KARAKEÇİLİ

Anadolu’daki Türk oymaklarından biri.

XVI. yüzyılda Anadolu’da bu adla iki önemli oymağa rastlanmaktadır. Bunlardan biri Urfa, diğeri de Ankara bölgesinde yaşamaktaydı. Aynı yüzyılın ikinci yarısında Teke (Antalya) yöresinde de bu adla anılan küçük bir oymak mevcuttu. Ankara bölgesindeki Karakeçililer’den bir kol Eskişehir bölgesine göçerek orada yurt tutmuş, bu koldan bazı obalar da Balıkesir bölgesinde yerleşmiştir.

Urfa yöresindeki Karakeçililer hakkında en eski bilgi XV. yüzyılın ikinci yarısına kadar inmektedir. Bu sıralarda Karakeçililer, Akkeçili oymağı ile birlikte Mardin yöresinde yaşıyor ve Akkoyunlular’dan Mardin Hükümdarı Cihangir Mirza’ya tâbi bulunuyordu. Uzun Hasan Bey, ağabeyi Cihangir Mirza ile mücadele ederken 1457 yılında Mardin yöresine girmiş ve Cihangir Mirza’ya bağlı olan Karakeçili ve Akkeçili


oymaklarını göç ettirerek kendi ülkesine ait bir yere yerleştirmişti. Bu oymaklardan Akkeçililer’e dair başka bilgiye rastlanmamaktadır. Muhtemelen bunlar küçük gruplara bölünerek yeni adlar altında varlıklarını sürdürmüşlerdir. XVI. yüzyılda Kütahya yöresinde yirmi yedi obalı Akkeçili adlı bir oymak vardı. Fakat bunların Mardin yöresindeki Akkeçililer’den farklı bir teşekkül olduğu anlaşılmaktadır. Karakeçililer ise XVI. yüzyıla ait Urfa sancağı tahrir defterlerinde zikredildikleri gibi adlarına mühimme defterlerindeki hüküm sûretlerinde de rastlanır. Bunlar, daha sonra Urfa’nın kuzeyindeki Siverek yöresiyle ona komşu yerlerde yurt tutmuştur. Bu arada Siverek’e bağlı Karakeçi köyü bu oymağa ait yerleşim merkezlerinden biridir. Malatya’ya bağlı Besni kazasındaki Karakeçi köyünün ise bunlara ait olup olmadığı bilinmemektedir. Belgelerde Urfa Karakeçilileri Akkeçililer gibi Kürt asıllı gösterilir. Ancak oymağı teşkil eden şahıslar arasında Yağmur, Gündoğmuş, Bayram, Güvendik, Sevündük, Budak, Kaya, Sarı, Satılmış gibi Türkçe adlar taşıyanlara rastlanması bu bilginin doğru olmadığını ve bölgede beraber yaşadıkları Kürt aşiretleri dolayısıyla böyle anıldıklarını düşündürmektedir.

XVI. yüzyılda Sivas’ın batısından Ankara’nın güneydoğusuna kadar uzanan geniş sahada yaşayan ve Uluyörük Türkleri adıyla anılan topluluğun büyük oymaklarından birini Karakeçililer teşkil ediyordu. Uluyörük topluluğu “bölük” denilen yirmi sekiz oymaktan meydana geliyor, bunlardan bazıları Ak Salur, Çepni, Dodurga gibi Oğuz boylarının adlarını taşıyordu. Bir kısmının da Ağçakoyunlu, İnallu gibi Oğuz asıllı oldukları bilinen bu topluluğun bazı oymakları ise Cungar (< Ca’ungar = sol kol), Çavurçı (> Caverçi) gibi isimlerle anılıyordu; dolayısıyla bu sonuncuların Moğol asıllı olabileceği düşünülmektedir. Karakeçililer’in ise taşıdıkları ad sebebiyle Oğuz asıllı oldukları şüphesizdir. Bunlar umumiyetle Ankara’nın güneydoğusundaki Bâlâ kasabası ile onun doğusundan geçen Kızılırmak arasındaki yörede ikamet etmekteydiler. Karakeçililer’in bu yurtları eskiden beri kendi adlarıyla anılmaktaydı. Günümüzde bu yöre idarî bakımdan yine onların ismiyle anılan bir nahiye olup nahiyenin merkezi de Karakeçili adını taşımaktadır.

Karakeçililer Şarkıpâre, Ortapâre ve Yüzdepâre adlarıyla üç kola ayrılan Uluyörük topluluğu içinde Yüzdepâre’ye mensup olup otuz üç kışlakta oturmakta ve bu kışlaklarda Uluyörük’ün diğer bütün bölükleri gibi çiftçilik yapmaktaydılar. Yazın gittikleri yaylada hem davarları, sığırları ve atları otlatmakta hem de dinlenerek kendilerini hasada hazırlamaktaydılar. Oymağın vergi veren nüfusuna gelince bu sayı XVI. yüzyılda 2757’dir. Bu nüfusa kadınlar, çocuklar, din adamları, sakatlar, çok yaşlılar, sipahiler ve sipahizâdeler dahil değildir. Vergi nüfusu dörtle çarpılırsa 11.028 rakamı çıkar ki bu sayı oymağın gerçek nüfusu hakkında bir fikir verebilir. Vergi veren Karakeçililer arasında Budak, Gündoğmuş, Tanrıverdi, Yıldırım, Güvendik, Sevündük, Yağmur, Durak, Yaramış, Türemiş, Satılmış, Durmuş, Aydın, Bektaş, Oğurlu, Bozca, İnal, Karaca, Bayat, Kazlı, Salur, Dede Balı, Arslan, Tuman, Ağca, Menteşe, Turahan, Eymür gibi Türkçe isim taşıyanlar pek çoktur.

Eskişehir yöresinde bulunan Karakeçililer, Uluyörük arasındaki Karakeçililer’in bir koludur. Bu kolun Eskişehir yöresine ne zaman geldiği bilinmemektedir. Bu Karakeçililer’in pek çoğu günümüzde, adı geçen ilin merkez ve Seyitgazi ilçelerindeki yirmiden fazla köyde oturmaktadır. Bunlar, uzun süreden beni her yıl eylül ayında kadınlar da dahil olmak üzere kalabalık bir halde Söğüt’te toplanarak Ertuğrul Gazi’nin türbesini ziyaret etmekte ve burada ziyafet ve şenlikler düzenlemektedirler. II. Abdülhamid bu şenliğe resmî bir hüviyet de verdirmişti. Buna göre bölgedeki en büyük mülkî ve askerî âmirlerle diğer görevliler, pek çoğunu Karakeçililer’in meydana getirdiği kafilenin başında yürüyerek türbeyi ziyaret edecekler, ziyaretten sonra günün önemini belirten konuşmalar yapacaklar, ardından askerî bando Osmanlı marşları çalacaktı. Bu program imparatorluk sona erinceye kadar düzenli bir şekilde uygulanmıştır. Ayrıca II. Abdülhamid, Karakeçililer’e mensup seçme gençlerden 200 kişilik mızraklı bir bölük teşkil ettirmiştir. Bu bölüğe Söğütlü Maiyet Bölüğü adı verilmişti. Bunlar cuma selâmlığı ile diğer merasimlerde sarayda yakın ilgi görmüş ve takdir kazanmışlardı. Bölüğün yine Karakeçililer’den olan kumandanı Mehmed Efendi, bölüğe mensup bir hemşehrisiyle birlikte Sultan Abdülhamid’in yatak odasının yanında yatardı. II. Abdülhamid onlardan “öz hemşehrilerim” şeklinde söz ettiği gibi Alman İmparatoru Wilhelm’e de Söğütlü Maiyet Bölüğü mensuplarını “akrabalarım” diye tanıtmıştı.

Eskişehir bölgesindeki Karakeçililer’den birçok oba XIX. yüzyılda Balıkesir yöresine göçmüş ve merkez ilçe ile İvrindi ve Balya ilçelerinde yurt tutmuştur. Bunlar günümüzde de adı geçen ilçelerdeki köylerde oturmaktadır. Bilhassa bu Karakeçililer zamanımızda her yerde aranan ve beğenilen güzel halılar dokumaktadır. Karakeçili halılarına diğer Yörük oymaklarının halılarında da görüldüğü gibi hendesî motifler hâkimdir ve bunlar Karakeçili halılarının karakteristiğini teşkil eder.

Urfa, Ankara, Eskişehir bölgesi dışında bir kısım cemaatlerin Teke ve İçel yöresinde bulunduğu dikkati çekmektedir. 975 (1568) yılına ait bir hükümde, Karakeçili adlı bir cemaatin Karaman ilinde bir sipahinin raiyyeti iken yirmi otuz yıldan beri Teke sancağında yaşadığı için oymağın adının Teke sancağı defterine kaydedilmesi emredilmişti. Teke sancağındaki bu Karakeçili oymağı hakkında başka bilgi yoktur. Ancak zamanımızda İçel’de yaşamakta olan oymaklar arasında Karakeçili adlı bir oymak da bulunmaktadır. Bu oymağın XVI. yüzyılda Teke’de yaşayan Karakeçililer veya onların bir kolu olması mümkündür.

Bugün Türkiye’de Karakeçili adını taşıyan bazı köylere rastlanmaktadır. Siverek’e (Urfa) ve Besni’ye bağlı Karakeçi adlı köylerle Uluyörük’e mensup Karakeçililer’in bulunduğu nahiye ve nahiye merkezi dışında Çorum şehrinde bir mahalle, yine Çorum’a bağlı İskilip ve Sungurlu kazalarında birer köy Karakeçili adıyla bilinmektedir. Bu durum, vaktiyle Çorum yöresine nüfusu az olmayan bir Karakeçili oymağının yerleşmiş olduğunu göstermektedir. Ancak bunların Uluyörük Karakeçilileri’nin bir kolu olup olmadığını tesbit zordur. Karakeçili adını taşıyan iki köy de Manisa’nın Salihli ve Gördes ilçelerinde görülmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, TD, nr. 965; TK, TD, nr. 16, vr. 133a-146b; Ebû Bekr-i Tihrânî, Kitāb-i Diyārbakriyye (nşr. Necati Lugal - Faruk Sümer), Ankara 1962, I, 234; Ahmed Refik [Altınay], Anadolu’da Türk Aşiretleri, İstanbul 1930, II, 62; Tahsin Paşa, Abdülhamîd’in Yıldız Hatıraları, İstanbul 1931, s. 25, 104 vd. (ayrıca bk. a.e., İstanbul 1990, s. 143-144); Köylerimiz, İstanbul 1933 (Dâhiliye Vekâleti neşriyatı); Kâmil Su, Balıkesir ve Civarında Yürük ve Türkmenler, İstanbul 1938, bk. İndeks; Türkiye’de Meskûn Yerler Kılavuzu, Ankara 1948 (İçişleri Bakanlığı yayını), II, 613; Ali Rıza Yalman, Cenupta Türkmen Oymakları (haz. Sabahat Emir), Ankara 1977, II, 512; Faruk Sümer, Oğuzlar, İstanbul 1992, s. 146, 178-179.

Faruk Sümer