İSHAK EFENDİ, Başhoca

(ö. 1836)

Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’un başhocası, Türkiye’nin modern ilim öncülerinden.

Bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Yanya’nın Narda (Arda) kasabasında doğdu. “Hoca” ve “Başhoca” unvanıyla tanınır. Aslen Mûsevî bir aileye mensuptur; babasının ölümünden sonra kardeşi Esad Efendi ile birlikte (sonraları Rumeli Ordu-yı Hümâyun defterdarı) İslâm’a girmiş ve İstanbul’a gitmiştir. İlk ve orta öğrenimi hakkında bilgi bulunmamakla birlikte aile çevresinden gelen çeşitli Batı dillerinin yanında Arapça ve Farsça’yı da bilmesi ve daha sonraları Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’da Esîrüddin el-Ebherî’nin Îsâġūcî adlı kitabını okutması onun küçük yaşta medrese öğrenimi gördüğünün delili sayılabilir. Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’un terfi listelerinden 1806-1815 yılları arasında bu okulda okuduğu ve sınıf geçmenin, yapılan imtihanı kazanmanın yanında bir üst sınıfın kadro mevcudunda münhal bulunması şartına bağlı olmasından dolayı okulun son iki sınıfını yaklaşık dokuz yılda bitirdiği anlaşılmaktadır (İhsanoğlu, s. 9).

Öğrenciliği sırasında zekâsı, bilgisi ve çalışkanlığıyla Başhoca Hüseyin Rıfkı Tamânî’nin dikkatini çeken İshak Efendi, onun yardımcılığına tayin edilerek Medine’deki kutsal sayılan yerlerin tamir ve inşaat işleriyle görevlendirildi (1816). Ertesi yıl Hüseyin Rıfkı Tamânî’nin Medine’de vefatı üzerine yetkililerce Bâbıâli’ye onun yerine getirilmesi tavsiye edildiyse de İstanbul’dan başka bir mühendis gönderildi ve İshak Efendi onun yardımcılığına verildi. Medine’deki görevini tamamladıktan bir süre sonra tekrar Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’a dönen İshak Efendi, hocalardan Bulgarîzâde Yahyâ Nâci Efendi’nin ölümünün ardından mühendishanedeki kariyerine halel gelmemek kaydıyla onun yerine Dîvân-ı Hümâyun tercümanlığına getirildi (Temmuz 1824). 1829 yılının sonlarına doğru Balkan sahillerindeki istihkâmların kontrol ve tamiriyle görevlendirildi. Bu görevlendirmenin asıl sebebi, şahsına karşı güven duyulmaması ve Dîvân-ı Hümâyun tercümanlığından uzaklaştırılmak istenmesiydi. Ancak çok geçmeden hakkında gösterilen tereddüt ve şüphelerin yersiz olduğu ve kendisinin Reîsülküttâb Pertev Paşa’nın bir tertibine mâruz kaldığı anlaşılarak geri çağrıldı; 1830 yılının son ayında Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’un başhocalığına tayin edildi. 1834’te yine kutsal binaların tamiri için Medine’ye gönderildi ve dönüş yolculuğu sırasında İskenderiye’de vefat etti (Şubat 1836). Öğrencileri hâtırasına hürmeten Hasköy Mezarlığı’na, üzerinde “Dîvân-ı Hümâyun sâbık serhalifesi ve Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun başhocası


el-Hâc Hâfız İshak Efendi” ibaresi bulunan bir taş diktiler.

İshak Efendi, çok çalışkan ve vaktini hiçbir zaman boşa geçirmeyen bir kimse olarak isim yapmış, güçlü şahsiyetiyle çevresindeki insanların takdir ve hayranlığını kazanmış ileri görüşlü bir bilim adamıdır. Fakat devrin kaynaklarından ve bazı olayların tahlilinden aynı zamanda onun hırslı, paraya ve şöhrete karşı zaaf sahibi bir kişi olduğu ve bu yüzden II. Mahmud ile önde gelen devlet adamlarının tam bir güvenini kazanamadığı, ayrıca kendini çekemeyenlere fırsat verdiği anlaşılmaktadır. İshak Efendi’nin hırs ve şöhret tutkusuna bir örnek olarak 1830 yılında başhocalığa getirildikten sonra kendisine özel bir nişan takılmasını istemesi ve hatta madalyanın resmini bizzat hazırlayıp sunması gösterilebilir. Ancak bunun asıl sebebinin, Dîvân-ı Hümâyun tercümanlığından uzaklaştırılmak amacıyla Balkanlar’a gönderilmesinin üzerine düşürdüğü gölgeyi kaldırmak ve bir anlamda şahsından özür diletmek olduğu şüphesizdir; bu durum onun güçlü kişiliğinin de bir ifadesidir. Nitekim padişah isteğini kabul etmiş, fakat onun hazırladığından daha az gösterişli bir madalya ile gönlünü almıştır. İshak Efendi’nin hizmetlerinin başında, daha önce öğrencilerinin yerde oturup dizleri üzerinde not tuttukları Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’u disiplin ve tedrîsatıyla Batı’nın askerî okulları seviyesine çıkarmış olması gelir. Başhocalığı sırasında eğitimlerini üstlendiği son sınıf öğrencilerine günde beş derslik bir program uyguladığı ve ilk derste Etienne Bézout’nun Fransızca matematik kitabından (Cours de mathématiques) kısa bir metin tercümesi yaptırdıktan sonra kitabın hidrolik bahsini, ikinci derste kendi eseri Mecmûa-i Ulûm-i Riyâziyye’den mekanik (ilm-i cerr-i eskāl) bahsini, üçüncü derste mantığa dair Îsâġūcî’yi, dördüncü derste yine kendi telifi olan Usûlü’s-siyâga’yı okuttuğu ve beşinci derste tatbikat yaptırdığı bilinmekte, bu programın, benzeri Batı okullarının programlarına paralel nitelikte olduğu görülmektedir. Onun basılmış kitaplarının tamamı kendinden sonra da Mühendishâne-i Berrî-i Hûmâyun’da ders kitabı olarak okutulmuştur. İshak Efendi’nin hizmetlerinin en önemlilerinden biri de hakkında yazdığı ilim dallarını ve Batı dillerini çok iyi bilmesi sebebiyle birçok terimin Türkçe karşılığını bulmasıdır.

Eserleri. 1. Rekz ve Nasbü’l-hıyâm (İstanbul 1242). Harp sanatları konusundadır. 2. Tuhfetü’l-ümerâ fî hıfzı kılâ‘ (İstanbul 1243). Yine harp sanatlarına dairdir. 3. Medhal fi’l-coğrafya (İstanbul 1247). Hocası Hüseyin Rıfkı Tamânî’nin astronomi konusundaki kitabının coğrafyaya dair olan kısmının özetidir. 4. Usûlü’s-siyâga (İstanbul, ts.). Fransızca kitaplardan aktarma-adapte yoluyla hazırladığı top dökümü hakkında bir çalışma olup Osmanlıca hazırlanmış ilk basılı eserdir. 5. Mecmûa-i Ulûm-i Riyâziyye (I-IV, İstanbul 1247-1250; I-IV, Bulak 1257-1261). Dönemin Avrupa fen kitaplarından faydalanarak hazırladığı en büyük eseridir. İshak Efendi’nin şöhretini borçlu olduğu kitap Osmanlıca literatürde ilk defa matematik, fizik, modern astronomi, biyoloji, botanik, zooloji ve mineraloji gibi ilimlere ait bilgileri bir arada sunmasıyla ve modern kimya konusunda basılmış ilk Türkçe makaleyi ihtiva etmesiyle dikkat çeker. İlmî muhteva bakımından Avrupa’da yayımlanmış olan benzerlerine yakın bir seviyededir. 6. Usûl-i İstihkâmât (İstanbul 1250). Fransız matematikçisi Gulliaume Leblond’un Eléments des fortifications (Paris 1776) adlı kitabının tercümesidir. Kalın bir ciltten oluşan eser üç bölüm halinde düzenlenmiştir. Bunların birincisinde harp sanatı, muharebe, orduların kurulması, ikincisinde hafif istihkâmlar ve üçüncüsünde ağır istihkâmlar ele alınmıştır. 7. Aksü’l-merâyâ fî ahzi’z-zevâyâ (İstanbul 1250). Üç bölümlük eser oktant, sekstant ve dâire-i in‘ikâs (cercle achromatique) gibi yükseklik ve uzaklık ölçmeye yarayan mühendislik aletlerinin kullanımıyla ilgili bilgileri içerir. 8. Kavâid-i Ressâmiyye (İÜ Ktp., TY, nr. 6829). Arazi ölçme kuralları ve uygulaması hakkındadır. 9. Risâle-i Ceyb (İÜ Ktp., TY, nr. 714). Zaman tesbiti konusunda olup tercüme-adaptasyon yoluyla hazırlanmıştır. 10. er-Risâlâtü’l-berkıyye fî âlâti’r-ra‘diyye (Kandilli Rasathânesi Ktp., nr. 168/2, vr. 21b-49b). Buharlı gemilerin ve uskurlu denizaltının mûcidi Amerikalı gemi mühendisi Robert Fulton’un Torpedo War and Submarine Explosions adlı eserinin Fransızca’sından tercüme olup torpiller hakkındadır.

BİBLİYOGRAFYA:

J. de Kay, Sketches of Turkey in 1831 and 1832, New York 1833, s. 133-144; Lutfî, Târih, II, 143; Mehmed Esad, Mir’ât-ı Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun, İstanbul 1312, s. 34-42; Sicill-i Osmânî, I, 328; Osmanlı Müellifleri, II, 354-355; A. Galante, Histoire des juifs de Turquie, İstanbul, ts., V, 318-321; Sait Arif Terzioğlu, Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun Başhocası İshak Efendi, Ankara 1965; Ekmeleddin İhsanoğlu, Başhoca İshak Efendi: Türkiye’de Modern Bilimin Öncüsü, Ankara 1989; Kemal Beydilli, Türk Bilim ve Matbaacılık Tarihinde Mühendishâne, Mühendishâne Matbaası ve Kütüphanesi: 1776-1826, İstanbul 1995, s. 66, 67, 92, 315, 318, 320; Mustafa Kaçar, Osmanlı Devleti’nde Bilim ve Eğitim Anlayışındaki Değişmeler ve Mühendishanelerin Kuruluşu (doktora tezi, 1996), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 153-157; Faik Reşit Unat, “Başhoca İshak Efendi”, TTK Belleten, XXVIII/109 (1964), s. 89-115; E. Kuran, “Isĥāķ Efendi”, EI² (İng.), IV, 112-113.

Ekmeleddin İhsanoğlu