İNŞÂD

(الإنشاد)

Topluluk karşısında usulüne uygun şiir okuma.

Manzum anlatımın ses ve anlam olarak nesre göre daha işlenmiş ve özenilmiş olması, şiiri yalnız kendisi için okuyanın bile yüksek sesle okuması gerektiği kanaatini ortaya koymuş, bu kanaat, şiirin okunmasıyla ilgili birtakım kuralların oluşmasına yol açmıştır. İnşâd, topluluk karşısında şiiri bu kurallara göre okuma sanatıdır. Yakın anlamda kullanılan “diksiyon” kelimesi ise şiirle beraber tiyatro metinlerinin de “gerekli jest ve mimiklerle okunması” mânasına gelir. Bir manzumenin gerçek güzelliği konuya uygun vurgulama, tonlama, hatta jest ve mimiklerin dinleyiciye tesir edecek şekilde kullanılması sayesinde ortaya çıkabilir. Şiirin ruhuna hâkim olmak, veznin taktîinde aşırıya gitmemek, anlamın gerektirdiği tonlamayı yapmak, nidâ, istifham, tecrid ve kinaye gibi sanatların bulunduğu yerlerde bunu hissettirecek şekilde sesin âhengini düzenlemek vb. inşâdın belli başlı kuralları arasında sayılabilir. Bir şiirin etki gücü inşâdın başarısına bağlı olduğu için şiir okurken sesle bedenin âhenkli biçimde hareket etmesi gerekir. Abartılı jestlerle bağırmaya varan tonlamalar şiirin güzelliğini yok eder.

Şiir, muhtevasındaki duygu, düşünce ve hayallerin muhataba aktarılmasıyla hedefine ulaşır. Bu sebeple tarihin her döneminde güzel inşâda önem verilmiştir. Eski toplum ve medeniyetlerin pek çoğunda şairin aynı zamanda hatip veya din adamı olması yahut toplumsal törenlerde şiir tegannisi inşâdın etkileme özelliğiyle yakından ilgilidir. Şiir formunda ifade edilen sözlerin toplumu yönlendirmedeki başarısı da ancak güzel inşâd ile mümkündür. Bunun en seçkin örnekleri Câhiliye devrinde Ukâz panayırında görülmüştür.

Osmanlı şairlerinin şiir meclislerinde inşâdın önemli bir yeri vardır. Tezkirelerde sık sık sözü edilen şiir sohbetlerinde (İpekten, s. 229-237) münâvebe ile okunan gazeller, müşâare fasılları, hiciv, nükte, hezliyyât vb. mizahî manzumelerde inşâd ön plana çıkmış, halk şairlerinin atışmalarında ve semâi kahvehanelerindeki şiir meclislerinde de inşâd bir tür şiir eğitimi olarak görülmüştür. Bilhassa topluluk huzurunda okunan didaktik veya hamâsî manzumelerin amacına ulaşması ancak inşâdın güzelliğiyle mümkündür. Tanzimat yıllarından itibaren bunun daha da önem kazandığı ve Encümen-i Şuarâ gibi şiir meclislerinde divan şiirinin yanında Avrupaî tarzda yazılmış şiirlerin de inşâd kaidelerine hassasiyet gösterildiği bilinmektedir (Özgül, s. 8-23). Eski zamanların içkili şiir sohbetlerindeki inşâd geleneği (Refik Ahmed, s. 201) bu yıllarda da devam eder ve bu tutum, modern Türk edebiyatı eğitimine güzel şiir okuma kuralları şeklinde yansır.

İnşâdın nitelikleriyle XIX. yüzyılın sonlarında yetişen şairlerin inşâd metotları hakkında en geniş bilgileri Ahmed Râsim verir (bk. bibl.). Onun “tavr-ı inşâd, tarz-ı inşâd, mehâbet-i inşâd” diye adlandırdığı sesli şiir okuma şekilleri, günümüz iletişim araçlarında sesli ve görüntülü kayıtlar şeklinde devam etmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ahmed Râsim, Matbûat Hâtıralarından: Muharrir, Şair, Edib, İstanbul 1924, s. 106-108; Refik Ahmed [Sevengil], İstanbul Nasıl Eğleniyordu?, İstanbul 1927, s. 201; M. Nihat Özön, Edebiyat ve Tenkid Sözlüğü, İstanbul 1954, s. 137; S. Kemal Karaalioğlu, Türkçe ve Edebiyat Sözlüğü, İstanbul 1962, s. 74; Tâhirülmevlevî, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1973, s. 66-67; L. Sami Akalın, Edebiyat Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1984, s. 145; Metin Kayahan Özgül, Hersekli Arif Hikmet, Ankara 1987, s. 8-23; İskender Pala, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, Ankara 1995, s. 283; Halûk İpekten, Divan Edebiyatında Edebî Muhitler, İstanbul 1996, s. 229-250; Erdoğan Erbay, Eskiler ve Yeniler: Tanzimat ve Servet-i Fünun Neslinin Divan Edebiyatına Bakışı, Erzurum 1997, s. 109, 111, 114; Mehmet Kaplan, “Yüksek Sesle Okunan Şiir”, Hareket, sy. 7, İstanbul 1947, s. 8-9.

İskender Pala