İNGUŞLAR

Kuzey Kafkasya’da yaşayan müslüman halk.

Kafkasya’nın kadim halklarından olan ve kendilerini Galgay olarak adlandıran İnguşlar, Çeçenler’le birlikte Vaynağ kökenlidirler. Başlıca İnguş boyları Baloğ, Beğloy, Beştoy, Bulguç, Canbotneği, Doşokloy,


Estmirneği, Fergi, Geziknakan, Korgi, Mersoy, Mursağo, Nesirgoy, Ohloy, Oskoy, Pamtoy, Torştgoy, Tultoy, Uççoy, Volkoynahan, Yendi ve Zeçoy’dur. Vaynağ kelimesi “yakın akraba” mânasındaki nahtan türemiştir. Nahları bir isim altında toplamak için çeşitli milletlere ait yazılı metinlerde “nahçamt’yanlar, durdzuki, malhi” gibi adlar verilmiş, daha sonraları “trogloditlave, hamekitlar, duallar” isimleri kullanılmıştır. Ortaçağ dönemi için “Gligvi” ekseriyetle İnguşlar’ın atası olarak tanımlansa da “Kisti” Çeçen-İnguşlar’ın ortak ceddi olarak kabul görmektedir. İnguş ismi ise menşe adı değildir. Şimdiki Kuzey Osetya sınırları içinde Prigorad ilçesine bağlı Tar (İnguş) köyüne izâfeten verilmiş bir addır. Önce Kabartaylar’ın kullandığı bu isim daha sonra Ruslar tarafından da benimsenmiş ve yerleşmiştir.

Çeçen ve İnguşlar’ın ortak ataları olan Vaynağlar’la ilgili yazılı bilgiler milâttan önce 1000 yılına kadar dayanmaktadır. Bunlar, Kafkas dağlarının orta kısmı ile bu dağların kuzeyindeki düzlüklerde yaşıyorlardı. Milâttan önce VII. yüzyılda İskitler’in Kafkas seferleri sırasında Kafkas ötesinde daha fazla yerleşmeye başladılar. Bölgenin büyük bir mücadele alanı olmasından dolayı Avrupa Hun Devleti, Doğu Roma, Emevî, Abbâsî, Hazar, Büyük Selçuklu, Altın Orda ve Timur devletlerinin etkisi altında kalan Vaynağlar dağlık bölgelere çekildiler. Osmanlılar’ın bölgede hâkimiyet kurmasından (1474) sonra bir kısmı tekrar düzlük alanlara doğru göçe başladı. Osmanlılar’ın sağladığı güven ortamının bir sonucu olan bu göçün en büyük istikameti Tar ovası ve Kambileye nehri etrafındaki topraklardı. İnguşlar’a ismini veren İnguş (Tar) köyü XVII. yüzyılda burada kuruldu. Ruslar’ın bölgeye yerleşmesinden (1810) önce İnguşlar’ın önemli bir kısmı Sunja nehriyle Terek arasında yayılmış olarak yaşıyorlardı. Yoğunluğu farklı olmakla birlikte Dağıstan’dan Kabartay’a kadar bugünkü Gürcistan’ın kuzey kısımları dahil olmak üzere merkezi Kafkasya’da bulunuyorlardı.

Ruslar’ın Gürcistan’a ulaşmak için bir İnguş köyü olan Zaurova’nın yakınına stratejik önemi haiz Vladikafkas şehrini inşa etmeleri (1784) İnguşlar için sıkıntılı bir dönemin başlangıcı oldu. Ruslar, İnguş topraklarını ele geçirmeye ve buralara Slav asıllı hıristiyanları yerleştirmeye başladılar. Ruslar’ın ilerlemesine karşı Şeyh Mansûr’un (Uşurma) başlattığı (1784) cihad hareketine Çeçenler’le birlikte İnguşlar da katıldılar. Fakat harekât başarısız oldu. İnguşlar Rus hâkimiyetini kabul ettiler (1810). Böylece aynı kökten geldikleri Çeçenler’den kopan İnguşlar Ruslar tarafından ayrı bir kavim olarak ilân edildi.

Ruslar, 1817’de Sunjen müstahkem hattını tesis ederek buraya Kazaklar’ı yerleştirdiler. İnguş topraklarına da Rus iskân politikası çerçevesinde başka yerlerden göçmenler getirildi. Toprakları ellerinden alınan İnguşlar’la Ruslar arasında uzun süren bir mücadele dönemi başladı. İnguşlar, 1834-1859 yılları arasında Ruslar’a karşı mücadele veren İmam Şeyh Şâmil’i destekledilerse de fazla başarılı olamadılar. Terek nehrinin kolu Sunja üzerindeki Nazran ve çevresindeki verimli topraklarda yaşayan İnguşlar verimsiz dağlık bölgelere sürüldüler (1860) ve Bolşevik İhtilâli’ne kadar (1917) verimsiz dağlık bölgelerde yaşadılar.

Rus Çarlığı’nın yıkılmasından sonra Kuzey Kafkasya kavimleri büyük kurultayı Terekkale’de (Vladikafkas) toplandı (1-5 Mayıs 1917). İnguşlar’ın da dahil olduğu 500 delegenin katıldığı kurultayda Rusya Federasyonu içinde muhtariyetin sağlanması için kararlar alındı. Kuzey Kafkasya ve Dağıstan Kavimleri Birliği resmen kurularak icra komitesi seçildi. Böylece dâimî statüde teşkilâtlanma yönünde önemli bir adım atılmış oldu.

Bir taraftan Rusya’daki gelişmeler, bir taraftan Kuban, Terek ve Don Kazakları’nın Kafkasyalılar aleyhine genişlemeleri üzerine, II. Büyük Kafkas Kurultayı Terekkale’de toplandı (20 Eylül 1917). Kurultayda Kafkas Dağlıları Birliği’nin kurulması, birlik içindeki her kavmin muhtar olması, birliğin en yetkili organı olarak meclisin oluşturulması, yöneticilerin tayini ve yüksek mahkemenin kurulması kararlaştırıldı. Bu sırada çok güçlü olan Kazak lideri Kaladin’in girişimiyle Kazak ve Dağlılar’ın katıldığı Güneydoğu Birliği hükümeti kuruldu (20 Ekim 1917). Fakat Dağlılar bu hükümetten çekilerek (2 Aralık 1917) Osmanlı Devleti’nin himayesinde bağımsız bir devlet kurma yönünde çalışmalara başladılar. Şeyh Uzun Hacı idaresinde, İnguşlar’ın da dahil olduğu Kuzey Kafkasya Halklarının Dağlık Cumhuriyeti adlı Kafkas devleti (Dağıstan) Rusya’dan ayrıldığını ilân etti (11 Mayıs 1918). Osmanlı Devleti ile dostluk ve yardım antlaşması imzalayan (8 Haziran 1918) yeni devlet bölgede önemli bir güç haline geldi. Fakat Osmanlı Devleti’nin Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) gereğince bölgeden çekilmek zorunda kalmasının ardından Bolşevikler bölgeyi ele geçirdiler (1921) ve Kuzey Kafkasya Halklarının Dağlık Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırdılar. Etnik yapıları dikkate alan muhtar bölgeler kurma politikası çerçevesinde Dağıstan’ı Rusya Federasyonu’na bağlı özerk cumhuriyet, Çeçenistan, İnguşistan ve Asetistan’ı da (Osetya) aynı federasyona bağlı muhtar vilâyetler haline getirdiler (7 Temmuz 1924). İdare merkezinin Vladikafkas şehri olan İnguşistan Muhtar Vilâyeti’nin yüzölçümü 3200 km² ve nüfusu da 75.082 idi (1926).

İnguşistan ile Çeçenistan önce Çeçen-İnguş muhtar vilâyeti (1934), ardından Rusya Federasyonu’na bağlı Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adı altında birleştirildi (1936). II. Dünya Savaşı’nda Kızılordu ile birlikte Almanlar’a karşı savaştıkları halde ihanetle suçlanarak Sovyet rejimi tarafından Orta Asya’ya ve Kazakistan’a sürüldüler (1944). Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne son verilerek topraklarının bir kısmı Kuzey Osetya’ya, bir kısımı da Dağıstan’a verildi. Böylece bölgede etnik çatışmalar için zemin hazırlanmış oldu.

Stalin’in ölümünün (1953) ardından rejimin gevşemesine paralel olarak Kuzey Kafkasyalılar arasında anayurtlarına dönme çabaları arttı. On üç yıllık aradan sonra Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yeniden kurularak İnguşlar’ın ülkelerine dönmelerine izin verildi (9 Ocak 1957). Ülkelerine dönen İnguşlar eski topraklarının geri verilmesini istedilerse de bir sonuç alamadılar. Bu konudaki mücadele hâlâ devam etmektedir.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ni oluşturan cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını kazanmaya başlamaları (1989), Rusya Federasyonu içinde yer alan Çeçenler’le İnguşlar’ı da harekete geçirdi. Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Yüksek Sovyeti hâkimiyetini ilân eden deklarasyonu kabul etti (Kasım 1990). Ayrıca cumhuriyetin adını Çeçen-İnguş Cumhuriyeti olarak değiştirdi (Mayıs 1991). 27 Ekim 1991’de parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Oyların % 85’ini alan Çeçen lider Cahar Dudayev cumhurbaşkanı oldu. Ardından Çeçen-İnguş Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ilân edildi (1 Kasım 1991). Fakat bunu kabul etmeyen Moskova 7 Kasım’da olağan üstü hal uygulaması başlattı ve ülkeye ordu birlikleri sevketti. Bu gelişmeler


olurken İnguş Halk Kongresi toplanarak Çeçen-İnguş Cumhuriyeti’nden ayrılma kararı aldı. Bu karar, 30 Kasım 1991 günü yapılan halk oylamasıyla da onaylandı. 31 Mart 1992 tarihinde imzalanan bir antlaşma ile Rusya Federasyonu’nun yasal prosedürü oluşturuldu. Bununla Rusya içindeki cumhuriyetlerin egemenlik hakları açıkça tanınmış oldu. 4 Haziran 1992’de Rusya Parlamentosu İnguş Özerk Cumhuriyeti’nin kurulmasını resmen onayladı. Stalin yönetimince 1944 yılında Osetya’ya verilen toprakların iadesi için mücadele başlatan İnguşlar’la Osetyalılar arasında söz konusu bölgede (Prigorodny) Ekim 1992’de savaş çıktı. Ruslar’ın desteğiyle Osetyalılar bölgede ikamet eden 60.000 İnguş’u İnguş Cumhuriyeti’ne sürdü. Bu gelişmeler İnguşlar’ın Moskova hükümetine verdikleri desteğin sona ermesine sebep oldu. Osetya ile çatışmalar devam ederken Mart 1993’te yapılan ilk serbest seçimlerde Sovyet dönemi generallerinden Auşev Ruslan Sultanoviç, İnguş Cumhuriyeti’nin ilk başkanı seçildi. İnguş Cumhuriyeti Parlamentosu aynı yıl bir deklarasyon yayımlayarak ülkenin Rusya Federasyonu içinde laik ve demokratik ilkeleri benimseyen egemen bir devlet olduğunu ilân etti. Aralık 1994’te Rusya ordusunun Çeçenistan’a saldırması üzerine 40.000’e yakın Çeçen, İnguş Cumhuriyeti’ne sığındı. İnguş Cumhuriyeti ve Kuzey Osetya yetkilileri çatışmalara son vermek ve ekonomik iş birliğini kurmak amacıyla 1996 yılında bir antlaşma imzaladılar. Antlaşma sonrasında sınır çatışmalarının azalmasının ardından 10.000 İnguş sürüldüğü Kuzey Osetya’ya geri döndü (Ocak 1997). Ancak yoğun diplomatik görüşmelere rağmen 2000 yılı itibariyle mülteciler sorununa nihaî bir çözüm bulunamamıştır.

Egemen bir cumhuriyet olarak Rusya Federasyonu içinde yerini alan İnguş Cumhuriyeti’nin toprakları 6000 km²’den oluşmaktadır. 1995 yılı verilerine göre bölgedeki siyasî istikrarsızlık ve çatışmaların sebep olduğu göçlerden dolayı İnguş Cumhuriyeti’nin nüfusu 328.000’e ulaşmıştır. Genel nüfus içinde İnguşlar % 80’lik (262.000) oranla en büyük grubu oluştururken Çeçenler % 9, Ruslar % 6 ve Osetyalılar % 4’lük oranla azınlık grupları oluşturmaktadır. Çeçenistan ve Kuzey Osetya’yı kapsayan alanda devam eden çatışmaların sebep olduğu sınır ötesi insan göçü, İnguş Cumhuriyeti’nin demografik yapısını zaman zaman değişikliğe uğratmaktadır.

İnguşlar Sünnî müslüman olup Hanefî mezhebine mensuptur. İslâmiyet’i kabul etmeden önce putperest olan İnguşlar’ın sahip olduğu inancın XIX. yüzyıla kadar bazı bölgelerde devam ettiği anlaşılmaktadır. XII. yüzyıldan itibaren Gürcüler’in, XVIII. yüzyıl sonlarından itibaren Ruslar’ın başlattığı hıristiyanlaştırma faaliyetleri İnguşlar arasında pek kabul görmemiştir. Emevîler ve Abbâsîler döneminde Kuzey Kafkasya’da yayılmaya başlayan İslâmiyet, Dağıstan ve Çeçenistan üzerinden İnguşya’ya da girmiştir. Bilhassa Osmanlılar’ın Doğu Karadeniz sahillerine ve Çerkezistan’a hâkim olmalarından sonra İslâmî hareket daha da artmıştır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Çeçen Nakşibendî tarikatı mensuplarının çalışmaları sonucunda İnguşlar arasında Sünnî Müslümanlık hızla yayılmıştır. Bölgeye yerleşmeye çalışan Ruslar’a karşı mücadelede en büyük güç kaynağı olan İslâmiyet, diğer Kafkas kavimlerinde olduğu gibi İnguşlar’ın da millî kimliği olmuştur.

Dinî işlerini kontrol edip merkezden yönetmek isteyen Sovyet yönetimi, II. Dünya Savaşı’ndan sonra İnguşlar’ı, merkezi Mahaçkale’de bulunan Kuzey Kafkasya ve Dağıstan Müslümanları’nın Dini İdare Merkezi’ne bağladı. Tarikatlara karşı sert tedbirler aldığı gibi pek çok camiyi de kapattı. Buna rağmen İnguşlar arasında İslâmiyet yaşamaya devam etti. Tarikatlar daha güçlü hale geldi. 1980’li yıllarda Çeçen-İnguş Cumhuriyeti’nde 200.000 civarında tarikat mensubunun bulunduğu tahmin edilmektedir. 1977’de bir tek cami varken bu sayı 1994’te yirmi dokuza ulaşmıştır. Nazran’da yüksek öğretim düzeyinde eğitim veren İmam Şâfiî İslâm Enstitüsü açılmıştır (1990).

İnguşlar’ın konuştuğu millî dil olan İnguşça, Kuzeydoğu Kafkas grubunun Nahço alt grubuna bağlı olup Çeçen diline çok yakındır. Her iki dil 1934’e kadar tek bir edebî dil olarak kabul edilmiştir. Medrese eğitimi dolayısıyla Arapça ve Türkçe diğer Kafkas kavimlerinde olduğu gibi İnguşlar arasında da bir üst dil işlevi görmüştür. Diğer müslüman toplulukları gibi İnguşlar da Arap alfabesini kullanıyorlardı. Sovyet yönetimi, İnguşlar’ı Çeçenler’den ayırmak için onlara Latin alfabesini kabul ettirdi (1922). Latin alfabesiyle ilk defa Serdalo (ışık) adıyla bir gazete çıkarıldı (1923). İnguş dili grameri yazdırıldı (1925). İnguşlar diğer Sovyet müslümanları gibi 1938’de Kiril alfabesine geçtiler.

Osmanlı döneminde İnguşlar arasında eğitim oldukça ileri bir durumda idi. Çarlık yönetimi modern eğitimin İnguşlar arasında yayılmasını engelledi. Ruslar’ın Nazran’da açtıkları okula (1868) sadece zenginlerin çocukları kabul ediliyordu. Ruslar’ın bütün engellemelerine rağmen Osmanlı eğitim sistemi devam etti. Nitekim 1913 yılında değişik seviyelerde eğitim veren 800’den fazla medrese açık bulunuyordu.

Sovyet Rusya, bütün bu medreseleri kapattığı gibi Rusça’nın yerleştirilmesi yönünde bir programı uygulamaya koydu. Rusça eğitim yapan okullar ön plana çıkarıldı ve okul çağını aşmış İnguşlar’a Rusça okuma yazma öğretmek için bir kampanya başlatıldı. İnguşlar arasında okuma yazma oranı 1926’da % 9,1 iken 1970’te % 99’a ulaştı. Eğitim, kültür ve resmî dil olarak kullanılan Rusça’nın ağırlığı, etkisi ve İnguşça’daki Rusça kelimelerin oranı giderek arttı. Bu durum yayın hayatını da etkiledi. İnguşça basılan eser sayısı 1931’de doksan bir iken 1980’de bu rakam on birde kaldı. 1923 yılında çıkmaya başlayan Serdalo 1942’de kapatıldı.

İnguşlar, 1957 yılında sürgünden döndükten sonra millî dillerinde eser vermek için yoğun bir faaliyet içerisine girdiler. Sovyetler’in engellemesine rağmen pek çok İnguş yazarı eserlerini İnguşça yazdı. İnguş okullarının 1-4. sınıflarında İnguşça eğitim verilmeye başlandı. Fakat Sovyet yönetimi buna engel oldu. İnguşça eğitim sadece okul öncesi eğitimle sınırlandırıldı (1972). İnguş okullarında eğitimin Rusça olması mecburi hale getirilirken İnguşça 1-10. sınıflarda seçmeli ders olarak okutuldu. Sovyetler’in dağılmasından sonra İnguşça eğitime daha fazla yer verildiği halde Rusça’nın hâkimiyeti hâlâ devam etmektedir.

Eski dönemlerden beri İnguşlar taş oymacılığında zengin bir kültüre sahiptir. Özellikle mezar taşlarına altı köşeli yıldız, hilâl, hayvan ve bitki resimleri yapmışlardır. Minare, türbe, mezar taşı, evler ve askerî bina inşaatçılığında İnguş ustalarının ünü bütün Kafkasya’da yayılmıştır. Demircilik ve silâhçılık da önemli yer tutmaktadır. Dağlık bölgelerde hayvancılık, ovalarda tarım önemli uğraş kaynağıdır. Marangozluk, dericilik ve yapı ustalığı en yaygın mesleklerdir.

İnguşlar’da edebî hayat Ruslar’ın engellemesine rağmen devam etmiştir. Basılan ilk İnguşça edebî eser Z. Mal’sagov’un (ö. 1935) Bir Kız Kaçırma adlı piyesidir. 1944 sürgünü edebî hayatı olumsuz yönde etkilemiştir. Tekrar yurtlarına


döndükten sonra İnguşlar daha çok Bolşevik İhtilâli’ni öven eserler vermişlerdir. Komünist ahlâkı yerleştirmek için yazılan ilk İnguş romanı S. Çahiev’in Altın Direkler adlı eseridir. Rus edebiyatının etkisi Rus kültürünün İnguşlar arasında yayılmasında önemli rol oynamıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Haydar Bammate, The Caucasus Problem, Bern 1919, s. 3-31; Kadircan Kaflı, Şimalî Kafkasya, İstanbul 1942, s. 131-167; Ahmet Hazer Hızal, Kuzey Kafkasya, Ankara 1961, s. 56-83, 142-146; Şerafeddin Erel, Dağıstan ve Dağıstanlılar, İstanbul 1961, s. 172-191; Cemal Gökçe, Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya Siyaseti, İstanbul 1979, s. 19-25, 105-136; H. C. d’Encausse, Parçalanan İmparatorluk (trc. Nezih Uzel), İstanbul 1984, s. 359-411; A. Bennigsen, SSCB’ndeki Müslümanlar (trc. Selim Taygan), Ankara 1984, s. 42-61; a.mlf. - C. Lemercier-Quelquejay, Sûfi ve Komiser (trc. Osman Türer), Ankara 1988, s. 51, 77-103, 190-191, 320-324; John F. Baddeley, Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil (trc. Sedat Özden), İstanbul 1989, s. 228-271; Shirin Akiner, Sovyet Müslümanları (trc. Tufan Buzpınar - Ahmet Mutu), İstanbul 1995, s. 168-171; Mevlüt Koçak, Türkçe Yayınlarda (1917-1920) Kuzey Kafkasya’daki Siyasi Faaliyetler ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti (yüksek lisans tezi, 1995), MÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü; Fanny E. Bryan, “Anti-Religious Activity in the Chechen-İngush Republic of USSR and the Survivel of Islam”, CAS, III/2 (1984), s. 99-113; Halil Bal, “Kuzey Kafkasya’nın İstiklali ve Türkiye’nin Askeri Yardımı (1914-1918)”, Kafkas Araştırmaları, III, İstanbul 1997, s. 33-47; Ali Arslan, “Don-Kuban-Terek Birleşik Kozak Devleti’nin Kuruluşu ve Bağımsızlık İçin Osmanlı Devleti’ne Müracaatı”, a.e., IV (1998), s. 129-142; A. Bennigsen, “Inguѕћ”, EI² (İng.), III, 1235-1236; Jamuhanov Suleyman Sultanoviç, “Çeçenistan”, DİA, VIII, 244-247.

Ali Arslan