KARAKALPAKLAR

Orta Asya’da yaşayan bir Türk topluluğu.

Karakalpak adı, bu kavmin ırkî özelliklerini belirleyen bir tabir olmayıp onların giyiniş tarzlarıyla ilgili bir isimdir. Karakalpaklar VI. yüzyılda Oğuz, Kıpçak ve Peçenek gibi Türk boylarının karışması sonucu ortaya çıkmış bir topluluktur. Selçuklular’ın önderliğinde Oğuzlar İran üzerinden Anadolu ve Ortadoğu’ya yayılırken Karakalpaklar’ın bir kısmının bunlara katıldığı, ancak çoğunluğun Aral gölü civarında kaldığı bilinmektedir. Karakalpak ismine ilk defa XI. yüzyıl Rus vekāyi‘nâmelerinde rastlanmakta, bu kaynaklarda Çerniye Klobutsi adıyla zikredilmektedir. Rivayete göre Kuman-Kıpçak adlı Türk boyunun akın ve yağmalarından bıkan Kiev Rus knezleri Karakalpaklar’la bir anlaşma yapmışlardır. Ruslar’a yaptıkları yardımın karşılığı olarak da Ukrayna topraklarında Dinyepr nehri civarı onlara verilmiştir. Bu bilgilere rağmen XVI. yüzyıldan önce Karakalpak isminin bu şekliyle kullanıldığı henüz kesin olarak tesbit edilememiştir. Sadece Aral gölünün güneyinden gelen Oğuz-Peçenek karışımı bir boy tarihî kaynaklarda Çerniye Klobutsi ismiyle kaydedilmektedir. Dolayısıyla ilk dönemleri hakkında çok az şey bilinen Karakalpaklar, yüzyıllarca Türk göçüne sahne olan Aral gölü-Ural dağları arasında yayılarak yaşamışlardır. XI. yüzyıldan sonra Kuman-Kıpçak akınları neticesinde daha da çoğalmışlar ve Selçuklular’ın hâkimiyeti altına girmişlerdir.

XIII. yüzyılda Büyük Moğol Hanlığı’na tâbi olan Karakalpaklar, Altın Orda Devleti tarih sahnesinde yerini aldığında onların hâkimiyetine girdiler; bu devlet yıkılınca ortaya çıkan Nogay Hanlığı bünyesinde kaldılar. XVI. yüzyılda bağımsızlıklarına kavuşunca bu defa doğrudan doğruya kendi adlarıyla tarihî kayıtlarda geçmeye başladılar. Bu devirde Aral gölünün doğusuna Siriderya (Seyhun) vadisine yerleştiler. Buhara Emirliği’ne tâbi olarak yaşarlarken Kazaklar’ın baskısıyla kuzeye göç ettiler. XVI-XVIII. yüzyıllar arasında Aral gölünün güneyini yurt tuttular. Bu bölge Hîve Özbek Hanlığı’nın kontrolü altındaydı. Bağımsızlıklarını kazanmalarına rağmen birlik oluşturamadılar. Her kabile kendi reisi tarafından yönetiliyordu. Onların bu dağınık vaziyeti ve etraflarındaki komşularının daha güçlü olması tam bağımsız yaşamalarını engelledi. Yaklaşık 1722’de Karakalpak Hanı Ebü’l-Muzaffer Saâdet İnâyet Muhammed Bahadır ile Çar Petro arasında bir antlaşma yapıldı. 1743 yılında Kazaklar Karakalpaklar’ın topraklarını ele geçirdi. Karakalpaklar siyasî varlıklarını tamamen kaybederek farklı yerlere dağıldılar. Bir grup Taşkent’in batısına doğru gelirken diğer grup Aral gölü taraflarına göç etti. Uğradıkları bu istilâ


karşısında Rus Çarı Deli Petro’dan yardım isteyen Karakalpaklar herhangi bir cevap alamadılar.

Karakalpaklar ikiye ayrılmalarından sonra XVIII. yüzyıl kaynaklarında Yukarı ve Aşağı Karakalpaklar diye anıldılar. XVIII. yüzyılda Taşkent tarafına göçenleri Buhara hâkimiyeti, Aral gölü tarafına gidenleri ise Kazaklar’ın etkisi altına girdiler. Kazaklar’ın Rus nüfuz alanına girmesi Karakalpaklar’ı da etkiledi. Diğer taraftan 1754’te Seyhun’un orta bölgelerinde yaşayan 6000 kadar Karakalpak ailesi Buhara Emirliği’nin himayesine girerek Zerefşan vadisine yerleşti. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Aşağı Karakalpaklar, bulundukları yerden ayrılarak bugün yaşadıkları Amuderya (Ceyhun) nehri deltasına gelip yerleştiler. Bunlar 1811’de Hîve Hanlığı idaresine girdiler. Fakat burada başkaldırarak 1827’de Kongrat şehrinin kontrolünü ele geçirdiler. Reisleri han unvanını aldı ve Kazak nehri kıyısında kendine bir kale inşa ettirdi. Ruslar 1873’te Hîve Hanlığı’nı işgal edince Karakalpaklar da onlara bağlandı. 1916’da Orta Asya müslümanlarının başlattığı isyan sırasında Ruslar’dan korkan Karakalpaklar Amuderya deltasına sığındılar. 1917 Bolşevik İhtilâli’nin ardından Amuderya’nın sağ yakasında oturan Karakalpaklar 1918’de ilân edilen Özerk Türkistan Cumhuriyeti’ne dahil edildiler. Sol yakasında oturanlar 1920 yılına kadar Hîve Hanlığı’na bağlı kaldılar. Karakalpak toprakları 1920’de Ruslar’ın hâkimiyeti altına girdi. 1924’te Sovyetler Birliği’ne dahil edildikten sonra millî sınırların belirlenmesi neticesinde 11 Mayıs 1925’te Rusya Federasyonu’nda teşkil edilen Kazakistan Özerk Cumhuriyeti için Ceyhun’un her iki kenarında Karakalpak özerk vilâyeti oluşturuldu. 20 Mart 1932’de Karakalpak özerk vilâyeti Kazakistan’dan ayrılarak Rusya federasyonuna bağlı Karakalpak Özerk Cumhuriyeti’ne dönüştürüldü. Karakalpak toprakları 1936’da Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne devredildi. O zamandan günümüze kadar bu cumhuriyetin içinde özerk konumunu muhafaza etmektedir. 1989’dan itibaren Karakalpak milliyetçileri, Özbek hükümetine Özerk Karakalpak Cumhuriyeti kurmak istediklerini bildirdiler. 1990’da Karakalpak yönetimi özerk cumhuriyet ilân etti. Özbekistan, 31 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını kazandıktan sonra Özbek milliyetçileri Karakalpaklar’ın başlattığı hareketi bastırmaya çalışmakla beraber halen Karakalpaklar muhtar vaziyetlerini sürdürmektedirler.

1926’da 146.317 olan Karakalpak nüfusu 1979’da 303.324’e yükselmiştir. Bunun 281.809’u Karakalpak Özerk Cumhuriyeti’nde, geri kalanı ise Özbekistan’ın Hârizm, Fergana, Türkmenistan’ın Taşauz bölgelerinde, Kazakistan’ın bazı kesimlerinde ve Rusya Federasyonu’nda Astarhan yöresinde yaşamaktadır. Ayrıca Afganistan’da da 2000 kadar Karakalpak bulunmaktadır. Karakalpakça adı verilen topluluğun dilinin Türk dilleri grubundan Kıpçak ya da Kıpçak-Nogay alt grubuna dahil olduğu söylenebilir. En yakın olduğu diller Nogay ve Kazak dilleridir. Kuzeydoğu ve güneybatı olmak üzere iki ana lehçe grubuna ayrılır. Bunun dışında Kazakça, Türkmence ve Özbekçe’den etkilenmiş lehçeleri vardır. Modern edebî dil ise Sovyet döneminde geliştirilmiştir. Yazılı edebiyatta geliştirilen dil kuzeydoğu lehçesine dayanmaktadır. Kelime hazinesinin esas itibariyle Kıpçakça’ya dayandığı Karakalpakça’ya Arapça ve Farsça kelimeler de girmiştir. Çince’den de bazı kelimeler alınmıştır. Son zamanlarda ise gittikçe artan oranda Rusça’nın ağırlığı hissedilmektedir. Karakalpak Özerk Cumhuriyeti’nde resmî dil Özbekçe ve Rusça’dır. Radyo ve televizyon yayınları Karakalpakça, Özbekçe, Rusça ve Türkmence yapılmaktadır. Karakalpakça ilk defa Sovyet döneminde bir yazı dili haline geldi. Önce Arap harfleri geliştirilerek kullanıldı (1924-1932). 1928’de, 1932-1938 arasında ve 1938-1940 yıllarında Latin alfabesine geçilmeye çalışıldı. 1940-1957 arasında Kiril alfabesi kullanıldı. Karakalpaklar, Orta Asya’da yaşayan Türk gruplarının en küçüklerinden biri olmakla beraber kimliklerini korumak için yoğun gayret içindedirler.

Hanefî mezhebine mensup olan Karakalpaklar’ın İslâm dinini ne zaman kabul ettikleri tam olarak bilinmemektedir. Büyük ihtimalle farklı bir boy haline geldikleri X-XIII. yüzyıllarda bu dini benimsemişlerdir. Başta Kübreviyye olmak üzere bölgede oldukça etkili birçok tarikat vardır. 1924’te 553 cami mevcutken son zamanlarda ancak on caminin ibadete açık olduğu tahmin edilmektedir.

165.642 km²’lik bir alana sahip olan Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti’nin nüfusu 1995 sayımına göre 1.290.000’dir. Bunun 468.000’ini (% 33) Karakalpaklar (Tudzit) teşkil eder. Ayrıca % 30’u Özbekler, % 27’si Kazaklar, % 5’i Ruslar, % 3’ü Türkmenler, % 1’i Tatarlar’dan oluşur. Karakalpakistan’ın başşehri Nukus’un nüfusu 190.000’dir. Diğer önemli şehirleri Ürgenç (136.000), Hoziyli (61.000), Hîve (41.000) ve Çimbay’dır (26.000).

BİBLİYOGRAFYA:

A. N. Samoyloviç, Materialı po istorii Karakalpakov (Trudi instituda vostokovedeniya, VII, Akademia Nauk SSSR), Moskova-Leningrad 1935; A. Zeki Velidî Togan, Bugünkü Türkili ve Türkistan Yakın Tarihi, İstanbul 1981 (İstanbul 1942), tür.yer.; K. H. Menges, Qaraqalpaq Grammar I: Phonology, Newyork 1947; G. Wheeler, The Modern History of Soviet Central Asia, Wesport 1975, tür.yer.; E. E. Bacon, Central Asia under Russian Rule: A Study in Cultural Change, New York 1980, tür.yer.; R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu Atilla, Cengiz Han, Timur (trc. M. Reşat Uzmen), İstanbul 1980, s. 438-439; A. Bennigsen - S. E. Wimbush, Muslims of the Soviet Empire, London 1985, s. 108-114; İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 1987, s. 182; Nadir Devlet, Çağdaş Türk Dünyası, İstanbul 1989, s. 173-174; Mehmet Saray, Rus İşgali Devrinde Osmanlı Devleti ile Türkistan Hanlıkları Arasındaki Siyasi Münasebetler (1775-1875), İstanbul 1990, s. 13, 59, 65; A. Yu. Yakubovskiy, Altın Ordu ve Çöküşü (trc. Hasan Eren), Ankara 1992, s. 13; Akdes Nimet Kurat, Karadeniz’in Kuzeyinde Türk Kavim ve Devletleri, Ankara 1992, s. 64, 65, 68, 86-88; Shirin Akiner, Sovyet Müslümanları (trc. Tufan Buzpınar - Ahmet Mutu), İstanbul 1995, s. 289-295; J. Minahan, Nations Without States: A Historical Dictionary of Contemporary National Movements, Connecticut 1996, s. 276-279; R. Rahmeti Arat, “Kara-Kalpaklar”, İA, VI, 284-288; W. Barthold - [R. Wixman], “Ķaraķalpaķ”, EI² (İng.), IV, 610-611.

Ahmet Taşağıl