İSMÂİL b. CA‘FER es-SÂDIK

(إسماعيل بن جعفر الصادق)

Ebû Muhammed İsmâîl b. Ca‘fer es-Sâdık b. Muhammed el-Bâkır el-Hâşimî el-Kureşî (ö. 138/755-56 [?])

Ca‘fer es-Sâdık’ın büyük oğlu, İsmâiliyye mezhebinin nisbet edildiği imam.

Medine’de doğdu. Kesin olmamakla birlikte kardeşi Mûsâ el-Kâzım’dan yirmi beş yaş büyük olduğunu ifade eden rivayetler dikkate alındığı takdirde II. (VIII.) asrın ilk yıllarında dünyaya geldiği söylenebilir. Bazı çağdaş müellifler onun 101 ([719]; Ârif Tâmir, I, 117) veya 110 ([728]; Mustafa Gālib, el-AǾlâm, s. 161; a.mlf., Târîħ, s. 123) yılında doğduğunu belirtmektedir. Annesi, Ca‘fer es-Sâdık’ın ilk hanımı Fâtıma bint Hüseyin, Hz. Hasan’ın torunu olup böylece İsmâil’in nesebi anne ve baba tarafından Hz. Ali’ye ulaşır.

A‘rec lakabı ve Ebû Muhammed künyesiyle tanınan İsmâil b. Ca‘fer hakkında kaynaklarda yer alan sağlıklı bilgiler


oldukça sınırlıdır. Öğrenim çağında babası dışında kimlerden faydalandığı bilinmemektedir. Yetişkinlik döneminde, Şîa bünyesinde imamı ilâh kabul eden Hattâbiyye fırkasının kurucusu Ebü’l-Hattâb el-Esedî ile, bazı gnostik öğretileri ve devrî tarihi Şîa’ya taşıyan Mufaddal b. Ömer el-Cu‘fî gibi aşırılarla irtibat kurduğunu belirten Keşşî’nin nakilleri dikkate alındığında (Ebû Ca‘fer et-Tûsî, İħtiyâru MaǾrifeti’r-ricâl, s. 217-218, 321, 325-326, 354-356, 390) onun radikal Şîa arasında itibarlı bir kimse olduğu anlaşılır. Ca‘fer es-Sâdık’ın, oğlunun bu durumundan hoşnut olmadığı ve aşırı unsurların onu doğru yoldan uzaklaştıracağı endişesi taşıdığı da kaynaklarda belirtilmektedir. İsmâil, babasının aşırı mensuplarından olan Muallâ b. Huneys’in Medine valisi Dâvûd b. Ali tarafından öldürülmesini babası adına protesto etmiş (Ahmed b. Ali en-Necâşî, s. 296; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, er-Ricâl, I, 117), ayrıca Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer Mansûr zamanında Kûfe’de tefecilikle uğraşan Bessâm b. Abdullah es-Sayrafî’nin malen desteklediği bir kısım aşırı Şiîler’le birlikte devlete karşı yürütülen askerî harekete de katılmıştır. 138 (755-56) yılında cereyan eden bu hadiseyi Ca‘fer es-Sâdık’ın tasvip etmediği, halifenin İsmâil’i ve babasını Kûfe yakınında idarî başşehir olan Hîre’ye çağırdığı ve olaya karışanların idam edilmesine rağmen kendilerinin serbest bırakıldığı nakledilmektedir (Ahmed b. Ali en-Necâşî, s. 81-82; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, İħtiyâru MaǾrifeti’r-ricâl, s. 244-245; Lewis, s. 39). Sözü edilen olaylar, imamlarının muhafazakâr ve tedbirli tavrından memnun olmayan aşırı unsurlarla İsmâil arasında sıkı bir yakınlığın bulunduğunu ortaya koymaktadır.

Kaynakların ekseriyetle belirttiğine göre İsmâil babasının sağlığında vefat etmiş, oğlunun gömülmesinden önce Ca‘fer es-Sâdık onun yüzünü açarak hazır bulunanlara göstermiş ve onları ileride ortaya çıkması muhtemel iddialara karşı şahit tutmuş, cenazesi de Cennetü’l-bakī‘de defnedilmiştir. Buna rağmen İsmâil’in sonraları Basra’da görüldüğü, kör ve yatalak iki hastayı dua ederek iyileştirdiği şeklinde rivayetler ortaya çıkmıştır. Ancak İsmâil’in ne zaman öldüğü kesin olarak belli değildir. Bazı kaynaklar onun 133 (750-51), bazıları 138 (755-56), bir kısmı da 145 (762) yılında vefat ettiğini belirtmektedir. İsmâil’in, babası Ca‘fer es-Sâdık (ö. 148/765) henüz hayatta iken öldüğünün bilinmesi ve defnedilmesiyle ilgili rivayetlerde 136 (754) yılında halife olan Mansûr’un zikredilmesi dikkate alındığında son iki tarihin doğruya daha yakın olduğu anlaşılır. Bütün bunların yanında İsmâil’in babasının sağlığında ölmediği, ölümünün ilân edilmesinden sonra Abbâsî yönetiminden ve halktan gizlenerek faaliyetlerini sürdürdüğü ve 158 (775) yılında vefat ettiği de ileri sürülmüştür (Ârif Tâmir, I, 117).

İsmâil b. Ca‘fer babası sağken öldüğü için Şiîler imâmetin kime geçeceği hususunda ihtilâf etmiştir. İmâmiyye grupları, Ca‘fer es-Sâdık’ın imâmete kendisinden sonra diğer oğlu Mûsâ el-Kâzım’ı vasiyet ettiğini söylerken İsmâilîler bu görevin nassa bağlı olduğunu, Ca‘fer’in imâmete önce büyük oğlu İsmâil’i vasiyet ettiğini, nassın geri alınamayacağını, dolayısıyla imâmetin, hakkında nas bulunan müstakbel imamın nesline intikal edeceğini iddia etmiştir. Bazı İsmâilîler ise İsmâil’in babasından önce ölmediğini ve Ca‘fer es-Sâdık’tan sonra onun imam olduğunu ileri sürmüşlerdir. İsnâaşerî kaynaklarının bir kısmına göre Ca‘fer ilk önce İsmâil’i kendisinden sonra imam olarak belirlemiş, ancak şarap içmesi üzerine onu azledip yerine küçük kardeşi Mûsâ el-Kâzım’ı tayin etmiştir (Syed Abid Ali Abid, s. 738). Ca‘fer es-Sâdık’ın İsmâil’i imam olarak belirledikten sonra onun kendi sağlığında ölmesi üzerine, “Allah’ın, oğlu hakkında izhar ettiği durumu hiçbir şeyde izhar etmediği” şeklindeki sözlerinin İmâmiyye Şîası’nda bedâ inancının ortaya çıkmasına sebep teşkil ettiği kabul edilmiştir. İsmâil’in babasından önce öldüğü rivayetini benimseyen İsmâiliyye’nin ekseriyetine göre imâmet görevi Muhammed b. İsmâil’e intikal etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Sa‘d b. Abdullah el-Kummî, el-Maķālât ve’l-fıraķ (nşr. M. Cevâd Meşkûr), Tahran 1963, s. 78; Nevbahtî, Fıraķu’ş-ŞîǾa, s. 57-58; Ca‘fer b. Mansûrü’l-Yemen, Esrârü’n-nuŧaķāǿ (W. Ivanow, Ismaili Tradition Concerning the Rise of the Fatimids içinde), Calcutta 1942, s. 103-104; İbn Bâbeveyh, Risâletü’l-i’tikadâti’l-İmâmiyye: Şiî-İmâmiyye’nin İnanç Esasları (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), Ankara 1978, s. 41; Kādî Abdülcebbâr, Teŝbîtü delâǿili’n-nübüvve (nşr. Abdülkerîm Osman), Beyrut 1386/1966, II, 387; Ahmed b. Ali en-Necâşî, er-Ricâl, Bombay 1317, s. 81-82, 296; Bağdâdî, el-Farķ (Abdülhamîd), s. 62; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, er-Ricâl (nşr. M. Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Necef 1381/1961, I, 117; a.mlf., İħtiyâru MaǾrifeti’r-ricâl (nşr. Hasan el-Mustafavî), Meşhed 1348/1969, s. 217-218, 244-245, 321, 325-326, 354-356, 376-382, 390; Şehristânî, el-Milel (Kîlânî), I, 191; Cüveynî, Târîħ-i Cihângüşâ, III, 145-147; İbn Inebe, ǾUmdetü’ŧ-ŧâlib (nşr. M. Hasan Âl-i Tâlekânî), Necef 1381/1961, s. 223; Makrîzî, İttiǾâžü’l-ĥunefâ (nşr. H. Bunz), Leipzig 1909, s. 41-42; İdrîs İmâdüddin, Zehrü’l-meǾânî (W. Ivanow, Ismaili Tradition Concerning the Rise of the Fatimids içinde), Calcutta 1942, s. 47-49; a.mlf., ǾUyûnü’l-aħbâr ve fünûnü’l-âŝâr (nşr. Mustafa Gālib), Beyrut 1973, IV, 326-327; B. Lewis, The Origins of Ismā‘īlism, Cambridge 1940, s. 21-22, 37-43; I. Goldziher, el-ǾAķīde ve’ş-şerîǾa fi’l-İslâm (trc. M. Yûsuf Mûsâ v.dğr.), Kahire 1954, s. 241-242; Syed Abid Ali Abid, “Political Theory of Shiites”, A History of Muslim Philosophy (ed. M. M. Sharif), Wiesbaden 1963, s. 738; Mustafa Gālib, el-AǾlâmü’l-İsmâǾîliyye, Beyrut 1964, s. 161; a.mlf., Târîħu’d-daǾveti’l-İsmâǾîliyye, Beyrut 1979, s. 123-129; J. N. Hollister, The Shi‘a of India, New Delhi 1979, s. 199-204; F. Daftary, The Ismā‘īlīs: Their History and Doctrines, Cambridge 1990, s. 97-99, 597-599; Ârif Tâmir, Târîħu’l-İsmâǾîliyye, London 1991, I, 117.

Hasan Onat