İSMÂİL HAKKI TEKKESİ

Bursa’da XVIII. yüzyıl başlarında kurulmuş tekke.

Bursa’da Tuzpazarı semtinde Tekkemescidi sokağında bulunmaktadır. Hikmetîzâde Dergâhı, Sırrî Zâviyesi, İsmâil Hakkı Âsitânesi ve İsmâil Hakkı Hankahı isimleriyle de anılır. İsmâil Hakkı Bursevî’nin 1096’da (1685) Bursa’ya geldiğinde oturduğu evle evine bitişik çilehâne, misafirhâne, semâhâne ve camisinden oluşan külliyeden bugün sadece çilehâne, türbe, hazîre ve çeşme ayakta kalabilmiştir.

İsmâil Hakkı, Üsküdar’da ikamet ederken serhakîm Derviş Ali Efendi’nin Bursa’daki tedrîs ve irşad görevine bıraktığı yerden devam etmesini rica eden mektubunu alınca Bursa’ya dönerek eski zâviyesine yerleşmiştir (1135/1723). Önce mevcut kitaplarıyla bir kütüphane kurmuş, daha sonra birikmiş parasının bir kısmını sadaka olarak dağıtıp geri kalanıyla zâviyesini genişletmeye ve bir cami inşa etmeye başlamıştır. Tekke ve cami dokuz ay gibi kısa bir zamanda tamamlanmıştır (28 Şevval 1135 / 1 Ağustos 1723). Cümle kapısındaki kitâbede caminin tamamlandığına dair İsmâil Hakkı’nın bir manzumesi yer almaktadır ve tarih beyti şöyledir:


“Kāle li’t-târîhi bânîhü’l-fakīr / Temme beytullāhi sallû va‘büdû” (1135).

Fevkanî tarzda, kâgir, üstü ahşap ve kiremit örtülü, ahşap minareli ve minbersiz olarak inşa edilen caminin çevresindeki oda sayısı 1153’te (1740) Hikmetî Mehmed Efendi’nin meşihati sırasında dokuza çıkarılmış ve burada fukaranın ve tekke dervişlerinin iâşeleriyle barınmalarının sağlanması için görevli tayin edilmiştir. Ancak yiyecek ve içecek kâfi gelmediği ve caminin de vakfı olmadığından Hüdâvendigâr Vakfı ziyadesinden günlük 80 akçe ayrılmıştır.

1843’te Bursa’daki tekkelerin tamiri esnasında onarılan tekke zamanla harap olmuş, 1900 yılında Bursa İdâre-i Vilâyet Meclisi âzası Hacı Ali Paşa’nın başkanlığında kurulan bir heyet tarafından ve devrin valisi Halil Paşa’nın himayesinde yeniden tamir edilmiştir. Ancak yıkılan ahşap minare yenilenmemiştir. 1910’da Ahmed Rüşdü Efendi tarafından tekrar onarılan cami kıymetli halılarla tefriş edilmiş ve duvarları nefis yazılarla süslenmiştir. Günümüzde bunlardan herhangi bir iz kalmamıştır. Tekkelerin kapatıldığı sırada (1925) yalnız caminin açık tutulduğu külliyeden geri kalan eski binalarla hücreler yenilenmiş, cami avlusunun doğu ve batı yönünde modern ek binalar inşa edilmiş ve dinî tedrîsat yapan öğrencilerin mesken ve dershaneleri olarak hizmete sunulmuştur. Albert Gabriel külliyeyi oluşturan binaların bir sanat değeri bulunmadığına, fakat tekkenin Bursa’nın dinî ve sosyal hayatında önemli bir yeri olduğuna işaret eder.

İnşasından 1843’teki ilk tamirine kadar bir asrı aşkın süreyle cami ve tekkeye herhangi bir vakıf yapılmamıştır. Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde bulunan 17 Cemâziyelâhir 1263 (1 Haziran 1847) tarihli belgeden büyük bir vakfa sahip olduğu öğrenilmektedir. Bu belgede, Bursa’da Tekkemescidi mahallesinde vâki İsmâil Hakkı Hankahı demekle meşhur Hikmetî Sırrî Zâviyesi Vakfı’nın şahsiyeti ve zâviyedarlığı ile türbedarlığının tevcihleri kayıtlı ise de vakfiye bulunmamaktadır. Yine bu belgeden, tekkenin dervişleriyle hâcegân-ı Dîvân-ı Hümâyun’dan Darphâne-i Âmire emini, Hüseyin Hüsnü Bey’in mahdumları Abdullah ve Ahmed Kâmil beylerin tekke için Bursa’da Balıklı karyesi hududu dahilinde vakıflarıyla birlikte 3951 dönüm araziyi vakfettikleri ve vakfiyesinin de bulunduğu anlaşılmaktadır.

1964 yılında eski semâhânenin olduğu yerde yeniden inşa edilen cami bugün yine on altışar basamaklı ve çift taraflı merdivenle çıkılan, son cemaat yeriyle birlikte 13,85 × 21,75 m. ölçüsünde ahşap tavanlı ve kiremit çatılı olan bu yapının mahfili, son cemaat mahallinden başlayarak önde kare kesitli iki ahşap ayak üzerine oturmaktadır. Mahfil kirişindeki çiçek motifli pervaz mâbede ayrıca bir zenginlik katmaktadır.

Çilehâne İsmâil Hakkı’nın oturduğu evin altında penceresiz ve bacasız, mağarayı andıran özellikte dar bir hücreden ibarettir. 4,5 × 3,65 m. ölçüsünde ve üzeri tonozla örtülü bu bölüm kemer alınlıklı bir kapıdan girilen üç adet nişten oluşmaktadır.

Camiye çıkılan iki taraflı taş merdivenin altındaki çeşme, parmaklıkları, ayna taşı, musluğu ve kitâbesiyle İsmâil Hakkı Külliyesi içinde ilk halini muhafaza eden tek yapıdır. Duvar ve kemeri tuğladandır. Vaktiyle çeşmeye ait bir hazne bulunduğu belirtiliyorsa da bugün hazneye ait bir iz görülmemektedir. Çeşmenin kitâbesinde İsmâil Hakkı tarafından yazdırılan şu beyitler yer almaktadır: “Kāle mücri’l-mâi Hakkī fi’s-sebîl / Hâzihî aynün li-mâi’s-selsebîl / Pîşgâh-ı ma‘bed-i rûşende bu / Su çemenzâr-ı safânın zeynidir / Nûş eden dilteşneler de Hakkıyâ / Çeşme-i âb-ı hayâtın aynıdır” (1135).

İsmâil Hakkı’nın caminin kıble tarafında bulunan kabri 1900 yılına kadar harap ve bakımsız bir halde iken Hacı Ali Paşa’nın yardımıyla tamir edilmiş, mermerden bir mezar yaptırılarak çevresi demir parmaklıklarla örtülmüştür. Eşi Âişe Hanım ve oğlu Mehmed Bahâeddin Efendi ile birlikte muhiblerinden Mahmud Nâsıh ve postnişinlerinden büyük bir kısmının yer aldığı hazîrede on sekiz kabir bulunmaktadır. Mısrî Âsitânesi şeyhi ve Yâdigâr-ı Şemsî müellifi Mehmed Şemseddin Efendi, İsmâil Hakkı’nın ölümünden üç yıl önce yazdığı Nakdü’l-hâl adlı eserindeki manzumelerden birinin son mısraının onun ölüm tarihini verdiğini tesbit etmiş ve bu manzumeyi bir taşa yazdırarak mezarının ayak ucuna astırmıştır.

İsmâil Hakkı Tekkesi’nde meşihat görevinde bulunan şeyhler şunlardır: Mehmed Bahâeddin Efendi (ö. 1138/1726), Hikmetî Mehmed Efendi (ö. 1165/1752), Mehmed Emin Efendi (ö. 1817), Mehmed Bahâeddin Efendi (ö. 1818), İsmâil Hakkı b. Mehmed Emin Efendi (ö. 1844), Mehmed Hikmet Efendi (ö. 1855), Mehmed Rif‘at Efendi (ö. 1856), İsmâil Hakkı b. Hikmet (ö. 1868), Mehmed Ali Rıfkī Efendi (ö. 1897), Mehmed Fâik Efendi (ö. 1906), Selâmeddin Efendi, Üftâde Dergâhı şeyhi Üftâde Efendi, Hâfız Bahâeddin Efendi, Cemâleddin Efendi, Hacı Ahmed Rüşdü Efendi, Mısrî Dergâhı şeyhi Mehmed Şemseddin (Ulusoy) Efendi (ö. 1936).

BİBLİYOGRAFYA:

İsmâil Hakkı Bursevî, Hayâtü’l-Bâl, Süleymaniye Ktp., Âtıf Efendi, nr. 1396, vr. 71b; a.mlf., Vâridât-ı Hakkī, Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 86, vr. 264b; a.mlf., Mecmûa-i Hakkī, Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 41, vr. 27b; Hüseyin Vassâf, Kemâlnâme-i Hakkī, Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 129, s. 18-20; Kepecioğlu, Bursa Kütüğü, II, 350; Muallim Nâci, Esâmî, İstanbul 1308, s. 59; Sicill-i Osmânî, II, 120; Osmanlı Müellifleri, I, 182; Mehmed Şemseddin, Bursa Dergâhları: Yâdigâr-ı Şemsî (haz. Mustafa Kara - Kadir Atlansoy), Bursa 1997, s. 175-199; Mehmed Ali Ayni, Türk Azizleri I: İsmail Hakkı, İstanbul 1944, s. 77; A. Gabriel, Une capitale turque: Brousse, Paris 1958, I, 161; Kazım Baykal, Bursa ve Anıtları, İstanbul 1982, s. 120; Hasan Turyan, Bursa Evliyaları ve Tarihi Eserleri, Bursa 1982, s. 270; Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, Ankara 1983, III, 390; Mustafa Kara, Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler, Bursa 1993, II, 167-172.

M. Murat Yurtsever