İSFAHÂNÎ, Ebû Mansûr

(أبو منصور الإصفهاني)

Ebû Mansûr Ma‘mer b. Ahmed b. Muhammed b. Ziyâd el-İsfahânî (ö. 418/1027)

Sûfî ve hadis âlimi.

IV. (X.) yüzyılın ortalarında İsfahan’da doğdu. Öğrenimini, yetiştiği devirde Hanbelîler’in yoğun olarak faaliyet gösterdiği İsfahan’da yaptı. Ebû İshak İbrâhim el-İsfahânî ve Taberânî gibi âlimlerden hadis okudu. Ayrıca “çağın ulu üstadı” diye andığı Ebû Abdullah İbn Mende ile zühd ve takvâsıyla tanınan Ebü’ş-Şeyh’in derslerine devam etti. Döneminde tartışılan kelâm meseleleri hakkında fikir sahibi oldu. Bu konularda Hanbelî mezhebini benimsedi (Zehebî, Târîħu’l-İslâm, s. 454). Hadis ve fıkıh âlimi olarak tanınan İsfahânî’nin tasavvufa ne zaman yöneldiği ve hangi sûfîlerden faydalandığı bilinmemekteyse de İbn Mende ve Ebü’ş-Şeyh gibi hocalarının bu konuda etkili olduğu söylenebilir. el-Minhâc adlı eserinde Muhammed b. Yûsuf el-Bennâ ve Ali b. Sehl el-İsfahânî gibi sûfîlerin öğrencilerinin sohbetlerine katıldığını, eserlerinden yararlandığını ve onları üstat tanıdığını söyler. İsfahânî, Ebü’l-Fazl b. Ca‘fer ve Ebû Abdullah el-Bağdâdî gibi sûfîlerden menkıbeler rivayet etmiş, muhtemelen İbn Cehdam el-Hemedânî ile Mekke’de görüşmüştür. Çağdaşı ve hemşehrisi olan Ĥilyetü’l-evliyâǿ müellifi Ebû Nuaym ile ilişkisi konusunda bilgi yoktur.

Herevî, 418 yılının Ramazan ayında (Ekim 1027) vefat eden İsfahânî’nin zâhirî ve bâtınî ilimler konusunda ileri bir seviyeye eriştiğini, “İsfahan şeyhi” diye tanındığını söyler; hakkında fazla menkıbe bulunmadığını, esasen önemli olanın tasavvufu yaşamak olduğunu kaydeder. İbn Kayyim, İsfahânî’nin itikadî konulardaki görüşlerini anlatırken ondan “imam” ve “ârif” diye bahseder.

İsfahânî’nin tasavvuf anlayışı, Horasan tasavvuf muhitine Herat’a giderken onun sohbet meclislerinde tuttuğu notları ve bazı eserlerini yanında götüren Ahmed el-Kûfânî tarafından tanıtılmıştır. Herevî, Menâzilü’s-sâǿirîn’ini yazarken onun Nehcü’l-ħâś adlı eserinden etkilenmiştir. Bu etki Herevî’nin Śad Meydân adlı eserinde de görülmektedir. Ancak onun zühd, takvâ ve ibadet ağırlıklı tasavvuf anlayışı, zevk ve derunî yönün ağır bastığı Horasan ve Bağdat tasavvuf anlayışı karşısında zayıf kalmış, görüş ve eserleri kısa zaman sonra unutulmuştur.

Bid‘atlara karşı çıkan İsfahânî çağındaki fıkıh, hadis, tefsir ve kıraat âlimlerini dünyaya bağlı, devlet adamlarına yaranmaya çalışan ikiyüzlüler olarak nitelemiş, bazılarını da kelâmcıların görüşlerine meylettikleri için kınamıştır. Ona göre kelâmcıların eserlerini okumak sünnete saygısızlıktır. Kur’an’da övülen sıddîkları (en-Nisâ 4/69) sûfîler olarak yorumlayan İsfahânî, dini en iyi şekilde sıddıkıyyet makamında bulunan kimsenin bileceğini, bu makama ulaşan kişilerin dünya ve âhiretin sultanları olduğunu söyler. Hz. Peygamber’i örnek almak, sünnete tâbi olmak, bid‘atlardan sakınmak tasavvufun zâhiri; Allah sevgisi, doğruluk ve nefsin arzularına uymamak ise bâtınıdır. Ancak tasavvufun zâhir ve bâtınını kendinde birleştiren kimse dinde örnek kişi olabilir.

Eserleri. İsfahânî’nin eserlerinin birçoğu Şîraz’da Ahmedî Hankahı Kütüphanesi’ndeki bir mecmuada (nr. 78) bulunmakta olup bunların bir kısmı Nasrullah Pürcevâdî tarafından yayımlanmıştır. Yayımlanan eserleri şunlardır: 1. Nehcü’l-ħâś. Tasavvufî makamlara dair olan eser S. de Laugier de Beaurecueil (Kahire 1962) ve Nasrullah Pürcevâdî tarafından (Taĥķīķāt-ı İslâmî, sy. 1-2 [Tahran 1367 hş.]) neşredilmiştir. 2. Edebü’l-mülûk. Sûfîlerin (mülûk) ahlâk ve âdâbı hakkında yirmi yedi bölümden meydana gelen eserin semâ bölümü yayımlanmıştır (Mecelle-i MaǾârif, V/3 [Tahran 1367 hş.]). 3. el-Mesâǿilü’l-muĥdeŝe fî Ǿaśrinâ (Mecelle-i Maķālât u Berresîhâ, sy. 3 [Tahran 1368 hş.]). 4. Źikru meǾâni’t-taśavvuf. Yirmi dokuz beyitlik tasavvufî bir kasidenin şerhidir (Mecelle-i MaǾârif, VI/3 [Tahran 1368 hş.]). 5. Şerĥu erbaǾîne ĥadîŝen fi’t-taśavvuf. Eser Muhammed Takī Dânişpejûh tarafından Eĥâdîŝü’l-erbaǾîni’l-maĥfûža Ǿale’l-muĥaķķıķīn mine’l-mutaśavvıfe adıyla yayımlanmıştır (Mecelle-i Maķālât u Berresîhâ, sy. 31-52 [Tahran 1370 hş.]). 6. el-İħtiyârât. İsfahânî’nin tavsiyelerini ihtiva eden eser sohbetlerinde tutulan notlardan derlenmiş olup Mecelle-i MaǾârif’te yayımlanmıştır (VIII/2 [Tahran 1370 hş.]). 7. Ĥaķāǿiķu’l-âdâb. Sohbet ve hırka âdâbına dair olan eser Âdâbü’l-mutaśavvıfe ve ĥaķāǿiķuhâ ve işârâtühâ adıyla neşredilmiştir (Mecelle-i MaǾârif, IX/3 [Tahran 1371 hş.]).

İsfahânî’nin, Hallâc-ı Mansûr’un beş beyitlik bir şiirinin şerhi olan Şerĥu’l-ebyât li-ǾAbdillâh el-Mürşidî (Şîraz, Ahmedî Hankahı Ktp., nr. 78, vr. 184-192) ve Şerĥu’l-eźkâr (Şîraz, Ahmedî Hankahı Ktp., nr. 78, vr. 165-184) adlı iki risâlesi henüz neşredilmemiştir. İlk risâlenin metninden İsfahânî’nin şerhettiği beyitlerin Hallâc’a ait olduğunu bilmediği anlaşılmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Nuaym, Ĥilye, X, 405; Hatîb, Târîħu Baġdâd, IV, 277; VIII, 231; Hücvîrî, Keşfü’l-maĥcûb, s. 62; Herevî, Ŧabaķāt, s. 624, 635; Zehebî, Târîħu’l-İslâm: sene 401-422, s. 454; a.mlf., AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVI, 149; İbn Kayyim el-Cevziyye, İctimâǾu’l-cüyûşi’l-İslâmiyye (nşr. Beşîr Muhammed Uyûn), Dımaşk-Beyrut 1414/1993, s. 206; Yâfiî, Mirǿâtü’l-cenân, III, 33; Câmî, Nefeĥât, s. 283; Serge de Beaurecueil, “La voie du privilégié, pétit traité d’Abū Manśur Ma‘mar al-Iśfahānī”, Mélanges Taha Hussain, Kahire 1962, s. 65-76; Nasrullah Pürcevâdî, “Ebû Manśûr İśfahânî”, MaǾârif, VI/1-2, Tahran 1368 hş., s. 3-80; Necîb Mâyil-i Herevî, “Ebû Manśûr İśfahânî”, DMBİ, VI, 280-286.

Rıza Kurtuluş