasan b. Ali b. Abdülhamîd el-Halebî el-Eserî, Riyad 1412/1991). İbn Ebû Hâtim er-Râzî Ǿİlelü’l-ĥadîŝ’inde, babası Ebû Hâtim er-Râzî ile Ebû Zür‘a er-Râzî’ye illetli hadisler hakkında sorular sorup aldığı cevapları bir araya getirmiş, kitapta 2840 rivayet incelenmiştir (nşr. Muhibbüddin el-Hatîb, I-II, Kahire 1343; Beyrut 1985). İbn Adî el-Kâmil fî đuǾafâǿi’r-ricâl’in mukaddimesinde hadis rivayeti ve tenkidiyle ilgili konuları ele almış, ashap döneminden itibaren münekkitlerin tabakalarını tanıtmış, tenkide uğrayan râvileri alfabetik olarak incelemiş ve rivayetlerinden örnekler vermiştir. Dârekutnî, 1818 hadisin illetini incelediği müsned tertibindeki el-Ǿİlelü’l-vâride fi’l-eĥâdîŝi’n-nebeviyye’sinde bazan bir hadisin illetini araştırırken otuz kadar farklı rivayeti nakletmektedir (nşr. Mahfûzürrahman Zeynullah es-Selefî, I-X, Riyad 1405-1415/1985-1994). Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, sünen kitapları tertibindeki el-Ǿİlelü’l-mütenâhiye fi’l-eĥâdîŝi’l-vâhiye adlı eserinde üzerinde duracağı haberlerin önce bütün tariklerini ele almakta, ardından bunları daha çok muhaddislerin hadisler ve râviler hakkındaki görüşlerine dayanarak tenkit etmektedir (nşr. D. Halîl el-Meys, Beyrut 1983). İlelin bir ilim disiplini olarak ele alındığı ilk çalışma İbn Receb’in Şerĥu Ǿİleli’t-Tirmiźî’sidir. Eser, Tirmizî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’ine müellifin yazdığı yirmi ciltlik Şerĥu CâmiǾi’t-Tirmiźî’nin günümüze ulaşan son bölümünden ibarettir. Bu bölüm, Tirmizî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’inin elli birinci kitabı mahiyetindeki el-Ǿİlelü’ś-śaġīr’in şerhidir. İbn Receb bu çalışmasında Tirmizî’nin metinlerini zikretmemiş, onları ilâvelerle genişleterek ve eksiklerini tamamlayarak şerh ve tenkit etmiş, eserin sonunda ilel ilmiyle ilgili bazı bilgilere ve kurallara bir bölüm ayırmıştır (nşr. Subhî Câsim el-Humeyd, Bağdad 1396/1976; nşr. Nûreddin Itr, I-II, Dımaşk 1398/1978; nşr. Hemmâm Abdürrahîm Saîd, Zerkā 1987). Hemmâm Abdürrahîm Saîd, İbn Receb’in bu şerhi üzerinde el-Ǿİlel fi’l-ĥadîŝ adlı bir doktora çalışması yapmıştır (bk. bibl.). Kaynaklarda adı geçen başka ilel kitapları da bulunmakta, bu konudaki en son çalışmanın, Muhammed Murtazâ ez-Zebîdî’nin (ö. 1205/1791) Dârekutnî’nin el-Ǿİlel’inden seçtiği RefǾu’l-kelel Ǿani’l-Ǿilel adlı kırk hadis mecmuası olduğu anlaşılmaktadır (Abdülhay el-Kettânî, I, 408).

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Śalât”, 30, 81; Müslim, “Muķaddime”, 4, “Ĥac”, 388-395; a.mlf., Kitâbü’t-Temyîz (nşr. Muhammed Mustafa el-A‘zamî), Riyad 1402/1982, s. 186; Hâkim en-Nîsâbûrî, MaǾrifetü Ǿulûmi’l-ĥadîŝ, Medine-Beyrut 1397/1977, s. 112-119; Şemsüleimme es-Serahsî, el-Uśûl (nşr. Ebü’l-Vefâ el-Efgānî), Haydarâbâd 1372, I, 364-370; İbnü’s-Salâh, ǾUlûmü’l-ĥadîŝ, s. 42-44; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XIV, 538-540; İbn Hacer, Hedyü’s-sârî (Hatîb), II, 100-137; Tecrid Tercemesi, I, 76, 176-189; Şemseddin es-Sehâvî, Fetĥu’l-muġīŝ, Beyrut 1993, I, 243-256; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî, Beyrut 1979, I, 251-261; Emîr es-San‘ânî, Tavżîĥu’l-efkâr, Kahire 1366, II, 25-34; Tâhir el-Cezâirî, Tevcîhü’n-nažar, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 264-289; Ahmed Muhammed Şâkir, el-BâǾiŝü’l-ĥaŝîŝ, Beyrut 1408, s. 52-56; Subhî es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları (trc. M. Yaşar Kandemir), Ankara 1973, s. 90, 150-156; Nûreddin Itr, Menhecü’n-naķd fî Ǿulûmi’l-ĥadîŝ, Dımaşk 1399/1979, s. 447-454; Hemmâm Abdürrahîm Saîd, el-Ǿİlel fi’l-ĥadîŝ dirâse menheciyye fî đavǿi Şerĥi Ǿİleli’t-Tirmiźî li’bn Receb el-Ĥanbelî, Amman 1400/1980, tür.yer.; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, I, 408; Haldûn el-Ahdeb, Esbâbü iħtilâfi’l-muĥaddiŝîn, Cidde 1405/1985, II, 413-423; Muhammed Accâc el-Hatîb, el-Vecîz fî Ǿulûmi’l-ĥadîŝ, Dımaşk 1988, s. 260-266; Ayhan Tekineş, İlelü’l-Hadis İlmi (yüksek lisans tezi, 1991), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Ayhan Tekineş