İSKÂFÎ, Ebû Ca‘fer

(أبو جعفر الإسكافي)

Ebû Ca‘fer Muhammed b. Abdillâh el-İskâfî (ö. 240/854)

Bağdat Mu‘tezilesi âlimlerinden.

Semerkant asıllı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve ailesinin Irak’ta yerleştiği yere nisbetle İskâfî diye anıldı. Terzi olarak hayata atılmış olmasına rağmen kelâm konularına ilgi duydu. Bilgisini arttırmak için devrinin önde gelen kelâmcılarıyla temas kurup asıl mesleğini ihmal ettiğinden ailesi zor durumda kaldı; özellikle annesi ve amcası onun para kazanması gerektiğini söyleyerek kelâm ilmiyle uğraşmasına karşı çıktı. Bu esnada Ca‘fer b. Harb, İskâfî’yi himayesine alıp Mu‘tezile kelâmına yönlendirdi ve ailesine her ay muayyen bir para gönderdi. Zekâsı, geniş bilgisi ve üstün ahlâkî özellikleriyle temayüz eden İskâfî, Abbâsî Halifesi Mu‘tasım-Billâh’ın takdirini kazandı ve onun tarafından Mu‘tezile doktrininin güçlendirilip yayılması işiyle görevlendirildi. Kaynaklarda uzun bir ömür sürdüğü belirtilen İskâfî’nin Ca‘fer adında bir oğlu olduğu ve idarî görevlerde bulunduğu nakledilmektedir.

İbnü’l-Murtazâ’nın Mu‘tezile’nin yedinci tabakası âlimleri arasında zikrettiği İskâfî (Ŧabaķātü’l-MuǾtezile, s. 78), yetiştiği ve ilişki kurduğu muhit olması dolayısıyla Bağdat Mu‘tezilesi’nin görüşlerini benimsemekle birlikte belli konularda Basra Mu‘tezilesi’ne yaklaşır. Bazı kaynaklar onu, Mu‘tezile bünyesi içinde İskâfiyye adıyla anılan bir kolun kurucusu olarak gösterir (meselâ bk. Bağdâdî, s. 169-170; İsferâyînî, s. 48). Ancak bazı konularda kendine has görüşleri bulunmakla beraber İskâfî’nin gerçekte kendi adıyla anılan bir grup oluşturduğu veya daha sonra bu adla bir zümreleşmenin ortaya çıktığı söylenemez (Watt, s. 282).

Ca‘fer b. Mübeşşir’den de faydalanmış olmakla birlikte genel olarak hocası Ca‘fer b. Harb ile aynı görüşleri paylaşan İskâfî bazı konularda ondan ayrılır. Mu‘tezile’nin çoğunluğuna uyarak Allah’ın her yerde bulunmasını, O’nun her yerde hâkim olması ve tedbirinin her yeri kapsaması şeklinde anlar. Allah’ın hay sıfatını kādir olması mânasında yorumlar. Allah’ın kullarına yönelik hitaplarda bulunmasını kabul etmekle beraber kullarıyla konuşur (mütekellim) olmasını reddeder. Mu‘tezile’nin diğer mensupları gibi İskâfî de Kur’an’ın diğer ilâhî kelâmlar gibi sadece okunduğu, yazıldığı ve dinlendiği zaman mevcut olan bir araz olduğunu söyler. Ona göre Allah’ın kelâmı beşer kelâmının aksine işitilmesi, yazılması ve ezberlenmesi bakımından aynı anda birçok yerde bulunabilir.

Siyasî düşüncesi itibariyle Şiî-Zeydî bir anlayışa sahip bulunan İskâfî’ye göre fazilette en üstün mertebeyi işgal edenin (efdal) bulunması halinde bile alt mertebede olan kişinin (mefdûl) imâmeti sahihtir; bundan dolayı Hz. Osman’ın halifeliğini meşrû görür. Ancak Hz. Ali’nin, Ebû Bekir ve Ömer’den üstün olduğunu açıkça belirtir. Bu bakımdan çağdaşı Câhiz’in Kitâbü’l-ǾOŝmâniyye’sinde ortaya koyduğu karşıt düşünceleri, İbn Ebü’l-Hadîd’in Şerĥu Nehci’l-belâġa’sında (XIII, 219-295) kısmen muhafaza edilen Münâķażât’ında eleştirir. Öte yandan Hz. Ali’nin birçok kimseyi öldürmesinden dolayı halk tarafından sevilmeyip Hz. Ebû Bekir’e biat edildiği yolundaki iddiaları reddeder. Ona göre Ebû Bekir’e biat edenler Ali’ye düşmanlık beslemeyen faziletli ve emin kimselerdir.

Eserleri. Kaynaklarda yetmiş kadar eseri olduğu belirtilen İskâfî’nin Naķżü’l-ǾOŝmâniyye, er-Red Ǿale’l-ǾOŝmâniyye, Münâķażâtü’l-ǾOŝmâniyye gibi adlarla anılan eseri günümüze ulaşan bölümleriyle neşredilmiş (Câhiz, el-ǾOŝmâniyye, [nşr. Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Kahire 1374/1955 içinde], s. 281-343), yine Hz. Ali’nin üstünlüğüne dair el-MiǾyâr ve’l-muvâzene adlı eseri Muhammed Bâkır el-Mahmûdî tarafından yayımlanmıştır (Beyrut 1402/1981; Far. trc. Mahmûd Mehdî Dâmegānî, Tahran 1374). Ancak bu eserin müellifin oğlu Ca‘fer’e ait olabileceği şüpheleri kesin olarak giderilememiştir. İskâfî’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserlerinden bazıları da şunlardır: Kitâb Ǿale’n-Nažžâm, Kitâbü İŝbâti ħalķi’l-Ķurǿân, Kitâbü’r-Red Ǿale’l-Müşebbihe, Kitâbü Beyâni’l-müşkil Ǿalâ Burġūs, Naķżu Kitâbi Ĥafś, Kitâbü’n-Naķż li-kitâbi’l-Ĥüseyin en-Neccâr, Kitâbü’r-Red Ǿalâ men enkere ħalķa’l-Ķurǿân, Kitâb Ǿalâ Ĥüseyin fi’l-İstiŧâǾa, Kitâb Ǿalâ Hişâm, Kitâbü Naķżı Kitâbi İbn Şebîb fi’l-vaǾîd (öbür eserlerinin isimleri için bk. İbnü’n-Nedîm, s. 213).

BİBLİYOGRAFYA:

Hayyât, el-İntiśâr, s. 19, 68-69, 74, 76, 103; Eş‘arî, Maķālât (Ritter), s. 157, 177, 185, 202, 225, 537, 557-558, 599; Ebü’l-Hüseyin el-Malatî, et-Tenbîh ve’r-red (nşr. M. Zâhid Kevserî), Beyrut 1388/1968, s. 34; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 213; Bağdâdî, el-Farķ (Abdülhamîd), s. 169-171; Hatîb, Târîħu Baġdâd, V, 416; İsferâyînî, et-Tebśîr (Kevserî), s. 44, 48; Şehristânî, el-Milel (Kîlânî), s. 58; Sem‘ânî, el-Ensâb (Bârûdî), I, 150; İbn Ebü’l-Hadîd, Şerĥu Nehci’l-belâġa (nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl), Beyrut 1387/1967, XIII, 219-295; İbnü’l-Murtazâ, Ŧabaķātü’l-MuǾtezile, s. 78; Makrîzî, el-Ħıŧaŧ, II, 346; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân,


Beyrut 1971, V, 221; Sezgin, GAS, I, 619; W. Montgomery Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri (trc. E. Ruhi Fığlalı), Ankara 1981, s. 209, 282, 303; “al-Iskāfī”, EI² (İng.), IV, 126-127; Nâsır Güzeşte, “İskâfî”, DMBİ, VIII, 342-346; Josef van Ess, “Eskāfī”, EIr., VIII, 601-602.

İsa Doğan